İçeriğe geç

Zeki Müren Kitap Alıntıları – Radi Dikici

Radi Dikici kitaplarından Zeki Müren kitap alıntıları sizlerle…

Zeki Müren Kitap Alıntıları

Saçların günah koksa
Kirpiklerin ihanetten dökülse
Tırnaklarından yabancı ellerin soğukluğu süzülse
Rıhtımda bekleyenin benim sevgilim
Yaşarken bahçen
Göçünce mezarın kalbimdir derdin
İçine gömmek için mi kıydın bana?
Hiç gelmesen de bekleyeceğim
Güvertelerde uçuşan nice el var
Bana da bir siyah mendil sallayan olur
Bir gün yanlışlıkla
Seni saadet kuşlarının kanadı getirmişti
Leylek gagalarında yaban ülkelere göçesin diye mi?
Ruhumun iklimine uysan ne olurdu
Ben değiştirirdim dünyamı ya da isteseydin
Dileseydin, kutuplarda taze hurma toplardım ellerimle
Ekvator damlarından buzlar sarkıtırdım
Gitmek istedin
Ne gönlünün iklimi
Ne ruhundaki mevsimler
Hepsi bahane, gitmek istedin
Bekleyeni olan rahat gider
Benim de bekleyenim olsaydı rahat giderdim
Nereye mi?
Senin ülkene.
Hiç dönmesen de bekleyeceğim
Güvertelerde uçuşan nice el var
Bir gün bana da bir siyah mendil sallayan olacak yanlışlıkla
Ben ben
Gözlerim beklemekten kör olmuş
Hasret şarkıları söyleyeceğim iskelelerde..
Bazen insanlara bekledikleri sözleri söylemekte yarar vardır.
Zeki Müren: Zaman zaman kalbimin bana ihanet ettiğini hissediyorum.
Zeki Müren’ in hayatında iki Zeki Müren vardır. Bir kendisi, bir de sanatçı Zeki Müren. O, sanatçı Zeki Müren yaşasın diye büyük fedakarlıklara katlandı. Onun bildiği bir tek şey vardı. Sanatçı Zeki Müren tektir. Takip istemez. Her şey onun olsun, ne olursa olsun hep o zirvede kalsın isterdi. Herkes Zeki Müren’ in daha doğrusu dünya Zeki Müren’ in olsun isterdi.
Galiba Zeki Müren’ deki büyüklüğün sırrı işte burada. Bir taraftan içindeki fırtınaları yaşarken mutlu olmayı da bilmiş.
Mesajın çok belli, Gönül kapım açıktır, gir içeri , diyorsun. Ama girdim ve baktım içerisi çok kalabalık, anladım ki bana yer yok, geri döndüm. Dedim.
Uzun yıllar bekledim, hakikat oldu rüyam
Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam..
Nazlı çiçeğimsin sen, sevdana dayanamam,
Koklamaya kıyamam, benim güzel manolyam..
Siz alkışlarla yaşayan büyük bir sanatçısınız. Ama ben hissediyorum ki, o kalabalıklar içinde yalnızdınız.
Hiç ayrılamam derken, kavuşmak hayal oldu
Sevda bahçelerinin çiçekleri hep soldu
Hiç ayrılamam derken, kavuşmak hayal oldu.
Zeki Müren, onunla yapılan TRT belgeselinde, Hiç âşık oldunuz mu? sorusuna şöyle cevap verir: Musikiye aşıkım gibi klasik bir cevap vermeyeceğim. İnsan âşık oluyor. Evet âşık oldum. Bir kez. 61 yılında başlayan uhrevi bir aşk. Çok büyük duygu. Aşk şevk veriyor. Aşkın kendisi hastalık. Menfaate dayanmayan temiz hislerle dolu günler ve yıllar. Ondan sonra yine hâlâ yaşıyorum..
Zaten Kaya Müren, Zeki Müren ölene kadar onun hiçbir şeyiyle ilgilenmemiştir. İstanbul’a Hayriye Hanım’la birlikte onu ziyarete gelmeleri bile, Kaya Bey için sıkıntı konusu olmaktan öteye gitmemiştir. Zeki Müren’in büyük bir yıldız olması onun umurunda bile olmamıştır. O kendi hayatını kendi bildiği gibi yaşamıştır. Zeki Müren de babasına aynı şekilde davranmış, anne ve babasını asla hayatına sokmamıştır. Özellikle son yıllarda annesinden sık sık bahsetmesi esas itibariyle anne-evlat imajını düzeltmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.
Zeki Müren, yaşadığı döneme damgasını vurmuş çok özel bir sanatçıydı. Olağanüstü güzel sesi, sahne hakimiyeti, çok özel Türkçesiyle; farklı olduğunu hissettirir, birçok modaya öncülük ederdi.
Zeki Müren adı gibi çok zeki bir insandı. Son derece titizdi. Sürekli mükemmelliyeti arardı. O büyük bir sanatçıydı. En önemli özelliği asla taviz vermemesi ve kendini kullanmalarına müsaade etmemesiydi. İlk kez o, tiyatrocuların direncini kırmış ve bütün filmlerini kendi seslendirmişti.
Zeki Müren’in olduğu yerde mutlaka neşe vardı, diye anlattı.
Bulut gibi sarhoş olsam diyorum
Sevmek istiyorum sevemiyorum
İçmek istiyorum içemiyorum
Gülmek istiyorum gülemiyorum
Ve benim naçizane bestem: Beklenen Şarkı, yıllar sonra: Gözlerinin içine başka hayal girmesin/ Bana ait çizgiler dikkat et silinmesin/ İstersen yum gözlerini tıpkı düşünür gibi/ Benden evvel başkası bakıp seni görmesin
Unutmayalım ki, büyüklük her zaman sanattan değil, bazen insanlıktan da geçer.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Sevdası henüz sinede gönlüm gibi sağdı,
Ruhumda çiçekler yaratan neşesi vardı.
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Rüyalarda buluşuruz
Bir bahar seli gibi dalımdan akıp geçtin
Ne çok sevmiştim seni ne çok hatırlar mısın?
Aşiyan yollarından ses versem duyar mısın?
Niçin yarım bıraktın, neden bırakıp geçtin?
Madem ki son şarkının kırık bir güftesiydin
Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin
Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin
Canımın yoldaşı ol gönlüme bin neş’e bırak ..
Bir yangının külünü yeniden yakıp geçtin
Madem ki son şarkının kırık bir güftesiydin
Gözlerin doğuyor gecelerime.
Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak.
Bugün bir film çevirsem, nasıl bir senaryoda nasıl bir rol oynamak isterim diye sorarsanız zevkle cevap veririm:
Henüz alkışlar devam ederken,
Henüz hayranları ile kapısı dolup taşarken,
Henüz günde yüzlerce mektup alırken,
İnzivaya çekilmiş bir bestecinin hayatını oynardım.
Ve genç yaşında geçirdiği büyük bir aşkın
kabus halinde tekrarlanmasından dolayı
intihar eden bir besteciyi oynardım.
Hayret mi ettiniz?
Hayır intihar da bir olay.
Kuvvet ister,
Cesaret ister.
Allah’ın verdiği canı
Muhakkak ki
Allah almalıdır.
Ama bu bir başkaldırıştır,
Bir isyandır.
İnsan yaşadığı kadar
Yılı kafi görüyorsa
Pekala,
Ömrüne de son verebilir.
Ben böyle bir senaryo düşünürdüm.
Bu senaryoya eklenecek tek kelime bile yok
ZEKİ MÜREN
Bülbül ne gezersin Çukurova’da
Belki eşin gelir bulmaz yuvada
Kendim gurbet ilde gönlüm sılada
Ötme garip bülbül gönül şen değil
Aşkı seninle tattı, hicranla yandı gönül
Evvel çoştu taştı da şimdi uslandı gönül
Cevri safaya kattı, hayli aldandı gönül
Evvel coştu taştı da şimdi uslandı gönül
Seni sevda çiçeğim tac-ı serim
Bilemezsin ne kadar çok severim
Bunu her gün sorar tazelerim
Söyle kalbinde var mı yerim
Pişman olur da bir gün dönersen bana geri Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri
Sana sevgiler sonsuz, henüz geçmedi zaman Gönül kapım açıktır, çalmadan gir içeri
Ne dert kalır ne hüzün
Bir sudur akar zaman
Seni ilk gördüğüm gün
Dedim ah, benim olsan

Ay değil yıllar geçti
Kavuşmak şimdi bir an
Kış geçti, bahar geçti
Dedim ah, benim olsan

Yeter, üzme, çabuk gel
Uzamasın bu hicran
Bugünlerden çok evvel
Dedim ah, benim olsan

Sen hep beni mazideki halimle tanırsın
Hala bilirim aşk ile bekler inanırsın
Hep böyle siyah saçlı ve hülyalı sanırsın
Hala bilirim aşk ile bekler inanırsın
Dün gece ye’s ile kendimden geçtim
Teselli aradım meyhanelerde
Baht-ı dun elinden bir dolu içtim
O neş’e kalmamış peymanelerde

Her neye dokunsam zahm-rikkat var
Her ne yana baksam reng-i fırkat var
Çalkanır ağlar bir ah-ı hasret var
Sularla çağlayan teranelerde

Bilmedim kim oldu bu hale sebep
Ağlarım ümidim heba oldu hep
Bendeki suzidil var mıdır acep
Tutuşup can veren pervanelerde

Bu çeşme ne güzelmiş
Su içecek tası yok
Kırma insan kalbini
Yapacak ustası yok

Çekinme bu felekten
Derdini söylemekten
Vazgeçme iyilikten
Çünkü aşkın (ömrün) sonu yok

Bülbül ne gezersin Çukurova’da
Belki eşin gelir bulmaz yuvada
Kendim gurbet ilde gönlüm sılada
Ötme garip bülbül gönül şen değil

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir