İçeriğe geç

Ahlat Ağacı Kitap Alıntıları – Mehmet Başaran

Mehmet Başaran kitaplarından Ahlat Ağacı kitap alıntıları sizlerle…

Ahlat Ağacı Kitap Alıntıları

“çok abartıyorsunuz her şeyi bu kadar sevgi,bu kadar duygu vıcık vıcık nerenizden çıkıp geliyor anlayabilmiş değilim.Ben mesela sevmiyorum insanları.Sevemiyorum.Hayvanlara ve doğaya bir şey dediğim yok ama insanlara tahammülüm yok hiç.”
Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok ama. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan. Burada ömür çürütmeye niyetim yok.
Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok ama. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan. Burada ömür çürütmeye niyetim yok.
Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbine benzeyen bir sürü insan..
Sevmiyorum buraları. Dar kafalı,hoşgörüsüz,bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan..
Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan..
Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbine benzeyen bir sürü insan..
Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbine benzeyen bir sürü insan..
Ne bileyim, burada kalmaya niyetim yok, sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz , bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan
Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok.
Sevmiyorum buraları dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan
Ne biliyim burada kalmaya pek niyetim yok sevmiyorum buraları dar kafalı hoşgörüsüz bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan..
Aslında o kadar da önemli biri olmadığımız ortaya çıktığında neden üzülüyoruz ki? En temel bir aydınlanma alanı olarak ele alabilsek daha iyi olmaz mı? İnanmak dediğimiz şey sonuçta insanın içinde başlattığı bir eylemdir. Ve güzelliğe ve aşka inanmak kadar ayrılığa da inanmak, hazır olmak gerekir. Yani her güzelliğin sonunda bir kopuş, bir ayrılık pusuda bekler. Madem öyle o zaman başımıza gelen bu gibi tatsızlıklara, bizi kendi bilinmeyenlerimizle yüzleştiren hayırlı felaketler gözü ile bakmamız gerekmez mi?
“Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan..”
Yeryüzünün güzelliklerine hayran gözlerim
Bir de seven yüreğim var
İyilikle dolu içim
Gözyaşının sıcaklığını bilirim
Bütün acıları tanımıştır yüreğim.
“Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan..”
Bu dünya
Güvenebildiğin kadar dost
Düşünebildiğin kadar güzel
Yaşayabildiğin kadar dünya
İnsan neden illa, en yakınında duran hayatı seçip, onu yaşamak zorunda ki? Halbuki hayatta öyle güzel şeyler var ki; Kalabalık, ışıklı caddeler, güzel yemekler, uzaklara giden gemiler, aşklar, sarhoşluklar, yağmurda ıslanmalar.
İnanmak dediğimiz şey sonuçta insanın içinde başlattığı bir eylemdir. Ve güzelliğe ve aşka inanmak kadar ayrılığa da inanmak, hazır olmak gerekir. Yani her güzelliğin sonrasında bir kopuş, bir ayrılık pusuda bekler.
Isınmadım gitti erdiklerime
Kalbim bir başka sevda içinde
Dilimde bilmediğim meyvenin tadı
Ayağımda gitmediğim yolun sızısı
Önümde rüyasını görmediğim gece
Görebildiğin kadar mavi
Sürebildiğin kadar toprak
Sarabildiğin kadar kadın
Bu dünya
Güvenebildiğin kadar dost
Düşünebildiğin kadar güzel
Yaşayabildiğin kadar dünya
Kendi gerçeğini göremeyen bir yazarın,başkaları hakkında söyledikleri ne kadar inandırıcı olabailir ki.
Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan. Burada ömür çürütmeye niyetim yok.
• Ne bileyim, burada kalmaya pek niyetim yok ama. Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan. Burada ömür çürütmeye niyetim yok
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Görebildiğin kadar mavi
Sürebildiğin kadar toprak
Sarabildiğin kadar kadın
Bu dünya
Güvenebildiğin kadar dost
Düşünebildiğin kadar güzel
Yaşıyabildiğin kadar dünya
Ömrün neresindeyim( )?
Sevdanın neresindeyim( )?
Vursun isterdim alnıma
buğdayın ve aşkın gül aydınlığı
Deli bir rüzgâr geçiyor gönlümden
Yorulmaz işçileriyiz aşkın
İnsan neden illa, en yakınında duran hayatı seçip, onu yaşamak zorunda ki?
Halbuki hayatta öyle güzel şeyler var ki. kalabalık, ışıklı caddeler güzel yemekler, uzaklara giden gemiler aşklar, sarhoşluklar, yağmurda ıslanmalar.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Çöker üstüme zeytinyağı kokan akşamlar
Rüzgâr bir başka serin eser
Acır parmaklarım açılaşır ekmeğim
Hür tayfalar güneşli denizler aklıma düşer.”
İhtiyar dünyamızın âdeti budur
Erken öten horozun boynu vurulur
Okuduklarıma benzemiyor
Gördüklerim ah
Kitaplar sizi affetmiyorum

Bihaber yaşamışım nelerden
Binde biri yok hayatın sayfalarda

“Çok abartıyorsunuz her şeyi. Bu kadar sevgi, bu kadar duygu vıcık vıcık nerenizden geliyor anlayabilmiş değilim. Ben mesela sevmiyorum insanları. Sevemiyorum. Hayvanlara, doğaya bir şey dediğim yok. Ama insanlara tahammülüm yok hiç. “
Bir çınar boyunda kalmıştı sevdam gövdesi kalın yüzü eğik
Yaşamaya omuz vermişim
Gücümce bir uçtan
Yükünüzü hafiletir varlığım
Gider başımın üstünde günün boyu
Usul usul koca mavilik
Canımın sesini duyarım sıcak sıcak

Akşam olur yollar kararır
Issızlaşır yalnızlaşırım
Bir ağırlıktır çöker üstüme
Anlarım ki bu güzel işte
Anlarım ki kaytaranlar var
Bütün bütüne bizde kayış

Dayatmak insana mahsus
Erkekçe sonuna kadar
Ne yüzle bakarız toprağa sonra
Yaşamaya omuz vermişim madem Vazgeçemem alnımın akından
Kayar içime içime yıldızlar

Gözlerim unutmuyor gördüklerini
Sizi düşünüyorum
Kaybolmuş saadetler
Ellerim ellerini sıkıyor
Yaşamak için ölenlerin
Unutulmuş gökyüzü deniz
Unutulmuş dostluklar aşklar
Her şey satılık haraç mezat
Devam ediyor pazar
Avucum gibi memleket dokunsan acır
Dağları bir gariplik içinde
Bir yalnızlık içinde ovası
Stepler bozkırlar boyunca
Su bekler motor bekler tarlası
Evler gördüm sessiz fakir
Bir Acayip Haldir

ŞİMDİ nar içiydi safran sarısı şimdi
Sevdiğim çiçekler renk değiştirdi
Bir acayip haldir üstümde
Bir gözüm kara görür dünyayı
Bir gözüm pembe

Kulaklarım dünyaya açılmis kulaklarım Gününboyu böyle uğuldar
Nasipleri bir değilmiş ne çare
Biri şarkı duyar biri ahüzar

Kapılmışım bir sınırsız hüzne
Bilmem sonu neye çıkar
İçimde acıların en dayanılmazı
Bir günüm şöyle biri böyle

Ömrüm yarı gölge yarı aydınlık
Kalmışım tarifsiz haller içinde
Nasıl nasıl yetişirim sana saadet
Bir ayağım hür biri zincirde

Ayni sesle başladı yaz yağmuru
Mümkün mü hatırlamamak
Seninle dolu günler
Islak saçlarını gözlerini
Birlikte düşündüğümüz saadeti

Yağmurda pırıl pırıl tarlalar
Hava yeni biçilmiş ekin kokusu
Uzakta doğduğum büyüdüğüm sevdiğim köy
Bir bulut ardında gülümseyen yüzün

Hep böyle olurum yağmur sonu
Karışır bir yanım sulara
Sonra birdenbire açılır güneş
Uzar bir ebemkuşağı uzar
İçimden sana doğru

IRGAT

Yollarda taksiler vardı
Havalarda uçak
Sarmış yorganı sırtıma
Bildiğin yollardan emmioğlu
Gurbete gidiyorum yalnayak
Yanıyordu tabanlarım gibi
Bastığım toprak
Tarlalar gördüm emmioğlu tarlalar
Sınırı bıçak
Dilim kurumuş ağzımda
Yapışmış sırtıma gömlek
Kazanmağa gidiyorum
Bildiğin yerlere yalnayak

“Sevmiyorum buraları. Dar kafalı, hoşgörüsüz, bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan. Burada ömür çürütmeye niyetim yok.”
Isınamadım gitti erdiklerime
Kalbim bir başka sevda içinde
Dilimde bilmediğim meyvenin tadı
Ayağım da gitmediğim yolun sızısı
Önümde rüyasını görmediğim gece
İnsan neden illa , en yakında duran hayatı seçip, onu yaşamak zorunda ki ?
Halbuki hayatta öyle güzel şeyler var ki ; kalabalık ışıklı caddeler ,güzel yemekler ,uzaklara giden gemiler, aşklar , sarhoşluklar , yağmurda ıslanmalar
Bakma sana ad verdiklerine yerle gök arasında bir karaltısın
Vicdanında halledebiliyorsan, her şey mübah sana
İnsan neden illa en yakınında duran hayatı seçip onu yaşamak zorunda ki? Halbuki hayatta öyle güzel şeyler var ki! Kalabalık, ışıklı caddeler, güzel yemekler, uzaklara giden gemiler, yağmurda ıslanmalar
Isınmadım gitti erdiklerime
Kalbim bir başka sevda içinde
Dilimde bilmediğim meyvenin tadı
Ayağımda gitmediğim yolun sızısı
Önümde rüyasını görmediğim gece
Güzel dünyadan beni hoşnut mu sanırsınız
Ah etsem, of çeksem duyulur mu hiç?
Kuşlara çiçeklere vergi o sevinç
Yüzüm güler içim ağlar
Güldüğüme bakmayın dostlar
Aldanırsınız
Okuduklarıma benzemiyor
Gördüklerim ah
Kitaplar sizi affetmiyorum

Bihaber yaşamışım nelerden
Binde biri yok hayatın sayfalarda

Bütün yolcuların garipliği bende
Gün oldu yaşadığımı unuttum
Sarpa sarmış iş
Sevdanın neresindeyim bilmezem
Haykırsam kim duyar sesimi
Çaresizim kesilmiş yolum
Ölüm sessizliği sarmış çevremi
Ne kadar dayanırım bilemem
İhtiyar dünyamızın âdeti budur
Erken öten horozun boynu vurulur
Bir hiç yüzünden
Kimi karpuz kimi kelek yer
Gözünü sevdiğimin dünyası
Ne de bostana benzer
Unutulmuş gökyüzü deniz
Unutulmuş dostluklar aşklar
Her şey satılık haraç mezat
Özledim katıksız dağ havasını
Bulutların iç açan beyazlığını
Ben de yorgunum ben de bitkinim
Olmaz yüreğime dayan desem de
Ömrüm yarı gölge yarı aydınlık
Kalmışım tarifsiz haller içinde
Nasıl nasıl yetişirim sana saadet
Bir ayağım hür biri zincirde
Bu dünya
Güvenebildiğin kadar dost
Düşünebildiğin kadar güzel
Yaşıyabildiğin kadar dünya
Dar kafalı ,hoşgörüşsüz ,bezelye taneleri gibi birbirine benzeyen bir sürü insan.
“insan neden illa, en yakınında duran hayatı seçip, onu yaşamak zorunda ki? halbuki hayatta öyle güzel şeyler var ki. Kalabalık, ışıklı caddeler güzel yemekler, uzaklara giden gemiler aşklar, sarhoşluklar, yağmurda ıslanmalar ”
..aslında başka şeyler hayal etmiştim ama .. olsun, var mı öyle pat diye hayale ulaşmak.. Neler yaşadım ne insanlar tanıdım, çoğunu unutmuş olsam da unutuşun bile bir cazibesi var bence İnsan birazda zamanın içinde süzülmeli, iyi ve kötü anıları birbirine karışıp belirsizleşmeli ve silinip gitmeli Silinmeyecek olanlarda var tabi, onlar da zamana bir çentik atmak
“Çok abartıyorsunuz her şeyi. Bu kadar sevgi, bu kadar duygu vıcık vıcık nerenizden çıkıp geliyor anlayabilmiş değilim. Ben mesela sevmiyorum insanları. Sevemiyorum. Hayvanlara, doğaya bir şey dediğim yok.
Ama insanlara tahammülüm yok hiç.”
Dostlar 947 de
Koptu içinden pazarlıklı bir rüzgâr
Gözlerim gözlerinizde kaldı
Ellerim ellerinizde
Uzadı uzadı yollar
Sebebi seyahatim malûm olmasa bile
İşin içyüzünü bilir güngörmüş dağlar
Bilir Mehmedim Nuh-nebiden beri
Kimin beli bükülür
Kimin anası ağlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir