İçeriğe geç

Alengirli Şiirler Kitap Alıntıları – Ali Lidar

Ali Lidar kitaplarından Alengirli Şiirler kitap alıntıları sizlerle…

Alengirli Şiirler Kitap Alıntıları

İhtimal ki sana baksam, boynuna sarılacağım..
Zaten hangimiz neyi ilk defa kaybediyoruz ki
Bak mesela ikimiz birbirimizi kaç kez kaybettik
İnsanlardan en çok çoçukları
Hayvanlardan da atları sevdim
tozunu silkelemektir zamanın
anımsamak dediğimiz
bu yüzden mi hatırlamak
hep öksürtür içimizi?
Hep bir ağızdan bağırsak suçsuzluğumu
Soğuk
Ve yorgunum
Gitmeliyim
Ama yorgunum
Susmalıyım artık
-ki dinleyen de kalmadı! –
Çok yorgunum
Kim uydurdu bu olmak yalanını
Her şeyin yokluğuyla anlam kazandığı bu yerde
Olmadığımız nispette aranmıyor muyuz?
bana kalırsa seni bütün dünya çok sever
ben de seni çok severim ama şu an konu bu değil
gitmeliyim şimdilik kuşlara emanet ediyorum seni
işim var
Annem tanısa seni kesin çok severdi
Bana kalırsa seni bütün dünya çok sever
Ben de seni çok severim ama
Şu an konu bu değil ..
Ben her şeyi bir kaç saniyeyle kaçırmakla meşhurum.
Herkes gider
Ne?
Bilmiyor muydun sanki
Sevgili kalbim!
Neden hala apartman boşluğunun
Gün ışığı görmeyen penceresinde
Kuş sesleri beklersin.
Ben nerenin yanlışıyım hangi sokağın çıkmazı
Anne , kendimle ne yapacağımı hiç bilmiyorum
Belki kadar kesin
Ve keşke kadar imkansız
Birbirimizden uzaklaşmamız…
Bir çocuk Gülüşünde ya da eski bir Türk filminde
Farkında bile olmadan aklına gelebilirim
Ne eksikse sen tamamla,
Son derece yorgunum
Çok uykum var, öp beni,
Öpersen ne güzel uyurum
İhtimal ki bana baksan bir sürü şey düzelecek
İhtimal ki sana baksam boynuna sarılacağım
Biri bana sakin desin ortalık fena karışık
Biri beni dinlesin
Anlasın biri beni
Biri gözlerime baksın
Ortalık fena karışık.
Dönüp sırtımı kalabalıklara
Evim bildim seni, geçmişim ve geleceğim
Belki şimdi bir uçurumun kenarından geçiyoruz
sallanıyoruz belki arada bir çeşit deprem oluyor
kızıyoruz birbirimize kırılıyoruz inciniyoruz
ama biliyoruz uzak gibi olsak da biz aslında yan yanayız.
belki kadar kesin
ve keşke kadar imkansız
birbirimizden uzaklaşmamız
Kaçırdığımız sabahlara ciddi bir özür borçluyuz
Beraber uyanmadığımız bütün sabahlar
Bir şey eksikti vardı yeryüzünün haberi
Yanımızda başka bedenler
Aklımızda başka hayaller
Ama aynı güneş aynı gökyüzü
Bak hazır sarhoşken sana bir sır vereyim, saat on ikiden sonra nefes alan her şey eşit
Kırılıp yeniden başlıyoruz hep
kırılıp kırılıp yeniden
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Beni bir şeyle kandır ne olsa inanırım
Yeter ki ihtimam göster gerçeği çoktan geçtim
Dene mesela bir masal deviyle beraber an beni
Zerre itiraz etmem andığın yerde beliririm
Bana uzak durma bütün kemiklerim ağrıyor
Arada adımı an yeter gerisiyle ben ilgilenirim
Nasıl da dışardan bakıyorum kendime
Nasıl da yabancı
Nasıl da tedirgin
Sanki girmediğim mücadeleleri bile
Kaybettim..
Eve dönen sigortasız bir travesti kadar yorgunum
İyi niyetliydik esasen, denedik
Denedik ve kaybettik yaşamak muharebesini
Tarih bizi böyle yazsın.
Aynı cümlede sizi sevip aynı cümlede nefret ederler
”Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum ”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
”Evim bildim seni, geçmişim ve geleceğim
Oralarda bir yerdeyken sen ve en güzel ihtimalken
Bir şey gelmiyor elimden
(Baba benim kafama sık!)
N’olur bana bir şey söyle ne yaptığımı bileyim
Ne eksikse sen tamamla, son derece yorgunum
Çok uykum var, öp beni, öpersen ne güzel uyurum
(Baba beni ona götür) ”

ben bazen
dipten yukarı
kaldırıp başımı
ipimin ucundaki
sopayı tutan
kadını
yakalamaya çalışan
bir balık
Göremediğimde seni
uyuyayım diyorum
geniş zamanlı
geniş pencereli
geniş yataklı bir evde
belki gelir
dünyayı sığdırdığın yüreğine
beni de sığdırırsın diye

karınca ısırığı kadar
bir umut
vardıysa eğer
hiç kaybolmaması için
şehrin bütün yağmurları
bana yağsın isterdim

ıskartadaki bir trenden
biraz anı ödünç alıp
gelsem sokağınızın başına
aldırmadan
üstümün başımın yaşına
misafir eder misin?

‘Ruhuma bir hayat yakıştıramadım’ sevgilim
Neyi tutsam elimde kaldı.’
İhtimal ki bana baksan bir sürü şey düzelecek
İhtimal ki sana baksam boynuna sarılacağım
İhtimal, dize getireceğiz devleti ve anneni
İhtimal, kuyuya beton bile dökebiliriz
İki susuzuz suyu bulsak kana kana içebiliriz
Başkaları ne der demeden birbirimizi sevebiliriz.
Bir kız tanırım dünya güzeli
Ben onu severim
O beni
Bilmem.
Yeter ki ağlama sen yoksa ne yapacağımı şaşırırım
Yeter ki yalnız gitme beni de götür yalvarırım.
Yanında olmak isterim
Olmaz dersen anlarım
Deneyelim dersen
Yaz iki satır
Neredeysem çıkıp gelirim

Yanlış kurulmuş bir cümleyim
Yanında olmak isterim
Olmaz dersen, normal
Olur dersen gelirim
İmlayı grameri
Yola çıkınca hallederim

Annem tanısa seni kesin çok severdi
Bana kalırsa seni bütün dünya çok sever
Ben de seni çok severim ama şu an konu bu değil
Gitmeliyim şimdilik kuşlara emanet ediyorum seni
İşim var..
Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde
Yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu
Otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime
Anne dedim, hadi çay koy da içelim.
Sular asfaltı deliyor, söylenmeyen sözler bağrı.
Yeter ki uyuyabilelim çünkü beraber uyumak
Her türlü ön yargının üstesinden gelebilir.
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil.
Ben Polat Alemdar değilim sevgilim
İster istemez yaptığımız işlerin sonunu düşünürüm.
Kırılıp yeniden başlıyoruz hep
Kırılıp kırılıp yeniden…
Çok canımı yaktılar benim teferruata girmedim.
Tozunu silkelemektir zamanın
Anımsamak dediğimiz
Bu yüzden mi hatırlamak
Hep öksürtür içimizi ?
Her şeyin yokluğuyla anlam kazandığı bu yerde
Olmadığımız nispette aranmıyor muyuz ?
Neden hala apartman boşluğunun
Gün ışığı görmeyen penceresinde
Kuş sesleri beklersin ?
Kal sen gittiğin yerde geri dönmek dediğin
Unutulan bir ağrıyı hatırlatmak gibidir
Ve çocuklar hariç
Sevmediğim hayvanları bile
Çoğunuzdan yakın buldum kendime.
Biri gözlerime baksın.
Soğuk
Ve yorgunum
Gitmeliyim
Ama yorgunum
Susmalıyım artık
-ki dinleyen de kalmadı
Çok yorgunum
Gidelim buradan.

Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim. Burada yağmur bile güzel yağmıyor artık. Yağmuru güzel yağan bir yerlere gidelim.

Gidelim buradan.

Burası bizim değil. Nasıl başederiz bu kadar saçmalıkla? Her şeye sıfırdan başlanabilecek bir yerlere gidelim.

Sevgili kalbim!
Neden hâlâ apartman boşluğunun gün ışığı görmeyen penceresinde kuş sesleri beklersin?
Ömrüm şimdi ilk kez gittiğimiz bir şehrin
Kamil Koç bekleme salonunun televizyonundan
Otobüs geldiğinde yarım kalacağını bile bile
İzlediğim bir film.
Sevgili kalbim!
Neden hâlâ apartman boşluğunun
Gün ışığı görmeyen penceresinde
Kuş sesleri beklersin?
ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet’i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma, hepsi ağzıma sıçtı..
ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata, ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik.
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim
Kaçırdığımız sabahlara ciddi bir özür borçluyuz beraber uyanmadığımız bütün sabahlar bir şey eksikti vardı yeryüzünün haberi yanımızda başka bedenler aklımızda başka hayaller ama aynı güneş aynı gökyüzü ve sen büyürken kimselerin fark edemediği yerlerde gözlerini anlamsızca dikerken en yükseklere durmaksızın seni düşündüğümü söylemem doğru olmaz
Ama söylediğin gibi, geç kalmak için bile çok geç..
Eşya normal ağaç normal kedi köpek hepsi normal
Bir tek insan acaip ne yapacak belli olmuyor
Gülerken ağlayacak gibi oluyor susuşu sanki cehennem
Dursa bile yoruyor üstelik farkında değil Ayak uyduramıyorsun ne yapsan
Çok acaip
Nasıl da dışardan bakıyorum kendime Nasıl da yabancı
Nasıl da tedirgin
Sanki girmediğim mücadeleleri bile Kaybettim
Oysa böyle konuşmamıştık Allah’la
Dünyayla aramızda uzun boylu bir ağrı var sadece yağmurda kendini unutturan bir sancı
oysa başka türlü bir hayat yakıştırırdım kendime
Tanrım ruhum bedenime ne kadar da yabancı
Ruhumu ihbar ediyorum çiğnediğim çimenlere
Ve pes ediyorum peşinden, bıktım, oynamıyorum
Takıldığım yerine hayatın, siyah bir ayraç koyun
Sizden bana hayır yok, kuşlara gidiyorum..
İyi niyetliydik esasen, denedik
Denedik ve kaybettik yaşamak muharebesini
Tarih bizi böyle yazsın
Ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
İşin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
İyi kitaplar okudum bir boka yaramadı…
İhtimal ki bana baksan bir sürü şey düzelecek,
İhtimal ki sana baksam boynuna sarılacağım

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir