İçeriğe geç

Zaten Kırılmış Bir Kızsın Kitap Alıntıları – Ahmet Yavuz

Ahmet Yavuz’un kitaplarından Zaten Kırılmış Bir Kızsın Kitap Alıntıları sizlerle.

Zaten Kırılmış Bir Kızsın Kitap Alıntıları

Kendimle savaştayım.
Eğer kaybedersem, kazanacağım.
Çiçeklerden duvarlar örelim mi?
Ömrün uzun , bahtın açık olsun.
Nankör insanoğlu!
İnsanın kaçtığı şey vardığı yer ise, o kaçmaya ne kadar kaçmak diyebilirsin?
Bir gökkuşağı ağladı,
Renksiz kaldı gökyüzü…
Gerçek anlamda yoruldum ama bu koşmuş gibi değil de daha çok yaşamış gibi yorulmak
Umut bir gökyüzü ama benim artık kanatlarım kırık…
-Hayal kırıklığı nedir?

+ 13’ünde dünyayı değiştirecek planlar yaparken, yaşın büyüdükçe odanı dahi değiştiremeyeceğini anlamak.

Hayallerimi sorma .
Senin kadar iyi bir çocukluk geçirmedim.
Bir insan en zor zamanlarını tek başına atlatabildiyse , sonrasında kimseye eyvallahı olmayacak bir karaktere bürünüyor.
İçimde mezarlıklar var.
Bir daha hiç göremeyeceğim şeyleri özlemeye başladım bu sıralar.
Yaşadığınız hayat seçeneklerden ibaret.
O kadar emin adımlarla, o kadar gururlu ve bencilce yaşıyorsunuz ki, sanki daha önce hiç kimseyi kaybetmemiş, hiç pişman olmamış gibi.
Elindekinin değerini bilmeyen, bir süre sonra elindekini de kaybeder.
Fazla kibirlisiniz ve bu dünya buna değmez inanın.
Giden geri dönmüyor …
ne çıkacağı hiçbir zaman bilmediğin bir matruşka gibi hayat
Öldürmedi. Yaralı bırakıp da gitti…
Söylenmeyi bekleyen cümleler ortalıkta.
Senin için kaç papatya feda ettim, haberin bile yok!
Ölsek bile duymamız gereken şeyler var şeyhim!..
çünkü herkesin metrekarelik alana sahip olduğu kalbimde senin ülken vardı
Madem aşkın gözü kör, neden ben onun gidişini izlemek zorunda kaldım?
şimdi ben bir şarkının son dizesi kadar bittik, pakette kalan son dal sigara kadar yitiğim. Beni unut….
Masumluğunu korumak, dünyanın en zor savaşıdır
yaşanan her şeye rağmen, kalbinizin güzelliğinden şüphe duymayacak insanları yanınızda bulundurun
Çok parçalı yapboz gibiyim.
Bana, yürümeye korktuğum sokaklar bıraktın.
tüm bunları boş verip, çiçeklerden duvarlar örelim mi?
ki sen, eski bir plağın en güzel mısrası
Gördüğünde gözlerinin içi parlayan insanlar artık gözlerini dolduruyor. Herkes biraz namert, her şey olabildiğince sahte
Göğüsünü içinde mavi kederle atan kalbin zamanla grimsi bir buluta dönüyor
babanızla aranızda olan birkaç sorundan dolayı, babanızdan nefret ederek bir hayat yaşıyorsunuz oysa babasızlığın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz
Ve sanırım
Biraz daha aşık oluyorum sana;
Ummadığım kadar
ağlama diyorum şimdi değil, ağlama diyorum şimdi olmaz
Herhangi bir şehrin
Herhangi bir ilçesinde
Herhangi bir evin
Herhangi bir odasındakı
Herhangi bir pencereden
çünki benim bu şehirdeki yaşanmışlıklarım hiçbir zaman valizime sığmadı
Bazen gitmek gerekir.
Anlaşılmak için gitmek…
Biraz insan olabilmek için…
Yarana sadık kalabilmek için…
Yaranı saklamak için…
Bazen gitmek gerekir oğlum,
Bilirsin,
Geri dönebilmek için.
Dünyayı güzellik de kurtarmayacak, biliyorum çünkü herkes uyurken ben sigaramın dumanıyla şiirler yazıyorum.
Yazıyorum çünkü içimde susturamadığım bir ses var.
Defalarca gece oldu,
karanlığa bakıp sana inandım.
Kırılmayacak kadar parçalanmışsa bir insan, tekrar toplanamaz.
Biz bu kışlardan kaçıp, bir gün baharlarla buluşacağız.
Umut bir gökyüzü ama benim kanatlarım kırık.
Doğduğumuz için mi öleceğiz,
Yoksa öleceğimiz için mi doğduk?
Sana gelemedim.
Çünkü benim bu şehirdeki yaşanmışlıklarım,
Hiçbir zaman valizime sığmadı..
Belki kalbimi yaratan söyledi seni sevmemi,
Belki kalbim yaratana söyledi seni sevmek istediğini.
Gece gündüz kavramını çalmışlar bedeninden sanki
Her gün kapkaranlık…
Bazen gitmek gerekir oğlum,
bilirsin,
geri dönebilmek için.
Ne zaman ki yoruldum ve başımı göğsüne koyamadım. Benim kışım orada başladı. Sonrası hep ayazdı ve hiç güneş doğmadı.
Bir gökkuşağı ağladı,
Renksiz kaldı gökyüzü,
Veyahut
Tüm sokaklar
Renklendi.
Yaşadıklarımı romanda okusan yok bu kadar olmaz derdin, sana anlatsam üzülme geçecek diyeceksin o yüzden boşver.
Dünyanın sonu değildi ama biz bir çok kez dibi görmüştük.
Şöyle bir his,
Evime dönmek istiyorum ama evim neresi bilmiyorum.
Daha iyi olur diye belkilerle çıktığın kapılardan, usul usul uçurumlara yürümenin hikayesidir ;KAYBETMEK
Birçok Şeyi Düşünmek Yerine
Bir Sigara Yakıp
Balkonda Üşümeyi Tercih Ederim.
Ve biliyorsun bütün şehir uyurken avuçlarını göğe açıp seni dileyen, bir bendim.
Eğer ki göz göze gelmeseydik yemin ederim seni unuturdum.
Sende gördüğüm ayazı hiçbir bahara değişmedim.
Bana, yürümeye korktuğum sokaklar bıraktın..
Umutsuz değilsin aslında. Sadece bir şeylere iyimser tarafından bakmayalı o kadar olmuş ki, hüzel şeylere inanmak zor geliyor.
Bana , yürümeye korktuğum sokaklar bıraktın.
o kadar emin adımlarla , o kadar gururlu ve bencilce yaşıyoruz ki , sanki daha önce hiç kimseyi kaybetmemiş , hiç pişman olmamış gibi ” .
Ve sanırım
Biraz daha aşık oluryorum sana ;
Ummadığım kadar..
Mesela bir şehri terk ederken , vedalaşacak kimsen yoksa kendi valizini öpüyorsun.
Ben kendime ırağım ;
Sana yakınken.
Ben bir daha seninle o yolda yürümem ama bitti diye de o yolların güzelliğini inkar etmem.
Bak bu sevilmişliğin de ötesi.
Ben bu çağa ait değilim. Bu müziklere, bu şiirlere, bu insanlara…
Duy istedim, Güzel ßi nota, yanımda sen varken, MANA KAZANSIN İSTEDİM.
Yaşa istedim. Güzel ßi an, yanımda sen varken an değil, ANI OLARAK KALSIN İSTEDİM.
gel istedim. Güzel ßi yaz sabahı, yanımda sırf sen varsın diye, GÜNEŞ DOĞSUN İSTEDİM.
Gitme istedim. Beraber ßi yastığa baş koymaktan ziyade, BİR HAYATA BERABER SIRT DAYAYALIM İSTEDİM.
..
Sana gelemedim.
Çünkü benim bu şehirdeki yaşanmışlıklarım,
Hiçbir zaman valizime sığmadı..
Gitme de,” dedim.
Eksik duydu, sağırdı biraz.
Biraz güzel ve yaşlı,
Tıpkı güneş gibi yorgun.
“Gitme de,” dedim,
Eksik duydu, aldırmazdı biraz.
Biraz soluk ve kırılmış,
Tıpkı gece gibi.
“Allah aşkına, ya gitme de!” dedim.
Nasıl böyle duydu anlamadım.
Vuruldum canımdan;
Ağzından,
“Hoşça kal,” döküldüğü an…
Sen şu ana kadar yaşadığım en güzel hissin.
Sen şu ana kadar yaşadığım en güzel hissin…
Ki,
Kalbin kemiği yoktu.
Sen onu da kırdın.
Güzel bir yer bulduğumda, elinden tutup seni de oraya götürme isteğime sadece sevgi diyemezsin. Bu sevginin ötesiydi.
bu kitabi merak ediyorum dogrusu ✔
Papatyalar aşk için kurban ederler kendilerini
Ben senin papatyandım filan…
Senin kıyıların var ve ben uçurumları seviyorum…
İçim içimi yiyordu ama ben tek kelime konuşmuyordum.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamanızı isterdim.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamanızı isterdim.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Anlamadınız.
Ertesi gün okulum yok diye, uykusuzluk edebiyatı yapıyorsunuz ama uyuyamamanın ne denli bir şey olduğunu bilmiyorsunuz
Kendinizi insanlara sevdirmek için, birileri tarafından tebrik edilmek için kendinizden kaçıyorsunuz, benliğinizden kilometrelerce uzağa gidiyorsunuz.
Hayatımın merkezine koyduğum insanların hayatından teğet bile geçmemişim.
Bu da benim yenik zaferim olsun.
Senin eline iğne batsa, yarası bende kanardı.
Dizlerine yatamadığım her gece ben biraz daha ölüyorum…
Tüketmişiz anlamları. İçimizdeki boşluklarla doldurmuşuz.
Sana gelemedim çünkü benim bu şehirdeki yaşanmışlıklarım hiçbir zaman valizime sığmadı.
İnsan takvimdeki bazı tarihlere çok kırgın.
Yaşayan bir ölü değil, yaşayamayan bir diriydim.
Bu hepsinden daha korkunçtu.
Bu hepsinden daha kanlı,
Bu hepsinden daha acımasız,
Bu hepsinden daha namert,
Bu hepsinden daha fazlasıydı.
Kal, kelimesini duymayan insanlar, gitmekle yükümlüdür.
Herkesle aramızda sular. Denizler. Rotasını kaybetmiş gemiler.
Yarayı yarayla kapatmaya çalışıyorsun.
Mesela balkona, evin bir parçası ama sokakta ama soğukta. Kendimi sana başka türlü anlatamıyorum.
Aşk’ı ve sevgiyi insan vücuduna hapsetmekten vazgeçin…
Papatyalar aşk için kurban ederler kendilerini.
Yıldızlar düştü avuçlarıma,
Saçlarından.
Yıldızları topladım ben kendi avuçlarımdan,
Aldım onları, taktım saç uçlarına…
Çünkü sırtımı dayadığım duvarı yumruklarımla kırdım.
İnsan duvarla konuşabilmek için yatar yatağına bazı geceler.
Artık hepimiz çirkiniz ve duygularımız plastik.
13’ünde dünyayı değiştirecek planlar yaparken, yaşın büyüdükçe odanı dahi değişiremeyeceğini anlamak.
Hep aynı cümlelerle birini sevip, hep aynı cümlelerle birinden kopuyorsunuz.
Herkes güzel hatırlanır, son sözler hatırlanmasa.
Kırmadım, kırıldım. Düşmedim, itildim.
Okumaya üşendiğim uzun cümleler oldum,
Senin içinde, bilinmeyen sevda denklemleri;
Benim içimde, çözülmeyen hasret problemleri…
Duvarlarca sustum, tavanlarca intihar ettim.
O defteri asla yakamayışın.
Sizin duymadığınız fakat benim çaldığım bir melodi dolaşıyormuş odamda.
Herkes biraz duvar, herkesin sokağında işlenen bir cinayet var.
Ve omuzlarım, ölmüş papatya bahçeleri.
Tüm kelimeler anlamını yitiriyor, oysa daha söylenmemiş yüzlerce cümle saklıyoruz hafızamızda.
Bu şehir seni tanımadan önce de güzeldi ama seni tanıdıktan sonra her sokak köşesinde çiçekler açtı.
Hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor, her şey olabildiğince değişken.
Koca bir denizsin artık sen, kendi içinde boğulan bir denizsin. İçindeki girdaba herkesi çeken bir denizsin sen.
İnsanlar gelip geçiyor. O, bu, şu. İsimler değişiyor. Yüzler. Ama hissettiklerin, anıların hep baş ucunda, bak onlar seni hiç terk etmiyor.
Bileklerini dikine kesmeyi düşünen ama hayatındaki yırtıkları diken biriydim.
Gülümsemek önceden sadece gülümsemekti, şimdi bir şeyleri saklamak olduğunu anlamaya başladım.
Dünyanın sonu değildi ama biz birçok kez dibi görmüştük
Koluna girdiğinde elleri üşümesin diye bir cebe iki el sığdırmak …
Beklentiler üzmüştü, avuç içlerinden tutup seni öpmek istedim..
Ben bu çağa ait değilim.
Bu müziklere, bu şiirlere, bu insanlara…
Fazla kibirlisiniz ve bu dünya buna değmez, inanın.
Gitme istedim. Beraber bir yastığa baş koymaktan ziyade, bir hayata beraber sırt dayayalım istedim.