Ian McEwan kitaplarından Zamanın İzlerinde kitap alıntıları sizlerle…
Zamanın İzlerinde Kitap Alıntıları
..eskinin muhteşem günlerinin anısına yüreğinde küçük bir pişmanlığa,samimi bir özleme de yer açılmıştı .Şimdiki zaman daha fazla çaba ve dikkat istiyordu.
Ama o anın soğuk ve rüzgarlı olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Zamanla Stephen başını kaldırıp Julie’nin yüzüne bakamaz hale geldi. Bunun tek sebebi julie’nin yüzünde Kate’in ya da kendisinin bitkin düşmüş izlerini görmesi değildi. Eylemsizlik, irade yıkımıve Stephen’ın midesini bulandıran ve çabalarını hor gören esrik ıstıraptı bunun sebebi.
Kötü bir hükümetin sırrı kamu politikası ile mahrem duygu arasındaki çizgiye, sağduyuya zarar vermekten geçiyordu.
Kırsal kesimdeki insanların ne kadar dost canlısı olduğunu unutmuştu.
“Çocuk olmanın verdiği güveni , güçsüzlüğü , itaatkârlığı istiyordu ; aynı zamanda da, çocukluğun getirdiği özgürlüğü istiyordu ; yani para, karar vermek, olanlar , talepler konusundaki özgürlüğü .”
“Her şeye yeniden başlamalıydı.”
“ kendini , çoktan yazılmış bir kitabı baştan yazmaya çalışıyormuş gibi hissediyordu.”
Zira artık her şey etkisini kaybetmişti.
“ sessizliğinde hoş bir derinlik vardı.”
“ Gidebileceği hiçbir yer , kendisini somutlaştırabileceği hiçbir an yoktu, kimse onu beklemiyordu , aklına ne bir varış yeri ne de varış zamanı geliyordu; zira öfkeyle ilerlerken aslında devinimsizdi, sabit bir noktanın etrafında son sürat ilerliyordu.”
Yalnız kalmayı keşfetmiş ve bunu sevmişti.
Alışılagelmiş bir tutkuyu yıkmak zordur.
Hafızanın geçen yıllarla hiçbir alakası yok. Hatırladığın şeyleri hatırlarsın.
Oysa, dayanma gücünü, yazmasını mümkün kılan o temel iyimserliği çoktan kaybettiğini biliyordu.
Okumayı bilen bir çocuk, güç sahibi olur ve o güç sayesinde de özgüven kazanır.
Hiçbir şey hatırlamadığı halde nasıl oluyordu da beklenti içine girebiliyordu?
Sevgi diye bir şey varsa bile, ulaşamayacakları kadar derinlerde gömülüydü.
Kendi isteğiyle yalnız kalmak insanı son derece anlayışlı yapabiliyor.
İnsanlığın sinir bozucu bir azınlığı yolculukları,hatta kısa olanları bile,latif rastlantıların vesilesi olarak görüyordu.Yabancılarla zorla yakınlık kurmaya hazır insanlar vardı.Bir seyahati sükunet,düşünce,hayal kurma fırsatı olarak gören çoğunluğa dahil olanların bu yolculardan uzak durması gerekirdi.
İnsan ancak yetişkinliğe ulaştığında, belki de sadece çocuk sahibi olduğunda kendi anne babasının, kendisi doğmadan önce tam ve anlaşılması güç bir varoluşa sahip olduğunu her yönüyle idrak ediyordu.
belirli bir yaşı geçtikten, sonra erkekler bir yerde donup kalıyorlardı, sıkıntılı durumları dahil kaderleri ile uyum halinde oluyorlardı, olduklarını düşündükleri kişiydiler.
erkeklerle kadınların ayırt edici özelliklerinden birisinin kesinlikle değişim karşısındaki tutumları olduğunu tahmin ediyordu
Çocuklar üzerinde otorite kurmakta zorlananlar, teşvik ve ödüllerin sistematik kullanımını ciddi olarak düşünmelidir. Örneğin her şey hesaba katıldığında, yatma vaktinde uysal davranmaları karşılığında çikolata sözü vermek, her halükarda kendisini yenileyecek dişlerde oluşan küçük zararlardan daha değerlidir. Eskiden her ne pahasına olursa olsun çocuklarına yardım telkin etmeleri tembihlenmiş anne babalardan çok şey istenmektedir. Teşvikler, nihayetinde, iktisadi yapımızın temelini oluşturmaktadır ve ahlakımıza da muhakkak şekil vermektedir,bu nedenle edepli bir çocuğun art niyet taşımaması için hiçbir sebep yoktur.
Var olan dünya ve tercih ettikleri dünya arasındaki dengeyi tutturamayan zayıflardı.
Stephen, insanların olayları anlama şeklinin, kişiliklerine, kişiliklerinin nasıl biçinlendirildiklerine ve ne istediklerine bağlı olduğunu üzülerek de olsa kabul ediyordu; retorik hileleri bunları değiştiremezdi.
masumiyetini yitirmemeye çalışarak geçiriyordu. Ama zaman gittikçe zorlaştırıyordu bunu.
Zamanın daha derinlikli bir kalıbı olsa gerekti ; doğru ile yanlış anlar bu kadar sınırlı olamazdı.
Çocuklar bizim için kömürden, hatta nükleer enerjiden bile daha değerli bir kaynaktır.
Onaylı Çocuk Bakım Rehberi, HMSO
Yalnız kalmayı keşfetmiş ve bunu sevmişti.
Kafama taktım galiba.
Artık hiçbir şeyi umursayacak durumda olmadığı ortadaydı.
Pek de büyümediğini, işlerin nasıl halledildiği konusunda çok az bilgisi olduğunu hissettiği anlardan biriydi
Douglas’ın ya da herhangi bir erkeğin her koşulda güçlü olacağını düşünmekle hata etmişti.
Savaş sonrası dönemin çocuk yetiştirme rehberi yazarları çocukların, temelde bencil oldukları, haliyle de hayatta kalmaya odaklandıkları gerçeğini duygusallıkla göz ardı etmişlerdir.
İncecikti beli, dolgun ve kibardı bilekleri, gergindi göbeği, gevşemediği belliydi.
Pişmanlık içki arkadaşına dönüşüyordu, nar el bombasına ; ihtiyarlık özgürlüğe.
ama şüphe bütün kelimeleri boğuyordu.
Sessizlik hızlı ve hınç doluydu.
Daldığı derin düşüncelerin bir amacı yoktu. Düşüncelerinin kaynağı değil kurbanıydı. Onlara bir içki verdiğinde, yorgun olduğunda ya da derin bir uykuyadan uyandığında onu kıskıvrak yakalıyorlardı..
Oysa kendini çoktan yazılmış bir kitabı baştan yazmaya çalışıyormuş gibi hissediyordu.
Her yerde yeni bir başlangıcın beklenti dolu izleri vardı.
Arayış hep bir işkenceydi ; dönemin en zeki insanlarından bazılarının, zamanın anlaşılması zor, günlük özü hakkındaki düşüncelerinin, laboratuvarlarda, devasa hızlandırıcılarda ne ispatlamaya çalıştıklarının kolay anlaşılan bir açıklaması. Bu, alaycı bir paradoksun ve teyid edilmiş, resmiyet kazandırılmış kişisel fikirlerin vaadiydi. Bu vaadi istismar eden şey ise, kesin zorluk ve insanın entelektüel sınırlanırına gelip çatmanın onur kırıcılığıydı.
Zaman değişkendir. Hala temel direğimiz olan Einstein sayesinde bunu biliyoruz. Görelilik teorisine göre, zaman gözlemcinin hızına bağlıdır. Bir insana aynı anda meydana geliyormuş gibi görünen olaylar bir başkasına arka arkaya gerçekleşiyormuş gibi gelebilir. Herkesin aynı şekilde yaşadığı mutlak bir ‘şimdi’ yok ama sen bunları biliyorsun zaten.
Sadece, bilirsin işte, kendini bırakınca mükemmel oluyor.
Gerçek yetişkinliğin, oyun oynayan bir çocuğun ciddiyetini kazanmak olduğunu söyleyen Nietzsche miydi?
Hükümet ve iğrenç düzenlemeleri, diye düşündü.
Bir anda pek çok şey olunca uzun zaman geçmiş gibi geliyor.
Birbirine eklenmiş geçmişin, bir odaya sığdırılmış olması tuhaftı.
Beş ila yedi yaşındaki çocukları okuma yazma öğrenmeye zorlamakla onların dünyaya bakışlarındaki bütünlüğü paramparça eden, söz ve sözcükler işaret ettiği nesnenin arasına tehlikeli bir araç sokan bir soyutlama düzeyini de onlara tanıtmış oluyoruz.
Günlerini el yordamıyla geçirdiği zamanlarda, kendini başkalarının deliliğinden korumaya ihtiyaç duymuştu.
Vicdan namına silahları bırakın
Hem şimdi hem de geçmiş zaman,
Yaşar gelecek zamanda,
Gelecek zaman ise içindedir geçmiş zamanın
Yaşar gelecek zamanda,
Gelecek zaman ise içindedir geçmiş zamanın
Aradan neredeyse üç yıl geçmişti ama o hala aynı yerde takılıp kalmıştı, hala karanlıktaydı, yaşadığı kayıpla dört bir yandan sarılıyor, onunla şekilleniyor, onun çok uzağında gerçekleşen, sadece başkalarına ait olan sıradan duygu selleri içinde kayboluyordu.
Düşüncelerinin kaynağı değil, kurbanıydı.
Düşünceleri, zonklayan ritimli bir efsuna, fiziksel bir acıya dönüştü ve bunun öncesinde gerçekleşen her şey iki kelimeye sıkıştı: Canım acıyor.
Oysa kendini, çoktan yazılmış bir kitabı baştan yazmaya çalışıyormuş gibi hissediyordu.
İstediği şeyle, ihtiyacı olanla, yaptığı ve yapmayı sürdürdüğü şey birbiriyle taban tabana zıt. Onu çılgına çeviren, başarı konusunda bu kadar sabırsızlandıran da işte bu zıtlık.
Var olan dünya ve tercih ettikleri dünya arasındaki dengeyi tutturamayanlar zayıflardı.
Hem şimdi hem de geçmiş zaman,
Yaşar gelecek zamanda,
Gelecek zaman ise içindedir geçmiş zamanın.
Yaşar gelecek zamanda,
Gelecek zaman ise içindedir geçmiş zamanın.
Gerçek yetişkinliğin, oyun oynayan bir çocuğun ciddiyetini kazanmak olduğunu söyleyen Nietszche miydi?
İçi soğuk algınlığı geçiren biri gibi yakın geçmişiyle o kadar sağlıksız biçimde doluydu ki. Şimdiki zamanda yaşayabilse rahat bir nefes alacaktı. Oysa ben şimdiki zamanı sevmiyorum diye düşünüp eşyalarını yerden aldı.
Geriye döndürülmesi imkansız zamanın sıradanlığı onu sarsmıştı.
Bir anda pek çok şey olunca uzun zaman geçmiş gibi geliyor.
Kendine ait olduğunu düşündüğü feryatlar, ağlamalar tek bir düşünceye yönelikti; Gidecek yeri, kendini içine katabileceği hiçbir an yoktu, aklında ne bir varış yeri ne de varış zamanı vardı; bir süre öfkeyle yürüdü, hareketsizdi, sabit bir noktanın etrafında hızla ilerliyordu. Bu düşünce, ona ait olmayan bir kederi ortaya çıkardı. Asırlar, binyıllar kadar eski bir kederdi. Çayırların arasından geçen rüzgar gibi Stephen ile sayısız insanın arasından geçiyordu. Hiçbir şey ne okşayışları, ne hareketleri, ne ağlayışları ne de kederi ona aitti. Hiçbir şey hiçbir şeye ait değildi.
Gidecek yeri, kendini içine katabileceği hiçbir an yoktu, bekleyeni yoktu, aklında ne bir varış yeri ne de varış zamanı vardı.
Öte yandan, küçük bir çocuğun gündelik bakımına babası ne kadar çok müdahale ederse, babanın otorite figürünün de o derece az etkili olduğunu gösteren kanıtlar bulunmaktadır. Şefkat ile mesafeyi dengeleyen bir babanın sevgisini hisseden çocuk; gelecekte karşılacağı ve büyümenin her evresinin kaçınılmaz bir parçası olan ayrılıklara duygusal açıdan daha hazırlıklı olur.
Onaylı Çocuk Bakım Rehberi, HMSO
Onaylı Çocuk Bakım Rehberi, HMSO
en büyük sözde çocuk romanlarının hem büyüklere hem de yetişkinlere, çocukların içinde filizlenen yetişkine ve yetişkinlerin içindeki unutulmuş çocuğa hitap ettiğini söyledi.
Claire,kendi hayatı pahasına korumak zorunda olduğu başka bir hayat düşüncesini aklından ilk kez geçirdi,tartışmaları gereken şey hamilelik değil,bir insandı.Claire bu şeye, artık her kimse,aşık olduğunu hissetti.Bir aşk ilişkisi başlamıştı.
Uzak bir kasabada yaşamak, eski bir dost tarafından ziyaret edilmek muhteşemdi.
Stephen’ın annesi kendi hariç herkes için sessiz sedasız endişelenen,kırılgan,güzel bir kadındı
Hiçbir şey ona ait değildi;ne okşayışları,ne hareketleri, ne haykırışları,hatta kederi bile.
Birlikte vakit geçirmek,bir şeyleri kaybettikleri gerçeğini güçlendiriyordu.
Kızı resim yapmaya başlayacaktı, okumayı sökecekti,sütdişlerinden birini kaybedecekti.Samimi biri olacak, istismar edilecekti.