İçeriğe geç

Apollon’un Gözü Kitap Alıntıları – G. K. Chesterton

G. K. Chesterton kitaplarından Apollon’un Gözü kitap alıntıları sizlerle…

Apollon’un Gözü Kitap Alıntıları

Hakikat, tek ve kısa bir kelimeden ibaret.
Beynim ve bu dünya birbirini tutmuyor ve her şeyin bir sonu vardır.
“ Uyku kutsal bir ayindir ; zira insanca bir eylem ve bir besindir uyku. “
“ Hayal dünyasından başka bir şey olmayan hayat, beni o kadar az ilgilendirir ki…”
İnsanları körleştiren, delirten ve yanlış yollara sevk eden tutkular arasında en kötüsü ve en soğuğudur küçümseme.
Her konuda hatalı olabilmek için çok şey biliyor olmak gerekir — tıpkı şeytan
Kitaplarım başarılı oldu, teorilerim çürütülemedi, ama Fransızların neredeyse kemikleşmiş olan önyargıları yüzünden politikayla başım dertte.
iblisler bile günah çıkarınca hafiflemiş gibi hissederler kendilerini.
“bu dünya bir hayaldi hani, hatırlasana.”
Cezamı çekmek, benim için bir istasyonda sevgilimi beklemek gibi olacaktır. Darağacı benim için, beni ona götürecek bir araba olacaktır sadece.”
İnsanlar, güç ve cesaretle değil, yalnızca ve yalnızca korkuyla eğitildikleri için, bunlara ihtiyaçları olduğunu sanıyorlar; çocuklara güneşe bakmamalarını söyleyen şu komik dadıları bir düşünün, sonra çocuklar da gözlerini kırpmadan güneşe bakamaz oluyorlar. Neden tüm yıldızlar içinde göremeyeceğim bir yıldız olsun? Güneş benim efendim değil ve ben canım ne zaman isterse gözlerimi açacağım ve gözümü kırpmadan güneşe bakacağım.”
“Piller, motorlar ve tüm o şeyler erkeklerin gücünü simgeler — evet, Mr. Flambeau, ama kadınların gücünü de simgeler aynı zamanda! Mesafeleri yok eden ve zamana meydan okuyan o büyük makinalarda biz kadınlar da yerimizi alacağız.
insanın hiçbir günahı olmadığını söyleyip, günahlarını affeden şu yeni dinlerden. Hıristiyan Bilimi gibi bir şey sanırım. Adının Kalon olduğunu söyleyen bir adam (asıl adını bilmiyorum, tek bildiğim Kalon olamayacağı) tam üstümdeki katı kiralamış. Alt katımda iki kadın daktilo var, tepemde de şu coşkulu ihtiyar sahtekâr. Kendine ApoUon’un Yeni Rahibi diyor ve güneşe tapıyor.” “Güneşten sakınsın,” dedi Peder Brown. “Güneş, tanrıların en gaddarıydı. Ama, bu korkunç göz de neyin nesi?”
“bana karşı dikkatli olmalısın, bir zamanlar benim de bir suçlu olduğumu unutma. Bu sanatın en büyük avantajı, hikâyeyi her zaman kendim kurmam ve istediğim gibi oynamamdı. Benim Fransızlara özgü sabırsızlığım, şu dedektiflik işlerine özgü beklemelere gelemez. Tüm hayatım boyunca, her şeyi anında yaptım ben; ister hayırlı bir iş olsun ister hayırsız; düellolarımdan hiçbir zaman kaçmadım,
“Beynim ve bu dünya birbirini tutmuyor ve her şeyin bir sonu vardır
“Uyuyacağız. Tüm yolların sonuna geldik. Uyku nedir, bilir misiniz? Her insan uyurken Tanrı’ya inanır, bilir misiniz? Uyku kutsal bir ayindir; zira insanca bir eylem ve bir besindir uyku.
O kutsal kitap da olınası gerektiği gibi değildi,”
Olması gerektiği biçimde olmamasından korkuyorum,”
Bir hırsız, bir serseri tövbe etsin, sonra da onca zengin ve konumu sağlam adam, ne Tanrı’ya ne de insanlığa verecek bir şeyleri olmadan, katı ve anlamsız olmaya devam etsin?
“Bir insan Roma’ya tekrar döneceğine inanmıyorsa, Roma’ya gitmesinin bir anlamı yok.”
“Bizler gençken, dostum, dünya çok yaşlıydı ”
Her büyük yazar ise iyi bir okur olmakla baslar ve yıllar geçtikçe, tercih ettiği ya da dışladığı okumalarıyla kişisel bir kitaplık yaratır.
“ bütün gerçek dinlerin tek bir işareti vardır: Materyalizm. “
“ Kalıtım denilen zehirden İskoçya ‘ da iki doz bulunuyordu :aristokratında kan mefhumu, Kalvinistinse ise lanetlenmişlik. “
“ Her sanat eserinin özü basittir, ancak işlenişi karmaşık olabilir. “
“ Küçümseme. İnsanları körleştiren, delirten ve yanlış yollara sevk eden tutkular arasında en kötüsü ve en soğuğudur küçümseme. “
Küçümseme. İnsanları körleştiren, delirten ve yanlış yollara sevk eden tutkular arasında en kötüsü ve en soğuğudur küçümseme.
Ah, insanlar genellikle Alman ordusunun fazla disiplinli olduğunu söyler, bilirim. Ama bir ordunun fazla disiplinli olduğu iddia edilemez ki.
.. dibi olmayan bir kuyuya dalar gibi, sonsuza kadar batıp kaybolacakları bir uçurumdu.
Ölüm, bütün gerçeklerin en gerçeğidir ve bende gerçeklere aşığım.
Değişimler ve zaman, sözünden dönen ötekilerin hedefleri gibi değiştiremez onu. O, taştan bir şey gibi zamanın dışında durur; değişmez yüzüyle geçmişe ve geleceğe bakar.
Güneş benim efendim değil ve ben canım ne zaman isterse gözlerimi açacağım ve gözümü kırpmadan güneşe bakacağım.
Bize öğretildiğine göre, bir adamın temel ilkeleri kötüyse, bu biraz da kendisinin suçudur. Ama bunun, temiz vicdanını bilgiçliklerle dolduran bir adamdan farkı vardır yine de.
Ölüm ne kadar acı. Bir anda, gökten düşen bir taş gibi, nereden geldiği belli olmayan bir yıldırım gibi,
söylenenler, suçlamalar ya da övgüler sayesinde değil, yapılan işler sayesinde. Bir eylem gerçekleştiğinde, geri dönüş yoktur.
.. ama hiçbir işte, hiçbir şey yapmadan başarıya ulaşılamaz.
Ne zaman vazgeçeceğim şu aptallığımdan?
Konuşamıyorum! Tanrı aşkına, işte bu yüzden şimdi konuşuyorum! İğrenç parlamentolarında öğrenir o herifler konuşmayı öğrendikleri kadar susmayı da! Şu karşıdaki evde, bir ödlek gibi saklanan casus gibi susmayı!
Bir şair ya da bir peygamberin bir ordu kadar tehlikeli olabileceğini bilirdi.
İnsanları körleştiren, delirten ve yanlış yollara sevk eden tutkular arasında en kötüsü ve en so­ğuğudur küçümseme.
hikâye burada bitiyor işte
Çünkü gümüş, bazen altından daha değerlidir.
İnsanları körleştiren, delirten ve yanlış yollara sevk eden tutkular arasında en kötüsü ve en soğuğudur küçümseme.
Beynim ve bu dünya birbirini tutmuyor.
“ Ben her zaman tamamen entelektüel silahları tercih etmek zorundayım; evrimin bu kadar ileri aşamasındaki bir toplumdan da bu beklenir.”
İnsanları körleştiren, delirten ve yanlış yollara sevk eden tutkular arasında en kötüsü ve en soğuğudur küçümseme.
onu yakaladım, görünmez bir kanca ve dünyanın sonuna kadar gitmesine izin verecek, ama şöyle ufak bir asılmayla, geri getirecek bir iple.
neden tüm yıldızlar içinde göremeyeceğim bir yıldız olsun ? güneş benim efendim değil ve ben canım ne zaman isterse gözlerimi açacağım ve gözümü kırpmadan güneşe bakacağım.
her konuda hatalı olabilmek için çok şey biliyor olmak gerekir,
– tıpkı şeytan gibi
yeryüzü ve gökyüzünü yansıtır gibi son derece parlaktı.
Bizler gençken, dostum, dünya çok yaşlıydı.
Bu adamlardan biri açık tenli, diğeri esmer, biri şişman, diğeri ince, biri güçlü, öteki zayıf. Birinin bıyığı var, sakalı yok ki ağzı görüle-mesin; diğerinin sakali var, bıyığı yok ki çenesi görülemesin. Birinin tepesinde kırpılmış saçları, ama boynunu saklamak için bir fuları var; diğerinin açık yakalı bir gömleği ve kafasını saklamak için uzun saçları var. Çok fazla düzgün, çok fazla doğru Mösyö, bunda yanlış bir şey var. Bir-biriyle bu kadar zıt olan şeyler karşılaşamaz. Ne zaman bunlardan biri meydana çıksa, diğeri kayboluverir. Yüz ve maske gibi, kilit ve anahtar gibi
Her konuda hatalı olabilmek için çok şey biliyor olmak gerekir — tıpkı şeytan gibi.
Uyku nedir, bilir misiniz? Her insan uyurken Tanrı’ya inanır, bilir misiniz? Uyku kutsal bir ayindir; zira insanca bir eylem ve bir besindir uyku.
“beyefendi olmak çok zor iş olmalı, ama biliyor musunuz bazen garson olmanın da, bir o kadar zahmetli bir iş olduğunu düşünmüşümdür.”
Aklına bir espri geldiğinde hemen söyler, akıllı olurdu. Aklına bir espri gelmediğinde, şimdi dalga geçmenin zamanı değil der, yetenekli olurdu.
her kimin aklı başından giderse, onu tekrar geri getirmek de yine o kişinin işidir;
İnsanları körleştiren, delirten ve yanlış yollara sevk eden tutkular arasında en kötüsü ve en soğuğudur küçümseme.
bu dünya başarılııın ve güçlünün karşısına her zaman gözü yaşlı bir duygusallıkla çıkar.
“ Her konuda hatalı olabilmek için çok şey biliyor olmak gerekir – tıpkı şeytan gibi.”
“ Hakikati bulduk ve hakikatin bir anlamı yok.”
“ Uyuyacağız. Tüm yolların sonuna geldik. Uyku nedir, bilir misiniz? Her insan uyurken Tanrı’ya inanır, bilir misiniz? Uyku kutsal bir ayindir; zira insanca bir eylem ve bir besindir uyku.”
“ Psikoloji, keçileri kaçırmak demektir.”
“ Ölüm, bütün gerçeklerin en gerçeğidir ve ben de gerçeklere aşığım.”
“ Bizler gençken, dostum, dünya çok yaşlıydı ”
Her konuda hatalı olabilmek için çok şey biliyor olmak gerekir-tıpkı şeytan gibi.
İnsanseverliğe, iyilikseverliğe olan inancını kaybetmişti.
Gerçeği bulduk ve gerçeğin bir anlamı yok.
Dünya değişti;
söylenenler, suçlamalar ya da övgüler sayesinde değil,
yapılan işler sayesinde.
Saf idealistin ve gerçek realistin ortak noktası sahip oldukları eylem aşkıdır. Aktif politikacı her eyleme anlamlı itirazlarda bulunarak ilerler ve başarıya ulaşır.
Belki idealistin yaptıkları işe yaramaz, eylem adamının yaptıkları da vicdansız olabilir, ama hiçbir işte, hiçbir şey yapmadan başarıya ulaşılamaz.
Yani, sen demek istiyorsun ki. . .
Yalan söyleyen bir adamın söylediklerinden ba­zılarının doğru olma olasılığı vardır, demek istiyorum, dedi arkadaşı kesin bir tonda. Farzet ki, biri seni, yeşil kapılı, mavi perdeli, ön bahçesi olan arka bahçesi olmayan, köpeği olan ama kedisi olmayan, çay değil kahve içilen bir evi bul­man için yolladı. Böyle bir ev bulamamışsan ada­mın hepsini uydurduğunu söylersin. Ama ben öyle demem. Şayet bulduğun evin kapısı mavi, perdeleri yeşilse, arka bahçesi var da ön bahçesi yoksa, etrafta kediler dolaşıyor da köpekler toz olmuşsa, galonlarca çay içilip kahve yasaklan­mışsa – bence sen doğru evi bulmuşsundur. Ada­mın o kadar doğru bir şekilde yanlış olması için, o evi mutlaka biliyor olması gerekir.
“Her insan uyurken Tanrı’ya inanır , bilir misiniz ?”
Hekimler, sanki sakatlar ve hasta köleler olarak doğmuşuz gibi, o takma kollara ve bacaklara kafayı takmışlar. Ama ben özgür doğdum Mr. Flambeau! İnsanlar, güç ve cesaretle değil, yalnızca ve yalnızca korkuyla eğitildikleri için, bunlara ihtiyaçları olduğunu sanıyorlar; çocuklara güneşe bakmamalarını söyleyen şu komik dadıları bir düşünün, sonra çocuklar da gözlerini kırpmadan güneşe bakamaz oluyorlar. Neden tüm yıldızlar içinde göremeyeceğim bir yıldız olsun? Güneş benim efendim değil ve ben canım ne zaman isterse gözlerimi açacağım, gözümü kırpmadan güneşe bakacağım.
Suç, dedi yavaşça, sanat eseri gibidir. Öyle şaşkın şaşkın bakmayın, şeytani bir atölyeden çıkan yegâne sanat eserleri suçlar değildir elbette. Ancak ister kutsal olsun ister şeytani, her sanat eserinin kaçınılmaz bir işareti var; yani her sanat eserinin özü basittir, ancak işlenişi karmaşık olabilir. O halde, diyelim Hamlet’te, mezarcının groteskliği, deli kızın çiçekleri, Osric’in fantastik süsü, hayaletin solgunluğu ve kafatasının sırıtışı, karalar içinde bir adamın sade, trajik figürünün etrafına sarılmış, karman çorman bir çelenkteki tuhaflıklardır sadece. Ve, bizim olayımız da, dedi yavaşça gülümseyerek ayağa kalkarken, karalar içindeki bir adamın basit trajedisiydi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir