İçeriğe geç

Zekiler Kitap Alıntıları – İbnü’l-Cevzi

İbnü’l-Cevzi kitaplarından Zekiler kitap alıntıları sizlerle…

Zekiler Kitap Alıntıları

Adamın biri şöyle anlatmıştır. Bir gece, bir ihtiyacım için dışarı çıkmıştım. Omuzunda kova, elinde fenerle bir âmâ gördüm; yakınlardaki bir ırmağa varıp kovayı doldurdu. Dönüşünde kendisine, Sen bir âmâsın. Gece ile gündüz senin için birdir. Niçin fener taşıyorsun? diye sorduğumda, Ey boş adam! Feneri senin gibi kalbi âmâ olanların karanlıkta bana çarpıp da su kabınmı kırmamaları için taşıyorum. cevabını verdi.
Adamın biri bir bedevîye sorar:
_Adın ne?
_Coşkun Deniz!
_Künyen?
_Fırtına Babası!
_Öyleyse sana bir kayık atmamız lâzım; yoksa boğulacağız.
Zeki biri, yol kenarında duran bir adama sordu:
_Burada niçin dikiliyorsun?
_İnsan bekliyorum.
_Öyleyse çok beklersin!
Rivâyete göre bir gün hüdhüd, Hz. Süleyman’ı ziyafete davet eder. Süleyman (a.s.), Sadece beni mi çağırıyorsun? deyince hüdhüd, Seni ve askerlerini Hepinizi falan gün falanca adada bekliyorum! der. Hz. Süleyman kararlaştırılan gün ordusuyla beraber adaya vardığında hüdhüd bir çekirge yakalayıp denize atarak, Eti azsa da, suyu çok! Buyurun! der.
Adamın birinin kirada oturduğu evin tavan tahtaları çok ses çıkarıyordu. Ay sonunda ev sahibi kirayı istemeye geldiğinde, Tavanı onar, çok ses çıkarıyor dedi. Ev sahibi, Daha ne istiyorsun? Allah’ı tesbih ediyor. Böylesini nerden bulacaksın? karşılığını verince, İşte ben de bundan korkuyorum; ya bir de aşka gelip secde etmeye kalkarsa! dedi. 🙂
Malik b. Süleyman anlatıyor: İbrahim b. Tahman’a beytülmalden bir cariye tahsis edilmişti. Bir gün halifenin meclisindeyken bir şey soruldu ve Bilmiyorum dedi. Beytülmalden her ay şu kadar alıyor ve bir meseleyi dahi bilmiyorsun? denilince, Aldıklarım bildiklerimin karşılığıdır. Bilmediklerimin karşılığını alacak olsaydım hazine tamtakır kalırdı cevabını verdi. Bundan hoşlanan halife ona kıymetli bir ödül verdi ve cariyelerini de artırdı.
İdris, Vehb b. Münebbih’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: Ben, Allah Teâlâ’nın peygamberleri vasıtasıyla indirdikleri arasında şunu gördüm: Şeytan, hiçbir şeyde mü’mine karşı zorlandığı gibi zorlanmaz. Yüz tane cahile tebelleş olur; yüzünü de kullanır ve hepsine boyun eğdirir. Mü’mine musallat olur; ne kadar zorlanırsa zorlansın kaşından bir tek kıl dahi alamaz Şeytanın dağları taş taş sökmesi, akıllı bir mü’mini aldatmasından daha kolaydır; çünkü akıllı ve basiret sahibi mü’min onun için bir dağı yerinden oynatmaktan daha zor, demirden daha katıdır. Onu her türlü hileyle aldatmaya çalışır, güç yetiremez; kendi kendine, Yazıklar olsun bana! Neden buna güç yetiremiyorum? der. Sonra onu bırakıp cahile yönelir. Cahili kolayca aldatır ve ona dünyadaki cezaları kırbaçlanma, recm, tıraş, yüz kızarması, el kesilmesi ve asılma olan çirkin fiilleri işletir. Sâlih amellerde eşit, fakat biri diğerinden daha akıllı iki kimse arasında doğu ile batı kadar fark olabilir.
Kurda neden köpekten daha hızlı koştuğu sorulduğunda, Köpek başkası için koşar, bense kendim için koşarım der.
Kamil insanın aklının, diline hakim olması hoşuma gider; dilinin aklına hakim olması ise hoşuma gitmez.
Zekanın üst sınırı anlama gücüdür; anlayışsızlık ise zayıflıktır.
Bir adam, Hz. Süleyman’a gelir. Komşusunun kazlarını çaldığını öne sürer. Hz. Süleyman, halkı mescide toplar. Sonra minbere çıkar. İçinizden biri hem komşusunun kazlarını çalıyor hem de o kazların tüyleri kafasında, utanmadan mescide geliyor. dedi. Cemaatten biri eli ile kafasını sıvazladı. Bunun üzerine Hz. Süleyman, Yakalayın! Hırsız bu. dedi.
Lokman (a.s.)’dan oğluna, Ey oğlum! Birini arkadaş edinmek istediğinde önce
onu kızdır. Kızdığı zaman sana karşı insafı elden bırakmazsa arkadaş ol; aksi takdirde ondan sakın!
Akıllı kimsenin alâmeti susması, sakinliği, gözünü koruyup yerinde hareket etmesi ve hâdiselerin sonunu gözlemesidir. Arkasından zarar gelecek fâni arzulara aldanmamasıdır..
Yeni evlenen birine hali sorulduğunda Sadece nefsimizi korumak için evlendik diyorsa bil ki karısı çirkindir.
el-Isbahânî, Ebû Haffan’ı birine gizlice bir şeyler söylerken görüp de, Yine ne yalanlar konuşuyorsunuz öyle? deyince ikisi birlikte, Seni övüyorduk! derler.
Adamın biri, Ne yüzle karşıma çıkıyorsun? Bana şunu-şunu yapmadın mı? diyen arkadaşına,

Rabbimin karşısına çıkacağım yüzle!.. Ona karşı olan hatalarım sana karşı olanlardan çok daha fazladır cevabını verir.
 

İbn Ömer’rivayetine göre Hz.Peygamber, Aklnın sağlamlığını bilmeden kişinin müslümanlığına hayran olmayınız! Buyurmuştur.
Bir fakihe, bir adam sual etti:

“Giysilerimi çıkarıp boy abdesti almak için nehre girdiğimde kıbleye mi yoksa başka bir yöne mi döneyim?

Fakihin yanıtı:
Giysilerinin bulunduğu tarafa dön!

Bir adam, Hz. Süleyman’a gelir. Komşusunun kazlarını çaldığını öne sürer. Hz. Süleyman, halkı mescide toplar. Sonra minbere çıkar. içinizden biri hem komşusunun kazlarını çalıyor hem de o kazların tüyleri kafasında, utanmadan mescide geliyor. dedi. Cemaatten biri eli ile kafasını sıvazladı. Bunun üzerine Hz. Süleyman, yakalayın hırsız bu dedi.
Yahya oğluna şöyle derdi:

-Oğlum! Her ilimden biraz da olsa öğrenmeye çalış! Kişi bilmediği şeylere düşman olur. Ben senin ilimden bir şeyin düşmanı olmanı istemem. Kim bir makama ulaşır da orada kaybolursa orası onun yeri değildir. Onun yeri daha aşağısıdır.

Aklın ulaştığı en son nokta nedir diye soruldu.
O da Hiç kimseye güvenmemektir. dedi.
Bir adam bedeviye sual eder:
– ismin ne?
– Coşkun Deniz!
– Künyen?
– Fırtına Babası!
– O zaman sana kayık atmamız gerek. Yoksa boğulacağız.
Kendisine, sen Ahmet’ten daha akıllısın diyen birine, ben, bana hakkımdan fazlasını layık gören bir kimseye yaklaşmam demiştir.
Her ilimden biraz da olsa öğrenmeye çalış! Kişi bilmediği şeylere düşman olur.
Allah kullarını sınayabilir. Kulların ise Allah-ü Teâlâ’yı sınamaya hakları yoktur.
Kul’a, imandan sonra akıldan daha üstün bir şey verilmemiştir.
Mutrif
Bir adam şöyle anlatmıştır:
Bir gece, bir ihtiyacım için dışarı çıkmış idim. Omzunda bir kova, elinde bir fener olan bir kör gördüm. Yakınlardaki bir ırmağa gitti ve kovayı doldurdu döndüğünde ona,
Sen körsün. Gece ile gündüz senin için aynı. Neden fener taşıyorsun? Diye sordum.
Ey boş adam! Feneri senin gibi kalbi kör olanların karanlıkta bana çarpıp da su kabımı kırmamaları için taşımaktayım. yanıtını verdi.
Muhammed bin Ka’b el-Kurani rivayet ediyor: Bir adam, Hz. Süleyman’a gelir.
Komşusunun kazlarını çaldığını öne sürer.
Hz. Süleyman, halkı mescide toplar.
Sonra minbere çıkar.
içinizden biri hem komşusunun kazlarını çalıyor hem de o kazların tüyleri kafasında, utanmadan mescide geliyor. dedi.
Cemaatten biri eli ile kafasını sıvazladı.
Bunun üzerine Hz. Süleyman,
yakalayın hırsız bu dedi.
İbni Ömer şöyle rivayet etti; Hz.peygamber Aklının sağlamlığını öğrenmeden,kişinin müslümanlığına hayran olmayınız buyurdular.
Hz.Peygamber şöyle buyurdular;Allah-ü Teâlâ hazretleri önce kalemi yarattı. Sonra da mürekkebi. Sonra kaleme yaz diye emretti.Kalem ne yazayım? diye sorunca olmuşu ve kıyamete dek olacakları diye buyurdu. Sonra aklı yarattı ve izzetim hakkı için seni sevdiğim kişide kemale erdireceğim. Sevmediğimde ise eksik bırakacağım Buyurdu.
Bir kimseyi arkadaş edinmek istiyorsan, önce onu bir bahaneyle öfkelendir de bak bakalım; Eğer öfkeli olduğu halde sana insaflı, adaletli davranırsa onu arkadaş edin, aksi takdirde ondan uzak dur!
Bir gün şeytan gelir ve Sen, Allah’ın takdir ettiğinden başkasının sana isâbet etmeyeceğini söylüyorsun. Öyleyse şu daha çık da kendini at! Kurtulmak takdir edilmişse kurtulursun der. İsa (a.s.) da, Ey Mel’un! Allah kullarını imtihan edebilir. Kullarınsa Allah Teâlâyı imtihan etmeye hakları yoktur karşılığını verir.
Kim bir mevkiye ulaşır da orada kaybolursa yeri orası değil, daha aşağısıdır.

//Yahyâ b. Hâlid

Adamın biri Ebu Hanife’ye gelerek bir yere para gömdüğünü, fakat gömdüğü yeri bir türlü hatırlayamadığını söyledi. Ebu Hanife de, Bu fıkıhla ilgili bir şey değil; ama sana bir yol göstereyim. Evine git, gece sabaha kadar namaz kıl! inşâallah hatırlarsın! dedi. Onun dediğini yapan adam gecenin dörtte biri geçmeden gömünün yerini hatırladı. Ertesi sabah gelip durumu haber verdiğinde Ebu Hanife, şeytanın seni namaz kılmaya bırakmayacağını biliyordum. Bari gecenin kalan kısmını da Allah’a şükür için namazla geçirseydin dedi
Ebu Razin anlatıyor:
Hz. Abbas’a şöyle soruldu. Sen mi büyüksün yoksa Yüce Peygamber mi?
O da şöyle yanıtladı:
O benden büyük. Ama ben ondan daha önce doğdum.
Bir gün Şeytan gelir ve Sen, Allah’ın takdir ettiğinden başkasının sana isabet etmeyeceğini söylüyorsun. Öyleyse şu daha çık da kendini aşağı at! Kurtulman takdir edilmişse kurtulursun der. İsa (a.s) da, Ey Mel’un! Allah kullarını imtihan edebilir. Kullarınsa Allah Teala’yı imtihan etmeye hakları yoktur karşılığını verir.
• Adamın biri Huzeyfe’ye:

• Ey Huzeyfe! Sizin peygamber aleyhisselatu vesselam ile olan birlikteliğinizi kıskanıyoruz. Siz ona yetiştiniz biz ona yetişemedik, siz gördünüz biz göremedik” deyince o ;

• Bizde sizin görmediğiniz halde iman etmenizi kıskanıyoruz, dedi.

Aklın duyguya hakim olmasına fazilet, duygunun akla hakim olmasına ise rezalet denir.
Yahya oğluna şöyle derdi: Oğlum! Her ilimden biraz da olsa öğrenmeye çalış! Kişi bilmediği şeylere düşman olur. Ben senin ilimden bir şeyin düşmanı olmanı istemem. Kim bir makama ulaşır da orada kaybolursa orası onun yeri değildir. Onun yeri daha aşağısıdır.
Bir adam davetsizce bir eve gider. Ev sahibi ona Sen kimsin? diye sorar o da Seni davet etmek için elçiye muhtaç bırakmayan biriyim yanıtını verir.
Bir adam şöyle anlatmıştır: Bir gece, bir ihtiyacım için dışarı çıkmış idim. Omzunda bir kova, elinde bir fener olan bir kör gördüm. Yakınlardaki bir ırmağa gitti ve kovayı doldurdu döndüğünde ona, Sen körsün. Gece ile gündüz senin için aynı. Neden fener taşıyorsun? Diye sordum. Ey boş adam! Feneri senin gibi kalbi kör olanların karanlıkta bana çarpıp da su kabımı kırmamaları için taşınmaktayım yanıtını verdi.
Kendisine fenalığı dokunan bir arkadaşına denk gelen birisi, Ne yüzle karşıma çıkıyorsun? Bana bunu, bunu yapmadın mı sen? der. Arkadaşı şu yanıtı verir. Rabbimin Karşısına çıkacağım yüzle benim ona karşı yaptığım hatalarım sana karşı yaptıklarımdan çok daha fazladır.
Muhannes’in (kadın gibi davranan) biri tövbe etmişti. Bir gün bur muhannese rastladı. Ona, Nasıl geçiniyorsun? diye sual etti. Adam, önceki kazancımdan kalanla cevabını verir. Oda; Domuz etinin tazesi kokmuşundan aha evladır dedi.
El-Isbahânî, ebü Haffan’ı bir adama gizlice bir şeyler söylerken görür. Hemen yanına gidip, Yine ne yalanlar konuşyorsunuz? demesi üzerine ikisi birlikte, Seni övüyorduk! derler.
Kör bir adam evlenir. Kadın, Güzelliğimi ve beyazlığımı bir görsen! demesi üzerine, eğer öyle olsaydı kör olmayanlar seni bana bırakmazlardı cevabını verdi.
Bir Edebiyatçı arkadaşına Vallahi sen dünyanın bostanısın dedi. arkadaşı da, Sende o bostanın sulandığı nehirsin karşılığını verdi.
Malik bin Süleyman bildiriyor: İbrahim bin tahman’a beytülmalden bir cariye tahsis edilmişti.günün birinde halifenin meclisinde bulundukları bir sırada bir şey soruldu. O da bilmiyorum dedi. O na, Beytülmalden her ay şu kadar alıyorsun ve bir meseleyi dahi bilmiyorsun ? Denilince, Aldıklarım bildimlerimin karşılığıdır. Bilmediklerimin karşılığını alacak olsa idim hazine bomboş kalırdı Cevabını verdi. Halife bundam hoşlandı ve ona kıymetli bir mükâfat verdi. Cariyelerinide artırdı.
Kadı Ebu’l Hasan Bin Abbâs bildiriyor: Bir arkadaşı Bağdat’ta rüzgarlı bir günde tekne üzerinde yazı yazarken gördüm sen de hiç akıl yok mudur bu saatte burada bu iş yapılır mı dediğimde şöyle yanıt verdi: Eli titreyen birinin imzasını taklit etmem lazım fakat bunu bir türlü beceremedim. Bu yüzden böyle rüzgarlı ve dalgalı bir gün de buraya oturdum böylece yazarken Elim titriyor yazılımda ona benziyor!
Bir bedevi şu şekilde dua etmişti: Allah’ım bana her kim bir kez zulmederse onu cezalandır! Kim bana iki kez zulmeder ve de beni üzerse onuda cezalandır! Kim bana üç kez zulmederse hem beni hem onu cezalandır!
Bedevinin biri dolunaya baktı ve sen şişmanladın, beni zayıflattın. Allah senin zayıflığınıda göstersin bana! dedi.
Bir gün Şeytan gelir ve Sen, Allah’ın takdir ettiğinden başkasının sana isabet etmeyeceğini söylüyorsun. Öyleyse dağa çık da kendini aşağı at! Kurtulman takdir edilmişse kurtulursun der. İsa (a.s.) da, Ey Mel’un! Allah kullarını imtihan edebilir. Kullarınsa Allah Teâlâyı imtihan etmeye hakları yoktur karşılığını verir.
Bir insanın elli yıl ilim tahsil ettikten sonra yalnızca bir dalı bilmesi ne fena!
Bir adam bir Emir’e nasihatte emir de ona İhsan’da bulundu adamın ayrılmasından sonra Emir hepimiz avcıyız fakat ağlarımız farklıdır dedi!
Mücâhit rivayet ediyor: Yüce peygamber, ashabı ile oturmakta idi. Bir koku hissetti. Bu kokunun sahibi kim ise, kalksın ve abdest alsın buyurdu. Adam utandı. Kalkmadı.
Hz. Peygamber, Bu kokunun sahibi kim ise, kalksın ve abdest alsın. Allah-ü Teâlâ, hakkı söylrmekten çekinmez buyurdular.
Bunun üzerine, Abbas (r.a.) hep beraber kalkalım ve adam da böylece sbdest alsın, ya Rusulullah. Çünkü Allah-ü Teâlâ, hakkı söylrmekten çekinmez dedi.
Allahım! kim bana bir defa zulmederse onu cezalandır! kim iki defa zulmeder ve beni üzerse onu da cezalandır! kim de bana üç defa zulmederse hem beni hem de onu cezalandır!
Rivayete göre bir gün Hüdhüd kuşu,Hz.Süleyman’ı ziyafete davet eder.Süleyman (a.s),Yalnızca beni mi çağırıyorsun? diye sorar.Hüdhüd; Seni ve askerlerini hepinizi falanca gün falanca adada bekliyorum! der.Hz Süleyman söylenen gün ordusuyla beraber adaya gittiğinde Hüdhüd bir çekirge yakalayarak denize atarak,
Eti azdır lakin,suyu çoktur!Buyrun! der.Süleyman (a.s)ile askerleri bir yıl boyunca bunu anlatır ve gülerler.
Bir adamNuh Peygamber olduğunu öne sürdüğü için çarmıha gerilmişti.Delinin biri yanından geçerken,
Ya Nuh!Gemiden geriye yalnızca bir direk mi kaldı? dedi.
Zeki biri,yol kenarında durmakta olan bir adama sual etti:

– Burada neden dikiliyorsun?
– İnsan bekliyorum.
– O zaman daha çok beklersin!

Ebu’l Abbas el-Müberred bildiriyor.:Adamın biri,bir eve konuk olmuştu.Fakat ev sahibi ondan hoşlanmadı.Hanımına, Bu konuğun halini nasıl öğrenebiliriz? diye sual etti.Hanımı da, Aramızda bir mesele çıkaralımSonra da hakemliğine başvuralım dedi.Böylece hiç sorun yok iken bir mesele çıkarıp konuğun yanında çekiştiler.Sonunda kadın konuğa döndü, Allah yarın gidişini mübarek kılsın.Söyle şimdi hangimiz haksız? diye sual etti!Bunun üzerine adam Allah yanınızda bir ay kalmamı mübarek etsin ki bilmiyorum! cevabını verdi.
Ebu Bekir el-Hattat bildiriyor:Yazısı çok çirkin bir fakih vardı.Bu nedenle herkes onu kınardı;o da buna kızardı.Bir gün dericiler çarşısından geçiyordu.Üzerinde kendi yazısından daha kötü bir yazı bulunan bir deri parçası gördü ve oldukça yüksek bir fiyat ödeyerek deriyi satın aldı.Bir gün arkadaşları yine kendisini çirkin yazısından ötürü kınamaya başladıkları bir mecliste o deriyi çıkarttı. Benim yazımdan daha kötüsü de var;size gösterebilmek için bir sürü para vererek aldım! dedi.Meclistekiler yazıyı incelediklerinde altında fakihin adının yazılı olduğunu gördüler.Meğer derinin üzerindeki yazı onun gençliğinde yazdığı bir yazıymış.
Cüneyd,Sırri Sakati’den naklediyor:Tarsus’ta hastalanmıştım.Kumalar ziyaretime geldiler ve fazlaca oturarak beni rahatsız ettiler.Kalkacakları sırada, Bir dua etsen! dediler.Ellerimi açarak şöyle dua ettim:

Allahım!Sen bizlere hasta ziyaret etme adabını öğret!

Bir fakihe,bir adam sual etti:Giysilerimi çıkarıp boy abdesti almak için nehre girdiğimde kıbleye mi yoksa başka bir yöne mi döneyim?

Fakihin yanıtı:
Giysilerinin bulunduğu tarafa dön!

Medayani bildiriyor:Mekke kadısı Muttalib bin Muhammed el – Hanzabi’,kendisinden önce dört erkekle evlenmiş,bu kocalarının dördü de ölmüş bir kadınla evliydi.Muttalib bir gün hastalandı.Başucunda oturan kadının Beni kime bırakıp da gidiyorsun? diye ağlaması üzerine,
Zavallı altıncıya! dedi.
Ebu Hakim İbrahim bin Dinar bildiriyor:İbni Nisevi’ye,hırsızlıkla suçlanan iki kişi getirilmişti.Zanlıların ikisi de suçu inkar ediyordu.İbni Nisevi bir bardak su istedi ve içerken bardağı kasten düşürüp kırdı.Bardak kırılınca adamlardan biri yerinden sıçradı,diğeri ise hiç etkilenmedi.

İbni Nisevi,yerinden sıçrayana gitmesini,diğerine de çaldığını getirmesini söyledi. Bunu nereden anladın diye sorulunca da, Hırsızın kalbi kuvvetli olur,sağlam durur.Yerinden sıçrayansa masumdur;çünkü öyle birisi evde fare hareket etse korkar ve hırsızlık yapamaz dedi.

Ebul Fazl er-Rab’i babasından naklediyor.Halife Me’mun ve Abdullah bin Tahır arasında şöyle bir konuşma geçti:

– Ey Abdullah!Benim meclisim mi güzeldir yoksa senin evin mi?
-Ey müminlerin emiri,elbette ki adalet ile idare ettiğiniz meclisiniz daha güzeldir.
-Hayır;onu sormuyorum.Yaşantı yönünü sormaktayım.
-O zaman benim evim daha güzel.
-Niçin?
-Çünkü evimin sahibiyim,buradaysa sahip olunmuş biriyim!

Yahya oğluna şöyle dedi:Oğlum!Her ilimden biraz da olsa öğrenmeye çalış!Kişi bilmediği şeylere düşman olur.Ben senin ilimden bir şeyin düşmanı olmanı istemem.Kim bir makama ulaşır da orada kaybolursa orası onun yeri değildir.Onun yeri daha aşağısıdır.
Ebu Razin anlatıyor:Hz. Abbas’a şöyle soruldu:Sen mi büyüksün yoksa Yüce Peygamber mi? O da şöyle yanıtladı:

O benden büyük.Ama ben ondan önce doğdum.

Ebu Zekeriya’nın,Kişi cennette aklı nispetinde zevk alır dediği nakledilmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir