İçeriğe geç

50 Psikoloji Klasiği Kitap Alıntıları – Tom Butler-Bowdon

Tom Butler-Bowdon kitaplarından 50 Psikoloji Klasiği kitap alıntıları sizlerle…

50 Psikoloji Klasiği Kitap Alıntıları

Kitle hareketi bir takipçiyi öğretisi ve vaatleriyle değil, bir bireysel varoluşun kaygıları, yavanlığı ve anlamsızlığından kaçış imkânı sağladığı için cezbeder ve tutar.
İnsanlar kendi hayatlarının sorumluluğundan kurtulmak ve bugünün banalliğinden ve derdinden kaçmak için büyük amaçlar benimserler.
Olumsuz duygunun seviyesi yavaş yavaş olumlunun yerini almaya başlar ve ilişkideki mutluluğun “donma noktası” acı verecek dereceye düşer.
Yani zamanımızın çoğunu gelecekte bizi mutlu edeceğine inandığımız şeyler yapmakla geçiririz fakat o geleceğe ve gelecekte nasıl duygular hissedeceğimize dair anlayışımız hiç de güvenilir değildir.
Her konuda yanılabiliriz -fasulyenin fiyatı, halıda yaşayan böceklerin ömrü, el bezinin tarihi- ama kendi duygularımız konusunda yanılabilir miyiz?
Evlilik durumunda kadın daha çok bilgi sahibidir. Evlilik, kadın köle gibi itaat veya hizmet ettiği için değil, kadının sosyal zekası ilişkiyi iyi yönlendirebildiği için yürür.
İnsanlar kendi hayatlarının sorumluluğundan kurtulmak ve bugünün banalliğinden veya derdinden kaçmak için büyük amaçları benimserler.
Gottmann’a göre evliliğin amacı anlam paylaşımı dır. Yani iki taraf diğerini mutlu etmek için kendi isteklerini feda ediyorsa evlilik yolda demektir. Gerçek dostluklar eşittir.
İnsanın en büyük kazanımı başarı değildir, der Viktor Frankl; değiştirilemez bir kaderi cesaretle yaşamaktır.
Erikson, bir insanın hayatındaki gerçek bunalımın genellikle 20’li yaşlarında, her ne kadar başta büyük bir coşkuyla girmiş olsalar da onlara uymayan bir yola aşırı bağlandıklarını anladıklarında geldiğini belirtir. Başarıları onları öyle bir boşluğa atabilir ki oradan çıkmak için bütün psikolojik güçlerini kullanmak zorunda kalabilirler.
Ay’a insan gönderebiliyor ve çok tehlikeli hastalıkları tedavi edebiliyoruz. Peki neden mükemmel iletişimciler olamıyoruz? Bunun sebebi iletişim becerilerimizin büyük kısmını ailemizden öğrenmemizdir ve ihtimal ki anne babamız da ve hatta onların anne ve babaları da çok iyi iletişimciler değillerdi.
Şiddetin kaynağı herkeste mevcuttur; kişiden kişiye değişen ise mazeretidir.
Hepimiz belli bir ölçüde kibirliyizdir ama sağlıklı insanlar kibirlerini başkalarına yardım ederek ıslah ederler.
Adler, bizi çevreye ve eksikliğini duyduğumuz şeye tepki olarak bir hayat tarzı ortaya koyan sosyal varlıklar olarak görüyordu. Birey doğal olarak kişisel güç ve kendine ait bir kimlik duygusu için çaba gösterir ama eğer sağlıklıysa topluma ayak uydurmaya ve daha ulvi bir amaca hizmet etmeye çalışır.
“Anlamsız” bir erken ölüm yerine seçtiği ölüm şeklinde büyük bir mana bulmuştur.
Çile ve kaderin bilinçli kabulü, en büyük edinimlerimizden birine dönüştürülebilir.
Viktor Frankl
Kişilik zekâyla aynı kaderi paylaşır; ikisi de en fazla genetik unsurun etkisindedir ve çevrenin rolü çoğu durumda ufak değişikliklere ve belki bir çeşit gizlemeye indirgenebilir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
İnsanların yaratıcı düşünmesini sağlamak adına verilen “yaratıcılık” seminerleri, güzel veya ilham verici bir çevre kadar etkili değildir.
Özgüven akla ve kendi ilkelerimize uygun olarak yaşamayı seçtiğimizde kendiliğinden gelir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
“Düşey düşünme aynı çukuru daha derin kazmak için kullanılır. Yanal düşünme ise başka bir yerde çukur kazmak için kullanılır.”
Çoğunlukla en iyi kitaplar, yazarların kendi kullanımları için yazdıkları kitaplardır.
Berne, birçok insanın, bilinçsiz bir şekilde hayatta kendilerini belli ölçüde kısıtlamak için eş seçtiğini öne sürer.
de Becker “sezgiye güvenmenin korku içinde yaşamanın tam tersi olduğunu” iddia eder.
Şiddetten korunmak için teknolojiden ziyade sezgilerinize güvenin.
“İnsanın yapması en zor şey, kendini tanımak ve kendini değiştirmektir.”
Alfred Adler
Adler, bir insanın öğrenebileceği “en önemli psikolojik işlevin topluma uyum olduğunu” iddia eder.
Bizde eksik olduğunu düşündüğümüz şey, neye dönüşeceğimizi belirler.
Dünyadaki başka herkesten daha önemli ve daha başarılı olmak ister ve bu amaç doğrudan onun yetersizlik duygusunun bir sonucudur.
Çevremiz bizi şekillendirir ve neyin hayatta kalmamızı sağlayacağını öğrendiysek o doğrultuda hareket ederiz.
“Psikoloji zihinsel hayatın bilimidir.”
William James
Davranış – Biyoloji Genler: Beyin Bilimi
Louann Brizendine – Kadın Beyni
William James – Psikolojinin İlkeleri
Alfred Kinsey – Kadınlarda Cinsel Yaşam
Anne Moir David Jessel – Beyin ve Cinsiyet
Jean Piaget – Çocukta Dil ve Düşünme
Steven Pinker – Boş Sayfa
V.S. Ramachandran – Beyindeki Hayaletler
Oliver Sacks – Karısını Şapka Sanan Adam

Bilinçdışıyla Bağlantı Kurmak: Farklı Bilgelik Çeşidi
Gavin de Becker – Korkunun Hediyesi
Milton Erickson – Sesim Seninle Her Yerde
Sigmund Freud – Rüyaların Yorumu
Malcolm Gladwell – Düşünmeden Düşünebilmenin Gücü
C.G. Jung – Dört Arketip

Daha İyi Düşünüp Hissetmek: Mutluluk ve Ruh Sağlığı
Nathaniel Branden – Özgüvenin Psikolojisi
David D. Burns – İyi Hissetmek
Albert Ellis Robert Harper – Akılcı Yaşam Kılavuzu
Daniel Gilbert – Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler
Fritz Perls – Gestalt Terapisi
Barry Schwartz – Bolluk Paradoksu
Martin Seligman – Gerçek Mutluluk
William Styron – Karanlık Gözükünce
Robert E. Thayer – Günlük Ruh Hallerinin Kökeni

Neden Böyleyiz: Kişilik ve Benlik Araştırmaları
Isabel Briggs Myers – Kişilik
Erik Erikson – Genç Luther
Hans Eysenck – Kişiliğin Boyutları
Anna Freud – Ego ve Savunma Mekanizmaları
Karen Horney – İçsel Çatışmalarımız
Melanie Klein – Haset ve Şükran
R.D. Laing – Bölünmüş Benlik
Gail Sheehy – Dönemeçler

Neden Böyle Davranıyoruz: İnsan Motivasyonuna Kafa Yoranlar
Alfred Adler – İnsanı Tanıma Sanatı
Viktor Frankl – Anlam Arzusu
Eric Hoffer – Kesin İnançlılar
Abraham Maslow – İnsan Doğasının Uzak Sınırları
Stanley Milgram – Otoriteye İtaat
Ivan Pavlov – Şartlı Refleksler
B.F. Skinner – Özgürlüğün ve Saygınlığın Ötesinde

Neden Böyle Severiz: İlişkinin Dinamikleri
Eric Berne – Hayat Denen Oyun
Susan Forward – Duygusal Şantaj
John M. Gottman – Evliliği Sürdürmenin Yedi İlkesi
Harry Harlow – Sevginin Doğası
Thomas A. Harris – Ben OK’im Sen OK’sin
Carl Rogers – Kişi Olmaya Dair

En Üst Seviyemizde Çalışmak: Yaratıcı Güç ve İletişim Becerileri
Robert Bolton – İnsan Becerileri
Edward de Bono – Yanal Düşünme
Robert Cialdini – İknanın Psikolojisi
Mihayl Csikszentmihayli – Yaratıcılık
Howard Gardner – Zihin Çevreleri
Daniel Goleman – İşbaşında Duygusal Zeka
Douglas Stone, Bruce Patton Sheila Heen – Zor Konuşmalar

KADIN BEYNİ (THE FEMALE BRAIN)
Özetle: Erkeklerle kadınlar, cinsiyet hormonlarına birbirlerinden hayli farklı şekillerde maruz kaldıkları için dünyayı da farklı algılarlar.
İnsana kendisinin neye benzediğini gösterirseniz, insan daha iyi olacaktır.
Adler, kibirli insanlar için hayattaki her şeyin dönüp dolaşıp tek bir soruya vardığını gözlemlemiştir: “Bundan ne çıkar elde ederim?” (yine altını çizdiğim ve doğruluğunu her an kanıtlar nitelikte bi bölüm)
David D. Burns_ İyi Hissetmek

Duygular gerçek değildir düşüncelerinizi değiştirerek duygularınızı değiştirebilirsiniz.

Hakiki keder, mesela bir yakını kaybetmenin kederi, ruhun kederiyken depresyon daima zihne aittir. Depresyon, hayata verilen makul bir tepkiden ziyade yanlış, kısır düşünme hastalığıdır.

Robert Cialdini_ İknanın Psikolojisi

İnsanlar tutarlı olmayı severler. Bir şeye bağlı olduğumuzda o şey hakkında daha iyi şeyler düşünürüz ve bir kere bağlanınca da aklımızdaki kararı gerekçelendirmek için ne gerekirse yaparız. Niçin böyleyiz? Toplumsal baskı sebebinin bir bölümünü oluşturuyor. Kimse ikide bir, bir düşünceden veya ruh halinden diğerine geçenlerden hoşlanmaz_ bizler ne istediğini bilen kişiler olarak görünmek isteriz. Bu durum maalesef pazarlamacılar için bir altın madenidir.

Aptalca bir tutarlılık küçük zihinlerin saplantısıdır.

Tutarlılık baskısını hissetmeden ve bir taahhütte bulunmadan evvel almak üzere olduğunuz şeyin değerini sezgilerinizle değerlendirin.

Bir şeyi sevmenin yolu onun yitirilebileceğini anlamaktır.

Almamamızı söyledikleri her şey hususiyet kazanır.

Az bulunurluğa tepkimizde dikkatli olmalıyız çünkü bu, doğru düşünmemizi engelleyebilir. Pazarlığa girişip sonra niyetlenmediğimiz bir şeyi satın almak zorunda kalmak gibi aptalca şeyler yaparız.

Kararlarınızı sizi zihinsel veya duygusal olarak iradesine almaya çalışan birinin etkisiyle mi verirsiniz yoksa mantığınızı mı kullanırsınız?

Mihaly Csikszentmihalyi_ Yaratıcılık

Bir alanda çalışan insanlar kadar o alanın gelişim sürecini de dikkate almalıyız zira ilerlemenin nasıl gerçekleştiği ancak bu şekilde doğru düzgün açıklanabilir.

Yaratıcı buluşlar hemen birden ortaya çıkmazlar. Hemen daima yıllar süren sıkı çalışmanın ve bir şeyle yakından ilgilenmenin neticesidirler.

Gerçek yaratıcılar işlerini aşkla yapar ve halka mal olan bir keşif yapmaları veya meşhur olmaları bir bonustur. Onları harekete geçiren, ödülden ziyade bir düzen bulmak ya da daha önce hiçbir düzenin bulunmadığı bir yerde bir düzen yaratmaktır.

Yeni şeyler yapmak için önce eski şeyleri iyi yapmamız gerekir.

* Yaratıcı insanlar her yerde yaratıcı olabilseler de meraklarını daha kolayca giderebilecekleri, kendi kafalarındaki insanlarla tanışabilecekleri ve çalışmalarının takdir göreceği merkezler onları çeker.

* Yaratıcı insanlar genellikle kibirli görülürler fakat bunun sebebi çoğu zaman dikkatlerini heyecan verici işlerine vermek istemeleridir.

* Bir tane yaratıcı kişilik olduğu bir efsanedir. Bütün yaratıcı insanların ortak noktaları karmaşık olmalarıdır_ İnsani bütün olasılıkları taşıma eğilimindedirler.

Albert Ellis Robert A. Harper_ Akılcı Yaşam Kılavuzu

Hayatta her an delicesine mutlu olmayı bekleyemezsiniz. Fiziksel açıdan büsbütün kurtulmak mümkün değildir. Fakat zihinsel ve duygusal gamdan çok büyük ölçüde kurtulabilirsiniz #8212; bunun mümkün olduğuna inanır ve inandığınız şey için çabalarsanız.

Biz temelde kendimize anlattığımız hikayelersek, her türlü kişisel değişim için önce içsel konuşmalarımıza bakmalıyız. Bunlar bize hizmet mi ediyorlar yoksa kuyumuzu mu kazıyorlar?

Bir şey zihnimizde ancak biz öyle olduğunu söylersek kötü kalır. Kötü his biz onu yaratıp durmazsak nasıl kalıcı olabilir ki? Evet, fiziksel acı duyuyorsak bunu göz ardı edemeyiz ama acı geçtiğinde uyarıcı ile his arasında otomatik bir bağ kalmaz.

Rasyonel emotif yaklaşım, geçmişimizde ne olursa olsun önemli olan şimdiki zaman ve geçmişte yaşananların etkisini hafifletmek için neler yapabileceğimiz olduğunu kabul ediyor.

Erik Erikson_ Genç Luther

Kimlik bunalımı ne kadar sancılı olsa da daha güçlü, daha tesirli bir benlik oluşturmak için elzemdir.

Erikson, tarihteki büyük insanların genellikle yıllarca pasif konumda kaldıklarını söylerler. Daha ufak yaşlarından itibaren dünyada büyük bir iz bırakacaklarını hissederler fakat her ne kadar bunun bilincinde olmasalar da aslında belirli bir hakikatin zihinlerinde oluşmasını beklerler, ta ki doğru zamanda en iyi etkiyi yaratana kadar.

Susan Forward_ Duygusal Şantaj

Dürüstlüğümüzü ancak başka insanların kontrolcü davranışına karşı koyarak koruyabiliriz.

Neden bir insan istediğini elde etmenin tek yolunun tehdit veya göz korkutma olduğunu düşünür? Neden bu kişinin kurbanı böyle bir şeye müsaade eder?

Duygusal şantajda mesele sizmişsiniz gibi gösterilir, mesele sizmişsiniz hissi yaratılır fakat çoğunlukla meselenin hiç de sizinle hiçbir alakası yoktur. Duygusal şantaj, şantajcının ruhundaki son derece kırılgan bir yerden doğar ve burayı sağlamlaştırmaya çalışır.

Farklı bir fikri olan ya delidir ya kötü.

İlişkilerimizde şantajı asla kabul etmemeliyiz zira ilişkiler şantajın penceresine düşünce yavaş yavaş ölürler. Kendi ilişkilerinize böyle bir şey olmasına izin vermeyin.

Viktor Frankl_ Anlam Arzusu

Varoluşsal boşluk dediğim şey günümüzde psikiyatri için bir sorun teşkil etmektedir. Bir boşluk ve anlamsızlık hissinden şikayet eden hastaların sayısı giderek artmaktadır. Bunun iki sebebi var gibi görünmektedir: Günümüz insanı davranışlarını ne hayvanlar gibi içgüdüleri doğrultusunda ne de geçmişteki insanlar gibi gelenekler doğrultusunda şekillendirebilmektedir. Ne yapmak istediğinin bile çoğu zaman farkında değildir. Hal böyle olunca, ya başkalarının yaptığını yapmak ister ya da başkalarının ona yaptırmak istediği şeyleri yapar.

İnsanın en büyük kazanımı başarı değildir, der Frankl, değiştirilemez bir kaderi cesaretle yaşamaktır.

Franz Werfel: Susamak suyun varlığının en kesin kanıtıdır.

Isabel Briggs Myers_Kişilik

Bir insanın kişilik tipini öğrenirseniz davranışları mantıklı görünmeye başlar.

Bir insana algı ve muhakemesinin yanlış olduğunu söylemek, çimene yeşil olmamasını söylemek gibi bir şeydir.

Nathaniel Branden_Özgüven psikolojisi

Özgüven bir günde, bir haftada veya bir ayda yıkılmaz: Uzun bir kusur, kaçamak ve mantıksızlıklar silsilesinin -insanın uzun zaman aklını uygun şekilde kullanamamasının neticesinde meydana gelir.

Bizler düşünmek için yaratıldık ve kendimize saygımızın yüksek olması için düşünmeliyiz. Şayet bilincimizi karartırsak veya pasif ya da korkak olursak en büyük hünerimizi yavaş yavaş kaybederiz. Kendimizi sevmek için düşünce becerimizi kullanmalıyız.

Aynı anda hem mutlu hem de mantıksız olmak imkansızdır.

Branden, kaygının ancak kişinin düşünmesi gereken ama düşünmediği bir konu olduğunda ortaya çıktığını belirtir. Mantığı duygularımıza feda ettiğimizde kendi yargılarımıza olan güvenimizi kaybederiz.

Edward de Bono_Yanal düşünme

Düşünmenin amacı haklı olmak değil etkili olmaktır.

YANAL DÜŞÜNMENİN TEKNİKLERİ

• Alternatifler üretmek_ daha iyi çözümler için öncelikle daha fazla seçeneğinizin olması gerekir.

* Varsayımların doğruluğunu tartışmak_ Normal işleyişimizi sürdürebilmek için birçok şeyi varsaymaya mecbur olsak da varsayımlarımızı hiç sorgulamamak hep aynı şekilde düşünmemize yol açar.

* Kotalar_ bir meseleye dair önceden belirlenmiş sayıda fikir üretmeye çalışın. En çok işe yarayan genellikle en sonuncusu olur.

* Örneklemeler_ bir durumun görünüşte farklı bir olaya nasıl benzediğini görmeye çalışmak da daha iyi düşünmede zamanla iyiliği ispat edilmiş bir yoldur.

* Tersine düşünme_ bir şeye aksi yönden bakabilmektir ve ortaya çıkarabileceği düşüncelere şaşarsınız.

* Baskın fikri bulmak_ bu teknikte ustalaşmak kolay değildir ama bir kitapta, sunumda, konuşmada vesaire esas değerli olan şeyi görmede son derece faydalıdır.

* Beyin fırtınası yapma_ yatay düşünmenin kendisi değildir ama bu çeşit düşünmenin doğmasına ortam hazırlar.

* Bekletilen yargı_ ilk görüşte pek çekici gelmese de bir fikri işe yarayıp yaramayacağını anlayana kadar muhafaza etmek.

Robert Bolton_ İnsan Becerileri

Hiçbir iş yoktur ki iyi iletişim başarımıza katkıda bulunmasın. Artık pek çok insanın fark etmiş olduğu üzere, bilhassa da daha teknik alanlarda asıl yapılan iş mesleğin sadece bir parçasıdır; geri kalanı ise insanları idare etmektir. O yüzden eğer iyi iletişim kurabilirsek başarımızın en azından yarısı buradan gelebilir.

Hemen herkes daha iyi iletişim becerilerine sahip olmak ister fakat başkalarıyla gerçekten iletişim kurmanın önündeki çok sayıda engelden bihaberdir. Bu engellerden ikisi, yargılamak ve çözümler göndermektir.

Biriyle konuşurken kendi fikrimizi belirtmeden karşımızdakini dinlemek zordur. Bu yargılamanın nispeten iyi yüzüdür. Diğer yüzü ise eleştirme ve etiketlemedir.

Yansıtan tepkiler işe yararlar çünkü insanlar genellikle gerçekten ne hissettiklerini açıkça söylemek istemezler. Lafı dolandırırlar. Tepki vermek yerine durumu olduğu gibi yansıtarak asıl mesajlarını anlayabiliriz.

Gelgelelim, en yaygın hatalardan biri sadece sözlerden mana çıkarmaya çalışmaktır.

Bolton’un kitabı bize iyi ilişkilerin gerçekten üzerine kurulduğu üç temel saygı sütununu hatırlatır: Empati, sahiplenmeden sevmek ve samimiyet

Beslenme çantası adlı evlilik oyunu. Koca iyi bir lokantada öğle yemeği yemeğe bütçesi el verdiği her sabah kendine birkaç sandviç hazırlar ve bir kese kağıdına koyarak ofise götürür. Bu şekilde akşam yemeğinden kalma ekmekleri, yemekleri ve karısının onun için biriktirdiği kese kağıtlarını kullanmış olur. Bu da ona aile bütçesi üzerinde tam kontrol sağlar, zira hangi hanım böyle bir fedakarlık karşısında kendisine kürk almaya cesaret eder?
Zarar verenler insan olduğu için, der Becker, anlamamız gereken de insanlardır.
Kimsenin sizi Hayır dan döndürmesine izin vermeyin çünkü o zaman kontrolü ele geçirdiklerini anlarlar.
Şiddetin kaynağı herkeste mevcuttur; kişiden kişiye değişen ise mazeretidir.
Yetersizlik duygularından bin tane yetenek ve beceri doğar der, Adler.
Hayatta anlam aramak bizim sorumluluğumuzdur, en karanlık zamanlarda dahi ve şartlar ne olursa olsun her zaman az da olsa özgür irademiz vardır.
Sanılanın aksine, hayatta seçeneklerimizi kısıtlamanın bizi daha büyük bir saadet ve tatmine götüreceğini gösterir.
İnsanların kapasitesi gerçekten inanılmazdır. Ama onlar bunun farkında değiller.
Hem Jung hem de Freud için altta yatan’ı tanımak hayatta daha az yanılmak anlamına geliyordu.
Bizler nispeten değişime kapalı canlılar mıyız yoksa çevremizin sosyalleştirmesine hazır birer boş sayfa mıyız?
Duygularımız düşüncelerimizi değil, düşüncelerimiz duygularımızı şekillendirir.
çile ya da kaderin bilinçli kabulü, en büyük edinimlerimizden birine dönüşebilir
yetersizlkik duygularından bin tane yetenek ve beceri doğar der Adler.
Acıdan kaçınmak ve bir benlik duygusunu muhafaza etmek için her şeyi yaparız ve bu zorlantı genellikle psikolojik savunmalar oluşturmamıza yol açar.
Milyonlarca yıl boyunca basit ayrımlarla hayatta kaldıktan sonra, modern hayattaki seçimlerin fazlalığına biyolojik olarak hazır olmayabiliriz.
Hakiki bir ilişki veya etkileşim, içinde rahatça kendiniz olabildiğiniz ve diğer insanın sizin potansiyelinizi açıkça görebildiği bir ilişki veya etkileşimdir.
Şayet şu anki ızdırabımızın çocukluğumuzun armağanı olduğunu düşünüyor yahut bu durum bizi gelecek hakkında pasif kılıyorsa hayatımızı kendimiz mahvediyoruz demektir
İnsanoğlu için yapması en zor şey, kendini bilmesi ve kendini değiştirmesidir.
Adler kibirli insanlar için hayattaki her şeyin dönüp dolaşıp tek bir soruya vardığını gözlemlemiştir:
Bundan ne çıkar elde ederim
İnsan için kendisi hakkındaki değerlendirmesinden daha önemli bir değer yargısı yoktur. Hiçbir etken onun psikolojik gelişim ve güdülenmesinde bundan daha belirleyici olamaz.
Varoluşsal boşluk dediğim şey günümüzde psikiyatri için bir sorun teşkil etmektedir. Bir boşluk ve anlamsızlık hissinden şikâyet eden hastaların sayısı giderek artmaktadir. Bunun iki sebebi var gibi görünmektedir: Günümüz insanı davranışlarını ne hayvanlar gibi icgüdüleri doğrultusunda ne de geçmişteki insanlar gibi gelenekler doğrultusunda şekillendirebilmektedir. Ne yapmak istediğinin bile çoğu zaman farkında değildir. Hal boyle olunca, ya başkalarının yaptığını yapmak ister (konformizm) ya da başkalarının onlara yaptırmak istediği şeyleri yapar (totalitarizm).
İçe kapanıklık, yetersizlik ve kendini güvende hissetmeme duygusu, bireyin varlık amacını belirler.
Biz bahanelerin altına gömülürken, kendimize olan güvenimiz de yavaş yavaş tükenip gider.
“İnsan için kendisi hakkındaki değerlendirmesinden daha önemli bir değer yargısı yoktur – hiçbir etken onun psikolojik gelişim ve güdülenmesinde bundan daha belirleyici olamaz.”
“İnsanlar gerçek samimiyet kurmak yerine oyunlar oynarlar ve her oyunun ne kadar tatsız olursa olsun oyunculardan biri veya her ikisi için belli bir karşılığı vardır.”
Adler, kibirli insanlar için hayattaki her şeyin dönüp dolaşıp tek bir soruya vardığını gözlemlemiştir:
“Bundan ne çıkar elde ederim?”
Adler’in temel ilkesine göre ruhumuz kalıtsal unsurlar doğrultusunda değil, toplumsal etkilerle şekillenir. “Karakter” iki zıt güç arasındaki karşılıklı etkileşimdir:
Güç sahibi olma veya kendi konumunu sağlamlaştırma ihtiyacı ile “sosyal duygu” ve birliktelik ihtiyacı.
Bu güçler birbirine zıttır. Hepimiz bu güçleri farklı şekillerde kabul veya reddettiğimiz için benzersiz yapıdayız.
. Bunların zıddı ise hayatlarını aslında kendilerine ait olmayanlar, başka insanların beklentilerini karşılayarak, onların şartlarına ve değerlerine uyarak yaşayanlardır; bunlar her ne pahasına olursa olsun normal görünmek ister ve reddedilince kendilerini çok kötü hissederler. Branden bunlara sosyal metafizikçiler adını verir çünkü hayat felsefeleri kendi değil başkalarının etrafında dönmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir