İçeriğe geç

Zeki Olduğunu Düşünüyor Musun? Kitap Alıntıları – John Farndon

John Farndon kitaplarından Zeki Olduğunu Düşünüyor Musun? kitap alıntıları sizlerle…

Zeki Olduğunu Düşünüyor Musun? Kitap Alıntıları

Oscar Wilde, bildik hayat dolu keskinliğiyle daha da büyük bir tehlikenin üzerinde durur. Önemsiz Bir Kadın’da Lady Hunstanton parlak zekâlı Bayan Allonby’ye açık seçik haddini bildirir: “Ne kadar akıllısın, tatlım. Ağzından anlamlı tek bir söz bile çıkmıyor
Hiç kuşkusuz, ne tür bir makine yapılırsa yapılsın, zamanda yolculuk edilemeyeceğine işaret eden bir sürü paradoks söz konusudur. Bunlardan en ünlüsü, zamanda geriye gidip ebeveynlerinin henüz doğmadığı bir zamana dönerek dedesini öldüren bir adamla ilgilidir. Bu ne ebeveynlerinin, ne de kendisinin doğabileceği anlamına gelir – bu adam dedesini nasıl öldürebil- miş olur? Kip Thorne sınırsız sayıda olası neden-sonuç silsilesi bulunduğunu ve her olayın çok sayıda sonuç doğurduğunu ileri sürer. O halde bu paradokslar anlamsızdır; zamanda geriye dönülmesi basbayağı başka bir olaylar dizisini başlatır. Kim bilir, belki kuantum dolaşıklığına dayalı bir kopyanızı çıkarabilir ve onu hemencecik zaman ve uzay içine ışınlayabilirsiniz..
öyle bir kestirme yolu yaratmak için uzay-zamanı “bükmek” gerekir ve bu da kütleçekimiyle yapılabilir. Bir zaman gezgini adayı, belki bir kara deliğin alt edilemez kütleçekimi gücünden yararlanabilir. Teoriye göre, kara delikler uzay-zaman içinde “solucan delikleri” olarak bilinen tüneller aracılığıyla ak deliklere (madde yutan kara deliklerin aksine madde püskürten deliklere) bağlanır. ABD’li gökbilimci Kip Thorne yapay yoldan yaratılmış solucan deliklerinin uzay-zaman içindeki kestirme yolların bileti olabileceği kanısındadır. CERN gibi parçacık hızlandırıcılarıyla küçük solucan deliklerinin yaratılması mümkündür; ama zaman yolculuğu için biraz daha büyük bir şeye gerek vardır – şu anda azıcık yaklaşılan düzeyden çok daha büyük. Karşımıza bir sorun daha çıkar. Gelecekte zaman yolculuğunu başaran birinin çıkması halinde, onun şimdi yanımıza gelmiş olduğunu görmemiz gerektiğini vurgulayan Stephen Hawking’e göre, solucan delikleri öylesine kararsızdır ki, daha içine atlama fırsatı bulunama- dan sımsıkı kapanır. Bu nedenle solucan deliğini Casi- mir etkisi denen bir kuantum etkisinden yararlanarak açık tutmak üzere, kütleçekimine karşı bir makineye de gerek duyulacaktır.
Daha 1930’larda Amerikalı matematikçi Kurt Gödel uzay-zamanı “bükme”nin bir yolunun bulunması halinde en azından teorik olarak zamanda yolculuk edilebileceğini ortaya koydu. Uzay-zaman terimi uzayı hem zamanı, hem de uzunluk, genişlik ve derinlik gibi daha bildik boyutları kapsayan bir sürem olarak tanımlamayı sağlar. Matematik teorisi, bunun biçim olarak eğri olması gerektiğini ortaya koyar. Buradan hareketle Gödel dosdoğru uzay eğrisinden geçen bir kestirme yol izlenerek, zamanda yolculuk edilebileceği öngörüsünde bulundu.
Yakın dönemde ışık hızının pek öyle sabit olmadığı ve dolayısıyla Einstein’ın öngörüsündeki gibi zamanın kesin belirleyici ölçüsü sayılamayacağı saptandı. Terazinin bir kefesinde, fizikçi Lene Vestergaard Hau 2000’de bir ışını Bose-Einstein yoğunlaştırmasından (atomların neredeyse hareketsiz hale geleceği noktaya kadar dondurulduğu bir gaz) geçirerek ışığı durma noktasına getirmeyi başardı. Terazinin diğer kefesinde ise, Lijun Wang aynı yıl lazer ışığı atımlarını sezyum gazıyla dolu bir metal kabın içine ışığın 310 katı bir hızla gönderdi ve böylece atımların daha kaba girme- den önce kaptan çıkarak zamanda geriye doğru yolculuk yapmış gibi göründüğünü ortaya koydu.
Bütün iyi insanlar akıllı olsaydı,
Bütün akıllı insanlar iyi olsaydı,
Dünya olabileceğini sandığımızdan
Çok daha hoş yaşanır bir yer olurdu.
Ama her nedense ikisinin uyuştuğu
Ya seyrek görülür ya da hiç görülmez.
İyiler çok haşindir akıllılara karşı,
Akıllılar çok kabadır iyilere karşı.
Antik Yunan döneminden beri akıllı olmaya yakıştırılan epeyce olumsuzluk vardır. Aristoteles’e göre,
akıllılık bir şeye ulaşma yolunu kestirebilme becerisinden ibaretti; buna erdemin mihenk taşı eşlik etmezdi. Kişi akıllı olduğu kadar erdemli de olmadıkça bilgeliğe varamazdı. Platonun aynı ölçüdeki sert görüşü şöyleydi: “Hiçbir şey bilmemek feci ya da aşırı bir kötülük olmadığı gibi, en büyük kötülük de değildir; ama çok akıllı olmak ve çok şey öğrenmek, buna kötü bir eğitim eşlik etmişse, çok daha büyük bir talihsizliktir.” O zamandan beri, akıllılık bir yandan sinsi kurnazlıkla,diğer yandan palavracılıkla ilişkilendirilen oldukça kuşkulu bir vasıf izlenimini verir. Milton, Şeytan tipine
akıllı” sıfatını takmıştı. Mary Shelley’nin Frankenstein’ı da öyleydi. Şeytan akıllı olabilir, ama sadece
melekler bilgedir.
Yani, kişinin akıllı olduğunu açıkça söylemesi sinsi ya da palavracı olduğunu bildirmesiyle aynı anlama
gelebilir – hatta bir ahmaklık belirtisi bile sayılabilir, çünkü bilge olan biri akıllı olduğuna inanmaz ve gerçekten akıllı olan biri de akıllı olduğunu öyle uluorta belirtmez. Rochefoucauld’nun dediği gibi, “kişinin akıllı olduğunu gizlemesi çok akıllı olduğunun belirtisidir.”
Akıllı olduğunu düşünüyor musun?
(Hukuk. Cambridge)
Sahici akıllılığın önünde, kendini beğenmişlikten daha büyük engel yoktur.
Düşünmek heyecan vericidir. Bize canlılık verir.
Kıyıya vuran bir dalga, coşkun bir şelale ya da sakin bir gölcük gibi davranabilirim, ama bugün canım bir yağmur damlası olmak istiyor
Bir depresyon salgını var ve Batı dünyasında insanların büyük bir bölümü psikolojik bakımdan dengesiz olduğuna inanıyor
Sahici akıllığın önünde, kendini beğenmişlikten daha büyük engel yoktur
O halde bir an için insan olduğunuzu unutun…
Zekanızla hayran bırakamıyorsanız, saçmalıklarınızla hayrete düşürün
Kendinize mutlu olup olmadığınızı sorduğunuz anda bu duygu biter
Bir hukuk sistemi ancak çoğu insanın temelde çoğu kez dürüst olmasıyla işlerlik kazanır
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
O halde bir an için insan olduğunuzu unutun…
Bir karıncayı havadan yere bırakınca ne olur? Fizik- Oxford
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Serin kanlı biri misin? Felsefe, siyaset ve iktisat – Oxford
Eskiden fabrika bacaları neden yüksek yapılırdı? Mühendislik – Cambridge
Bir uzay gemisinde neden mum yakılmaz? ( fizik – Oxford )
Bir kağıdı sınırsız sayıda katlayabilirsem, Ay’a ulaşmak için kaç defa katlamalıyım? ( Fizik – Oxford )
Tarih, bir sonra ki savaşın önüne geçebilir mi? ( Tarih – Cambridge )
Dürüstlük nerede hukuka uyar? ( Hukuk – Cambridge )
Hangi kitaplar senin için zararlıdır? ( İngiliz Dili Edebiyatı – Cambridge )
Kendi başının ağırlığını nasıl ölçersin? ( Tıp – Cambridge )
Elmayı nasıl tarif edersin? ( Sosyal ve Siyasal Bilimler – Cambridge )
Sana göre sahne, fikir bildirme kürsüsü müdür? Yoksa sırf eğlence için midir? ( Eğitim Araştırmaları – Cambridge )
Bir koruma alanındaki evinin kapısını mora boyamayı düşünen kadının başvurusunun geri çevrilmesini haklı bulur musun? ( Arazi Ekonomisi – Cambridge )
Feminizm öldü mü? ( Klasik Edebiyat – Cambridge )
Marstan geldiği düşünülen birine İnsanı nasıl tarif edersin? ( Tıp – Cambridge )
Evrime inanan Amerikalıların sayısı neden bu kadar azdır? ( İnsan Bilimleri – Oxford )
California’da yaşamıyorsan, öyle bir yerin var olduğunu nasıl bilirsin? ( Coğrafya – Oxford )
Sence Başkan Mao bugünkü Çin’i görseydi gurur duyar mıydı? ( Doğu Araştırmaları – Cambridge )
Yaşlıları hayatta tutmak için kamu sağlık hizmeti fonuna ne gerek var? ( İktisat – Cambridge Üniv )
Denizde ki tuzun sebebi nedir? ( Biyokimya – Oxford )
Bir salyangozun bilinci var mı? ( Deneysel Psikoloji – Oxford )
Bir ineğin midesindeki su miktarı, yeryüzü su kaynaklarının yüzde kaçına denk gelir? ( veterinerlik – Cambridge Üniv.)
Smith, kör olduğunu bildiği Jones’un bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya düşmesine göz yumuyor. Bu cinayet midir?
Sırıkla atlama dünya rekoru için 6,5 metre civarında ve niçin bir türlü kırılamıyor?
Obez insanlar parasız sağlık hizmetinden yararlanmalı mıdır?
Oxford ve Cambridge Üniversitelerinde ki hocalar, en keskin zekalı öğrencileri bulmak için her yıl birbirinden şaşırtıcı sorular soruyor..
Yazar John FARNDON da bu sorular arasından ilginç olanları cevaplıyor, bizleri felsefeden fiziğe, edebiyattan tiyatroya uzanan ilginç ”akıl ” oyunlarına davet ediyor.
Bu sava göre, bir şeyi hemen herkesin ahlak dışı sayması önemli değildir; eğer kimse bundan zarar görmemişse, hiçbir şekilde yasayla kısıtlanmamalıdır.
…şimdi ısırgan otlarının çağındayız.
…şimdi ısırgan otlarının çağındayız.
Bu sava göre, bir şeyi hemen herkesin ahlak dışı sayması önemli değildir; eğer kimse bundan zarar görmemişse, hiçbir şekilde yasayla kısıtlanmamalıdır.
Geçmişimizi modernleşmenin yıkımından hukukla korumak gerektiği fikri 19. yüzyıl ortalarında ortaya çıktı.
Kıyıya vuran bir dalga, coşkun bir şelale ya da sakin bir gölcük gibi davranabilirim, ama bugün canım bir yağmur damlası olmak istiyor.
…bir kitabın etkisinden çok kendisinin zararlı olduğunu söylediğinizde, sansürü meşrulaştırmaya başlarsınız.
O halde bir an için insan olduğunuzu unutun…
…bir kitabın etkisinden çok kendisinin zararlı olduğunu söylediğinizde, sansürü meşrulaştırmaya başlarsınız.
Bir hukuk sistemi ancak çoğu insanın temelde çoğu kez dürüst olmasıyla işlerlik kazanır.
Her şeye gücü yeten bir Tanrı varsa, kaldıramayacağı bir taşı yaratabilir mi?
Şeytan akıllı olabilir, ama sadece melekler bilgedir.
Zekanızla hayran bırakamıyorsanız, saçmalıklarınızla hayrete düşürün.
Ben o kadar akıllıyım ki, bazen söylediğim şeylerin tek kelimesini bile anlamıyorum.
Başta çok tereddütle başladığım bu kitap benim hayal dünyamı ve düşüncelerimi genişletmeme yardımcı oldu. Dünya genelinde çok iyi olan iki üniversitenin mülakat soruları ve bunların cevaplaniş tarzları insanda derin düşüncelere yol açıyor. Bir soruyu cevaplarken aslında o sorunun tek bir cevabı olmadığını öğrendim. Bir soruya verdiğin cevap aslında o soruya bakış açınla değişir. Sana sorulan sorunun kaliteli olması senin verdiğin cevaba göre şekillenir. Bu kitap bana hayata tek bir pencereden bakilmaması gerektiğini de öğretti. Çünkü baktığın o pencere sana çok farklı şeyler gösteriyor olabilir. Farklı seçenekleri de görmelisin ki kendi yolunu kendin seçesin. Ya da senin insanlara sorduğun sorular o kadar derin anlamlar içermeli ki karşıdaki bu sorunun cevabını tek seferde kesin bir şekilde vermemeli. Senin sorduğun sorular ve verdiğin cevaplar nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu gösterir. Nasıl bir kişiliğin olduğunu yansıtır. Bu yüzden sorduğun sorulara ve verdiğin cevaplara dikkat etmelisiniz.
Zekanızla hayran bırakamıyorsanız, saçmalıklarınızla hayrete düşürün ..
İnsan gözünün görebileceği uzaklığa kadar geleceğe
baktığımda,
Dünyanın o zamanki halini ve içindeki harika
şeyleri gördüm;
Orada artık savaş davulları çalınmıyor ve savaş
bayrakları açılmıyor;
İnsanoğlunun Parlementosu, dünyanın Federasyonu
var çünkü.
Orada çoğunluğun sağduyusu karşısında hırçınlıklar
huşuyla duruyor
Ve evrensel hukukla sarmalanmış sevecen yeryüzü
hafif bir uykuda.
Bu çok aceleci, çok patavatsızca, çok ani;
İnsanın ‘Bak çaktı.’ demesine varmadan
Parlayıp giden şimşeğe çok benzer.
Kişisel şefkat çekip göğe gitsin,
Ve kör gözlü hışım bana yön versin!
Bir depresyon salgını var ve Batı dünyasında insanların büyük bir bölümü psikolojik bakımdan dengesiz olduğuna inanıyor
Sana, aklımda düşünceler oluğunu düşündürten nedir?
Bütün iyi insanlar akıllı olsaydı,
Bütün akıllı insanlar iyi olsaydı,
Dünya olabileceğini sandığımızdan,
Çok daha hoş yaşanır bir yer olurdu.
Ama her nedense ikisinin uyuştuğu,
Ya seyrek görülür ya da hiç görülmez.
İyiler çok haşindir akıllılara karşı,
Akıllılar çok kabadır iyilere karşı.
Şeytan akıllı olabilir, ama sadece melekler bilgedir
avukatlar çogu kez muvekkillerce kendi cikarlarini korumak uzere hukuku kullanmanin bir yolunu bulmak icin tutulur, durustluge uygun yolu bulmak icin degil. bu kinik bakis acsina gore, bir avukatin gorevi dogruyu savunmak ve hatta adaleti saglamak degil, hukuki kisitlamalarin yarattigi engelleri asacak bir yol bulmaktir.
soren kierkegaard’ın yazdığı gibi ÇOĞU KİMSE HAZZIN PEŞİNDE ÖYLESİNE SOLUK SOLUĞA BİR HIZLA KOŞUYOR Kİ, ACELEDEN GÖREMEYEREK YANINDAN GEÇİYOR.
Zekanızla hayran bırakamıyorsanız, saçmalıklarınızla hayrete düşürün
Kendimize mutlu olup olmadığımızı sorduğumuz anda bu duygu biter(John Stuart Miller)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir