İçeriğe geç

Attilâ İlhan: Açtırma Kutuyu Kitap Alıntıları – Belgin Sarmaşık

Belgin Sarmaşık kitaplarından Attilâ İlhan: Açtırma Kutuyu kitap alıntıları sizlerle…

“Elimden tut yoksa düşeceğim…
yoksa bir bir yıldızlar düşecek…
eğer şairsem beni tanırsan…
yağmurdan korktuğumu bilirsen…
gözlerim aklına gelirse…
elimden tut yoksa düşeceğim…
yağmur beni götürecek yoksa beni…”
Ne kadar seviyorsun dersen; “Nar” kadar derim. Dışımdan bir ben görünürüm, içimden binlerce sen dökülür..
Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık.
Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz. Sorduklarında ise yakınlık derecesine göre hayat yada s*ktir et diye cevap verip susuyoruz.
Söyleyecek şeyimiz olmadığından değil, söyleyecek çok şeyimiz var aslında ama bugüne kadar anlattıklarımız hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyoruz.
Bugünlerde ben adsız bir özlemim
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim
Ben aşk nedir bilmem. Eski kafalıyım.Bir sen bilirim Bir de adın geçince sıkışan kalbimi
Yeniden başlamaklarla geçiyor ömrümüz
Yeniden başlamaklarla geçiyor ömrümüz…
‘Bir trene binip, rastgele defolup gitmek istiyorum
Kırarlar diye sevmekten vazgeçilmez
Kırarlar diye sevmekten vazgeçilmez.
~Attila İlhan
Bunca yıl sönmemiş umudum
Nisan değilse mayıs, perşembe değilse pazar..
‘Döndüm arkamı sana. Sen sırtımdan vurmayı seversin, yüzüm ağır gelmesin.’ – Attilâ İlhan
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Sen bana kalbim kadar
Elim kadr yakınsın
Bunca yıl sönmemiş umudum, mart değilse nisan, perşembe değilse pazar
Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Bugünlerde ben adsız bir özlemim,
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim
Kırarlar diye sevmekten vazgeçilmez
Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Ben birinin hiçbir şeyiyim,
en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Ben birinin hiçbir şeyiyim,
en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur.
Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık. Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz. Sorduklarında ise yakınlık derecesine göre hayat ya da siktir et diye cevap verip susuyoruz. Söyleyecek şeyimiz olmadığından değil, söyleyecek çok şeyimiz var aslında ama bugüne kadar anlattıklarımız hiçbir işe yaramadığından konuşmak istemiyoruz.
Hep aynı iklimde gül bana,
Mevsimi boşver ”
Ben çocuklar gibi sevdim,devler gibi acı çektim.
Ben birinin hiçbir şeyiyim, en çok da bu koyuyor.
Ortak tek bir fotoğrafımız bile yok.
Bugünlerde ben adsız bir özlemim,
Yağmur yemiş bir deniz gibiyim.
Beni sevmiyordun, bilirdim;
Bir sevdiğim vardı, duyardım..
Ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan..
Eğer ben yalnızsam yanılmışsam
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur götürecek yoksa beni..
Sevmek insan yüreği kadardır, küçükse büyüğünü taşıyamazsın
Gozlerin gözlerime değince felaketim olurdu ağlardım
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
Aykırı bir yolcuyum,dünya geniş
Ne güzel bir yalandın Sen..
Hep inandığım..
Eğer ben yalnızsam yanılmışsam
Elimden tut yoksa düşeceğim
Yağmur götürecek yoksa beni..

Bazıları boş atıp dolu tutturuyor ya deliriyorum .
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
rüya bu ya

ikimiz otobüsle uzak bir şehre gidiyormuşuz

kars’a mı desek

ardahan’a mı desek

yollarda kar bulut mavisi/dağlar duman

derin bir uykusuzluğa sarkmış uykusuzluğa sarkmış yolcular

bir uçuruma sarkar gibi

tedirgin

ürkek

gizli böcek çıtırtıları şoförün radyosundan

camlar buğulandı

sabah oluyor

omuzumda uyuyorsunuz

Sen benim hiçbir şeyimsin.
Yabancı bir şarkı gibi yarım,
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak,
Hiç kimse misin bilmem ki, nesin..
Uykumun arasında çağırdığım,
Çocukluk sesinle ağlayarak,
Sen benim hiçbir şeyimsin..
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların,
Sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın.
Ben sana mecburum sen yoksun

Sevmek kimi zaman rezilce korkudur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu;

Ne vakit bir yaşamak düşünsem.

Ben sana mecburum bilemezsin..

Bir gün seni unutmak zorunda kalırsam, aşkımın küçüklüğüne değil, çaresizliğimin büyüklüğüne inan
Nasıl iş bu
Her yanına çiçek yağmış
Erik ağacının
Işık içinde yüzüyor
Neresinden baksan
Gözlerin kamaşır

Oysa ben akşam olmuşum
Yapraklarım dökülüyor
Usul usul
Adım sonbahar..

oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar..
gözlerin
gözlerime
değince
felâketim olurdu
ağlardım beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince hayırsızın biriydi fikrimce
Bazları şiir sevmez, çünkü
Onların yaraları yoktur,
Yaraladıkları vardır.
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür ..
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok.
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır

Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım

Bu gece dağ başları kadar yalnızım

Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından

Dudaklarımda eski bir mektep türküsü

Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim

Gözlerim gözlerini arıyor durmadan

Nerdesin?

Ben aşk nedir bilmem eski kafalıyım.
Bir seni bilirim,
Bir de adın geçince sıkışan kalbimi
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız
Hayırsızın biriydi fikrimce
Güldümü cenazeye benzerdi.
Hele seni kollarına aldımı
Felaketim olurdu, ağlardım
Niye gün ortasında akşam oluyorum.
Bunca yıl sönmemiş umudum
Nisan değilse mayıs
Perşembe değilse pazar.
Ne olur, kim olduğunu bilsem pia’nın
Ellerini bir tutsam ölsem
Böyle uzak uzak seslenmese
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Otelleri bomboş bulmasam
İçlenip buzlu bir kadeh gibi
Buğulanıp buğulanıp durmasam
Ne olur, sabaha karşı rıhtımda
Çocuklar pia’yı görseler
Bana haber salsalar bilsem,
İçimi büsbütün yıldızlar basar
Bir hançer gibi çıkıp giderdim
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese
Singapur yolunda demeseler, bana bunu yapmasalar
Yorgunum, üstelik parasızım pasaportsuzum
Ne olur, sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam pia’nın
Sırtında yoksul bir yağmurluk
Çocuk gözleri büyük büyük,
Üşümüş, ürpermiș, soluk
Ellerini tutabilsem pia’nın
Ölsem, eksiksiz ölürdüm.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir