İçeriğe geç

Alice Aynanın İçinde Kitap Alıntıları – Lewis Carroll

Lewis Carroll kitaplarından Alice Aynanın İçinde kitap alıntıları sizlerle…

Alice Aynanın İçinde Kitap Alıntıları

Çok oldu o güneşli gün solalı
Eridi bile anısı
Temmuzu öldürdü güz ormanları.
Şimdi Kitty, bunları kim düşledi düşünelim bir. Bu önemli bir soru.
Sonra şöminenin başına çöküp kedi yavrusuyla Kraliçe’yi karşı karşıya koydu. Hadi Kitty! diye bağırdı utkuyla el çırparak. Şuna dönüştüğünü itiraf et!
ve gerçekten bir kedi yavrusuydu.
Konuşurken onu ileri bir geri silkeledi. Masadan aldı, var gücüyle bir ileri bir geri adım silkeledi. Kızıl Kraliçe hiç direnç göstermedi: yalnızca yüzü çok küçüldü, gözleriyse irileştikçe irileşti: Alice onu silkelemeyi sürdürdükçe o da aynı hızla kısaldı, daha şişman, daha yumuşak, daha yuvarlak ve
Habire kusurunun bulunmasından hiç hoşlanmazdı.
Demek düş görmemişim, diye söylendi, Ya da hepimiz aynı düşün parçalarıyız. Tek umudum, düşün benim olması, Kızıl Kral’ın değil!
Gerçeğim ben! dedi Alice, ağlamaya başladı.
Gerçek olmasaydım, dedi Alice gözyaşları arasında gülerek, her şey öyle saçmaydı ki, ağlayamazdım bile.
Döktüklerinin gerçek gözyaşı olmadığını biliyor umarım! diye kesti Eciş müthiş bir küçümsemeyle.
Ya seni düşlemekten vazgeçseydi, nerede olurdun dersin?
Şu anda olduğum yerde elbet, dedi Alice.
Sen sen olmazdın ki! diye tersledi Bücüş küçümsercesine. Sen hiçbir yerde olmazdın. Onun düşündeki bir şeysin sen yalnızca!
Pekâlâ konuşabiliriz. dedi Pars-zambağı, konuşmaya değer biri çıkarsa tabii.
Doğrusu çok hoş. dedi Alice, şiiri bitirdikten sonra, ama anlaması oldukça güç! (Anlıyorsunuz ya, hiçbir şey anlamadığını kendine bile itiraf etmekten kaçınıyordu.) Nasılsa aklıma bazı şeyler getiriyor, ama ne olduklarını tam çıkaramıyorum! Yine de biri, bir şeyi öldürüyor, en azından orası kesin.
Bunlar senin duygularının dökümü değil ki!
Alice, büyük bir ilgiyle, Kral’ın cebinden kocaman bir anı defteri çıkarıp yazmaya koyuluşunu izledi. Birden bir şimşek çaktı kafasında, kurşunkalemin Kral’ın omzunu biraz aşan ucunu tutup onun adına yazmaya başladı.
Asla, diye sürdürdü Kral, o anın dehşetini asla unutmayacağım!
Unutursun, unutursun, dedi Kraliçe, anılarına geçirmezsen unutursun.
Zaten bana ayrılmış bir yer yoktur
İlerdeki genç ömründe.
En iyisi masalıma kulak ver
O kadarı bana yeter.
Lütfen söyleyin nedir zaten yaşam bir düşten başka?
Yelpazeyle şunun başını serinlet! Bu kadar çok düşünmekten ateşi çıkacak.
Ey, Pars Zambağı, dedi Alice rüzgar estikçe tüm zerafetiyle salınan bir çiçeğe. Keşke konuşabilseydin.

Konuşabiliriz, dedi Pars Zambağı. Konuşmaya değer birisi olunca.

Aynanın İçinden – Lewis Carroll

Şapkacı : Deliriyor muyum? Alice : Evet, ama sana bir sır vereyim, dünyadaki en iyi insanlar genelde delidir.
Konuşabiliriz. dedi. Konuşmaya değer birisi olunca!
An dediğin çabucak geçer, tut tutabilirsen
Şapkacı- Hey zaman! Tüm yaraları iyileştirdiğiniz doğru mu?
Her şeyden bir ders çıkar, o dersi çıkarmayı bileceksin.
Yazlar ölür onlar yine düşlerler
Hiç durmaksızın aşarak bu nehri
Geçip altın gölgeleri
Yaşam dedikleri bir düş değil mi?
”Herkes kendi işine baksa, ” diye homurdandı Düşes, ”dünya şimdikinden daha hızlı dönerdi. ”
”Daha dün her şey eskisi gibiydi. Acaba dün gece değiştim mi ben? Dur bakayım Bu sabah uyandığımda aynı mıydım? Bir değişiklik hissettim gibi geliyor. Ama eğer aynı değilsem, değişmişsem, yeni bir soru çıkıyor ortaya: Ben kimim o zaman? İşte asıl bilmece bu! ”
Aslında insan çörek yiyince genellikle boyu değişmez, ama Alice olağanüstü şeyler beklemeye kendini öyle alıştırmıştı ki, hayatın böyle alışılmış biçimde sürmesi ona çok tatsız ve anlamsız geldi.
Yazlar ölür onlar yine düşlerler
Hiç durmaksızın aşarak bu nehri
Geçip altın gölgeleri
Yaşam dedikleri bir düş değil mi?
Her zaman doğruyu söyle. Konuşmadan düşün sonra da bir yere yaz !

.

Tek güçlülük ayaklarda, baş zaten yeterince yüksekte
Kimsenin tutsağı olmak istemiyorum ben, kraliçe olmak istiyorum.
Taç uğruna mı savaşıyorlar?
Tek sözcüğe amma şey sığıyor
En güzeller hep daha ötede olur.
Yalnızca geriye işleyen bellek, zayıf bir tür bellek olmalı.
Acaba her şey bizimle birlikte mi ilerliyor?
Büyük bir dev satranç oyunu oynanıyor dünya üzerinde
Ben renge aldırmam
Anılarına geçmezsen, unutursun !
You could not see a cloud, because
No cloud was in the sky:
There were no birds to fly.
Yarın reçel, dün reçel ama bugün reçel yok
Konuşabiliriz. dedi. Konuşmaya değer birisi olunca!
Lütfen söyleyin nedir zaten yaşam bir düşten başka?
Güleç yüzünü görmedim çoktandır,
O gümüş kahkahan nerde?
“eğer öyle olsaydı, öyle olabilirdi; ola ki öyle olsaydı, öyle olacaktı; ama öyle olmadığından öyle değil. İşte işin mantığı bu.”
Hiç durmaksızın aşarak bu nehri
Geçip altın gölgeleri
Yaşam dedikleri bir düş değil mi?
Hepimiz aynı düşün parçalarıyız
Dedim ki kendi kendime, ‘ Yüzünde bir anlam var, anlamlı olmasa bile !
“Sadece geriye doğru işleyen bir bellek zayıf bir bellektir,”
“Çünkü insanlar deneyimli olduklarında, bu kadar sık düşmezler.”
Güleç yüzünü görmedim çoktandır,
O gümüş kahkahan nerde?
Kocaman bir satranç oyunu oynanıyor! Tüm dünyada Tabi burası bir dünyaysa.
Bazı kişilerin bir bebek kadar bile akılları olmuyor!
“eğer öyle olsaydı, öyle olabilirdi; ola ki öyle olsaydı, öyle olacaktı; ama öyle olmadığından öyle değil. İşte işin mantığı bu.”
Daha fazla gülerse, ağzının iki ucu dolaşıp birleşecek, diye düşündü. O zaman
kafasına ne olur bilmem! Korkarım yerinden kopar.
Düzeltmek için çok geç dedi Kırmızı Kraliçe: bir şeyi bir kez söyledin mi; bu onu kalıcı hâle getirir; artık, sen de onun sonuçlarına katlanmak zorundasındır.
Yalnız ben şarkı olarak söylemiyorum. diye açıklama yaptı yumurta adam.
Söylemediğinizi görüyorum. dedi Alice.
Şarkıyı söyleyip söylemediğimi görebiliyorsan, çoğu kişiden keskin gözlerin var demektir. dedi Yumurta Adam sert bir ifadeyle.
Yedi yaş, altı ay. Pek keyifsiz bir yaş. Tavsiyemi istemiş olsaydın yedide bırak derdim ama artık çok geç.
Bir insanın elinden büyümemek gelmez.
Bir insanın elinden gelmeyebilir. Ama iki insan yapabilir. Doğru dürüst bir destekle yedide durabilirdin.
Bazen kahvaltıdan önce altı tane imkansız şeye inandığım olurdu.
Sen de biliyorsun ki gerçek değilsin.
Ben gerçeğim! dedi Alice ve başladı ağlamaya.
Ağlayarak kendini daha fazla gerçek yapamazsın, diye belirtti Tumbadik.
‘Dal-dal-dal-daldalan’ diye bizi dallarının altına çağırır, diye çığlık attı papatya. Ağacın kollarına bu yüzden dal denir!
Bütün çiçekler konuşabilirler mi? Sen ne kadar konuşabiliyorsan, dedi Pars Zambağı. Hem de daha yüksek sesle konuşurlar.
Kimi sözcükler asabidir. Özellikle de fiiler, onlar kibirlilerdir. Sıfatlarla her şeyi yapabilirsin, ama fiillerle olmaz.
Siz bir şeyler düşünerek ağlamaktan kaçınabiliyor musunuz?
Mən bilirəm ki, əvvəl-axır evə qayıtmaq üçün güzgüdən keçməliyəm, bax onda mənim bütün macəralarım bitəcək.
Əslində, o heç nə anlamadığını özünə belə etiraf belə etmək istəmirdi.
Dedim ki kendi kendime, ‘ Yüzünde bir anlam var, anlamlı olmasa bile !
Umarım koro halinde düşünmenin ne demek olduğunu bilirsiniz Çünkü itiraf edeyim ki, ben bilmiyorum.
Sadece geriye doğru işleyen bir bellek zayıf bir bellektir.
Güleç yüzünü görmedim çoktandır,
O gümüş kahkahan nerde?
Harikalar Diyarında’lar onlar,
Her gün rüya görürler,
Yazlar geçer gider, hala rüya görürler:
Akıntıda gidip dururlar,
Altın parıltıda sürüklenirler,
Hayat dedikleri de zaten, bir rüya değil mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir