İçeriğe geç

Anahtar Kitap Alıntıları – M. Necati Sepetçioğlu

M. Necati Sepetçioğlu kitaplarından Anahtar kitap alıntıları sizlerle…

Anahtar Kitap Alıntıları

&“&”

Toza dumana bulanmış bir dünya ancak nefret edilebilecek bir dünyaydı.
Göz dediğin ne ki? Nice gözler vardır, körken görür de görürken bile kördür..
İnsanlar neden yalana, neden kötüye, neden boyunduruğa seve seve inanıp koşar ki hey Görklü Tanrım?
Unut dinlenmeyi, dinlenmenin sırası değil. Dinlenmek bize öte dünyada yazıldıysa o bile kâr.
Bir yaz sağnağında sabah ezanı yağıyordu. Esselâtü hayrünminennevm.."
Sakın unutayım deme, sen ölmeden Alpaslan ölmez.
Babam, Alpaslan, Bizans’ı bir saatte tuz buz eden Türkmen; yeryüzüne sığmayıp da denize kucak açan, göğü avuçlayan Oğuz boyunun güvenci..
Devlet olmak kolay değil Yakutlu Bey"
Öyleyse bütün nedir? Diyelim ki bütün, ülkedir; vardığımız, varmak istediğimiz ülkedir. Bu ülkeye yerleşecek olan Selçukludur, Türkmendir.
Dünya nefes alınacak, gülünüp dört nala at sürülecek bir dünya değildi artık; dünyanın nefesi yoktu, rengi uçmuştu, sesi kesilmişti.
“Neden ille varı yoğu sökmek istersin? Kökleri suya ermiş ağaçlardan faydalanacağın kadar faydalan.. Sonra, istediğini dik.. Sonra ama, bağı bozmadan..”
İnsan bir kaftandır hay oğul; yahut bir savaş zırhı. Ne kadar süslü püslü, ne kadar zengin olursa olsun kaftanın da savaş zırhının da içi boş olursa ayakta durması ne mümkün?Kullanılır mı? Yok.. atılır bir köşeye, ya güvelerin elinde delik deşik oyulur, ya da paslanır kalır.
Sen kendini adadın; ya adadığın nesne vardır ya sen… ikisi de var olsun dersen ikisi de olmaz…
Gitmesini bildiği kadar; durmasını da duracağın yeri de bilirsen korkun olmasın.
Yürekle sadece sevilir ama beyin işin içine girdi mi sevgi kalesi kurulur, sevgi ebedî olur, yaşama sonsuz olur. Beyin işin içine girdi mi yüreğin bağlandığı şeyin bir mânâsı olur.
İnsanlar neden yalana, neden kötüye, neden boyunduruğa seve seve inanıp koşar ki hey Görklü Tanrım?
At üstünde yedik At üstünde uyuduk
Bana işi düşen benimle konuşan yerlisi de yabancısı da benim dilimde konusacak
Yürekten vurma, sev
Kılıcını inkar ettiğimi sanma, ama yine de bir dünya kuracak olan lafı arayıp bulmak isterim
Laf vardır bir yıllık savaşmanın yapamayacağını bir saatte yapar..
Tanrı ne dediyse o olur
Kılıç yorulur, yorulmayan beyindir
Yasaması gereken insanlar değil hay yiğit , Yasaması gereken milletlerdir…
Yürekle sadece sevilir… Ama beyin işin içine girdi mi sevgi kalesi kurulur, sevgi ebedi olur, yaşama sonsuz olur. Beyin işin içine girdi mi yüreğin bağlandığı şeyin bir manası olur..
Ordu Beylerimiz çok sert.. Fakat öylesi gerek.Ordu Beylerim saraylı olmamalı, saraya bulaşmamalı…
Ya kafanız, kafanızın içindeki beyin denilen nesne? Onu niye kullanmazsınız, ne zamana saklarsınız ha?… Yürekle sadece sevilir. Ama beyin işin içine girdi mi sevgi kalesi kurulur, sevgi ebedi olur, yaşama sonsuz olur. Beyin işin içine girdi mi yüreğin bağlandığı şeyin bir manası olur.
Dünya; nefes alınacak, gülünüp dört nala at sürülecek bir dünya değildi artık; dünyanın nefesi yoktu, rengi uçmuştu, sesi kesilmişti.
Dünün kötülüğünü unut ! Kin adamı adam yapmaz ; kin seni kemire kemire kurutur.
&”Nice gözler vardır, körken görür de görürken bile kördür…&”
Yoo… adını da koruz. Türkmeniz biz. Madem Türkmeniz, bulunduğumuz yer de Türkiye olur. Bize bir devlet dedin; öyleyse adını da Türkiye belle.
Ama Süleyman bey oğlum, sakın Bizans’a girme… gücün yetse bile Bizans’ı alma. Sen silinirsin…. Selçuklu yok olur. Bizans yerin altından akan sudur; bastığın yeri oyar da çökmüşken seni çökertir… Soluğunu kes yeter. Bir gün gelir olmuş armut gibi kendiliğinden düşer, oğul sakın gençliğine kapılma.
Bizans çok şey bilir, çok şey görüp geçirmiştir. Gücü de kuvveti de bundan gelir.
Senin aşıladığın kirazı yiyen seni bilir, bağ sahibini bilmez ki.
…. köpeği aramazsın, kendiliğinden gelir, ayaklarını yalar da neden cins tazıyı aramadan bulamazsın?
Kaleden atın beni
Güllere katın beni
Ben Selçuk kınasıyım
Pahalı satın beni
Sarıca yanaklıyım
Derelerde saklıyım
Anası da biliyor
Oğluna meraklıyım
Dama vurdum kazmayı
Çift dola gel yazmayı
Anandan mı öğrendin
Böyle serbest gezmeyi
Sonra: Çaka’yı da götür" dedi; "Eyi ata biner. Eyi kılıç kullanır, ok atar. Tek suçu kaçıp kaçıp derede odun kabuklarını yüzdürmesi."
Sebastiya’nın ayazını soğuğunu bilen bilir bilmeyene sözüm yok.
Cenneti gördüm bir yol dedim ya, cennet kımızlarını içtim. Şimdi, bir yudumunu verseler de karşılığında seni öldürmemi isteseler, öldürürüm.
Kılıç yorulur yorulmayan beyindir.
Büyük ölümler büyük unutuş ister hay yiğit, yoksa o büyük ölünün sahibi yaşayamaz.
Bir gün gelip sultan olacak kişi, her günü o gün gelmiş gibi bilmeliymiş.
Sultanlık sultan gibi görünmeye çalışmak değil sultan olmaktır; sultan olduğunu bilmektir.
Melikşah:Babam, denize varmak isterdi Afşin Beyim" dedi. "Denize de göğe de kilit vurulmaz derdi. Göğü sen bana bırak, denize varmanı istiyorum. İlk vardığın denize kılıcını üç defa vur ve bir avuç kum al gel. O kılıcı da kullanma bir daha. Deniz kumuyla birlikte babamın mezarına koyacağım"
Insanlar neden yalana, neden kötüye, neden boyundurluğa seve seve koşar ki hey Görklü Tanrı’m?
Nice gözler vardır, körken görür de görürken bile kördür.
İş olacağına varır, ahmak boşa çalışır…"
Melikşah: Babam, denize varmak isterdi Afşın Beyim" dedi. "Denize de göğe de kilit vurulmaz, derdi. Göğü sen bana bırak; denize varmanı istiyorum. İlk vardığın denize kılıcını üç defa vur ve bir avuç kum al gel. O kılıcı da kullanma bir daha. Deniz kumuyla birlikte babamın mezarına koyacağım."
Yürekle sevilir, yürekle sadece sevilir. Ama beyin işin içine girdi mi sevgi kalesi kurulur, sevgi edebî olur, yaşama sonsuz olur… Beyin işin içine girdi mi yüreğin bağlandığı şeyin bir mânâsı olur.
Gururun gurur, vakarın vakar, haysiyetin haysiyet olsun; aslını ara aslından dönme, sen aslındasın.
Laf kılıç gibi kullanılmıyor, çeriyi kullanmaktan daha zor.
Gururun gurur, vakarın vakar, haysiyetin haysiyet olsun; aslını ara aslından dönme, sen aslındasın.
Gök Tanrı, Görklü Tanrı cennet bir Selçuklu çadırı mıdır, cennet bir Selçuklu kızında mıdır?"
Laf deyip geçersiniz ; laf vardır bir yıllık savaşmanın yapamayacağını bir saatte yapar ; laf vardır, bilmediğiniz bir dünyayı kuruverir.
Belki yeni bir gün doğusu özlemine. Belki hiç bir özlemi olmayan bir yere.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir