İçeriğe geç

Zifiri Karanlık Yıldızsız Gece Kitap Alıntıları – Stephen King

Stephen King kitaplarından Zifiri Karanlık Yıldızsız Gece kitap alıntıları sizlerle…

Zifiri Karanlık Yıldızsız Gece Kitap Alıntıları

Üstündeki pislikten kurtulmak için bir başkasını kirletmelisin
Bir daha eğlenebileceğini hiç sanmıyordu oysa hayat sürprizlerle doluydu
Hayatın adaletsizliği karşısında başını iki yana salladı
İnsan ruhunun karanlığının ucu bucağı yoktu
Burada herkes deli
Gülmeye başladı. Bazen tek yapılabilecek şey buydu
Ölüler her şeyi anlardı
Gerçekten bir cehennem var mı yoksa kendi cehennemimizi dünyada mı yaratıyoruz?
Hayat haksızlıklarla dolu
Hareketler, sözlerden daha yüksek sesle konuşur.
Evlilik, sürekli tadilatta olan, sürekli büyüyen ve her yıl yeni odalar eklenen bir ev gibiydi. Bir yıllık bir evlilik bir kulübe ise, yirmi yedi yıllık evliliğin yayılıp büyümüş bir malikane olduğu söylenebilirdi.
Başarılı bir evliliğin sırrı dengeydi, bunu herkes bilirdi. Başarılı bir evlilik için gerekenlerden biri de sinir bozukluğuna katlanabilme becerisiydi.
Cehennemde bile insanlara susuzluğun korkunçluğunu daha iyi anlayabilmeleri için ara sıra bir yudum su verildiğini düşünüyordu.
Çocuklarımız kadere verdiğimiz rehinlerimizdir.
İnsan ruhunun karanlığının ucu bucağı yoktur.
Bin beş yüz dolar, son derece adil bir rakamdı. Elbette şiş ağzından ve burnundan kanlar boşanır halde bir kanalizasyon borusu içinde yatarken hiç de adil görünmedi. Ama iki bin dolar adil olacak mıydı? Ya iki milyon?
Gerçekleri dile getirmek küfür değildir oğlum.
İncil’de nankör bir evladın bir yılan dişi gibi olduğu söylenir ama dırdırcı ve nankör bir eş ondan çok daha keskindir.
Bence herkesin içinde aynı zamanda bir başkası var, bir yabancı, bir Sinsi Adam.
Ve dünyevi hayatım sona erdiğinde nereye gideceğimi de biliyorum. Cehennem, Omaha şehrinden daha kötü olabilir mi acaba? Belki de cehennem aslında Omaha şehridir, etrafında güzel araziler olmayan, sadece benim gibi kayıp ruhlarla dolu, dumanlar tüten kükürt kokulu bir boşluktur.
Kendimi bildim bileli kitap okurdum.
Seni seviyorum.
Aklindakini yapmayı sonuçları ne olursa olsun
kafasına koyduğunu anlatmaya yetmişti.
manzarası güzeldir.
“Çalışkan ama mesafeli biriydi.
son küçük zafer bana ait olacak
Zehir, sudaki mürekkep gibi yayılıyor.
Kuşkusuz yeraltındaki gizli geçitlerine dönmüşlerdi.
mutlu anım olup olmadığını düşünüyorum; güzel bir kitap, iyi bir yemek, parkta hoş bir gün ama bir türlü bulamadım.
“Yoo. Daha fazla kötü haber istemiyorum. Daha
fazlasına dayanamam. Git buradan.”
Rüzgâr dışarıda çığlıklar atar.
küflü bir albümdeki fotoğraflara bakar gibi
Aylardır buz kesmiş olan bir kalpte sıcak
bir düşünce.
* *
. Her birimizin içinden bir Sinsi Adam varsa, bir
Kaçık da var demektir.
“Hepimizin yapması gereken bir işi var.”
“Ve taşıyacak yükü.”
.” Keskin bakışları bana döndü. “
korkunç sırlar çok ağır olur. ..
“Arlette, çok özür dilerim.” Bakışları özrümün
kabul edilmediğini söyler gibiydi:
“Eli bütün gün işte, burnu bütün gece kitapların arasında,”
“Yapamazsan yapamazsın,”
“Hayat haksızlıklarla dolu,”
Gerçekleri dile getirmek küfür değildir
“Şehirler, ahmaklar içindir
ama insan kendi yolculuğuna çıkarken paradan çok daha fazlasını ortaya koyuyordu. Kalbini, fikrini, özsaygısını.
Bu sevecenliğin, zehirli bir pastanın üstündeki krema olduğu fikri çılgıncaydı.
Birinin bir başkasını gerçekten tanıdığını söylemek mümkün mü?
Yanlış yöne atılmış bir kahrolası adım ve uçurumdan aşağı düşüş.
Hepimiz dokuz ay bekledikten sonra zarları atıyoruz. Kimileri hep yediyi yakalıyor, kimileri de maalesef hepyek atıyor. Hayat böyle.
Biri kötü bir şey yapar, diğeri bunu bildiği halde engel olmazsa ikisi de eşit oranda suçlu sayılır.
Hayat bazen nasıl da sanatı taklit ediyordu. Ve sanat ne kadar kabaysa, taklit o kadar başarılı oluyordu.
Risk alındığında tahminde bulunmak kaçınılmazdı.
Kişinin içinin derinliklerinde, bihaber olduğu kaç benlik olabilirdi? Bu sayının sonsuz oldu-
ğunu düşünmeye başlıyordu.
Önemli olan, beklenmedik gelişmeler karşısında sükuneti kaybetmemektir.
Hayat denen otlarla kaplı patikada pek çok garip dönüşler ve sinsi çukurlar vardı.
İnsan ruhunun karanlığının ucu bucağı yoktu.
ve kontrolün kaçınılmaz bir şekilde elinde olmadığı gerçeği. En kötüsü buydu.
Kendi yarattığınız bir cehennemde yaşamakta olduğunuzu görüyorsunuz ama yine de devam ediyorsunuz. Çünkü yapacak başka bir şey yok.
Aşkın gözü kördür derler ama bu, ahmakça bir düşüncedir. Bazen gereğinden fazlasını görür.
En sağlam tabut bile er geç çürür, ölümle beslenmesi için hayatı içine buyur ederdi. Dünyanın kuralı buydu. Hem ne fark ederdi? Kalbimiz durduktan, beynimiz işlevini yitirdikten, ruhlarımız bir başka yere gittikten veya basitçe yok olduktan sonra ne fark ederdi? Etlerimizin kemiklerimizden sıyrılmasını hissedemezdik.
Şehir hayatı, kasaba insanına göre değil; kasaba insanı için burada yaşam, lanetlenmekle eşdeğer.
Gerçekten bir cehennem var mı yoksa kendi cehennemimizi dünyada mı yaratıyoruz?
Bence herkesin içinde aynı zamanda bir başkası var, bir yabancı, bir Sinsi Adam.
Hikâyeler, bazen her zaman değil, bazen bir sebep olduğunu söyler.
Karanlık, çoğu gece dostuydu -uykunun müşfik davetiyesi-ama o gece değildi.
Aklından geçenler kesinlikle doğru olamazdı. Bazen insanın zihninin gerisindeki bataklıkta beliren, iğrenç makullükle pırıldayan, canavar hayalleri gibiydi.
Jan haklıydı, hayat şaka gibiydi ama güzel bir şakaydı.
Üzerinde düşünüldüğünde öyleydi.
“Kesinlikle. Ve bizim için iyi de olsa kötü de, bir şeyi istemekten asla vazgeçmeyiz. Sizce de öyle değil mi Bay Streeter?”
“Kesinlikle. Ama olmayan şeylerin bile bir ağırlığı vardır. Negatif ağırlık ve bu en beteridir. Sizden alınan ağırlık, başka bir yere gitmelidir. Bu, fiziğin en temel kurallarındandır.”
Hayat bazen nasıl da sanatı taklit ediyordu. Ve sanat ne kadar kabaysa, taklit o kadar başarılı oluyordu.
Sadece tahminde bulunuyorsun. Tahmin etmek tehlikelidir.
Belki en derindeki benliğine, hayatta kalma içgüdüsüne aitti bu ses. Aynı zamanda içindeki katile. Kişinin içinin derinliklerinde, bihaber olduğu kaç benlik olabilirdi? Bu sayının sonsuz olduğunu düşünmeye başlıyordu.
Hayat denen otlarla kaplı patikada pek çok garip dönüşler ve sinsi çukurlar vardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir