Joseph Conrad kitaplarından Zeka Duellosu kitap alıntıları sizlerle…
Zeka Duellosu Kitap Alıntıları
Çılgınlık, umutsuzluk diye bir şey yok artık, günümüzde bütün bu tür güçlü duygular yitip gitti. Dünya sıradan, zayıf, güçsüz bir yer oldu. Oysa çılgınlık da, umutsuzluk da bir güçtür.
bu şaşırtıcı dünyada artık neyin gerçek, neyin mümkün, hatta neyin ihtimal dahilinde olduğuna bile karar veremiyordu.
Gizli servis ile gizli mallar; kusurlu bir toplumu, kendi türlerinde gene gizli şeyler olan maddi ve manevi kötülüklerden korumak için sıradan bir insanlığın tasarladığı zavallı çarelerdir.
sakin bir hayat yaşamalıydılar; sıradan insanlar arasında, göze batmadan, güven içinde geçecek sakin, kır menekşelerininki gibi gösterişsiz bir hayat.
Polislerin işi nedir biliyor musun Stevie? Polislerin varlık nedeni; hiçbir şeyi olmayanların, her şeyi olanlardan bir şeyler almalarını önlemektir.
Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını
öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de
solgunlukları; çünkü sonradan yeni tohumlar verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır, ölür ve yeniden doğar.
öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de
solgunlukları; çünkü sonradan yeni tohumlar verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır, ölür ve yeniden doğar.
Tarihi yapan düşünceler değil araçlardır, ayrıca ekonomik koşullar her şeyi değiştirir; sanatı, felsefeyi, aşkı, erdem anlayışını hatta gerçeğin kendisini bile!
Hayal gücü diye bir şey yok bu insanlarda. Budalaca bir kendini beğenmişlik gözlerini kör etmiş.
Uğraşlarımız şans eseri doğamızın özel isteklerine uygun düşüyorsa, bizler ancak işte o zaman kendimizi tam aldatabilmenin huzurunu tadabiliriz.
Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır. Oysa kader hiçbir şeye bakmaz, hiçbir şeye aldırmaz
tüm çevresinde ta uzaklara, koca koca tuğla yığınlarının gerisinde saklı ufuk çizgisinin sınırlarına kadar uzanan her yerde, ürkütücü sayıda insan kitlelerinin varlığını hissediyordu. Bu insanlar çekirge sürüleri gibi bir arada hareket ediyor, karıncalar gibi çalışıyor, doğa güçleri gibi düşüncesiz davranıyor, duygu, mantık (ve belki korku da) nedir bilmeden kendilerini kaptırmış, körü körüne, düzen içinde, yollarına gidiyorlardı.
Idealleştirmenin her türlüsü hayatı yoksullaştırır. Hayatı güzelleştirmek, onun karmaşık niteliğini ortadan kaldırmak, yok etmektir.
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir, çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.
Böyle bir geri zekalı gördünüz mü siz hiç? Ona göre hapse düşen suçludur. Ne basit, değil mi? Adamı hapse atanlara, zorla deliğe tıkanlara ne demeli? Evet, zorla deliğe tıkanlara ya. Ayrıca, suç ne demek?
Budalalık. Zayıflık iyileşmez ki. Ama gene de Michaelis belki o kadar da yanlış düşünmüyor. İki yüzyıl sonra dünyayı doktorlar yönetecek. Bilim daha şimdiden herşeye hakim. Belli olmuyor belki, ama gerçekten hakim. Ayrıca, bütün bilimler gelişerek, sonunda insanlara hizmette mutlaka sağlık bilimiyle birleşecek; ama zayıfları değil, güçlüleri iyileştirmek için. İnsanlar yaşamak ister yaşamak.
insanlar genellikle gözleri önünde geçen bir hareketin gerisinde yatan etkenlerle değil, doğurduğu sonuçlarla ilgilenirler. İnsan gülen hayvan olabilir ama, araştırıp soruşturan bir hayvan değildir. Açıkça belli olan şeylerden hoşlanır. Kendisine bir açıklama yapılmasından ürker.
Acıları bol, ama bunları dile getirecek sözcükleri kıt olan zavallı insan soyunun yakınmalarında sık sık görüldüğü gibi, gerçek -gerçeğin haykırılışı- kimi zaman karşımıza, yapmacık duyguları anlatmak için kullanılan sözler arasından seçilen, kalıplaşmış, bir ifade biçimine bürünmüş olarak da çıkabiliyor.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gece, yılmadan çalışıp didinen insanların bu dünyadaki kaçınılmaz ödülüdür.
Merak, insanın kişiliğini dışa vuruş biçimlerinden biri olduğundan, meraksız bir kimse her zaman bir parça gizemlidir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hoşlanmadığı bir işte çalışan hiç kimse, kendi hakkında beslediği parlak düşünceleri uzun zaman sürdüremez. Yapılan işin sönüklüğü ve tatsızlığı, onu yapanın kişiliğini de geçer. Uğraşlarımız şans eseri doğamızın özel isteklerine uygun düşüyorsa, bizler ancak işte o zaman kendimizi tam aldatabilmenin huzurunu tadabiliriz.
Doğanın cömert lütfu sayesinde, hiç kimse uşağının gözünde kahraman değildir; yoksa tüm kahramanlar üstlerini başlarını kendileri fırçalayıp temizlemek zorunda kalırlardı. Benzer biçimde, hiçbir kurum onu yakından tanıyan çalışanlarına kusursuz bir bilgeliğe sahipmiş gibi gözükmez. Kurumlar, bazı çalışanlarının bildikleri kadar çok şey bilmezler. Heyecandan yoksun varlıklar oldukları için, hiçbir zaman tam bilgiye ulaşamazlar. Gereğinden fazla şey bilmek, kurumların etkili çalışabilmelerine engeldir.
Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığımıza bağlıdır. Oysa kader hiçbir şeye bakmaz, hiçbir şeye aldırmaz.
Bu görevi yasa, kural tanımadan, amansız bir kararlılıkla yaparak, insanların gözünde güç ve kişisel itibar kazanmıştı. Bu güç ve itibar duygusu onun kinle beslenen acılarına son derece iyi gelmiş, acılarının yarattığı huzursuzluğu dindirmişti. Aslında belki en ateşli devrimciler bile eylemleriyle, bir bakıma tüm öteki insanlar gibi huzur aramaktan -okşanan boş gururların, doyuma ermiş isteklerin, hatta yatışan vicdanların sağladığı huzuru aramaktan- öte bir şey yapmıyorlar.
İnsanlar genellikle oğlan çocuklarının dirliği uğruna kızlarını feda ederler.
Şefkatle bir yatağa yatırılmak, dertlere bulunacak en büyük devaydı, ama bir tek sakıncası vardı, o da geniş çapta uygulanmasının güç oluşuydu.
Yazmak, iç dünyasını özgürleştirmek, ruhunu tüm dış dünyaya açmaktı.
Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır. Oysa kader hiçbir şeye bakmaz, hiçbir şeye aldırmaz.
En haklı sayılacak devrimlere giden yolu bile, ilke kılığına bürünmüş kişisel içgüdüler hazırlar.
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir, çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.
Her gün cinayet işleniyor. Adam öldürmek neredeyse kurumsallaştı.
Günümüz ekonomik koşullarına ben olsam ne ad verirdim, biliyor musunuz? Yamyamlık bu, derdim. Düpedüz yamyamlık! Adamlar açgözlülüklerini halkın taze kesilmiş, hala titreyen etiyle, sıcak kanıyla besliyor; yaptıkları bundan başka bir şey değil.
“Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır.”
Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır.
Arabacı kocaman , kirli avucunda ufacık görünen paralara baktı ; bu bir kaç kuruş şu kötülükler dünyasındaki kısacık ömürlerinde insanların canla başla yılmadan çalışmalarının karşılığında elde ettikleri ödülün yetersizliğini simgeliyordu .
.
Tehdit, ikna veya rüşvetle yatıştıramayacağınız sürece, tek başına delilik gerçekten ürkütücüdür.
Tehdit, ikna veya rüşvetle yatıştıramayacağınız sürece, tek başına delilik gerçekten ürkütücüdür.
Tarihi yapan düşünceler değil araçlardır, ayrıca ekonomik koşullar her şeyi değiştirir; sanatı, felsefeyi, aşkı, erdem anlayışını hatta gerçeğin kendisini bile!
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.
Önlemek tedavi etmekten iyidir.
Çiçekler hiçbir şeyin kalıcı olmadığını
öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de
solgunlukları; çünkü sonradan yeni tohumlar
verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla
bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır
, ölür ve
yeniden doğar.
öğretir bize; ne güzellikleri kalıcıdır ne de
solgunlukları; çünkü sonradan yeni tohumlar
verirler. Mutluyken de üzgünken de hatırla
bunu. Her şey geçip gider, yaşlanır
, ölür ve
yeniden doğar.
“Yoksullar için dünya kötü..”
Başarının gerçek değeri, büyük ölçüde, ona ne gözle baktığınıza bağlıdır.
Bazı insanlar merhameti hak etmiyor pek.
Uğraşılarımız şans eseri doğamızın özel isteklerine uygun düşüyorsa, bizler ancak işte o zaman kendimizi tam aldatabilmenin huzurunu tadabiliriz.
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir, çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.
Ekonomik koşullar her şeyi değiştirir:sanatı, felsefeyi, aşkı,erdem anlayışını,hatta gerçeğin kendisini bile!
Geliri yerinde olan tüm et kafalılar bilime inanırlar. Nedenini bilmezler ama bir şekilde önemli olduğuna inanırlar.
Budalaysa kişi, çabuk kaybeder elindeki işi,
Merak insanın kişiliğini dışa vuruş biçimlerinden biri olduğundan, meraksız bir kimse her zaman bir parça gizemlidir.
Gece, yılmadan çalışıp didinen insanların bu dünyadaki kaçınılmaz ödülüdür.
“İçinde korkunç bir boşluk hissediyordu.”
Hayal gücü diye bir şey yok bu insanlarda. Budalaca bir kendini beğenmişlik gözlerini kör etmiş.
En haklı sayılacak devrimlere giden yolu bile, ilke kılığına bürünmüş kişisel içgüdüler hazırlar.
Dünyanın her yerinde, kadınların duygularının ( sanki gökyüzünde dolaşan yağmur bulutlarından farkı yokmuş gibi) sağanak biçiminde yağıp tükeneceğine inanılır.
.. ekonomik koşullar her şeyi değiştirir: sanatı, felsefeyi, aşkı, erdem anlayışını, hatta gerçeğin kendisini bile!
Huzursuzluk toplumda tehlikeli boyuta ulaşmış durumda.
İyi bir insanın kederi de büyük olur elbet.
Çünkü tarihi yapan düşünceler değil, araçlardır, ayrıca ekonomik koşullar her şeyi değiştirir: sanatı, felsefeyi, aşkı, Erdem anlayışını, hatta gerçeğin kendisini bile!
Hayal gücü diye bir şey yok bu insanlarda. Budalaca bir kendini beğenmişlik gözlerini kör etmiş.
“İçinde korkunç bir boşluk hissediyordu.”
“Kitapları bitirir bitirmez kendimi terk edilmiş , beş duyumun kof algıları arasında amaçsız kalmış , daha düşük değerlere sahip başka bir dünyada kaybolmuş gibi hissetmeye başladım.”
“Hayal gücü diye bir şey yok bu insanlarda. Budalaca bir kendini beğenmişlik gözlerini kör etmiş.”
“Heybetli bir yalnızlık ”
Budalaysa kişi, çabuk kaybeder elindeki işi, sözüyle devam etti.
Bizler yedisinde neysek, yetmişinde de oyuz.
Çünkü insanlar genellikle bir davranışın nedenleriyle değil, sonuçlarıyla ilgilenirler.
İnsanları gerçekten korkutacak tek şey deliliktir, çünkü deliyi tehditle, ikna yoluyla ya da rüşvetle yatıştıramazsın.
Duygunun olmadığı yerde eylem de olmaz.
*ekonomik koşullar her şeyi değiştirir:sanatı, felsefeyi, aşkı,erdem anlayışını,hatta gerçeğin kendisini bile!
İnsanlar sayıca deniz kıyısındaki kumlar kadar çoktu, kumlar gibi onları yok etmek de olanaksızdı; onlarla başa çıkmak, kumlarla başa çıkmak kadar güçtü; bunları düşününce morali bozuldu.
İnsanlar yaşamak ister yaşamak.
Acıları bol, ama bunları dile getirecek sözcükleri kıt olan zavallı insan soyunun yakınmalarında sık sık görüldüğü gibi, gerçek kimi zaman karşımıza, yapmacık duyguları anlatmak için kullanılan sözler arasından seçilen, kalıplaşmış, yapay bir ifade biçimine bürünmüş olarak da çıkabiliyor.
Parkın parmaklıkları arasından, onaylayan gözlerle, kentin varlığı ile lüksünün kanıtlarını seyrediyordu o. Tüm bu insanların korunması gerekiyordu. Varlık ile lüksün başta gelen ihtiyacı korunmaktı.
Gelişigüzel bir eylem, bazen hedefi böylesine tam bulabiliyor.
Gizli servis ile gizli mallar, kusurlu bir toplumu, kendi türlerinde gene gizli şeyler olan maddi ve manevi kötülüklerden korumak için sıradan bir insanlığın tasarladığı zavallı çarelerdir.