İçeriğe geç

Zemheri Kuyusu Kitap Alıntıları – Metin Savaş

Metin Savaş kitaplarından Zemheri Kuyusu kitap alıntıları sizlerle…

Zemheri Kuyusu Kitap Alıntıları

Doğu ya da Batı, benim için fazla anlam taşımıyor demişti. Gerçekten öyle mi?
Ama aslında bütün bu geçici mutluluk oyunu, uyanıkken, başkalarınca görülmüş, başkalarınca görülecek ve şimdi kendilerinin görmekte oldukları bir düşten ibaretti.
Düşlerdeyse mantık vardır; ne kadar saçma görünürse görünsün vardır.
Cumhuriyet çocuğuyum. Vatanımı, milletimi, devletimi seviyorum. Selçukluyu ve Osmanlıyı ne kadar benimsiyorsam, Cumhuriyeti de o kadar özümsüyorum. Efendim, şöyleymiş böyleymiş… Elde bir vatan, bir millet, bir devlet var.
Orhan baba haklı. Batsın bu dünya!
“Ben kırık ve harap gönüller katındayım.”
-Hadis-i Şerif
“Fransız doktor Aleksis Karel der ki; bir kadının çocuğunu kaybettiği için duyduğu ızdırap organlarından birinin kesilmesiyle duyduğu ızdıraptan fazladır.”
Büyük belâlar büyük milletlerin harcıdır.
Demek oluyor ki, beşerî sevgi insanla sınırlı değildir. Canlı cansız bütün dünyevî varlıklar, bütün kâinat ve kâinatın da ötesinde, bütün âlemler insanın merhamet alanına girer. Dolayısıyla bu sevgi okyanusunu basit ya da parlak bir kavramla ifade etmek mümkün olamaz. Sevgi yürektedir. Fransız Devrimi’nde, Özgürlük Anıtın’da ya da İnsan Hakları Tilkisel Beyannamesinde hiç değil.
Ümmetçilik adına ırkçılığa karşı çıkanlar Türklüğü reddetmekle kavmiyetçilik yapmış olmuyorlar mı?
Boylardan ve oymaklardan oluşan Oğuz devletinin dağılması Selçukluyu doğurdu. Türkiye Selçukluları gücünün zirvesindeyken parçalandı. Oğuzun dağılmış erkesi Selçuk’ta, Selçuk’un dağılmış erkesi küçük bir beylikte yoğunlaştı. Osmanlı da büyüdükçe küçülmeye hazırlanmıştı. Bu bir doğa yasasıdır. Cumhuriyetimiz de güçlendikçe zayıflıyor, gücünü yitirdikçe büyümeye hazırlanıyor.
Sahil kasabaları artık vatansızların mekânı olup çıktı. Almanlar.. Ingilizler Ardı ardına açılan kiliseler.. Hristiyan mezarlıkları.. Kolonileşmedir bunun gerçek adı. Belki elli, bilemedin yüz yıl sonra, yaşayan görecektir ki, Almanca eğitim hakkı istenecektir oralarda.
Büyük ülkülerin peşinde koşan toplumlar kâh yükselmeli kâh çökmelidirler ki, yorulduklarında dinlenebilsinler ve toparlandıklarında silkinebilsinler. Gereklilik! Biz büyük milletiz. Tanrı her zaman bizimle.
Büyük belâlar büyük milletlerin harcıdır.
Dünya yörüngesinde bir yığın uydu dolaşıyor. Bunların neye hizmet ettikleri de, hangi teknoloji ile donatıldıkları belli değil.
Bak evlât, vahdet düşüncesi bizim kadim kültür kodlanmamızda var. Budist Uygurlar eski zamanda mektuplarına ve dahi bitiklerine Mengü Tangrı Gücündür anlatımıyla başlarmış. Ne demek bu? Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla Işte Besmelenin Türkçesi!
Heyt yavrum Romanda siyaset yapılmazmış! Niçin? Çünkü sanat sanat için miş! Ulan eşek sıpaları.. mekanizmin hâkimiyetine direnmek yolunda romanı düşünce silâhı mahiyetinde kullanmayacaksak ölelim daha iyi. Entelektüel cihadın araçlarından biridir edebiyat.
Bırak dokuz köyden kovsunlar! Biz Dokuz Oğuzların torunlarıyız. Biz bir ölüm kalım savaşına hazırlanıyoruz. Böyle bir ortamda ne yazmalıyız? Aşk meşk mi? Pembe roman mı? Aydın bunalımı mı?
Nasrettin Hoca göle niçin maya çalmaya uğraşıyordu? Erki Han yönetimi devraldığında üç havuzdan birini arakla, birini kımızla ve birini yoğurtla doldurtmuş idi. Altay Türkleri süt kadar beyaz gölde kut bulunduğuna inanırlar. Işte Nasrettin Hocanın çabası. Daha neler yapacaktık
Meşrutiyetle başlayan askerî demokrasi hareketinin kökünde dahi Oğuzluk yatar. Çünkü Oğuz Devletinde de bozkır töresine özgü askerî demokrasi vardı.
Biz 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisini kurmakla bin yıl önce yitirdiğimiz Oğuz Devletini ihyâ etmiş olduk. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Bayındırlık Bakanlığı Anladın mı?
Ölüm denilen büyük gerçeği bir nebze anlayabilmek için ölümle yüzleşmek icap eder. Tabut taşıma kargaşası.. kürek sallama kavgası.. Merhuma ya da merhumeye son görevmiş Ne yapıyorsak korkumuzdan! Ölüm korkusu! Ey, sahtekâr insanlık!
Hakiki şeytan iblisliğini gizleyen mahlûktur. Mekke’de iblis taşlayanlar.. kendi derunlarındaki iblisi taşlayanlardır.
Havasını soluduğum, ekmeğini yediğim, hayata iyi-kötü iştirak etmemi sağlayan semtimin anılarda kalmış siluetini niçin merak etmeyeyim?
Mâzisine bağlı ve hayâl gücü serbest her insan, yaşadığı muhitin bir yüzyıl önceki çehresini düşünmeden edemez.
Esmâ heme dem edip tebeddül devr-i felege gelir tahavvül

Tanrı’nın isimleri her an yeni bir şekilde tecelli ederek, feleğin dönüşü değişime uğrar.

Zamanı mâziden ayıran hiçbir fâsıla yoktur. Zaman zihnimizin mesâfesidir. Mesâfeyse gözle görülen zaman demektir.
Sana şu kadarını söyleyebilirim ki, insan kendi eseri olmayan bir mekâna, seçimine katılmadığı bir zamanda konulmuştur. Bununla birlikte insan bulunduğu yerin ve çağın yükünü kaldıracak çapta yaratılmıştır. Aksi halde hayatını devam ettirmesi imkânsız olurdu. Yâni insan hangi zorluklar karşısında ise, onları altedebilecek kolaylıkları da elinin altında tutar.
Şeyhim biz ezelden beri böyleyiz,
cümle tefrikaya kul köleyiz
Evrensel takılır yoldaş solcular,
ümmetçidir Türkçesi kıt olanlar
Kemaliste çağdaş medeniyet yar,
Bozkurtçuya Oğuz ile Turân dar.
Tanrı kimseyi aşk ateşiyle sınamasın.
Göçebelik çağlarında yedi göbek atayı bilmek âdettenmiş diye düşündü Fuat Bey. Çünkü bilgeliğin sayısıdır yedi. Ne ki artık yedi göbek atasını bilen yoktu. Yerleşiklik biraz da soysuzlaşma mıydı?
Dolayısıyla Türk romanı köksüz ve ruhsuz olmamak hasebiyle bizim malımızdır. Batılı tarzda roman yazmak zorunda olmadığımız gibi, hasımlarımızın ilminden beri durmak da vahim sonuçlar yaratabilir ve hattâ yaratmıştır.
Allah’a yönelen insan irâdesinin dinlendiği durakların birisi de millettir.
Insanın hayvanlığını medenileştirdiği kadar, medeniyetini de hayvanlaştıran bir çağda yaşıyoruz.
Sevgi yürektedir. Fransız Devriminde, Özgürlük Anıtında ya da Insan Hakları Tilkisel Beyannamesinde hiç değil.
Keza harâmî Yunan milletinin sözüm ona tanrıları da kaçık ve sapık ilâhlar değiller miydi? Zaten şu Katolik ve Protestan haçlılar gürûhu sittin senedir garâib-perver mahlûklardır.
Gerçi kırkından sonra saza başlayanı teneşir paklarsa da saman altından su yürütmek için sebilhane bardağı gibi dizilen münâfıklara direnebilmek gayretiyle gayretlenmek ve bayrak açmak her yaştan ve cinsten vatansevere farzdır.
Ölümle burun buruna gelindiğinde insanoğlu Allah’ı âdeta yeniden keşfediyor.
Çemberlitaşın bir adı da Yanık Direktir. Vaktiyle tepesine bir yıldırım düşmüş. Yine vaktiyle bir yangının ortasında kalarak parçalanmış. Fakat şimdi dimdik ayakta. Yaralı bereli, lâkin ayakta
-Annemi düşünüyorum. Hâlâ korunmaya muhtaç küçük bir kız olduğumu sanıyor.

-Anneler böyledir.

-Türkiye’dekilerde mi?

-Kadınlığın coğrafyası olmaz.

-Ama hocam, bu defaki taarruz çok farklı. Kendiniz söylediniz, gençlik aldanmışları oynuyor. Toplum hiç bu denli zıvanadan çıkmamıştı.

Profesör yumruğunu masaya indirdi;

-Ne öylesi, ne de böylesi! Burnumuz biraz sürtülsün, doğru yolu nasılsa buluruz.

Börksüz baş, tatsız Türk olmazmış.
Korkuyorum hocam. Bin yıldan sonra ilk kez uçurumun kenarına bu kadar sürüklendik.
Suriye şehirciliği bile Araptan çok Türktür. Halep’ten Kudüs’e kadar Türktür. Anadolu küçük Asya’yla sınırlı değil. Grekler de Anadolu’ya sonradan gelmedi mi? Hititleri biz mi yok ettik? Kendine güven! Varlığına, geçmişine ve geleceğine güven!
Psikolojik harbin en hararetli safhasındayız. Genç kuşak yenik düşmek üzere. Anadolu’ya sonradan geldiniz, hazır bulduğunuz bir medeniyetin üzerine çöreklendiniz! Aldırma bu nağmelere. Dedikleri doğru olsaydı, Türk şehri Grek kentinin tıpkısı olurdu. Ahşap ev cumba dediğimiz çıkma Bunları biz Oğuz kentlerinden getirdik. Mostar’dan Bakü’ye dek böyle.
Genlerimize denk sinmiş bulunan fetih ruhundan vazgeçtiğimiz an Batı Türklüğüne el Fâtihâ diyenlerdenim.
-Bâzılarımızda Anadolu’ya sonradan yerleşmiş olmanın doğurduğu bir rahatsızlık var. Işgâlci psikolojisi.

-Sonradan yerleşmişlik psikolojisi mi? Ulan eşek sıpası, fütühat bizim gerçek kimliğimizdir. Var oluş sebebimiz! Maveraünnehir, Horasan, Kafkasya, Mezopotamya, Suriye, Anadolu, Rumeli Arkası yarın!

-Sanırım her birey kendi toplumunun seçilmiş ulus olduğuna inanır. Her birey kendi toplumunun Tanrı tarafından görevlendirildiğini varsayar. Bu şovenizm değil midir?

-Kişi toplumunu sevmekle suçlanabiliyor ise, ben bir şovenim evlâtlarım.

-Fakat hocam, niçin ocağımıza düşsünler? Devletleri var, kültürleri var

-Evlâdım, hükumet herkeste var! Derin devlet nerede? Ordu nerede? Türkistan’ın doğusu Çin, kuzeyi Rusya, güneyi Hindistan, batısı İran

Dilde birlik, kültürde birlik, ülküde birlik, estetikte birlik, mecliste birlik, vatanda birlik, kentleşmede birlik, dini idrakte birlik, hayatı algılayışta birlik Birlik oğlu birlik. Ruslara iki asır kulluk etmişler de gıkları çıkmamış, biz ağabeylik taslayanda istiklâl budalası kesiliyorlar. Bakmayın siz, nasılsa ocağımıza düşecekler.
Keza bölgemizin büyük devleti olmanın keyfiyle yetinirsek, kaba bir tahminle, sâdece önümüzdeki yüzyılımızı garantiye alabiliriz. Cihan devleti olursak, beş yüz yıl başımız ağrımaz. Işte benim Anadoluculuktan anladığım budur. Sindire sindire diğer Türk yurtlarını Anadolulaştırmak!
Kutsal göreve sırt çevirmekle Allah’a isyan etmek birdir.
Herhangi bir büyük devlet olmak, ya da bölge önderi olmak bizi tatmin etmez. Cihan devleti! Alışmış kudurmuştan beterdir. Biz Hunlardan önce, Sakalardan beri cihan devletiyiz. Kaldı ki ilahi görev Bundan kaçamayız.
Açık konuşalım. Önce Kıbrıs’la Azerbaycan’ı antibiyotik gibi yutmalı. Sonra Türkmenistan’ı. Oğuzların birliği! Daha sonra Kırım ve diğerleri. Dağıstan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, mümkünse Doğu Türkistan Ama yavaş yavaş. Sindire sindire. Acelemiz hem var hem yok.
Turan düşü şimdilik imkânsızdır evlâtlarım. Mümkün olsa bile mevcut şartlarda istemem. Yavaş yavaş demek istiyorum. Her adımı hazmederek atmalıyız. Burnumuzun dibindeki Avrupa Birliğine öykünmeyle Türk Cumhuriyetlerinin eşit katılımından oluşacak birliğe inanmıyorum. Maval bunlar. AB dağılmaya mahkûm. Kendisini feshetmezse Avrupalılar enâyi demektir.
Kıssadan hisse: Herkesin Ötüken’i kendine! Süleymanşah’tan Süleyman Demirel’e 1075 İznik, Konya, Bursa, Edirne, İstanbul, Ankara 1999. Etti mi 924 yıl! Daha öncesinde Oğuz Devleti. Daha da öncesinde Onok Devleti. Türk milleti ölmedin! Türk milleti ölmeyeceksin! Erbapsın ey yüce Tanrı!
Kim demiş Türk’ten düşünür çıkmaz diye? Biz Korkut Ata’dan beri düşünen bir toplumuz. Kanıt: Orhun Yazıtları!
Yelkovan akrebi niçin kovalıyordu? Derdi neydi yelkovanın ve suçu neydi akrebin? Akrebi kovaladığı için mi yelkovana yelkovan denmişti? Belki akrebin suçu da zehirli olmasıydı.
Bunlar böyle işte. Insanlığı uyutuyorlar. Asabiye siyonistlerin kontrolünde. Görevli melekler bol keseden zekâ dağıtırken, insanoğulları sezgileriyle Allah’a secde etmekle meşgûlmüş; oniki kabileyse dikbaşlıymış; zekâdan aslan payını onlar kapmış. Onüçüncü yitik kabileyi Mezopotamya’da buldular zaten.
Dünyayı hangi psikolog kurtarabilmiş?
Efendim, babam annemi aldatıyordu. Annem babamı aldatsaydı, af buyurun, fâhişe damgası yerdi. Fakat babam annemi aldattığı için, taşralı çapkın yaftasını bir ödül gibi sırtına yapıştırdı. Ataerkil adâlet!
Demek sosyete karıları da tırlatabiliyormuş. Keza sosyete takımı kökten zırdelidir.
Öz-gür-lük! Acaba?

Özümüz gür mü bizim?

İzmariti attı; ayağıyla ezdi; demir kapıyı aralayarak pabuç ucuyla dışarıya fırlattı. Türkiye’ni temiz tut, yeşili koru!
Bu insanlar yüzyıllardır nereye gidip gelirler?
-Niçin roman yazmak istiyorsunuz?
-Basit Kendimi işe yarar biri hissetmeklhissetmek için. Kendim için. Yaşadıklarımı başkalarıyla paylaşmak yaşayabileceklerimi yaşamış gibi göstererek tatmin olabilmek için.
zamanı maziden ayıran hiçbir fasıla yoktur. Zaman zihnimizin mesafesidir. Mesafeyseyse gözle görülen zaman demektir.
Bu Amerikalılar gayetle şımarık bir ümmet olup kendilerini cihanın zabıtası ilan etmişlerdir. Baykuş beyazı bir sarayları vardır ki orada dönen dolaplar yüzünden şeytan bile demir ökçeli pabucunu ters giymek zorunda kalmıştır. Mezkur Amerikalılar af buyurunuz veled-ı zina olmakla insaf nedir bilmez e cinni tarifesidir.
Köktürkle On oku, Pecenekle Oğuzu, Üçokla Bozoku, Yürükle Yatuğu, Türkmenle Selcukluyu, Akkoyunla Karakoyunu, Kızılbaşla Osmanlıyı, Kuvvaciyla Padişahcıyı, Sağciyla Solcuyu, türbancıyla Laikciyi birbirine kırdır; Sırça köşkün şeytani kulesinden hercumerci temaşa eyle; alkolik kadehleri tokusturarak gevrek gevrek gül; millete külâh giydirerek avuçlarını okşa
Belki de kendimizin duyumsayacağı bir şey değildir mutluluk. Başkalarına göre mutluysan kıskanılacak birisindir.
Inanç ve ahlak nizami aynı anda hem bireyin kişiliğini kurar hem de bir toplumun hayatı demek olan kültürü yapılandırır. Bireyin kişiliği ve toplumun kültürü aynı süreç içinde oluşur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir