John Steinbeck kitaplarından Alev kitap alıntıları sizlerle…
Alev Kitap Alıntıları
Kötürümlerin içinde öyle bir duygu vardır ki, sağlam adamdan daha sağlam yapar onları derler.
kadın ile atın bir erkeğin kendine güvenip güvenmediğini hemen anladığını söylerler. Ne kadar gösteriş yaparsa yapsın, onlar gerçeği hissederlermiş.”
Sen uzaktayken, yanımda yokken kızabilirim. Zamana, seni benden ayıran dakikalara kızar, sinirlenebilirim
Bir şey ikram etmek, vermek kolaydır, lakin onu kabul etmek cesaretini, kibarlığını ve cömertliğini, evet onu kabul etmek cömertliğini ancak büyük adamlar, olgun insanlar gösterebilir.,.
Bir şey ikram etmek, vermek kolaydır, lakin onu kabul etmek cesaretini, kibarlığını ve cömertliğini, evet onu kabul etmek cömertliğini ancak büyük adamlar, olgun insanlar gösterebilir
Unutamıyor insan..
Her şey bir rol, bir bahane, bir yalan, derin bir lüzumsuzluk ve manasızlıktan ibaret kalır.”
Zaman hep beni aldatıyor
İçimde insana yaşama aşkı veren ne var ne yoksa her şeyin giderek öldüğünü, yokolup gittiğini hissediyordum.
Ama kadın ile atın bir erkeğin kendine güvenip güvenmediğini hemen anladığını söylerler. Ne kadar gösteriş yaparca yapsın, onlar gerçeği hissederlermiş.
Hep birbirimize benzeriz. Tabii benzeriz: Her gürültü çıkaran, dünyanın en güzel bestesini yapmıştır; iki satırı birbiriyle kafiyeleyen, en güzel şiiri yazmıştır; bez üstündeki her leke de bir şaheserdir tabii
Bir zamanlar, kendimi elimde tuttuğum pastanın bana ait olmadığına inandırmaya çalıştığım günleri hatırlıyorum. Bu şekilde pastayı yerken daha tatlı, daha lezzetli bulurdum.
Ara sıra uzaklaşmak bana iyi geliyor.
Sen uzaktayken yanımda yokken kızabilirim. Zamana, seni benden ayıran dakikalara kızar, sinirlenebilirim.
Arasıra uzaklaşmak bana iyi geliyor.O zaman seni ne kadar çok sevdiğimi daha iyi anlıyorum.
İyi şeyleri daha iyi yapmak çocuk oyununa benzer.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Herkesten ayrılmış, tek başına bir müzeye oturtulmuş mu hissediyorsun kendini?
Genç kadın inanmak mı, inanmamak mı
gerektiğine karar veremeden ona bakıyordu. Sonra kaybedilecek şeyin ne olduğunu anlayamadığı için inanmağa karar verdi. Anlıyorum, dedi, öyle şeylerin, insanı sağır ve dilsiz eden,
aptallaştıran, ne yaptığını bilmez hale sokan şeylerin benim de başıma geldiği oldu. Victor, biz bir dünyanın içinde kendimize ait ayrı bir âlemde yaşıyor gibiyiz. Birçoklarının bilmediği bir hayat tarzımız, görüş ve geleneklerimiz
var. Bize kızan, bizi hor görenler de; bize gıpta edenler de var. Onun için mağrur ve biraz da öteki insanlardan korkar gibiyiz. Kimbilir, belki kendimizi pek aşırı derecede koruyoruzdur.
gerektiğine karar veremeden ona bakıyordu. Sonra kaybedilecek şeyin ne olduğunu anlayamadığı için inanmağa karar verdi. Anlıyorum, dedi, öyle şeylerin, insanı sağır ve dilsiz eden,
aptallaştıran, ne yaptığını bilmez hale sokan şeylerin benim de başıma geldiği oldu. Victor, biz bir dünyanın içinde kendimize ait ayrı bir âlemde yaşıyor gibiyiz. Birçoklarının bilmediği bir hayat tarzımız, görüş ve geleneklerimiz
var. Bize kızan, bizi hor görenler de; bize gıpta edenler de var. Onun için mağrur ve biraz da öteki insanlardan korkar gibiyiz. Kimbilir, belki kendimizi pek aşırı derecede koruyoruzdur.
Sen de mi, Joe Saul, diye gülümsedi Ed.
Herkesten ayrılmış, tek başına bir müzeye oturtulmuş mu hissediyorsun kendini? Bu dertleri dökmenin, içindekileri söküp atmanın zamanı geldi artık. Yoksa kafanda bir kanser gi-bi dal budak salarak seni mahvedebilir.Kimbilir, belki bu dert çukurunda yalnız da değilsindir.
Herkesten ayrılmış, tek başına bir müzeye oturtulmuş mu hissediyorsun kendini? Bu dertleri dökmenin, içindekileri söküp atmanın zamanı geldi artık. Yoksa kafanda bir kanser gi-bi dal budak salarak seni mahvedebilir.Kimbilir, belki bu dert çukurunda yalnız da değilsindir.
Biliyorum, farkındayım, dediğin gibi olu-
yor. Bir köstebek gibi kendi çukurunun karanlığına gömülüp gidiyorum. Bu çiftçi, gemici, kim olursa olsun, bilinen bilinmeyen herkesin başına gelebilecek bir şeydir. Belki onların hepsi de benim gibi yalnızlığın esrarına gömülmüşlerdir.
Zaman benim en büyük düşmanımdır.
“Sen uzaktayken, yanımda yokken kızabilirim. Zamana, seni benden ayıran dakikalara kızar, sinirlenebilirim.”
Bir yazar hikâyesini yazmadan önce onu gözleri önünde görmeğe, yaşatmağa alışmamışsa, bu tarz çalışması hiç de verimli olmaz
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Aşk öyle ki;buzdan bir elbise gibi üstümüze geçirilen yalnızlığı her zaman bulamıyoruz.
Öldü,” diye mırıldandı kadın.
Öldü, bütün dünya öldü. O öldü.”
Öldü, bütün dünya öldü. O öldü.”
“Bilmediğinden değil, bilemediğinden dolayıdır.
Ama her zaman güvenemiyor ki insan
Ama her zaman güvenemiyor ki insan
Herkesten ayrılmış, tek başına bir müzeye oturtulmuş mu hissediyorsun kendini? Bu dertleri dökmenin, içindekileri söküp atmanın zamanı geldi artık. Yoksa kafanda bir kanser gibi dal budak salarak seni mahvedebilir. Kimbilir, belki bu dert çukurunda yalnız da değilsindir.
Dünyada büyük, gerçekten büyük ve önemli olan şeyler o kadar az ki. Sanatta, işte, duyguda, büyük olanlar pek seyrek.
Ama kadın ile atın bir erkeğin kendine güvenip güvenmediğini hemen anladığını söylerler. Ne kadar gösteriş yaparsa yapsın, onlar gerçeği hissederlermiş.
Kadınla erkeğin vücudu aşk ile birleştiği zaman bundan bir vaat, bir umut doğar.
“İyi şeyleri daha iyi yapmak çocuk oyununa benzer.
“Sen uzaktayken yanımda yokken kızabilirim.
Zamana, seni benden ayıran dakikalara kızar, sinirlenebilirim.”
Zamana, seni benden ayıran dakikalara kızar, sinirlenebilirim.”
Kör olmak üzere olan bir adam görmüştüm, delice oraya buraya koşup sonradan hatırlayabilmek için renklere, eşyalara bakıyordu. Kör olduğu zaman renklerin çeşitlerini unutmaktan korkuyordu.
– Onun benim beceremediğim bir şeyi yapabileceğini mi sanıyorsun?
– Evet.
– Neymiş o maharet?
– Sevgi, şefkat Senin öğrenemeyeceğin şeyler bunlar .
– Evet.
– Neymiş o maharet?
– Sevgi, şefkat Senin öğrenemeyeceğin şeyler bunlar .
“Bu yeni, bilinmeyen bir yol olacak Onu tek başıma bulabilir miyim dersin?”
“Sen uzaktayken yanımda yokken kızabilirim. Zamana, seni benden ayıran dakikalara kızar, sinirlenebilirim.”
“Bazan eski günlerimi düşünüyorum, İhtiyarladıkça insan eski günleri düşünmeye başlarmış.”
Sen uzaktayken, yanımda yokken kızabilirim. Zamana, seni benden ayıran dakikalara kızar, sinirlenebilirim.
Belki uydururdu ama, hep inanırdık ona.
Genç bir kızı Joe Saul’e âşık eden o şey nedir?” diye sordu. “Onun benim beceremediğim bir şeyi yapabileceğini mi sanıyorsun?”
“Evet.”
“Neymiş o maharet?”
“Sevgi, şefkat Senin bilmediğin, öğrenemeyeceğin şeyler bunlar. Erkeklerin çoğu da bilmez bunu ya.”
“Evet.”
“Neymiş o maharet?”
“Sevgi, şefkat Senin bilmediğin, öğrenemeyeceğin şeyler bunlar. Erkeklerin çoğu da bilmez bunu ya.”
Zora boyun eğmek bir nevi güreş taktiğidir.
Kör olmak üzere olan bir adam görmüştüm, delice oraya buraya koşup sonradan hatırlayabilmek için renklere, eşyalara bakıyordu. Kör olduğu zaman renklerin çeşitlerini unutmaktan korkuyordu.
Bir köstebek gibi kendi çukurunun karanlığına gömülüp gidiyorum.
Mordeen, içimdeki ateş ve arkadaşlık, aşk öyle ki; buzdan bir elbise gibi üstümüze geçirilen yalnızlığı her zaman bulamıyoruz.
Bütün güzellikleri yere batırırcasına gururunun o körolası kayalığında ezmeye çalışıyorsun
Çünkü anlayamazdın onu, aklın ermezdi. Bu basitliğinle onu anlayacak büyüklüğü, olgunluğu gösteremezdin. Hayatı olduğu gibi göremediğin için yaşamaktan bile âcizsin
Senin gibi bir aptalı, pis, kötü kalpli bir aptalı sevmekle ne büyük bir hata etmiş.
Meşakkatli hayat okulunda pişe pişe: Kuşun uçuşundan, rüzgârın esişinden, havanın kokusundan dünyanın ve havanın nasıl olacağını anlar olduk.
“Hayır, zaman benim en büyük düşmanımdır.”
Öyle olsun; sana bir şey söyleyeyim mi, benim dürüstlüğüm yeter.
“Hep birbirimize benzeriz. Tabiî benzeriz: Her gürültü çıkaran, dünyanın en güzel bestesini yapmıştır; iki satırı birbiriyle kafiyeleyen, en güzel şiiri yazmıştır; bez üstündeki her leke de bir şaheserdir tabiî ”
“Ne demek istiyorsun?”
“Hiç Bu aşkımın başımdan geçen öteki aşklardan, yada başkalarının geçirdiği aşklardan neden daha tatlı, daha mestedici olduğunu sık sık düşünürdüm. Bir gün bunun sebebini de keşfettim. Dünyada büyük, gerçekten büyük ve önemli olan şeyler o kadar az ki. Sanatta, işde, histe, büyük olanlar pek seyrek. Ve ben bu büyüklüklerin birine sahibim şimdi
Bu dertleri dökmenin, içindekileri söküp atmanın zamanı geldi artık. Yoksa kafanda bir kanser gibi dal budak salarak seni mahvedebilir. Kimbilir, belki bu dert çukurunda yalnız da değilsindir.
Benim hâtıralarımdan daha derin bir şey var. Zaferlerin ve unutulmuş kaderlerin ardında beni yetiştirenlerden daha derin bir şey var.
“Bilmiyorum, bilemiyorum. Bir erkek böyle ölemez.”
“Kadın da böyle ölemez.”
Her şey bitti, ama unutamıyor insan. Geriye bakabilirsen mesele yok. Bir de buna cesaret edemeyip ondan kaçmaya çalıştın mı her şeyin bütün dehşetiyle hâlâ orada durduğunu farkediyorsun.
“Bir zamanlar, kendimi elimde tuttuğum pastanın bana ait olmadığına inandırmağa çalıştığım günleri hatırlıyorum. Bu şekilde pastayı yerken daha tatlı, daha lezzetli bulurdum.
“Hayatı olduğu gibi göremediğin için yaşamaktan bile âcizsin. Bütün güzellikleri yere batırırcasına gururunun o körolası kayalığında ezmeye çalışıyorsun ”
“Her gürültü çıkaran, dünyanın en güzel bestesini yapmıştır; iki satırı birbiriyle kafiyeleyen, en güzel şiiri yazmıştır; bez üstündeki her leke de bir şaheserdir tabiî ”
Hep birbirimize benzeriz. Tabiî benzeriz: Her gürültü çıkaran, dünyanın en güzel bestesini yapmıştır; iki satırı birbiriyle kafiyeleyen, en güzel şiiri yazmıştır; bez üstündeki her leke
de bir şaheserdir tabiî
de bir şaheserdir tabiî
Bir çocukla tartıştığını farzedelim. diye devam etti Mordeen. Ona dünyanın en makul sebeplerini saysan, çocuk hepsini başını sallayarak evet diyecek. Sen onu anlarsın, ama o seni dinlemez. Sonunda çocuk kazanır.
../bir inci, ya da kırmızı, alev alev yanan bir yakut falan bulsam. Kolay kolay bozulmayacak, ona olan minnetimin nâçiz bir hediyesi olarak elinde, ya da boynunda taşıyacağı bir şey alabilsem..
Kötürümlerin içinde öyle bir his vardır ki, sağlam adamdan daha sağlam yapar onları derler..