Nurettin Topçu kitaplarından Ahlak kitap alıntıları sizlerle…
Ahlak Kitap Alıntıları
&“&”
“Musikiden ve bütün güzel sanatlardan uzak yaşayan gençliği, hoyratlaşma tehlikesi karşılar. Tabiat sevgisi de gurur, kıskançlık ve korku gibi benliği esir eden kuvvetlerden kurtarıcıdır.”
Ahlâk ise her şeyden önce kendinin başkalarından ayrı olmadığının şuurunu kazanmaktır.
Fenalığın ilk kaynağı, insanlar arasında bulunan eşitsizliktir.
Medeniyet hayatı, kalpteki samimiyeti öldürdü.
İlimlerle sanatların ilerlemesi, erdemliliği ortadan kaldırdı.
İlimler, övünme ve menfaat duygularından doğdu. Güzel sanatlar, kalpteki tabii erdemliliği çürüttü. Sonunda lüks de, insanların işsizlikleri ve boşuna övünmelerinden doğdu.
İlimlerle sanatların ilerlemesi, erdemliliği ortadan kaldırdı.
İlimler, övünme ve menfaat duygularından doğdu. Güzel sanatlar, kalpteki tabii erdemliliği çürüttü. Sonunda lüks de, insanların işsizlikleri ve boşuna övünmelerinden doğdu.
İnsan iyi olarak doğar.Toplum onu bozar; kalbindeki yüksek duyguları yok eder ve yerine menfaatle gururu koyar; özgeciliğin yerine bencilliği getirir.
İnsan iyi olarak doğar.Toplum onu bozar; kalbindeki yüksek duyguları yok eder ve yerine menfaatle gururu koyar; özgeciliğin yerine bencilliği getirir.
Hayatın gayesi, kalpteki yüksek duyguların doyumunu aramaktır.
“Komünizm, insanlar arasında kin ve düşmanlık yaratmakta ve hem eşitlik adına hürriyeti yok etmekte, hem de ruhsal değerleri inkâr ederek onun yerine maddî ihtiyaçları geçirmektedir.”
“Değerlerini çürüten ve deviren cemiyet, yıkım halinde bir cemiyettir, kapıları anarşiye açıktır.”
“Cemiyet içinde hür iradesini kullanamayan korkakların yaranma davranışına dalkavukluk ve riyâkarlık denir.”
“Kibir, ruh yapısı boş ve insanlara sevgisi az olanların kendilerinde birtakım değerler uydurmaya zorlanmalarıdır.”
Bedenin mutluluğu, çok defa iradeye güçsüzlük getiriyor.
“Çiçek vermek lâzımdır; ahlâklılık, menfaat gözetmeyiş, insan hayatının çiçekleridir.”
İnsan her yerde zevki aradığına göre, hayatın gayesi odur. Şu halde en büyük zevk, ahlâk ilkesi olmalıdır.
İyi hareketlere bizi sürükleyen, insanların sahibi ve idare edicisi olan Allah’tır.
Sanıyor musun ki bütün gecelerini okuyup yazmakla, çalışmak ve incelemekle geçirirsen sana idealist diyeceğim. Elbette hayır. Her şeyden önce bu incelemeleri ve çalışmaları ne için yaptığını öğrenmek isterim. Bütün gece sevgilisini görebilmek için uyanık kalan adama idealist demem, âşık derim. Şöhret için uyanık kalırsan sana açgözlü derim. Para için uyanık kalırsan sana cimri derim. Ama aklını geliştirmek, olgunlaştırmak, tabiata uymaya alışmak ve ödevlerini yerine getirmek için uyanık kalırsan ancak o zaman sana idealist derim. Çünkü insana yakışan tek ideal budur."
Dünyanın bütün milletleeine göz atın,tarihi baştan aşağı karıştırın; insana yabancı ve acayip kültürler, örflerle karakterlerin öylesine hayret veren değişikliği arasında, her yerde aynı adalet ve namus fikirlerini, her yerde aynı ahlâk ilkelerini, her yerde aynı iyilik ve kötülük kavramlarını bulacaksınız.
Vicdan, iyi ile kötüyü ayırt etme yetisidir.
Önce çevremizi ve davranışlarımızı değiştirerek edindiğimiz iyi alışkanliklar, bir zaman sonra bizi ideal edindiğimiz karakterin sahibi yapabilir.
Düşünen ve hakikati arayan her insanın gayesi, dengeli karakter sahibi olmaya çalışmaktadır.
Huy dediğimiz ruh yapısı d
a doğuştandır.Ancak bunlar terbiye yoluyla ve egzersizlerle az çok değiştirilebildiği gibi iklim, beslenme ve çalışma şekillerinin değiştirilmesiyle de değişebiliyorlar.
a doğuştandır.Ancak bunlar terbiye yoluyla ve egzersizlerle az çok değiştirilebildiği gibi iklim, beslenme ve çalışma şekillerinin değiştirilmesiyle de değişebiliyorlar.
Plevne’yi yapamamış olsaydık Çanakkale’yi yapamazdık.
Malazgirt’i yapamasaydık İstiklal Savaşı’nı da yapamayacaktık.
Şahsiyetimizin kaynaklarını geçmişteki varlığımızda aramak zorundayız.
Malazgirt’i yapamasaydık İstiklal Savaşı’nı da yapamayacaktık.
Şahsiyetimizin kaynaklarını geçmişteki varlığımızda aramak zorundayız.
Ruhsal benliği zayıf olan insanlar, kendilerinin sosyal benlikleriyle tanınmasını istiyorlar, onunla övünüyorlar.
Olgun insanlar, sahip oldukları ilim, din, sanat ve ahlâk kültürü ile maddi benliklerden azar azar sıyrılırlar, vücutlarına ruhlarından az değer verirler, bedene sadece ruhu taşıyan bir alet gözüyle bakarlar.
Ruhsal benliği meydana getiren, geçmiş zamana ait hatıralarla geleceğe uzanan ümitler ve ideallerdir.
Vicdan, dışımızda birtakım hareketler halinde gelişen ahlak olaylarının içimizde bulunan kaynağıdır.
Kötü olmamak için kötülüklerden uzak durmamaız gerekiyor.
Ben kötü insanlara yaklaşırım ama kötü olmam sözü" sözü psikojinin gerçeklerine aykırıdır.
Üzüm üzüme baka baka kararır.İnsan yaklaştıklarından huy kapar. Bu yüzden her çevrenin kendine özel bir terbiyesi vardır.
Ben kötü insanlara yaklaşırım ama kötü olmam sözü" sözü psikojinin gerçeklerine aykırıdır.
Üzüm üzüme baka baka kararır.İnsan yaklaştıklarından huy kapar. Bu yüzden her çevrenin kendine özel bir terbiyesi vardır.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Düşünce hareketi, zorunlu olarak bir ıstırabı da beraberinde getirir. Onsuz ne hür bir hareket, ne de hakiki düşünce vardır. Istırap hakikatın habercisidir. Bir şeyin ıstırabını çekmeyen onu ne tanır ne de sever."
&”Herkesçe beğenilen asıl güzellik, ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan her yaşta güzeldir.&”
Sebat et, genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar zamanla mermeri bile deler."
Yalan, kendi ruhumuzu sakatlar ve yine kendi şahsiyetimizi baltalar.
En çok utanmasını bilen, kendi ruhuna en fazla saygı duyan insandır.
“Utanma ve haya duygusu, hem izzetinefsin hem de şeref ve haysiyetin bizdeki bekçisidir. Onunla hem kendi izzetinefsimizi koruruz, hem de başkalarının izzetinefsine saygı duyarız. İnsanlara sevgimiz yüzünden onların şeref duygularını da incitmekten utanırız. Utanmayan, hem sevgisi, hem de insanlık değeri olmayan kişidir.”
Olgun ve medenî insanların en değerli zihnî karakteri, hoşgörüdür. Hoşgörü, başkalarının görüş ve düşüncelerini, dinî, siyasî her türlü inançlarını saygı ile karşılamaktır. Hoşgörüye sahip olmayışın doğurduğu hamlığa taassup adı verilir. Taassup, düşüncenin her alanında hakikatla hürriyetin düşmanıdır, fikirler dünyasında yapılan zulümdür."
Edebin ne olduğunu arayıp soranlar bilsinler ki edep, edepsizlerin edepsizliğine tahammül etmektir.
“İyi bil ki kötü ahlâklı güzel yüz bir para etmez.”
Dinî yaşayışı, yalnız ibadetlerin yapıldığı zamana sığdıranlar yanılıyorlar. İbadetler, irademizin yapısına sindikten sonra bizi hayatın her safhasında, evde, okulda, işte, oyunda ve savaş yerinde bile idare edebilmelidirler. Böyle olmayan ibadet, boş bir yorgunluk, belki de gösteriş veya korku vehminin harekete geçirdiği bir otomatlıktan başka bir şey değildir.
Eflatun, ilim kelimesini geniş anlamda kullanarak ahlâkı iyilik ilmi" diye tarif etti ve bütün hakikatlerin üstüne yükseltti. Hakikatlerin basamaklarında en yüksekte duran, en doğru ve en güzel olan, ahlâkın hakikatidir.
Yalnızlığın bittiği yerde, genel meydan başlıyor; ve genel meydanın başladığı yerde büyük komedi artistlerinin gürültüsü ve mikrop saçan sineklerin vızıltısı başlıyor.#Nıetzsche
Dostum, yalnızlığına kaç! Seni büyük adamların gürültüsüyle sersemleşmiş ve küçüklerin mızraklarıyla kırbaçlanmış görüyorum.#Nıetzsche
Dostum, yalnızlığına kaç ! Seni büyük adamların gürültüsüyle sersemleşmiş ve küçüklerin mızraklarıyla kırbaçlanmış görüyorum.
Çok düşün ve iyi bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak,yazmak demek değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur.
Birisine acıyan, kendisini o insanın yerine koymuş gibidir. Ruh yapısında adeta onunla birleşme halini yaşar. Acıdığı insanın halini duyar, onun ıstırabını yaşar gibidir. Ondaki fena halden kendisi sorumlu imiş gibi alçalma duyar. Bir merhamet duygusunu yaşarken, insan küçülüyor. Şüphesiz bu, onun ruhundaki gerçek yükselişin sebebi olmaktadır.
Büyük dedikleri zorlu veya yüksek rütbeli bir adamın önünde belki varlığım eğilir ama ruhum eğilmez…
… Bana üstün karakter sahibi aşağı tabakadan, lakin temiz ruhlu bir insan karşısında ruhum eğilir: işte saygı budur. Saygı yalnız beden haraketleriyle veya sözle olmaz. O insanın büyüklüğüne inanan kalbin hareketidir.
… Bana üstün karakter sahibi aşağı tabakadan, lakin temiz ruhlu bir insan karşısında ruhum eğilir: işte saygı budur. Saygı yalnız beden haraketleriyle veya sözle olmaz. O insanın büyüklüğüne inanan kalbin hareketidir.
Her zaman öyle hareket et ki insanlığa, kendinde veya başkalarında, yalnız araç gözüyle değil, gaye gözüyle bakabilesin.
Biz ihtiraslarımızı yendiğimiz için mutlu olmuyoruz; belki mutlu olduğumuz için ihtiraslarımızı yenebiliyoruz. Düşüklüğümüze ve esirliğimize hiç bakmayalım. Hiç dönmeyecek sevinci içimizde kurabilmek için, hakikat içinde yaşayalim. Ancak onunla ihtiraslarımızdan kurtulacağız.
Namus, kendimizde ve başkalarında tanıdığımız değerlere saygı göstermektir.
Kendimize karşı saygı, izzetinefis ve şeref duyguları halinde gözükür. İzzetinefis ruhumuzdan, şeref toplumdan gelir.
Gerçek benliğimize kavuşabilmek için, tabiatla konuşmasını bilmeli ve musikiye dost olmalıyız.
…Ama aklını geliştirmek, olgunlaştırmak, tabiata uymaya çalışmak ve ödevlerini yerine getirmek için uyanık kalırsan ancak o zaman sana idealist derim. Çünkü insana yakışan tek ideal budur.
Edebin ne olduğunu arayıp soranlar bilsinler ki edep, edepsizlerin edepsizliğine tahammül etmektir.
Başkalarının ayıbını söylemeyen, kendi ayıbını araştırır.
Hep birbirimize karşı nazik davranmakla sevgimiz artar , ruhumuz kuvvetlenir ve yaşamak güzelleşir .
Toplumun baskısı benliği hırpalar, fakat aynı zamanda terbiye eder.
Musikiden ve bütün güzel sanatlardan uzak yaşayan gençliği, hoyratlaşma tehlikesi karşılar.
Esasen akıl bize gerçeği yani ancak var olanı tanıtır, olması isteneni, yani ideali tanıtamaz.
Mutluluk, ruhun selamete kavuşmasıdır, onun kurtuluşudur.
Kendinde bir ıstırabı gezdiren insanın zorla eğlenmeye çalışmasının beyhude olduğu bilinmektedir.
Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur.
Ahlak terbiyesi, tek tek hareketlerin düzeltilmesiyle değil de, şahsiyetin bütününü meydana getiren sentezin yapısını değiştirme yolunda olmalıdır. Kötü davranışlarının önüne engel koymakla bir insanın ahlakı düzeltilmiş olmaz. Bunun için o insanın dünyasını temiz duygularla doldurmak ve yine kendisine, iyiliğe doğru götürücü hareketler yaptırmak lazım geliyor. İyiliğin sevgisi, insanın damarlarına girmedikçe dışarıdan aşılanmaz.
Bugün önemsiz görülen işleri yapan insanların emeğine hepimiz muhtacız.
Ahlak kaidelerini çiğneten çalışma şekilleri iğrençtir.
Malebranche’ye göre okumak, zihnin tabii bir duası"dır.
Edebin ne olduğunu arayıp soranlar bilsinler ki edep, edepsizlerin edepsizliğine tahammül etmektir.
Dini yaşayışı, yalnız ibadetlerin yapıldığı zamana sığdıranlar yanılıyorlar.
Merhamet, kendisine acıdığımız varlığı küçültmez, acıyan ruhu yükseltir ve değerlendirir, insanı insanlaştırır.
Vicdan doğru yola yükseltir ve doğurduğu korku sebebiyle, suçluyu kötülüklerden uzaklastırır.
Hukukun görmediği incelikleri vicdan görebilir.
Mutlu ve ahlâklı olmanın şartı, yeniden tabiata dönüştür.
Tabiat hayatını yaşarken insan, iyi ve samimi idi, mutlu ve erdemli idi.
Güzel sanatlar, kalpteki tabiî erdemliliği çürüttü. Sonunda lüks de insanların işsizlikleri ve boşuna övünmelerinden doğdu.