İçeriğe geç

Zaman Bilinci Kitap Alıntıları – Ekrem Sağıroğlu

Ekrem Sağıroğlu kitaplarından Zaman Bilinci kitap alıntıları sizlerle…

Zaman Bilinci Kitap Alıntıları

&“&”

~Kapitalizm, açgözlü insan tipini üretmiştir.~
~Zaten ekonomik ilerlemeyi din haline getirmiş çağdaş insan için tam bir tatmin yoktur.~
~Ömür yaşadığın gündür, yarınlarda arama ömrünü…~
~(…) insan keyfinin kölesi değil, efendisi olmalı.~
~Dün hatıra, yarın hayal, bugün ne! Ne devlet, zamanı bütünleyene!~
~Bilim sonsuzluğu bulamaz.~
Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmaz…
Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, ya hayır söylesin ya da sussun!"
Toprak gözünüzü doyurmadan önce, siz
kanaatkâr olarak, kendi ruhunuzu doyurunuz.
Ölümden önce hayatın, ihtiyarlıktan önce gençliğin, meşguliyetten önce boş vaktin kıymetini bil!" buyurmuştur.
Gamina gam yeme, demine etme sürür.
Bu dünya zill-u hayaldir, ne gam baki ne sürür."
(Dünyanın gamına kederine çok üzülmemek, mutluluk veren durumlarına da çok sevinmemek gerekir. Çünkü ikisi de geçicidir.)
Cahil, ahmak, fikirsiz kimselerle beraber olup vakit geçirme. Hem vaktin ölür, hem de kalbin…
Sen nefsini &‘hak’ ile meşgul et; eğer sen onu hak ile meşgul etmezsen o seni batıl ile meşgul eder."
İmamı Şafii
Nafile ibadet etmektense, bir günahı, bir zararlıyı terk etmek daha güzeldir.
İnsanlar dünyaya geldiler, sevindiler, üzüldüler ve öldüler…"
Hepsi bundan ibaret!.. "
Ecel’in, kimi nerede ve ne zaman yakalayacağı hiç bilinmez.
Rabbim ilmimi artır!"
(Taha, 114)
İki günü birbirine eşit olan zarardadır."
Allah, ölümü ve hayatı, sizi sınamak için
yarattı. Hanginizin güzel amel bakımından üstün olduğunu denemek için hayatı var etti."
(Mülk suresi, 2)
Müslüman için ölümü çok anmak ve hatırlamak, ruhu ve kalbi diriltici bir güç kaynağıdır.
Dünya, bir oyun ve oyalanmadır
Bir bölünmez ki insan, onu zaman bölüyor;
İnsan her an dirilip, her saniye ölüyor…
Ölüm mutlaka var… Bunu unutmamak lazım.
Batı uygarlığı, aslında insana ölümü unutturma uygarlığından başka bir şey değildir. Bilim de, buna paralel olarak, bu inançsızlığı onaylayan bir vasıta, bir hüccet olarak kullanılıyor.
Rasim Özdenören
Bir sese benziyor", ama "Arkanız hep zifir!
"Bir sese benziyor/Önünüz tüm kabir!…"
Zamanın kıskacından kurtuluş, çemberinden çıkış yok.
Yani insanın sonu ölüm. Zaman insanı ölüme götürüyor.
Şeb-i yeldayı müneccimle muvakkit ne bilir?
Mübtelay-i gam’a sor kim, geceler kaç saat?"
Ömür, sonsuz zaman sürecinden bize ayrılan belirli ve sınırlı bir müddettir.
Bir günü bir güne bağlayamayanlar", geçip giden yıllara hayıflanmaktan başka bir şey yapamazlar.
Ufka bakarlar; ölüm uzakta mı uzakta… Ve tabut bekler, suya inmek için kızakta…"
Ufka bakarlar, ölümü çok uzaklarda görürler (öyle zannederler). Halbuki belki de kendi tabutları yanı başlarında hazırdır. Yine bir pişmanlık ifadesi…
Zamanın olmadığı diyar acaba nasıl? Kesiksiz bir an mıdır, bundan sonraki fasıl?.."

Necip Fazıl Kısakürek

Zaman yokluğa benzer bir varlık, varlığa benzer bir yokluk gibidir…
Vaktin hiç şakası yoktur. Dostu da yoktur.
Bakma saatine ikide birde!..
Halin neyse saat onun saati.
Hayat değirmen gibi,
Günler ise taneler.
Gün gün taneler biter,
Geçer gider seneler.
Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi:
Bir bölünmez ki insan, onu zaman bölüyor; İnsan her an dirilip, her saniye ölüyor…"
Her şey kesik ve kopuk, zaman tutamaz lehim;
Mazi albümde hayal, istikbalse bir vehim…"
Elbette, uzun geceyi astronomi bilgini ve vakit hesaplayıcısından çok, keder ve sıkıntı içinde olan kimseler bilir.
Dün" öldü, "bugün" ise, sanki can çekişmede,
"Yarın" henüz doğmadı, doğmayacak belki de
Gerçek şu ki: İnsana en uzak olan şey, geçen dakikalarıdır.
Ve hayat sürekli bir "şimdiki zamandır."
Bakma saatine ikide birde!..
Halin neyse saat onun saati."
Dün hatıra, yarın hayal, bugün ne!
Ne devlet, zamanı bütünleyene!

Necip Fazıl Kısakürek

Geçen geçmiştir artık, an-ı müstakbelse müphemdir; Hayatından nasibin, bil, şu geçmek isteyen demdir."

Mehmet Akif

İbni Sina ve akranları, ışığı zaman üstü sanıyordu. Fakat anlaşıldı ki, ışık da zamanın içindedir; o da yol alırken zamana muhtaçtır.
Ölüm bizim için realite halinde var olan, fakat hakikat olarak yok olan bir şeydir.

Nurettin Topçu

Zamanın tek bir davranışı vardır: Durmadan akar.
Einstein, vücudumuzun algıladığı zamanın, duvardaki saatin gösterdiği zamana göre daha hassas olduğunu söyler.
(…) her nevi başarı, kişinin, zamanına ve işine hükmetmesine bağlıdır.
Geçmiş zaman gitmiştir, ele geçmez.
Gelecek ne haldir, bilinmez.
Dem bu demdir, saat bu saat…
Gafil halk, hayırlı bir iş için,"bugün dursun yarın başlarım’ der ve böylece kendini aldatır durur. Bilmez ki, "bugün" "dün’ün" yarınıdır; bugün ne yapmıştır ki yarın ne yapsın?…
Ve ne acı ki insanlık, her geçen gün biraz daha fakirleşiyor. Eşyanın, maddelerinin, paranın ve kazancın çokluğuna rağmen insan fakirleşiyor.
İnsanlar dünyaya geldiler, sevindiler, üzüldüler ve öldüler…
Geçmiş zaman gitmiştir, ele geçmez.
Gelecek ne haldir, bilinmez.
Dem bu demdir, saat bu saat…
Cenab-ı Hak asr" a, yani mutlak zamana yemin etmiştir. Her yemin edilen şeyde bir hikmet vardır.
Zamana hayat vermek nedir?.. Tek cümle ile hayatı anlamlı, insanı amaçlı kılmaktır.
Zaman içine serpiştirilmiş ve gizlenmiş elmas ve yakut değerinde ki vakitleri yakalamak için pusuya yatmış insanı görüyormusun?.. İşte o Müslümandır!
Köpek korkusuyla korktum ölümden,
Ölmeden ölmeyi anlayamadım.
Ne güneşler doğup battı üstümden;
Bir günü bir güne bağlayamadım…
İnsan eskiyor, yıpranıyor, zaman ise yeniliğini ve tazeliğini daima muhafaza ediyor.
Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi:
Bir bölünmez ki insan, onu zaman bölüyor;
İnsan her an dirilip, her saniye ölüyor…"
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Hayatımızın günleri sınırlıdır; fakat yapılacak iş çok ve okunacak kitap sayısızdır.
Zaman insanı taze ve olgun ekin yaprağı gibi biçmekte, onu yitip tüketmekte olduğu halde, zamanı hesap etmekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.
Sanki ölüme gerçek anlamda inanmıyor çağdaş insan.
Hâlbuki hayatın öbür yüzü ölümdür.
Müslümanlar, ilim ve fikir ehli olmalı, söz ve davranışlarıyla daima ve her yerde eğitici, telkin edici olmalı. Onunla karşılaşan, onunla az veya çok beraber olan insanlar, ondan duydukları ve gördükleriyle imanını ve İslam’ını artırmalı..
“Her şeyde bir tükeniş, her oluşta bir bitiş;
Gökten ses: Ölümsüzler kafilesine yetiş!”
Necip Fazıl
… ilmini artırmaya çalış ki iki günün eşit olmasın. Zararda kalmayıp kâra geçesin. Bugünün dünden farklı olsun ilim bakımından! Bilgi dağarcığına her gün yeni bir şeyler ekle. Bu artan bilgi de senin fikrini, zikrini, şükrünü ve amelini artıracak cinsten olsun.
Vakit geçtikçe insan, yaşıyorum zannıyla sevinir; hâlbuki o zaman mütemadiyen onun ömrünü yemektedir; o geçen gece gündüz, vücudunu kemirmekte ve bu suretle insan, her dem bir ziyan içinde kalmaktadır.
Bir bölünmez ki insan, onu zaman bölüyor.
İnsan her an dirilip her saniye ölüyor.
N.F.Ksakurek
Bir önemli sınava girdiğin zaman,saati önüne koyuyor,sana verilen süreyi iyi kullanıp,çok soru cevaplamaya çalışıyorsun.Hayat sınavının bu kadar da mı önemi yok ki zamanlarını zayi ediyosun?
* İçinde bulunduğumuz toplumda da mozaik bir yapı var.

Etkileşim burada da farklılık arzediyor.

Halk dediğimiz taban genellikle okumamış" bir kesim olduğu ve televizyon da kamuoyu yoklaması yapmak suretiyle bunların seviyesiz isteklerine göre ayarlandığı için, seviyesiz olan televizyon programları biraz daha bayağılaşıyor ve pespaye hale geliyor.

TV karşısında en çok büyülenen, en çok benliğini kaybeden ve bağımlı hale gelenler de işte bunlar.

Evet, çağ sür’at çağıdır ama, insanlığın ana problemlerinden neler halledilmiştir?.. İşte bunu hesaba katmak lazım.

Öyle görünüyor ki problemler, dertler ve sıkıntılar daha da çoğalmıştır.

Ve kesin olan şu ki: teknolojiye rağmen zaman daha da azaldı.

Çağdaş insan en çok zamanının azlığından" şikayet ediyor.

"24 saat bana yetmiyor…" sözü çok kullanılır oldu.

Çünkü çok üretim için, daha çok üretim için, modern insanın daha hızlı çalışması lazım. Bu da çok zamana ihtiyaç gösteriyor.

İşte bunun için çağdaş insana 24 saat az geliyor.

Rasim Özdenören de “Red Yazıları” isimli kitabında (s.98, İst. 1988), içinde yaşadığımız çağın belli başlı farikalarından biri de telaşlı bir insan tipi ortaya çıkarmış olmasıdır… diyor.

Ve şöyle devam ediyor: Vakitlerin arası, suni olarak öyle kısalmış ve o kısa aralıklara o kadar çok iş sıkıştırılmıştır ki, hepsinin bir anda ucundan yakalamak isteyen insan bozguna uğramaktadır. İstisnasız hemen herkes vaktinin darlığından, vaktinin yokluğundan yakınmaktadır.

Kişisel bir problem olmanın boyutlarını aşmaktadır vakitlerin daralması. Durum, doğrudan doğruya içinde bulunulan hayat düzeninin sorunudur. Telaşlı insan, bu düzene kendini uyarlamanın çabasındadır. Bu çaba ona, başka her türlü kişisel uğraşlarını unutturmakta, en azından ihmaline yol açmaktadır.

Telaş, insanı, kendi kendisi olmaktan çıkarmaktadır. Günümüzün telaşlı insanı, düşünmeye vakit bulamamaktadır. Mekanik bir düzenin boyunduruğunda bir makinanın herhangi bir parçası olarak, hayatını yaşamaktadır.

* Zamanı ciddiye almak gibi bir niyeti ve kararı olan kimsenin vereceği ikinci karar: cehaletten kurtulmak olmalıdır.

* Zamanla yarışmanın ve ona yenik düşmemenin ikinci derecede çaresi budur.

Bugün, modern insanın hayatı büyük ölçüde saat tarafından ayarlanmaktadır.

Öyle ki bir gözü saatte, bir gözü yapacağı iştedir. Ama bu insan, zamanı sadece iş” için, yalnızca dünyalık ve kazanç için, bir de eğlence için kullanmaktadır. Onun zamanı “ölü"dür.

Onun deyimiyle zaman sür’at asrıdır.

Bu insan hızla yaşamaktadır. Fakat sonu hiçliktir. Onda gelecek fikri bile yoktur.

Dolayısıyla “zaman"ın anlamı da yoktur.

Hayat veren nizamdan habersiz bulunduğu ya da ona düşman olduğu için, olanca ihtişamlı ve renkli maddi hayatına rağmen, ruhi/manevi hayatı ölüdür.

Rasim Özdenören:

“Batı uygarlığı, aslında insana ölümü unutturma uygarlığından başka birşey değildir. Bilim de, bun paralel olarak, bu inançsızlığı onaylayan bir vasıtâ, bir hüccet olarak kullanılıyor.

Bu bakımdan şu gerçek, kesin olarak ortaya çıkıyor: Maddeye iman eden çağdaş modern kafa, insanın ruhuna ve manasına ait hiçbir meseleyi halledemez; onun görünen ya da görünmeyen dertlerine deva bulamaz."

Fakat işin garibi şu ki, şeytan ve nefis en çok, vaktimizi gelişigüzel kullanmamız ve boş geçirmemiz konusunda bizimle uğraşır. Bu alanda çaba sarfeder.

İşte bu hususta yenik düşmemek, yaratılış gayesine uygun yaşamak, dünyada uzun süre kalmakla beraber bir “hiç olmayıp gerçek anlamda "var olmak" için zaman kültürüne, vakit disiplinine sahip olmamız lazım.

Büyük mütefekkirlerin çoğu zaman kavramı üzerinde kafa yormuş, fikir üretmişlerdir.

Ne kadar büyük insan ve yetişkin bilgin varsa, bunların hepsi zamanı çok iyi kullanan kimselerdir.

Başarılı ve verimli bir zaman yön(e)temi için de ilk yapılacak iş, zaman hırsızlarını tesbit edip gerekli önlemleri almaktır.
Yarın yaparım, yarın başlarım.. deme; hemen başla. İnan ki en uygun zaman "şimdi" dir..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir