İçeriğe geç

Altın Kurallar Kitabı 2 Kitap Alıntıları – Merthan Demir

Merthan Demir kitaplarından Altın Kurallar Kitabı 2 kitap alıntıları sizlerle…

Altın Kurallar Kitabı 2 Kitap Alıntıları

&“&”

Insanlığın her geçen gün arttırarak kullandığı zararlı atıklara ve gazlara rağmen, oksijenini bizden esirgemeyen ağaçlarımıza teşekkürlerimizi sunalım.

Devasa inşaatlar yapmak için onları katletmemize, olur olmadık yerlere daha sönmeden attığımız sigara izmaritleri sonucu çıkan yangınlara rağmen, ağaçların bize hâlâ küsmeyip bizler ve diğer tüm canlılar için verdikleri mücadeleye devam etmeleri gerçekten göz alıcı. Sen olsan küserdin emin ol, öyleyse küstürmek için çabalama, doğayı koru!

Nasıl gece denilen olay Güneş’in yokluğu alakalıysa; kötülük dediğimiz olgu da iyiliğin yokluğundan kaynaklıdır. Hiç kimse kötü olarak doğmaz; doğumumuzda en saf, en güzel duygularla dünyaya gözlerimizi açarız. Ve eğer kişi, çevresinden yeterince iyilik görmezse kötülük diye adlandırdığımız şeyler, iyiliğin yok oluşunda can bulur. Karşılık beklemeden elinden geldiğince iyilik yap! Varsın sana somut bir geri dönüşü olmasın ama birine ya da bir canlıya iyilik yaptığını bildiğinde kazanacağın huzuru, kendin için yaptığını düşündüğün en iyi şeyde bile hissedemezsin!
Kural 24: İste!

Çok isteyip asla ulaşamayacağına emin olduğun şeyleri düşün. İmkânsız diye tabir ettiğin bu şeylere ulaşmak için ne kadar mı istemelisin?
Bir annenin doğum sırasında mucizesine kavuşmak için gösterdiği çaba kadar istemelisin, dalgaların azizliğine yenik düşüp boğulmak üzere olan bir insanın nefes almayı istemesi kadar istemelisin…
Gözlerini kaybetmiş bir adamın sevdiği kadının gözlerini tekrar görmek istemesi kadar istemelisin. Şimdi söyle bana, gerçekten istiyor musun? İSTEMİYORSUN. O ZAMAN İSTE!

Ah! Nerede o eski aşklar? Sevdiğinin sesini duymak için türlü türlü zahmete girilen, onun gül yüzünü bir kere görebilmek için bin türlü zorluk çekilen… Eski aşklarda emek vardı, sadakat vardı ve en önemlisi de gerçek özlem vardı. Şimdiki aşklarda ise çok başka; sadece birinin resimlerini görüp âşık olanlardan tutun, dakikalar süren ve ismine aşk denilen ilişkiler var. Yıllar geçtikçe önemini yitiren sevgi sözcüklerinden bahsetmiyorum bile… Gerçek duyguların yerini kısa mesajların alması ne kadar da vahim. Tüm bu koşullara rağmen doğru insanı bulabilmek gerçekten büyük bir meziyet.
Sözünün arkasında duran insan, hayatının sahteliğinde kendini kaybetmeyen insandır.
Yaşamadığın keşkelerin olacağına, pişman olduğun ve ders çıkardığın yaşanmışlıkların olsun.
En büyük zayıflık, gücünün farkında olmamaktır.
Yaşam, dinamik bir olgudur.
Kalabalık cümlelerde kaybolup yolunu kaybedeceğine, sessiz bir gemi olup kelimelerden uzak; hislerin hüküm sürdüğü diyarlara yelken aç.
Kimsenin inanışı, fikri ve hayata bakışı kimseyi ilgilendirmez, yargılamak da kimseye düşmez!
İyi niyetle yapılmış hareketler bazen yanlış algılanabilir.
Elimizdekilerin kıymetini bilmedikten sonra, sahip olacağınız yeni şeyler o kadar değersizdir ki…
Varlığına alıştığın şeylerin yokluğu, canı en çok yakandır.
Geldiğin yeri bil ki gittiğin yerde yalnız kalmayasın!
En büyük zayıflık, gücünün farkında olmamaktır.
Yaşam, dinamik bir olgudur.
Korku, sahip olduğun asil kanı bulandırmasın.
Her gecenin sabahında doğacak bir Güneş var unutma! Ayakta kal!
Davranışlarını, jest ve mimiklerini seçerken sadece o an içinden geçenleri değil de, seçimlerinin sana yakışıp yakışmayacağını da düşünmelisin. Çevrendeki insanların şımarık ve laubali hareketlerini görmezden gelip asaletini her şeye rağmen koru. Hayatının belli aşamalarında seni çok mutlu edecek anlar olacaktır.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Kazanamayacağın tek yarış kendinle yaptığındır.
KURAL 62: Her şeyi unutabilirsin. Ancak zor gününde yanında olanı, acına ortak olanı ve senin için ufacık da olsa fedakârlık yapanı unutursan karakterini tekrardan tartman gerek.
Kimse için değişmeyin, olduğunuz gibi olun; görünümünüz karakteriniz dışında bir şey yansıtmasın.
KURAL 4: AYIRT ET!
Mum gibi doğrularla kavak gibi doğruları ayırt etmek lazım. Mum ışık vermek için erir, kavak gölge vermemek için uzar.
KURAL 154:
ÖNCE KENDİN İÇİN!
Birilerine güzel veya yakışıklı görünmek için bakımlı olmamalısınız, senin kendine gösterdiğin bakım en başta kendine olan saygından ve sevginden ötürü olsun. Sonrasında çevrene ve çevrendeki insanlara süslenip püslenirsin! Önce kendin için!
Kural 93:
KIR ZİNCİRLERİNİ !
Demir parmaklıklar ardında yaşamı kucaklayan onca yürek varken seni yaşamdan alıkoyan zincirlerle dolaşman düpedüz ahmaklık!
KIR ZİNCİRLERİNİ!
Kural 22:
“Küçümsediğin basit bir piyonun bile karşı kıyıya ulaştığında bir vezir olabileceğini unutma!”
Kalabalık cümlelerde kaybolup yolunu kaybedeceğine, sessiz bir gemi olup kelimelerden uzak; hislerin hüküm sürdüğü diyarlara yelken aç.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Kimsenin inanışı, fikri ve hayata bakışı kimseyi ilgilendirmez, yargılamak da kimseye düşmez!
Madem ismini hatırlayan son fert öldüğünde hiç yaşamamış olacaksın, o zaman bu dünyaya öyle bir iz bırak ki zikredilsin adın tüm tarih kitaplarında..
Savunduğun görüşün, ağzından çıkan sözün, inandığın düşüncelerin daima arkasında dur!
Ortam ve koşullara göre değişiklik gösterme!
İlimsiz kalmış bir toplum, kimsesiz kalmış bir çocuk gibidir. Elinden kim tutarsa ona güvenir, inanır.
Güvendiği bu kişinin iyi niyetli mi kötü niyetli mi olduğunu anlayamaz.
Toplumu ilimden uzak tutmayın ki, elinde her şekerle gelene kanmasın!
Aldığınız çiçekleri kurutup saklayan kadınları kaybetmeyin.
Düşünce özgürlüğünüzü hiçbir şekilde hiçbir kurum, kuruluş veya yetkili insanların karşısında ezdirmeyin. Korkuların altında mahsur kalmış düşünceler, toplumumuzu her geçen gün daha da geriye götürmektedir. Farklılıklar olmadan yenilikler; yenilikler olmadan da ileriye giden bir toplum olamaz.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Kalp, çok değerli antika bir vazo gibidir. Sergilendiği tek yer ise göğüs kafesinizin içidir.. Değeri paha biçilmez olan kalp, göğüs kafesinin korumacı tavrına rağmen kırılmaya çok müsait bir organdır.
Kırılırsa, elbet birleşir parçaları ama hiçbir zaman o &‘ilk’ sağlamlığa bir daha geri gelmez, her kırıldığında daha fazla parçaya bölünür ve toplaması her seferinde daha da zorlaşır. Ve gitgide değerini kaybeder..
İyi bir dağıtıcı olmaktan çok iyi bir toplayıcı olmayı deneyin!
Bu sıralar herkesin kalbi kırık, piyasada toplayıcı açığı var.
Görüntünün, fiziksel çekiciliği veya çirkinliği kocaman bir yanılgıdan ibaret olabilir. Dışı temiz görünen şeylerin kocaman bir çöplükten ibaret olabileceğini veya tozlu sayfaların altında en eşsiz bilgilere ulaşabileceğini unutma.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Bu dünyaya bir kere geldiğini ve sevdiklerinle geçireceğin, kendin için yaşayabileceğin tek bir hayatın olduğunu unutma.
Önüne dünyaları serseler, kendi doğrularından asla vazgeçme!
Kalabalık cümlelerde kaybolup yolunu kaybedeceğine, sessiz bir gemi olup kelimelerden uzak; hislerin hüküm sürdüğü diyarlara yelken aç. Rüzgârın şiddetine kapılıp rotandan şaşarsan anlamsız kelimelerin kurbanı olabilirsin. Rotandan şaşma.
Tek tek yapraklarını koparıp şifayı papatyalarda arayacağına, bir buket papatya alıp doktorun kendisine danış. Hastalığının tedavisi var mıymış yok muymuş?..
Güçlü olmak; seni darmadağın eden her tecrübenin ardından şükredip gülümsemektir, yıkılmayıp daha güçlü ayağa kalkmaktır.
Bir kadına, ona ait olduğunuzu hissettirmenizin sayısız güzel dönüşü olacaktır.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
İstersen dünyanın en rahat yatağında yat vicdanın rahat değilse uyku tutmaz, uyuyamazsın.
Dilimizde iki kelimeden oluşan, basit hataların düzeltilmesi için kullanılan bir söz var.
Tanıştırayım: “ Özür dilerim.“
Dikkat ederseniz “basit hatalar“ dedim.
Dağları devirdikten sonra özür dilenirse &‘af dilemek’ anlamında değil de &‘dalga geçmek’ anlamında kullanımı söz konusu olur. Çünkü özrün telafi etmeyeceği durumları, her şeyden önce karşısındakine saygısı olan insanlar yaşatmaz.
Korku, zalimlerin en büyük silahıdır. Ve o silahtan çıkan her kurşun sadece sana değil, tüm sevdiklerine zarar verecektir. Her şeyden önce “ Korkma!“ diye başlayan İstiklal Marşı’mız var bizim.
Seni hâlâ bu gelip geçici dünyada korkutan şey nedir?
Unutma ki zaman, her daim cesurların yanındadır. Zalimlere prim veren her insan, onların koyun sürüsüne eklenip kendi kişiliğini kaybetmiş bir birey olarak hayatına devam eder. Onlardan olup ecdadına saygısızlık etme! Korkma!
Hikâyen her an bitebilir, arkana dön bir bak!
Ailen, çevren ve hayatından gelip geçen sayısız anı..
Ne kadar dokunabildin bu hayata?
Hikâyenin ne kadar süreceğini bilemezsin fakat bittiğinde bile yaşamaya devam eden bir hikâye yazmak senin elinde, öyleyse ölümsüz bir hikâye yaz.
Birbiri ardına dizilmiş sayısız nota, mükemmel bir tarifle eşsiz bir müziği oluşturur. Saçının telinden parmak uçlarına kadar bir insanın tüm detayları, duyduğunuz en güzel müziği kulaklarınıza fısıldıyorsa, o insanı sakın kaybetmeyin! Kalbiniz, ritmini o insanla yakalayacak!
Gerçek duyguların yerini kısa mesajların alması ne kadar da vahim.
Yaşadığımız sistemin sana giydirdiği, seni düşünmekten alıkoyan, yeteneklerini açığa çıkarmanı engelleyen ve her daim üzerinde kötü duran elbiseni çıkar ve elbisenin altında saklanan kanatlarını fark et! Ve şimdi hayallerine kanat çırpma vakti..
Yaşamadığın keşkelerin olacağına, pişman olduğun ve ders çıkardığın yaşanmışlıkların olsun.
İdeallerini; yaşadığın ve yaşamayı öngördüğün hayata göre şekillendir. İdeallerine teker teker ulaştığında sana bahşedilen ömrü, sıradan bir yaşamın aksine fark yaratan bir birey olarak yaşadığını göreceksin. Fark yarat!
Dağları devirdikten sonra özür dilenirse ‘af dilemek’ anlamında değil de ‘dalga geçmek’ anlamında kullanımı söz konusu olur. Çünkü özrün telafi etmeyeceği durumları, her şeyden önce karşısındakine saygısı olan insanlar yaşatmaz.
Saçının telinden parmak uçlarına kadar bir insanın tüm detayları, duyduğunuz en güzel müziği kulaklarınıza fısıldıyorsa, o insanı sakın kaybetmeyin! Kalbiniz, ritmini o insanla yakalayacak!
Korku sahip olduğun asil kanı bulandırmasın. Verecek bir canın var, ötesi yok!
Geçmişi geçmişte bırak ve kendini bugüne ver, yaşanan her şey yaşandı ve bitti. Ne varsa bugünde var ne yaşanacaksa bulunduğun anda ve sonrasında yaşanacak. Geçmişinde aldığın darbelerin hesabını asla geleceğinden sorma! Hepsi, seni gelecekte yapacağın hatalardan alıkoyacak birer tecrübeden ibaretti ve zamana karıştı!
Öyleyse yaşa, dünden daha güçlü yaşa!"
Kağıttan evler yapmaya benzemiyor hayat. Temelin sağlam olmalı
Seni parlamaktan mahrum bırakmak isteyecek insanlar olsa da , parla!
Kural 29: GÖSTER KENDİNİ

Kendini göstermekten çekinme, öne çıkman gerektiği noktalarda çekingenliğine yenik düşüp saklanmayı tercih edersen; ömrün boyunca senden kabiliyetsiz insanları, senin yaşaman gereken hayatı yaşarken izlemeye mahkûm olursun. Sahneyi başkalarına bırakma, göster kendini

Kural 17: YAZI

Bir kalem, bir kâğıt… Hadi, dünyayı değiştirme sırası sende!

İnsanların eksikleriyle alay edenler bilmezler ki görüp de eksik sandıkları şeyler aslında eksik değil, fazladır. Alay ettikleri kişiler, en büyük eksiklik olan karakter eksikliğine sahip değillerdir çünkü; doğal olarak ulaşamadıkları şeylerle alay ederler. Tedavisi olmayan karakter eksikliğine sahip kişileri lütfen doğal ortamlarında rahatsız etmeyelim, bu bir sosyal sorumluluk projesidir; çaktırmayalım:)
Kahve gibi kırk yıllık hatırın olacağına,
hatırı sayılır iyilikler yapıp geçerlilik olarak kahveye meydan okuyabilirsin! Hatta bakarsın yaptıklarını örnek alanlar olursa belki rakamlara bile meydan okursun! İpler senin elinde.
Karanlıkta kaldığında, hayallerin bir sinema perdesi gibi gözlerinin önünde oynuyorsa; kalbinde hala yanan bir ışık var demektir. O ışığı kimsenin söndürmesine müsaade etme!
Hayatından gitmek isteyeni tutmaya çalışma! Onun için yaptığın onca şeye rağmen, yokluğuyla seni sınayıp üzülmenden zerre çekinmiyorsa, yol ver gitsin! Not: İhanetin en büyüğü insanın kendini aldatmasıdır.
İnsanları kullanılacak bir eşya gibi gören, insanlğını kaybetmiş kimselerden olma! İnsanlık, bir eşya gibi parayla satın alınabilecek bir şey değildir. İnsanı, insanlığına göre yargıla, insanlığı için sev!
Sadakat, sadece erkek ile kadın arasındaki şeylerle ölçülemez. Sadakat, insan yaşamının her döneminde tüm canlılar ve olaylar için
olmazsa olmazdır. Sahibi tarafından büyütülüp yetiştirilen bir hayvanın sahibine olan sadakati, tüm insanlığa hayatın her noktasında örnek teşkil eder.
Gecenin en umutsuz, en soğuk , en karanlık anı güneş doğmadan hemen öncesidir. Her şeyin en kötüye gittiği anda hatırlaman gereken tek şey en kötü"nün sadece bir an olduğu ve hemen ardından doğan güneş ve yeni umutlarla birlikte soğuktan ve karanlıktan çıkacağın olsun.. Güneş her zaman doğacak!
°Sevdiklerinle geçirdiğin ve geçireceğin her saniye altın değerindedir!
°Bu dünyaya bir kere geldiğini ve sevdiklerinle geçireceğin kendin için yaşayabileceğin tek bir hayatın olduğunu unutma! tadını çıkar!
Kural 45 VİCDAN!
İstersen dünyanın en rahat un atağında yat,
Vicdanın rahat değilse uyku tutmaz,
Uyuyamazsın!
Kural 192 UMUDUNU KAYBETME!
Göğe bakarken, denize baktığında dalga dalga üzerine gelirler…
Rüzgarın dalgalara dur diyeceği vakit gelecek.
Umudunu kaybetme!
Gecenin en umutsuz, en soğuk, en karanlık anı güneş doğmadan hemen öncesidir. Her şeyin en kötüye gittiği anda hatırlaman gereken tek şey ‘en kötü’nün sadece bir an olduğu ve hemen ardından doğan güneşle yeni umutlarla birlikte soğuktan ve karanlıktan çıkacağın olsun.
Âşık olmak, en yoğun gününden sonra bile kafanı yastığa koyduğunda, onun düşüncesinin verdiği huzurla ve hayaliyle uykuya dalmaktır.
Geldiğin yeri bil ki gittiğin yerde yalnız kalmayasın!
Demir parmaklıklar ardında yaşamı kucaklayan onca yürek varken seni yaşamdan alıkoyan zincirlerle dolaşman düpedüz ahmaklık!
Seni zayıflatacak her bir darbeye karşı Yaradan’ın gücüne inan. En büyük zayıflık, gücünün farkında olmamaktır.
Fikirlerin ve görüşlerin senin zihninin en önemli eserleridir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir