İçeriğe geç

Akıllı Bir Kadına Sosyalizm, Kapitalizm ve Faşizm Hakkında Rehber Kitap Alıntıları – George Bernard Shaw

George Bernard Shaw kitaplarından Akıllı Bir Kadına Sosyalizm, Kapitalizm ve Faşizm Hakkında Rehber kitap alıntıları sizlerle…

Akıllı Bir Kadına Sosyalizm, Kapitalizm ve Faşizm Hakkında Rehber Kitap Alıntıları

&“&”

Öyle ki ancak en kuvvetli ve bağımsız zihinler parlamentonun,mahkemelerin,kilisenin,okulların ve basının ortak ve sürekli ima ve iknasının zorladığı yanlış doktrin kütlesinden kaçabilirler.Çünkü bizler başkaldırmak için değil,iyi huylu köleler olarak kalmak için yetiştirilmekteyiz.
Londra’da bir günlük gazete çıkarmak en azından çeyrek milyon sterlin gerektirdiğinden gazete sahipleri hep zengin kişilerdir.Bunlar da diğer zenginlerin ilanlarına muhtaçtır.zenginlerin düşüncelerine aykırı düşünce ileri süren gazeteci ve yazı işleri müdürlerinin işlerine son verilir ve yerlerine bunların düşüncelerine uyanlar alınır.
Öğrencilerine,toplumsal teknenin küreklerine asılmayan bütün yetişkinlerden nefret etmelerini ve bunları kovalamalarının ülkelerine karşı görevleri olduğu temel gerçeklerini öğreten öğretmenler,işlerinden atılmakta ve kimi zamanda gençliği zehirleme suçuyla mahkum edilmektedir.
Oysa yoksullar daha iyi beslendiklerinde ve daha iyi yaşama şartlarına ulaştıklarında zenginlerde faydalı bir çalışma sayesinde bütün hastalıklarından kurtulacaklardır.
Bilim,zenginlerin hisse senedi sahibi oldukları şirketler tarafından yoksulların hastalıkları için imal edilen sahte ilaçların propagandası olmaktadır.
Toplumumuz bir kaç başkaldıranıyla değil,milyonlarca itaatli tebaasıyla yargılanmalıdır.
Din adamları,zenginlerin parlementosunun zenginlerin çıkarlarına yaptığı kanunları hakem olarak uygulayan ve buna da adalet adını veren köy ağasının yardakçısıdır.
Parlemento ve mahkeme gibi kilise de zenginler tarafından kapılmıştır.Herhangi bir din adamı bir kasaba veya köy kilisesinde eşitliği ve namusluluğu öğretmez.zenginlere itaat edilmesini öğretir,üstelik buna da bağlılık ve din adını verir.
Çünkü kanunlar her zaman zenginler tarafından yapılacak ve her kanundan önce gelmesi gereken herkesin çalışması gerektiği kanununu zenginler asla yapmayacaklardır.
Bugünkü evliliklerin pek çoğunda doğanın hiçbir rolünün olmadığı rahatça söylenebilir.
“Şekerim kalbinin sesini dinle.ister çöpçüyle işte dükle evlen!” deriz.Ama ne o çöpçüyle evlenir ne de bir dük onunla.Çünkü bunlar ve aileleri aynı gelenek ve göreneklere sahip değildir ve aynı gelenek ve göreneklere sahip olmayan insanlar da bir arada yaşayamazlar.
Kendimize bir eş seçecek yaşa geldiğimizde,kaçımız istediğimiz seçimi yapmakta özgürüz ki ?
Hiç kimse genel olarak “yeterli” nin ne kadar olduğunu söyleyemez.
Bir işçiyi sağlıklı tutacak kadar yemek,bir kralı yaşatmaya da yeterlidir.
Sanata ve bilime yatırım yapmaları için oligarklara sermaye olarak verdiğimiz para,onlar tarafından zevklerine harcanmaktadır.
Çocuklarının bacaklarını güçlendirecek kadar sütü olmayan bir ulusun,buhar makineleri yapması kadar budalaca bir şey olamaz.
Bir markette,herhangi bir günde ,kaç tane mumun bir pound yağ edeceğini öğrenebilirsiniz,ancak konu insan ruhunun parasal değerini belirlemeye geldiğinde,en fazla hepsinin tanrı katında eşit değerde olduğunu söyleyebilirsiniz.Ama bu bakış açısı,iş her birinin ne kadar para alacağına karar vermeye gelince,tamamen faydasız kalır.Siz iyisi mi bunu unutun ve herkese hakettiği kadar para dağıtmanın biz ölümlülerin ölçü ve muhakemesi dışında kaldığını kabul edin.
………. aklı başında hiç kimse iyi ya da kötü insani nitelikler ve az ya da çok miktarda para arasında ilişki kurulamayacağını apaçık görecektir.
Karakteri kötü olan bir işçinin,iyi olandan çok daha zor iş bulduğunu belirtirler;……………Bu bizi yoksulluğa düşüren birtakım kötü huy ve zayıflıkları göstermesine gösterir,ama insanı zengin yapan diğer kötü huylardan söz açmaz.Bencil,zalim,katı yürekli ve her an komşusunun elindekini almaya hazır insanlar kendi sınırlarının dışına çıkmayacak kadar da akıllıysalar,pek kısa sürede zengin olurlar.Diğer yandan açık gönüllü ve herkese yardım eden iyi insanlarsa,eğer çok üstün yetenekleri yoksa daima yoksul kalırlar.
Üstelik bir takım insanlar yoksul,birtakım insanlar da ağızlarında gümüş kaşıkla doğarlar.Yani insanlar herhangi bir kişiliğe sahip olacak yaşa gelmeden,zengin ve yoksul diye sınıflara ayrılmışlardır bile.Şimdiki düzenimizin,serveti haketme esasına göre dağıttığı düşüncesi pek gülünçtür.
Bir kadının bir saat çalışma karşılığı üç lira,bir diğerinin üç bin lira aldığı bir bölüşme düzeninde erdemli bir anlam yoktur.
Kendi acılı,uzun ve tehlikeli emeğiyle bir şey üreten insanın en açık örneği,dünyaya bir çocuk getiren kadındır.
Eğer siz de etrafınızda olup bitenleri anlamazsanız,onların kaderini kolaylıkla paylaşabilirsiniz.
İşte paranın faydası budur:Başkalarının bizim istediğimizi sandıkları şeyler yerine,kendi istediklerimizi almamızı sağlar……….
Para dünyanın en kullanışlı nesnesidir.onsuz yaşayamayız.para sevgisinin bütün kötülüklerin başı olduğu söylenir,oysa son derece faydalı buluşlardan biridir.Bazı kişilerin ona kendi ruhlarından daha düşkün olacak kadar budala ya da pinti olmaları paranın kusuru değildir.
Hiçbir şey vermeden hiçbir şey alamayız.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Herkes tarafından kullanılmayan ya da en azından onay görmeyen bir şeyi ortaklaştırmayı teklif ederseniz, bela arıyorsunuz demektir.Hepimiz yolları ve köprüleri kullanırız bunların faydalı ve gerekli olduğu konusunda hemfikirizdir;ancak din,alkole getirilen kısıtlamalar veya tiyatroya gitme alışkanlığı konusunda farklı görüşlere sahibiz ve bu farklılıklar üzerinde hararetle tartışabiliriz.Bu yüzden de yolları ve köprüleri hiç bir itiraz sesi yükselmeden ortaklaştırırız da ,herhangi bir kamu ya da dinsel biçimi ya da su işinde olduğu gibi alkol ve birayı ortak düzene sokmaya kalkışınca bütün vergi ödeyenleri karşımızda buluruz.
Ne kadar çok komünizm olursa,o kadar çok uygarlaşma yolundayız demektir.Onsuz yaşayamadığımız gibi onu devamlı genişletmekteyiz de .
Ülkenizin gelirinin her bir gün nasıl bölünmesi gerektiğini düşünmeye karar gerebildiniz mi acaba ?Sizin için katar vermelerini isteyerek sosyalistlere,kapitalistlere ya da günlük gazetenize koşmayın……..kendi kendinize düşünün bunu Ülkenizin bütün gelirinin,herkesin en yüksek yarar ve refahını sağlayacak biçimde dağıtılmak üzere elinize verildiğini bir anlığına kabul edin .
Kölelik,serflik,feodalizm,kapitalizm,sosyalizm,komünizm temellerinde hep bu bölünmenin çeşitli düzenlemeleridir.Devrimler tarihi bu düzenlemenin,insanlar ve insanlar tarafından kendi yararlarına değiştirilme çabalarıdır.
neyi değiştireceğinizi bilmeden bir şey değiştiremezsiniz ki !
Zengin bir adamın karısının tutumlu olmadıkları için yoksulların haline acıyıp kafasını salladığınızı gördüğünüzde,kadının cahilliğine siz acıyın,ama sakın gidip onun saçmalıklarını yoksullara tekrarlayarak onların canını sıkmayın .
Hepimizin birlikte tutumlu olmamız düşüncesi kadar budalaca bir şey olamaz.
Bazı insanlar para biriktirdikleri için dünyadaki servetin de saklanabileceğini sanırlar.Saçma! Bizi yaşatan servetin çoğu bir hafta bile dayanmaz.Biz ancak kazandığımızı boğazımıza harcayarak yaşayabiliriz.
Artık herkes sosyalizmin,bir ülkenin gelirini yeni bir biçimde bölme teklifi olduğunu bilmektedir.Sizin belki de dikkat etmemiş olduğunuz nokta ;ülkenin gelirinin her gün ve her an bölünmekte olduğu ve yeryüzünde iki insan kalana kadar da bunun bölünmeye davam edeceğidir.Tek düşünce farkı ,bunun bölünüp bölünmemesinde değil,herkesin ne kadar ve bunu hangi şartlar altında alacağıdır.
…….kafanızın en ufak bir köşesini bile bir anlığına boş bırakırsanız,insanların düşünceleri dört bir yandan beyninize üşüşecektir:ilanlar,gazeteler,kitaplar,dedikodu,siyasal demeçler,oyunlar,resimler,hatta elinizdeki bu kitap aracılığıyla bile.
Doğa filozoflarının eski bir kanunu olan doğanın boşluk sevmediği sözünün,insan kafası için de geçerli olduğunu unutmamalısınız.
……..sizin hesaplamanız gereken nokta,büyük değişikliklerin nasıl olsa olduğuna göre ,olup olmayacakları değil,siz ve arkadaşlarınızın düşünüp tartıştıktan sonra bu dünyanın daha iyi yaşanır bir yer olabilmesi için hangi değişikliklerin size daha çok uyacağı ve hangilerin de daha kötü durumlar yaratacağı gerekçesiyle karşı çıkacağınızda .
………kafanızın en ufak bir köşesini bile boş bırakırsanız,insanların düşünceleri dört bir yandan beyninize üşüşecektir.
Elbette bomboş bir kafa diye bir şey yoktur.Yoktur ama yeni düşüncelerin içine giremediği öyle kafalar vardır ki,akla seslenen amaçlar bakımından bunlar,bilardo topları kadar katıdır.
Bugünkü bölüşme düzenimizin bundan böyle değişmeyeceğini sanıyorsanız,fosilleşmiş sayılırsınız.
Bazı adaylar seçim konuşmalarında yeni kanunlar yapmayı ya da eskilerini kaldırmayı vaat ederek oy koparmaya çalışırlar.Hatta bazıları da her şeyi eskisi gibi bırakacaklarına söz verirler.Oysa imkânsızdır bu, çünkü hiçbir şey eskisi gibi kalamaz ki !
Size düşen miktar ne olmalı ?Komşularınız ne kadar almalı?Sizin bu sorulara cevabınız nedir?
Bütün bunlar, üzerinde karara varılmış bir sorun olmadığından,gelirleri dağıtan ve insanların mülkiyet sahibi olmalarına izin veren hukuk yolları da dahil olmak üzere,egemenliği altında yaşadığımız bütün kurumların,hava kadar doğal oldukları düşüncesini (ta çocukluğumuzda kapıldığımız bir düştür bu) kafanızdan silip atmanız gerekiyor.Çünkü bunlar doğal değildir.Fakat bu kurumlar küçücük dünyamızın her yanında var olduklarından,biz bunların her zaman varolduklarını;olmaları gerektiğini ve kendi kendine işler olduklarını kabul etmişizdir.Bunlar çok tehlikeli yanılsamalar,geçici uydurmalardır.
Civarda bir polis ve yakında bir hapishane olmasa en iyi insanlar bile bunlara itaat etmezlerdi.
Bugün bir budalalar cennetinde yaşıyorsunuz ve kapitalizm de sizi orada tutmak için elinden geleni ardına koymuyor.
Ülkenin bütün yedek parasını özel ellere bırakan bizim düzenimiz de kapitalizm düzenidir. Kapitalizmi anlamadan, şimdiki insan toplumunu anlayamazsınız.
Bizim içimizde ruh denilen gizemli bir şey vardır, bilerek kötülük yapmak bu ruhu öldürür ve o olmadan ne kadar maddi kazancınız olursa olsun yaşam çekilmez olur.
Kapitalizmin ilkesi “Herkes kendisine, sonda kalanın canı cehenneme”dir.
Bir kişinin memleketine ve insanlığa yapabileceği en büyük hizmet, belki de bir aile yetiştirmektir.
“İnsanlar ancak yoksulluğun önünü aldıktan sonra kendi küçük dünyalarında yaşayabilirler. Fakat o zamana kadar, günlük yürüyüşlerinde yoksulluğun manzaralarını, gürültülerini ve korkularını hayatlarından çıkarıp atamayacaklar, en şiddetli ve öldürücü kötülüklerin kendilerini saran en kuvvetli polis kordonundan bile sızmayacağından hiçbir zaman emin olamayacaklardır.”
Yoksulluğa son verecek insanlar ondan nefret eden insanlardır. Ona acıma duyanlar değil! "
Gece gündüz çalışan altı çocuklu dul bir kadın haftada sadece iki somun satın alabilirken, zevkine düşkün bekar bir adam, her gün altı işçi ailesini besleyecek kadar harcıyorsa, bu akıl mantık alan bir paylaşım biçimi midir?"
Kapitalizm dünyasının bütün bu şaşırtıcı cahillik ve çaresizliği yarattığı halde, kültür aydınlanma yarattığı iddiasıyla övünmesi gülünçtür.
Eğer sosyalizm egemen olursa, bu milyonluk servet özel kişilerin değil, halkın olacak.
Bugün bir budalalar cennetinde yaşıyorsunuz ve kapitalizm de sizi orada tutmak için elinden geleni ardına koymuyor.
Ülkenin bütün yedek parasını özel ellere bırakan bizim düzenimiz de kapitalizm düzenidir.
Sosyalizm yoksulluktan nefret eder ve yoksulluğu ortadan kaldırmak ister.
Hepimizin istediği tek bir şey vardır: Özgürlük!
Çünkü bizler başkaldırmak için değil, iyi huylu köleler olarak kalmak için yetiştirilmekteyiz.
İncil, bir çocuğa verilecek gayet yerinde bir hediye olabilirse de; açlıktan kıvranan bir çocuğa, ekmek ve süt yerine İncil vermek ancak delilerin yapacağı bir iştir.
Halkı daha çok çalışıp daha azla yetinmeye zorlayarak ellerindeki yetkiyi kendilerini daha da zenginleştirmek üzere kullanırlar.
Şimdi pek çok insan bugünkü düzeni destekliyor ve kendileri yoksul oldukları halde, ağaların yanında yer alıyor.
Zengin bir adamın gününe yirmi dört saatten bir dakika fazlasını sığdıramazsınız, ama parmağını bile oynatmasını söylemeden cebine yirmi dört milyonu indirebilirsiniz.
Doymuşları iyi şeylere boğdular, yoksulları da elleri boş gönderdiler.
Platon’un da dediği gibi, ideal aday gönülsüz olandır.
Tüm cesaretler dinseldir. Bizler din olmadan korkağız.
İnsanlar, “Marangozun oğlu değil mi bu?” dedikleri kişiye daha sonradan “Bakın, Tanrı’nın Kuzusu!” demişlerdir.
Şu anda, eğer bir kadın Bond Caddesinde bir muayenehane açar ve tuhaf elbiseler giyip, kartlar ve kristallere bakarak ya da ruhlarla konuşarak gelecekten haber verdiğini iddia ederse, sahtekarlık suçundan hüküm giymesi kesindir. Ancak bir erkek tuhaf bir elbise giyip bir kilise açar ve bizi günahlarımızın azabından kurtardığını, cennet ve cehennemin anahtarını elinde tuttuğunu, …..Tanrı’nın sesiyle konuştuğunu ve tüm dünyada neyin günah olup, neyin olmadığını bildiğini söylerse (nesnel bakarsanız, bunlar zavallı kadın kahinin kartları, çay yaprakları ve kristalleriyle öne sürdüğünden çok daha büyük ve tehlikeli iddialardır), polis bu adamın karşısında büyük saygıyla duracak ve onu korkunç bir sahtekar olarak mahkum etmeyi kimse aklından geçirmeyecektir.
Garip, fakat derin görüşlere sahip John Bunyan uzun zaman önce, cehenneme cennetin kapısından ayrılan bir yolun da gittiğini, şu halde cennet yolunun aynı zamanda cehennem yolu olduğunu ve bu yoldan cehenneme giden beyefendinin adının Bilgisizlik olduğunu söylemişti.
İster patolojik, ister mali olsun bütün salgın hastalıklar birbirine benzer. Salgın hastalıklar hayat güvenliği duygusunu yok eder: İnsan nasıl olsa bir hafta sonra öleceğini bildiği için bir günlük zevk uğruna bütün iyi huylarını bir kenara iter; ki kapitalistler de güvenlik kalmadığını anlayınca paralarını böyle harcarlar.
Kapitalizmin ilkesi “Herkes kendisine, sonda kalanın canı cehenneme”dir.
Din, gelenek ve onur kavramları her zaman kazanıyormuş gibi davranmak faydasızdır. Şair Oliver Goldsmith’in “Ticaretin uzun süre hüküm sürdüğü yerde onur kalmaz,” diyerek bizi uyardığından bu yana yüz elli sene geçti…
Buzhane dolu olduğunda balıklar denize dökülür. Göç de, gerçekte kadın ve erkekleri erişecekleri bir toprak parçası bulacakları ümidiyle gemiye bindirip denize salıvermekten başka bir şey değildir.
Çocuk doğurmak, yetiştirmek ve evi yönetmek kadının tekelindedir. İnsanlığın en önemli görevleri bunlar olduğundan, kadına diğer hiçbir mesleğin veremeyeceği ve hiçbir erkeğin elde edemeyeceği kudret ve önemi verir. Buna kölelik denilirse, bu erkeğin kölesi olmak değil, doğanın kölesi olmaktır.
Siyasal düşünceleri ne kadar saygıdeğer olursa olsun , aç insan tehlikelidir. Karnı tok bir adam hiçbir zaman bir devrimci değildir, onun tüm politikası konuşmaktan ibarettir. Fakat aç insanlar açlıktan ölmek yerine, eğer polisin üstesinden de gelecek sayıdaysalar, başkaldırmayla eyleme başlarlar ve zenginlerin evlerini yakıp hükümeti devirerek hatta uygarlığı bile yok ederek işi sona erdirirler.
Sermayenin ülkesi yoktur, daha doğrusu her yerde kendini evinde hisseder.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir