İmam Gazali kitaplarından Ahiret Hayatı: Ölüm, Kabir, Kıyamet kitap alıntıları sizlerle…
Ahiret Hayatı: Ölüm, Kabir, Kıyamet Kitap Alıntıları
Bir nasihatçi olarak ölüm yeter.
Lezzetleri yıkıp yok eden ölümü çok anın.
Gerçekten, kişinin nefsini ölülerden sayıp kendisini mezarlardaki insanlar arasında görmesi gerekir. Çünkü gelmekte olan her şey yakındır; uzakta olan ise hiç gelmeyecek olandır.
Cennette bir kuşa bakarsın; eğer canın çekerse önüne kızarmış olarak düşüverir.
Hadîs-i Şerîf
Abbas bin Abdülmuttalib (radıyallâhu anh) anlatıyor:
Câhiliye döneminde iken Ebû Leğen ile kardeşim olmasının haricinde samimî bir dostluğum vardi. Öldüğünde Allah onun hakkında âyetler indirmişti, bu âyetleri okuduğumda hem kardeşim olması ve hem de geçmişteki dostluğumdan ötürü onun düştüğü bu durum beni üzmüştü. Bir sene boyunca Allah Teâlâ’dan onu bana rüyamda göstermesini istedim. Sonunda onu gördüm; ateşler içinde yanıyordu.
Durumunu sorduğumda, ‘Cehenneme gönderildim, pazartesi günleri hariç her gün ve her gece hiç hafifletilmeden azap çekmekteyin dedi. “Pazartesi neden azabın hafifliyor?” diye sordum, şöyle anlattı:
Muhammed’in doğduğu geceydi. Bir kadın hizmetçi gelerek Âmine’nin doğum yaptığı müjdesini verdi. Çok sevindim, öyle ki bu sevincimden bir câriyemi hürriyetine kavuşturdum. İşte Muhammed’in doğumuna gösterdiğim bu sevincim sebebiyle Allah her pazartesi günü benden o şiddetli azabı kaldırmaktadır.”
Ölmek üzere olan herkese amelleri gösterilir. Kul gözlerini yukarı doğru kaldırarak iyi amellerine, gözlerini aşağı indirerek de kötü amellerine bakar.
Muhammed Bâkır b. Ali (radıyallâhu anh)
Amr b. Dînâr-ı Mekkî der ki: “Ölen her kişi kendisinden sonra ailesinin neler yaptıklarını, kendisini nasıl yıkadıklarını ve kefenlediklerini bilir. Kabrinden onları seyreder durur.
Mâlik b. Enes (radıyallâhu anh) demiştir ki: “Bana ulaşan haberlere göre müminlerin ruhları serbest bırakılır; onlar diledikleri yere giderler.”
Ömer b. Abdülaziz’in (rah) meclis arkadaşlarından biriyle geçen bir sohbeti şöyledir:
“Dün gece, düşünmekten uykusuz kaldım.”
“Kimi ey müminlerin emiri?”
“Kabri ve oranın sakinlerini düşünmekten Senelerce dostluk ve muhabbet ettiğin bir arkadaşını, kabre koyduktan üç gün sonra açıp görsen gerçekten ürker, tiksinirsin. O kabri bir görsen! Ölülerin beyinlerini yiyen Hamme isimli kuşlar, vücuttan damlayan kan ve irinler, kurtların delik deşik ettiği bir beden! Hayatta iken tertemiz elbiseler ve mis gibi kokular içindeyken şimdi kokusu çekilmez olmuş, kefeni çürümüş!
Uyku ölümün kardeşidir. Ölüm ise uykudan çok daha hayret verici bir hadisedir.
Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan da Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın. Lokmân 31/33
Dilediğin kişiyi sev, muhakkak ondan ayrılacaksın; dilediğin şekilde yaşa, mutlaka öleceksin; istediğini yap, şüphesiz karşılığını göreceksin
Allah’ım! Sen dilemedikçe kimse dileyemez. O halde benim dilememi (irademi) kudretinle sana yaklaştıracak şeylere yönelt.
Acele edin! Acele edin! Kurtulmaya bakın, kurtulmaya! Siz hangi hedefe tırmanıyorsunuz?
Tuhaf şey ise hepsinden ayrılacağımızı bilmemize rağmen, malımız, çoluk çocuğumuz, imkânlarımız, soy sopumuz, vücut âzalarımız, hatta gözümüz ve kulağımızla övünüp iftihar etmemizdir.
Kalp öyle gizli ve sırlı bir cevherdir ki onun hakikati sahibine bile gizlidir, başkasının ondan nasıl haberi olsun?
İstediğin kadar kimseyi sev, kesinlikle bir gün ondan ayrılacaksın;
istediğin şekilde ve dilediğin kadar yaşa, mutlaka bir gün öleceksin; istediğini de yap, mutlaka yaptıklarından sorulacaksın.
Rasûlallah (s.a.v) buyurdular ki: Kabir, âhiret yolculuğunun ilk konağıdır.Eğer kişi buradan kurtulursa artık gerisi kolaydır.Yok, kurtulamazsa gerisi çok çetindir.
Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır.
Yûnus 10/26
Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan da Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın.
Lokmân 31/33
Her türlü aldanıştan ve gafletten Allah’a sığınırız.
Bir şeyden korkan ondan kaçar; bir şeyi ümit eden de onu arar.
Kur’an okurken sadece dilinin hareketiyle yetinirsen onun bir çok mâna ve meyvesinden mahrum kalırsın.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Şu kısa günlerde o uzun günler için çalış ki, sevinç ve süruru hiç bitmeyen bir kazanç elde edesin.
Dilediğin kişiyi sev, muhakkak ondan ayrılacaksın; dilediğin şekilde yaşa, mutlaka öleceksin; istediğini yap, şüphesiz karşılığını göreceksin.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hz. Ali (r.a) şöyle demiştir:
İnsanlar (mânen) uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar.
Bütün âzalar birer alet, ruh da bunların kullanıcısıdır.
Ne usanç verici bir dünya imiş bu!
Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin!
Dünyayı terk etmek âhiretin mehridir.
Korku kamçısını nefsine tattır ve ümit yularıyla kendini doğru yola çek.
Hesaba çekilmeden evvel nefislerinizi siz hesaba çekin, (amelleriniz) tartılmadan evvel onları siz tartın.
Allah’ım! Sen dilemedikçe kimse dileyemez. O halde benim dilememi (irademi) kudretinle sana yaklaştıracak şeylere yönelt.
İnsanların kıyamet günü terazilerinin hayır kefelerinin hafif gelmesinin sebebi, bâtıla tâbi olmaları ve yaptıkları kötülükleri hafife almalarındandır.
Hayatıma yemin olsun ki, servet vermez fayda,
Ölüm gelip çattığında ve göğüs daraldığında.
‘Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutanlar olun.’
Nisâ 4/135
Allah’ın izniyle her iş varacağına varır. Sakın bir işin gecikmesi sizi aceleciliğe sevketmesin.
Doğrusu bizler nefislerimize zulmetmiş kimseleriz.
Tuhaf şey ise hepsinden ayrılacağımızı bilmemize rağmen, malımız, çoluk çocuğumuz, imkânlarımız, soy sopumuz, vücut âzalarımız, hatta gözümüz ve kulağımızla övünüp iftihar etmemizdir.
Acıyı ve sancıyı hisseden ruhtur.
Çok büyük geldi günahlarım bana,
Ancak ne zaman ki geldi senin affınla yan yana,
Senin affını daha büyük gördüm onun yanında.
Nasıl istikrar bulsun o kimsenin nefsi,
kararsız hevâ ve hevesi ona günah işletmeye devam ettikçe
Dünya zarar verdiği kadar mutlu etmez. Onun sevindirmesi kısa, üzüntüsü uzundur.
Bilmez misin ki ölüm, nefeslerin boğazda düğümlendiği, gam, keder ve geçmişte yapılan kusurlara karşı pişmanlık ânıdır.
Dünya uyku, âhiret ise uyanıklık âlemidir. Bu ikisinin arasında ölüm vardır. Biz ise karmakarışık rüyalar içerisindeyiz.
Dünyadan âhirete yolculuğunuz için takvâyı azık edinin.
Resûlullah (s.a.v) bir duasında şöyle demiştir:
Allah’ım! Âhiretin hayırlarına engel olan dünyadan sana sığınırım. Ölümün hayırlarını engelleyen hayattan sana sığınırım. Sâlih amel işlemeye mani olan uzun emelden sana sığınırım.
Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Bir nasihatçi olarak ölüm yeter.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v):
Âhirette Allah Teâlâ kendisine Cennet şaraplarından içirmesini isteyen kimse, dünyada (kendisine yasaklanan) şarabı terk etsin. Yine âhirette Allah’ın kendisine ipek giydirmesini isteyen bir erkek dünyada onu terk etsin.
Kıyamet günü, Allah Teâlâ’nın hakkında,
Onu gördüğünüz gün her emzikli kadın emzirdiği çocuğunu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. Insanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir, fakat Allah’ın azabı çok dehşetlidir. buyurduğu bir gündür.
Rûhulkudüs’ün nebiler nebisinin kalbine itham ettiği söz:
Dilediğin kişiyi sev, muhakkak ondan ayrılacaksın; dilediğin şekilde yaşa, mutlaka öleceksin; istediğini yap, şüphesiz karşılığını göreceksin.
( Bu dünya
müminin zindanıdır )
Allah’ın
rahmetinden ümit kesmeyin!
Hasan-ı Basrî der ki:
{Ne kadar akıllı insan gördüysem, muhakkak onun üzerinde ölüm korkusunu ve üzüntüsünü hissetmişimdir.}
Kalp öyle gizli ve sırlı bir cevherdir ki
onun hakikati sahibine bile gizlidir.
Rasûlallah (s.a.v) buyurdular ki: Kabir, âhiret yolculuğunun ilk konağıdır.Eğer kişi buradan kurtulursa artık gerisi kolaydır.Yok, kurtulamazsa gerisi çok çetindir.
Cennette en yüce mertebeye sahip olanlar ise sabah akşam Rab’lerini seyrederler.
Cennette öyle ağaçlar vardır ki, şayet atlı biri onun gölgesinde yüz sene gidecek olsa bu mesafeyi kat edemez.
“Allah bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik.”
Araf-38
Cennet bekçileri onlara:
“Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya derler.”
Güneşe karşı gölgeliği tercih ederken cehennemin yanında cenneti tercih etmeyiz.
Abdullah b. Harb (rah)
Cehennem ehline bir ağlama verilir. Öyle ağlarlar ki gözyaşları tükenir. Ardından kan ağlarlar. Öyle ağlarlar ki yüzlerinde yarıklar meydana gelir. Şayet onlardan akan bu gözyaşlarında gemiler yüzdürülse elbette yüzerdi.
S.a.v
Haksızlık yolunda atılan bir adıma dahi müsamaha gösterilmediği, bir tokatın, bir kelimenin dahi hesabının yapıldığı, mazlumun zalimden intikamını aldığı o gün, ne çetin bir gündür!
Abdullah b. Sa’lebe (rah) şöyle demiştir: Ey insan, sen şu anda gülüyorsun ama belki kefenin dokumacının elinden çoktan yola çıkmış sana doğru gelmektedir.
Dilediğin kişiyi sev, ondan ayrılacaksın; dilediğin şekilde yaşa, mutlaka öleceksin; istediğini yap, şüphesiz karşılığını göreceksin.”
Hz. Muhammed (s.a.v)
Dünyayı terketmek âhiretin mehridir.
ölümü yalnız müminler sever.
Hüzünlü kimseler Allah’ın gölgesi altındadır.
S.a.v
Ey kulum!
Benim seni görmediğimi mi, yoksa huzuruma çıkmayacağını mı zannediyordun?
Sabit-i Bünani (rah)anlatıyor:
Bir defasında ziyaret için bir mezarlığa gitmiştim. Tam çıkmak istediğim sırada bir ses bana. Ey Sabit, buradakilerin sessizligi seni aldatmasın, çünkü içlerinde acı ve keder içinde feryat eden nice kimseler vardır” dedi.
Süfyan-ı Servi (rah) der ki:
Kim kabri (ölümü) çokça anarsa orayı cennet bahçelerinden bir bahçe olarak bulur. Kim de onu anmaz gafil kalırsa, kabir onun için cehennem çukurlarından bir çukur olur
Ebûd Derda (r.a) zaman zaman kabristanlığa gider, orada otururdu. Kendisine bunun sebebi sorulduğunda bunda ne var ki, ben yanlarında kaldığım müddetçe bana ahireti hatırlatan, ayrıldığımda da gıybetimi yapmayanlarla oturuyorum” cevabını vermiştir.