Abdullah Yıldız kitaplarından Yusuf’un Üç Gömleği kitap alıntıları sizlerle…
Yusuf’un Üç Gömleği Kitap Alıntıları
•”Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.”
•Zira, hakiki güzellik daima hayallerin ötesindedir.
•Kıskanç insan huzur ve rahat yüzü görmez.
•Haya sahibi olmayan takva sahibi de olamaz.
•….Utanmıyorsan dilediğini yap..!
Başa gelenlere katlanıp sabretmekten başka ne yapılabilirdi ki? Kuşkusuz Yüce Allah, zulme uğramak suretiyle mağdur edilen ihsan/iyilik sahibi kullarına, erdemli, dürüst, namuslu kullarına mutlaka yardım ederdi, edecekti ve onların ve sabır ve sebatlarını karşılıksız bırakmayacaktı
sabr-ı cemil ; en güzel sabır, uzun soluklu sabır bitmek tükenmek bilmez bir sabır demektir. doğrusu bu da, ancak ve sadece Allah’a güvenip dayanılarak gerçekleştirilebilir (12/67).
..davetçi muhatabını genel geçer olumsuz inanç ve değer yargılarından koparmalı, onların fıtrî vicdanına seslenmelidir.
ALLAH’tan hayâ etmeyen kimden hayâ eder!?
Ey Rabbim ! Bana mülk /hükümranlık verdin ve bana olayların /sözlerin /ruya ların yorumundan bir ilim öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı ! Dünya da ve ahirette benim velim sensin ! Benim canımı Müslüman olarak al ve beni salih lerin arasına kat! (12/101)
İşin ilginç tarafı, Hz Yakub’un Korkarım ki, onu kurt yer de sizin haberiniz bile olmaz sözü, kıskançlıktan gözlerini kan bürüyen oğulları tarafından, uydurdukları yalanlara babalarını inandırmak için sözde dayanak yapılacaktı.
Allah bize yeter; o ne güzel vekildir.(3/173)
Millet, bir topluluğun çevresinde toplandığı ve üzerinde yürüdüğü , bir diğer deyişle içtimai ruhunun tabi olduğu, toplumun kendisinin de bağlı bulunduğu egemen prensipler ve tutmuş olduğu yoldur.
Allah’tan hayâ etmeyen kimden hayâ eder!!!
Hayâ sahibi olmayan takvâ sahibi de olamaz
Her şey bir rüya ile başlamıştı
Gençlik, düşmanın beşinci kol faaliyetinin boy hedefi haline gelmiştir.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Allah’tan hayâ etmeyen kimden hayâ eder!?
Kuşkusuz Allah, yardımı yalnızca kendisinden bekleyen mazlum ve mağdur kullarına bir çıkış yolu gösterecekti.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bu Kur’ân Uydurulmuş herhangi bir söz değildir.
Yusuf’da ve kardeşlerinde sual edenler (araştırıp öğrenmeyi arzulayanlar,ders ve ibret almak isteyenler için âyetler vardır.
Kur’ân-ı Kerim, Yusuf sûresinin 20. âyeti; Hz. Yusuf’u kuyudan çıkarıp canını kurtaran ama sonra bu mazlum çocuğu kendileri için bir metâ haline getirip Mısır’da birkaç dirheme satan çıkarcı/paragöz ticarer kafilesinin, para kazanma hırsıyla gözleri kör olacak ve Yusuf’un altın karakterini göremryecek kadar zaaf içinde olduklarını deşifre eder. Böylece, bizlere de, insanları maddi, fizikî ölçülerle değil manevî ölçülerle değerlendirmeyi salık verir.
Kıskançlık/hasetlik işte böyledir. Kıskanç/hasetçi insan çalışıp çabalayarak belli kazanımlar elde ederek kendini kanıtlamayı değil de başkalarını çelmeleyerek, köstekleyerek ya da saf dışı bırakarak öne geçmeyi tercih eder. Zira birinci yol ona zor ikinci yol ise kolay görünür.
Utanmıyorsanız dilediğinizi yapın
Olayların, rüyaların, haberlerin gerçek anlamını bilme yetkisi mutlak anlamda elbette Allah’a aittir.
Zindan, elbette mahrumiyet demekti, çile demekti, ıstırap demekti. Önce ölüm korkusuyla, sonra baba hasretiyle, sonra kadın fitnesiyle imtihan edilen Yusuf, şimdi de zindanla imtihan ediliyordu.
Zira, hakiki güzellik daima hayallerin ötesindedir.
Hayâ sahibi olmayan takvâ sahibi de olamaz..
Yusuf aleyhisselamın çocukluk dönemi bir gömlekle ; üzerine yalancı kan bulaştırırlan kanlı gömlekle simgelenir. Bu gömlek bir yandan Yusuf’un kıskanç , sevgisiz ve mağrur kardeşlerinin yalana, hileye, hud’aya , azgınlığa, taşkınlığa dalmışlıklarını simgelerken, öbür yandan da Yusuf’un meleksi masumiyetini, mağduriyeti , mazlumiyetini simgeler. Masum/günahsız Yusuf mağrur kardeşlerinin gadrine uğradığı için mağdur, zulmüne uğradığı için mazlumdur.
Böylece ; Hz. Yusuf’un ikinci gömleği , sadece onun ismetini ve iffetini, namus ve haysiyetini kararlılıkla koruma çabasını simgelemekle kalmaz, aynı zamanda ihlas ve takva sahibi bir kul olan Yusuf’un hem Rabbine hem de efendisine sadakatini vefasını kanıtlayışının delili olur. Ve onun , Rabbinden hayâ etmek suretiyle, hem haram işleyip Rabbinin gazabına uğramaktan hem de efendisine ihanet etmekten kurtulması günümüzün mümin genç öncüleri için çok güzel bir örneklik oluşturur .
Başa gelenlere katlanıp sabretmekten baska ne yapılabilirdi ki ?
Kuşkusuz Yüce Allah, zulme uğramak suretiyle mağdur edilen ihan/iyilik sahibi kullarına, erdemli, dürüst, namuslu kullarına mutlaka yardım ederdi, edecekti ve onların sabır ve sebatlarını karşılıksız bırakmayacaktı
Kuşkusuz Yüce Allah, zulme uğramak suretiyle mağdur edilen ihan/iyilik sahibi kullarına, erdemli, dürüst, namuslu kullarına mutlaka yardım ederdi, edecekti ve onların sabır ve sebatlarını karşılıksız bırakmayacaktı
Hakiki güzellik daima hayallerin ötesindedir.Ve ideal güzellik,ancak gerçek güzelliğe bir sembol ,bir misal olması bakımından önem taşır
Böylece ; Hz. Yusuf’un ikinci gömleği , sadece onun ismetini ve iffetini, namus ve haysiyetini kararlılıkla koruma çabasını simgelemekle kalmaz, aynı zamanda ihlas ve takva sahibi bir kul olan Yusuf’un hem Rabbine hem de efendisine sadakatini vefasını kanıtlayışının delili olur. Ve onun , Rabbinden hayâ etmek suretiyle, hem haram işleyip Rabbinin gazabına uğramaktan hem de efendisine ihanet etmekten kurtulması günümüzün mümin genç öncüleri için çok güzel bir örneklik oluşturur .
Yusuf aleyhisselamın çocukluk dönemi bir gömlekle ; üzerine yalancı kan bulaştırırlan kanlı gömlekle simgelenir. Bu gömlek bir yandan Yusuf’un kıskanç , sevgisiz ve mağrur kardeşlerinin yalana, hileye, hud’aya , azgınlığa, taşkınlığa dalmışlıklarını simgelerken, öbür yandan da Yusuf’un meleksi masumiyetini, mağduriyeti , mazlumiyetini simgeler. Masum/günahsız Yusuf mağrur kardeşlerinin gadrine uğradığı için mağdur, zulmüne uğradığı için mazlumdur.( Sahte kanlı gömlek : masumiyet/mağduriyet/ mazlumiyet gömleği )
Gençlik üzerinde asıl tahribat, değerler sistemi erozyona uğratılarak yapılmaktadır.
Bir masum güzelliğin en mükemmel bir macerası olan ve ebedî güzelliğin gerçek yüzünü görmüş bir gözün, geçici güzelliğin cilvelerine nasıl bir küçümseme ile baktığını anlatan Yusuf kıssası, gayb âleminden müteşabih bir sembol ile tecelliye başlayıp, gitgide gelişerek meâlini bulmuş bir hakikatin belâgatlı bir anlatımı ve aynı zamanda muhammedî güzelliğin ezelî bir simgesi ve nişanıdır.
Zira hakiki güzellik, daima hayallerin ötesindedir. Ve ideal güzellik, ancak gerçek güzelliğe bir sembol, bir misal olması bakımından önem taşır.
Bugün gelinen noktada gençliğimiz üzerinde uluslararası bir oyunun oynandığı kabul edilmektedir. Gençlik, düşmanın beşinci kol faaliyetinin boy hedefi haline gelmiştir. Bugün gençliğe kendi değerlerinden koparma , dejenere etme ve dinsizleştirme faaliyeti eş zamanlı olarak yürütülmektedir.
İyi organize ve kanalize edilirse o ülkenin sahibi olacağı dinamizmdir. İyi eğitim almış, heyecan ve ideal sahibi, bireyselleşmemiş, cesur, kararlı, dayanışmacı, hakkını arayan, toplumsal/ dînî/ ahlakî sorumluluklarını bilen , toplumun geleceği ile kendi geleceğini birbirine bağımlı olarak gören bir genç nüfus ; o ülke için en büyük toplumsal sermayedir .
Değerler sistemi bozulan, geleceğinden endişe duyan, mutlu olmayan, kendine güvenmeyen, zahmetsiz rahmet peşinde olan bir gençliğin, ruhsal sarsıntılar geçirmesi ve bunu da atlatabilmesi için uyuşturucu ve eğlence kültürünün bir uydusu haline gelmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Allâh’tan hayâ etmeyen kimden hayâ eder!?
Bugün, zulüm ve adaletsizliğin egemen olduğu bir dünyada; hain kardeşleri, akrabaları, yöneticileri tarafından gömlekleri sahte ya da sahici kan lekeleriyle ıslatılıp işkence gören, yaralanan, sakatlanan, kuyulara/zindanlara atılan, yurtlarından sürülen müminler; tıpkı Hz. Yûsuf (a.s) gibi, yalnızca Rablerine inanıp güvenerek mazlumiyet/ mağduriyet/ masumiyet gömleğini kuşandıkları taktirde, Kadir-i Mutlak olan, Cebbâr ve Kahhâr olan Allah’ın yardım elinin mutlaka kendilerine ulaşacağının bilincinde olmalıdırlar.
Davetçiler şunu unutmamalıdırlar ki, çoğunluğu yoldan çıkmış bir topluma Allah’tan bir azabın, bir felaketin ne zaman geleceğini, kıyametin ne zaman kopacağını kimse bilemez ve bu konuda kimse emin olamaz. O halde, davetçiler, iyiliği emredip kötülükten alıkoymadıkları taktirde gelecek azabın kendilerini de kuşatacağını bilerek davet çalışmalarını sürekli ve kesintisiz olarak sürdürmeli, Hz. Yusuf’un (a.s) duasını sık sık tekrarlamalıdırlar:
(Ya Rabbi!) Benim canımı müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat!
Zindanda kaldığı uzun zaman zarfında (bir rivayete göre, sekiz yıl) Hz. Yusuf, örnek ahlâkı, fedakârlığı, ilmi ve irfanı ile zindan arkadaşlarını etkilemiş, hapishaneyi Medrese-i Yusufiye’ye dönüştürmüştü. Mısır zindanlarının karanlık dehlizlerinde Yusuf aleyhisselâmın kendilerine açtığı ilim ve hikmet penceresinin ışıklarıyla aydınlanan birçok zindan arkadaşı, tevhidin hakikatini öğreniyordu Demek ki, mümin davetçiler ve Genç Öncüler, hakkı ve hakikati tebliğ için hiçbir mekan ve zaman sınırı tanımamalı, her fırsattatta ve her zaman davalarını muhataplarına en güzel şekilde anlatmalı ve yaşantılarıyla da temsil etmelidirler.
Esas itibariyle, Arapça bir terim olan millet; kelime anlamı olarak din, şeriat, dinde gidilen yol, tarikat, sünnet, yol’ anlamlarına gelir ve izlenen ‘belli yol’, Allah’ın peygamberler aracılığıyla gönderdiği ‘şeriat’ manasına kullanılır.
Ayetin zina yapmayın değil de zinaya yaklaşmayın! şeklinde gelmiş olması üzerinde her genç müslüman iyi düşünmelidir. Zinaya açılan kapıları aralayanın o kapıyı kapatması çok zor hale gelebilir; zinaya giden yollara girip o hayasızlıkla arasındaki mesafeyi kısaltan kişinin artık geri dönmesi imkansız olabilir. Bu yüzden Rabbimiz yaklaşmayın buyuruyor; zira yaklaşırsanız, şeytanın ayağınızı kaydırıp sizi fahşâ kuyusuna düşürmesi an meselidir. İşte bu noktada mümin, öncelikle Rabbani denetimi ense kökünde hissetmelidir. Ama bu yeterli olmayabilir. Zira bir hadis-i şerifte buyurulduğu üzere. Yalnız kalan kişinin arkadaşı şeytandır . Şeytan ve nefis (nefs-i emmare) ise sürekli olarak kotuluğu, fahşayı emredicidir. O halde müminler, harama, fahşaya, münkere, şeytana ve nefislerine karşı tek başlarına savaşamazlar. Birlik olmak, cemaat olmak, birbirlerini denetlemek, desteklemek, birbirlerini yıkayan eller olmak, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmek (Asr 103/3), iyilik ve takvada yardımlaşmak zorundadırlar.
(Yeri gelmişken, ayrıca, o/kadın hakkında çeşitli kaynaklarda ve -maalesef- bazı İslâmi kaynaklarda abartılarak anlatılan ve onu ‘zavallı, masum bir aşk tutkunu ve mağduru’ gibi takdim eden, âyet ve hadislerde asla söz edilmediği halde, onu ‘Yûsuf aşkından gözleri kör olan, ihtiyarlayan, ama Yûsuf’un bir du asıyla tekrar eski güzelliğine kavuşan, nihayet onunla evle nip muradına eren bir örnek âşık gibi kutsayan yaklaşımları yanlış ve son derece tehlikeli buluyoruz. Üstad Mevdudi, Tefhimü’l-Kur’an’da; Yusuf 12/21. ayeti açıklarken şunları söyler: Talmud’a göre ismi Zelicha (Zeliha) olan bu kadın müslüman geleneğinde de aynı isimle tanınır. Müslümanlar arasında dolaşan bazı rivayetlere göre Hz. Yusuf (a.s) onunla daha sonra evlenmiştir, lakin bu rivayetin ne Kur’anî ne de İsraili bir temeli yoktur. Aslına bakarsanız karakteri konusunda kötü bir izlenime sahip olduğu bir kadınla peygamberin evlenmesi onun izzetini zedeler. Bu fikir Kur’an’daki şu genel hükümle teyid edilir: Kötü karakterli kadınlar öyle erkeklere, kötü karakterli erkekler öyle kadınlara. Temiz karakterli kadınlar, öyle erkeklere temiz karakterli erkekler öyle kadınlara (Nur 24/26).
Benim canımı müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat
Allah’tan korkup çekinmeyen kuldan da utanmaz, çekinmez.
Allah’tan hayá etmeyen kimden hayá eder!?
Allah’tan hayá etmeyen kimden hayá eder!?
Böylece, bizlere de, insanları maddi, fiziki ölçülerle değil manevi ölçülerle değerlendirmeyi salık verir.
Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğin
(Ya Rabbi!) Benim canımı müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat!
Elbette hayâ sahibi olmayan takvâ sahibi de olamaz Allah’tan korkup çekinmeyen kuldan da utanmaz,çekinmez.Ahmet Rıfat merhum,Tasvir-i Ahlak adlı eserinde,Utanmıyorsan dilediğini yap nebevi hadisinden söz eder.Allah’tan hayâ etmeyen kimden hayâ eder!?
İşte, bazı insanlar böyledir. Dostlarını, bazen en zor zamanda kader birliği yaptıkları arkadaşlarını, ancak işleri düştüğünde hatırlar ve ararlar.
Olayların, rüyaların, haberlerin gerçek anlamını bilme yetkisi mutlak anlamda elbette Allah’a aittir.
Rabbi ona, teslim ol! emrini verince, o ben alemlerin Rabbine teslim oldum. dedi.
Bütün peygamberler gibi Yusuf Aleyhisselam da: İman-küfür/Tevhid-şirk ikileminden yola çıkarak başlamıştı tebliğine
Zindan, elbette mahrumiyet demekti, çile demekti, ıstırap demekti. Önce ölüm korkusuyla, sonra baba hasretiyle, sonra kadın fitnesiyle imtihan edilen Yusuf, şimdi de zindanla imtihan ediliyordu.
Hz. Yusuf’un iffetini kendilerine örnek almaları gereken mümin genç öncüler, azizin karısının şahsında Kur’an’ın tanımladığı bu şirret, bu azgın, bu sapkın kadın tiplerine karşı uyanık ve dikkatli olmalıdırlar. Ar perdesi yırtılmış, karşısındaki erkeği ağına düşürmek için her türlü şeytani hile ve yöntemlere başvurmaktan çekinmeyen bu tip kadınlar/kızlar, üstad said nursi nin asâkir-i şeytâniyenin ences taifesi: şeytanın askerlerinin en pis takımı dediği kadın ve kızlar olmalıdır. Mümine hanımlar da, o/kadın ın erkek versiyonları olan aşağılık ins şeytanları konusunda dikkatli olmalı, kendileride şeytanın adımlarını izlemekten ısrarla kaçınmalıdırlar.
Zira, hakiki güzellik daima hayallerin ötesindedir.
“Utanmıyorsan dilediğini yap”. Allah’ tan hayâ etmeyen kimden hayâ eder!?
| Rivayet olunur ki; Hz. Ömer(r.a), bir gün yatsı namazını kıldırırken, zamm-ı sûre olarak Yusûf sûresini okuyordu. 86.âyete gelince, Yakûb aleyhisselâmın yürekleri burkan çaresizliğini, kederini, Yusuf hasretini hatırlayarak hüngür hüngür ağlamaya başladı. Öyle ki, arka saflarda bulunanlar bile onun hıçkırıklarını işittiler.
|Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır./76
•Bütün zamanlar ve mekanlar için örnek ve önder insanlar olan peygamberler, kimlik ve kişilik özelliklerinden söylem ve eylem biçimlerine kadar bütün yönleriyle dünün insanlarına yol gösterdikleri gibi bugünün insan ve toplumlarına da yol gösterirler ve yarınlara da kılavuzluk ederler.
| Tarihimizin son 200 yıllık dönemi, sadece toplumsal çalkantıların tarihi olmayıp aynı zamanda gençliğin kimlik arayışının da tarihidir. |
Kuşkusuz Allah,yardımı yalnızca kendisinden bekleyen mazlum ve mağdur kullarına bir çıkış yolu gösterecektir.
(Ya Rabbi!) Benim canımı müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat.
Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayasızlıktır ve çok kötü bir yoldur.
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir!
Ya Rabbi! Benim canımı Müslüman olarak al ve beni salihlerin arasına kat!
Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, kuşkusuz Allah, güzel işler yapanların mükafatını zayi etmez.