İçeriğe geç

Z – Bir Kuşağı Anlamak Kitap Alıntıları – Evrim Kuran

Evrim Kuran kitaplarından Z – Bir Kuşağı Anlamak kitap alıntıları sizlerle…

Z – Bir Kuşağı Anlamak Kitap Alıntıları

Şu an ilkokul öğrencilerinin yüzde 65’i okulu bitirdiklerinde bugün var olmayan işlerde çalışacaklar.
Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen hayatın oğulları ve kızları.
Memlekette kafamı nereye çevirsem çocuğu başarılı olan ebeveynin kibire evrilmiş gururu, başarılı olamamış ebeveynin ise kahredici suçluluk duygusuyla karşılaşıyorum.
Evinizde Z kuşağı mı var ? Bırakın sıkılsınlar efendim.
Sıkılmak bir kuşağa has bir deneyim değil. Çocukken ben de sıkılırdım. Sıkıldığımı ifade ettiğimde de büyüklerimden her seferinde aynı cümleyi duyar ve anlam veremez, dahası öfkelenirdim: Sıkı can iyidir, kolay kolay çıkmaz.
Memlekette kafamı nereye çevirsem çocuğu başarılı olan ebeveynin kibire evrilmiş gururu, başarılı olamamış ebeveynin ise kahredici suçluluk duygusuyla karşılaşıyorum.
Teknolojinin insanı kullandığı değil, insanın teknolojiyi kullandığı bir bilinç düzeyine ihtiyacımız var.
Jaron’a göre bir alet gibi davranmaya başlamıştık ve birbirimizle olan ilişkimizi algoritmaların belirlenmesine izin verdiğimiz bir dijital maddeleştirme hastalığından muzdariptik.
Sözüm sana Z kuşağı,
Yoluna taşlar çıkacak. Her birini biriktir. Bir gün onlardan kale inşa edeceksin.
Şimdiki çocuklar harika ‘ da şöyle der Aziz Nesin: “Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden çözülecek aslında.”
Anneler kutsaldır ezberiyle kadınlığın anneliğe indirgenmesine, kadınlar arasında adeta bir rekabet oluşturan ve bilhassa pek çok çalışan anneyi travmatize eden iyi anne olma aldatmacasına, anne eli değmiş gibi şeklindeki uyduruk pazarlama sloganlarına, anneliğin abartılmasına ve öte yandan anne olmama durumunun veya tercihinin de değersizleştirilmesine, kısaca annelik mitine karşıyım.
Yetişkinler bir kahramana inanmıyor ama bir kurtarıcı bekliyorlar.
Bilgi ve deneyimin insanın en büyük laneti olduğunu düşünüyorum. Yaşımız ilerledikçe ve deneyimimiz katlandıkça inançlarımız da katılaşabiliyor.
Hız ve rekabetle şekillenen ama asla bütünlenmeyen, her şeyin fiyatının bilindiği fakat değerinin bilinmediği bu çağda, biz yeni nesil ebeveynler mutlu çocuk yetiştirmek obsesyonuna kapılıyoruz.
Çünkü, Arşimet kusurumuza bakmazsa şayet, bize bir miktar umut versinler; dünyayı yerinden oynatalım.
Popüler müzik kolektif olarak kim olduğumuzu bize gösteren bir aynadır. Bir toplumun değerlerini ve kavrayışlarını tartmak için popüler müziğini incelemekten daha iyi bir yol yoktur.
Aslında Z kuşağına küresel köyün kaygılı çocukları demek de mümkün.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Z kuşağı kendini tek bir yolla tanımlamıyor; belirgin biçimde dahil olma yanlısı, daha az çatışma yanlısı ve daha çok diyaloğa açık; hayatı pragmatik yaşıyor.
Yaş 35 artık yolun yarısı değil
Falanca yılda doğdum diye mutlaka belirli bir tavra ve inanca mı sahip olmalıyım? Hayır, doğum yılınız tavır ve inançlarınınızı belirler diyemeyiz; ancak fırsatlarınızı (ya da dezavantajlarınızı) belirler.
0-21 yaş arası bu döneme bağımlılık dönemi de denir. Büyüdüğümüz ve öğrendiğimiz, değerlerimizi edindiğimiz dönem.
Bilgi ve deneyimin insanın en büyük laneti olduğunu düşünüyorum.
Başarı sadece bir bireyin ya da kuşağın tek kişilik çabası değildir; bir avantajlar birikimidir, hele de fırsat eşitliği olmayan ülkelerde.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Söylediklerimizle değil, yaptıklarımızla iyi insan olabileceğimizi, kanatlarımızın gayretimiz olduğunu, çalışmanın ibadet olduğunu, iyiliğin bir düşünce değil bir eylem olduğunu, sevmenin sorumluluk olduğunu
Hiçbir bebek nankör, kibirli, tembel, yalancı, riyakar, hırsız ya da katil olarak gelmez dünyaya. Bebeklikten çocukluğa ve oradan yetişkinliğe geçişteki yolculu şekil verir iyi insan olma tercihine.
Şimdiki Çocuklar Harika da şöyle der Aziz Nesin: Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine , dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden çözülecek aslında.
Kusaklar, yasadiklari donemde onlara verilen kisaltma isimler ne olursa olsun (cagimizda sik kullandigimiz X, Y, Z kusaklari gibi), kahinler (prophets), gocebeler (nomads), kahramanlar (heroes) ve sanatcilar (artists) siralamasiyla hayata gelir.

Akran kisiliklerine gore ise kahinler idealist , gocebeler reaktif , kahramanlar sivil , sanatcilar ise uyumlu olarak tanimlanir.

Belki ummadığın insanların ummadığın hikayeleri vardır..
Nurda Gürbilek, Mağdurun Dili kitabında her şeyi anında parodileştiren, akıl yürüterek yenemediğini şakanın gücüyle değersizleştiren, inançsızlığı başkalarını eleştirmeye değil, küçük düşürmeye adamış sinik alaycılık tan bahseder. Bir bakış açısını bir başkasına yaslanarak geçersizleştirmeye dayanan bir ‘ne desem yalan’ halini, her problemin hakkından bir sözcük oyunuyla gelen bir hafifseme tekniğini, doğruyla bağını çoktan koparmış bir maske düşürme merakı nı anlatır. Bu hali en coşkulu biçimde sosyal medyamızda görebilirsiniz. Hangi hobilerimi bırakıp hangilerine devam etmem gerektiğini, yeni kitabımı ne zaman yazmam gerektiğini, oğlum Ali’ye nasıl davranmam gerektiğini, ne tür müzikler dinlemem gerektiğini sosyal platformlardaki bu meraklı lardan duydum. Güzel insanlarla tanışmama vesile olmuşsa da ne yalan söyleyeyim, bu akıl donduran mecralardan epey yoruldum.
Bizim ülkemizde hiç tanımadığınız insanlar bir anda her şey olabilir.
Aklının ipini bırakırsan, kader deyip geçersin, geçme.Coğrafya kader değildir; yaşamını tasarlamak senin sorumluğundadır.
Kaç yaşına gelirlerse gelsinler yaşam iştahını, çocuk merakını yitirmemiş olanlar, hayata gözleri kamaşarak bakanlar, mükemmel iyinin düşmanıdır kolaycılığına kaçmazlar; iyiyle yetinmemeye, hiçbir zaman tamamlanmamaya, hep biraz eksik kalmaya inanırlar.
Umarım feminist bir erkek çocuk yetiştirmem mümkün olur. Böylece o da işbirliği, empati, duygusal zeka, yaralanmaya açıklık gibi dişil göründüğünden göz ardı edilen ama hayatta asıl ihtiyaç duyacağı kavramları içselleştirebilir. Çağına yakışır bir birey, bir sevgili, bir partner, bir lider, bir baba olur. Sonra o da gelecek kuşaklarını böyle yetiştirir. Derken karanfil elden ele
Cinsiyetler arasında sosyal, siyasal ve ekonomik eşitliğe inandığım için feministim. Erkek düşmanı değilim; cinsiyetçilik düşmanıyım. Bu inancı benimseyen herkes -cinsiyeti fark etmeksizin- feminist olabilir. Olmalıdır.
“Neden Kuşak Çalışıyorum?” başlığı altında yazar görüşlerini şöyle açıklıyor. “ Bir kuşağı anlamak, bir dönemi anlamaktır. Bir dönemi anladığınızda ise paradigmanın (kalıp yargıların) kıskacına sıkışmaktan kurtulursunuz. Ve sizin gibi olmayanları kendinize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görmeniz mümkün olur. Bu mümkün olduğunda ise dönüşürsünüz. Birey olarak, kurum olarak, toplum olarak ”
21. yüzyıla yakışan, otonom, işbirliğine açık, problem çözme yetenekleri gelişmiş gençler yetiştirmekle yükümlüyüz ama düşük sosyoekonomik grupta şiddet, yüksek sosyoekonomik grupta ise sürekli destek talebi eğilimi görüyoruz.
Coğrafya kader değildir; yaşamını tasarlamak senin sorumluluğundadır.
Yargıladığımı ya da yargılandığımı ya da diğerlerinin yargıladığını ya da yargılandığını gördüğümde şunu sorarım: kime göre? / Neye göre?
İşte örtülü ön yargı böyle bir şeydir. Vardır ve istenirse açılabilir. Açılmazsa toksiktir. Organizasyonu zehirleyebilir.
Dünya ekonomik forumu mesleklerin geleceği raporunda 2022 yılındaki en önemli yetkinlikleri analitik düşünce ve yenilikçilik, aktif öğrenme, yaratıcılık, teknoloji tasarımı, eleştirel düşünce, karmaşık problem çözümü, liderlik ve sosyal etkileşim, duygusal zekâ, akıl yürütme ve Sistem analizi olarak belirledi.
Toplumsal cinsiyet bilincinin tohumlarının evde atıldığına, okulda serpildiğine, işte ve sokakta köklendiğine inandığımdan
Günün ya da haftanın ne kadarlık bir kısmında dijital medya kullanımı makuldür sorusunun cevabı sadece çocuğun yaşına ve olası özel durumlarına göre değil, kullanım amacına göre de değişiyor.
Hayal kurmak ihmale gelmiyor. Emek istiyor. Okumayı, izlemeyi, düşünmeyi, sorgulamayı gerektiriyor. Tam da bu yüzden, insan hep düşsüzlüğünden vuruluyor.
geleceğin meslekleri neler ve bunları tartışmaya açmalı mıyız emin değilim; ama geleceğin yetkinliklerini mutlaka düşünmeli ve hangi mahalleden olursa olsun, yeni kuşaklara aktarmalıyız.
“ Z kuşağı kendini tek bir yolla tanımlamıyor; belirgin biçimde dahil edilme yanlısı, daha az çatışma yanlısı ve daha çok diyaloğa açık; hayatı pragmatik yaşıyor.”
“ (z kuşağı) Özellikle öncül kuşakları olan Y’den farklı olarak dijital mahremiyetlerine daha fazla önem veriyorlar. Çevrimiçi ortamlarda kimliklerini gizleme ya da sınırlama eğilimleri daha fazla.”
“Falanca yılda doğdum diye mutlaka belirli bir tavra ve inanca mı sahip olmalıyım? Hayır, doğum yılınız tavır ve inançlarınızı belirler diyemeyiz; ancak fırsatlarınızı (ya da dezavantajların) belirler.”
“ İnsanlar ebeveynlerine benzediklerinden daha çok yaşadıkları zamana benzerler.”
Anneler kutsaldır ezberiyle kadınlığın anneliğe indirgenmesine, kadınlar arasında adeta bir rekabet oluşturan ve bilhassa pek çok çalışan anneyi travmatize eden iyi anne olma aldatmacasına, anne eli değmiş gibi şeklindeki uyduruk pazarlama sloganlarına, anneliğin abartılmasına ve öte yandan anne olmama durumunun veya tercihinin de değersizleştirilmesine, kısaca annelik mitine karşıyım.
Bir insanın anavatanı çocukluğudur.
-Epictetus
Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmak yerine, dünyaya daha iyi çocuklar bıraksanız, sorun kendiliğinden çözülecek aslında.
-Aziz Nesin
Binlerce çocuk ,
Siyah beyaz bir kuşak ,
Ötelerden akar sessizce
‘Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Çünkü onların kendi düşünceleri vardır.
Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.
Çünkü ruhlar yarındadır,
Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.
Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.
Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur.
Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.’
-Halil Cibran
‘Sıkı can iyidir, kolay kolay çıkmaz. Bunun ne demek olduğunu Z kuşağı hiç bilemeyecek çünkü dijital dünyanın yerlileri olarak sıkılmaya da vakitleri yok.’
‘Daha önce insanlar yaşadığı hayat koşullarından şikayetçi olduğu için ve ‘diğerleri’ gibi olduğunu göstermek için daha ‘temiz’ videolar çekerken Tiktok videolarında bir kabulleniş açık şekilde görülüyor. Bu kabulleniş yakın vadede huzurlu olarak görülüyor olsa da insanların koşullarını kabul etmesi, o koşulları değiştirmek için herhangi bir adım atmayacağına da işarettir. Bu insani yaşam koşullarından fikrî bir kopuştur. Hayalsiz, koşullarından şikayet etmeyen, verilenle yetinmeye alışmış milyonlarca ‘öteki’ genç, kendi gerçekliğini değiştirmek yerine iki liralık hiçbir besin değeri olmayan böreği öven videolar çekip paylaşıyor.’
‘Bilgi ve deneyimin insanın en büyük laneti olduğunu düşünüyorum. Yaşımız ilerledikçe ve deneyimimiz katlandıkça, inançlarımız da katılaşabiliyor; etrafımızda bilgi ve deneyim tuğlalarından oluşan kalın duvarlar örebiliyoruz. Bu duvarların ardından yeniyi görmekte ve duymakta zorlanıyoruz.’
bize bir miktar umut versinler; dünyayı yerinden oynatalım.
bir kuşağı anlamak, bir dönemi anlamaktır. bir dönemi anladığınızda ise paradigmanın kıskacına sıkışmaktan kurtulursunuz. ve sizin gibi olmayanları kendinize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görmeniz mümkün olur.
‘Evren daima hareketi alkışlar, düşünceleri değil.’
‘Ulaşılacak limanın konforundan çok, yolun meşakkatinden tat almaya bak.’
Üç tarafı denizle, dört tarafı cinnetle çevrili cennet vatanımız
Yoluma çıkan taşlar mı
Her birini biriktiriyorum ,
Bir gün onlardan bir kale inşa etmek için .
Bir dil bulacağız her şeye varan ,
Bir şeyleri anlatabilen
Böyle dilsiz , böyle düşmanca , böyle bölük pörçük
Dolaşmayacağız bu dünyada .
Dünle beraber gitti düne ait ne varsa ve şimdi yeni şeyler söylememiz lazım .
Karşıdakini görürsünüz belki ama yüreğin sesini duyamazsınız .
Bilgi ve deneyimin insanın en büyük laneti olduğunu düşünüyorum. Yaşımız ilerledikçe ve deneyimimiz katlandıkça, inançlarımızda katılaşabiliyor; etrafımızda bilgi ve deneyim tuğlalarından oluşan kalın duvarlar örebiliyoruz Bir şeyi bildiğimiz zaman o bilgiye sahip olmamanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmekte zorlanıyoruz. Bilgimiz bizi lanetliyor.
Coğrafya kader değildir; yaşamını tasarlamak senin sorumluluğundadır.
Evren daima hareketi alkışlar, düşünceleri değil.
Hayal kurmak ihmale gelmiyor. Emek istiyor. Okumayı, izlemeyi, düşünmeyi, sorgulamayı gerektiriyor. Tam da bu yüzden, insan hep düşsüzlüğünden vuruluyor.
Çünkü umut eylemlilik halidir; umut yumruklarını sıkmak, umut ayağa kalkmak, umut daha yaşanır bir dünyaya yaparak inanmaktır.
Çocukluğunu ve gençliğini ‘ 80 #8242; lerde ve
’90’ larda yaşayan bir kuşak olarak bolca sıkıldık ve çokça eğlendik;ama geride tek bir kanıt bırakmadık. Bunun ne demek olduğunu Z kuşağı hiç bilemeyecek çünkü dijital dünyanın yerlileri olarak sıkılmaya da vakitleri yok.
Geleceğin meslekleri değil, geleceğin yetkinlikleri!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir