Yılmaz Odabaşı kitaplarından Yurtsuz Şiirler kitap alıntıları sizlerle…
Yurtsuz Şiirler Kitap Alıntıları
Alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana.
Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına;
konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana
Ve akşam, bir kez daha;
saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara!
Sar, büyüt ellerinle, konuk et sıcaklığına;
konuk et kanatları kanatılmış kuşlar getirdim sana
Ve akşam, bir kez daha;
saçlarını topla ve dağıt sesini rüzgârlara!
günler ihanete, saatler hüzne ayarlı
şimdi
ah
desem
geceyi ertelesem
ertelenemez hayat
bu acı da yaşanır kalabalıklar
merhaba kalabalıklar
k a l a b a l ı k y a l n ı z l ı k la r
ah
desem
geceyi ertelesem
ertelenemez hayat
bu acı da yaşanır kalabalıklar
merhaba kalabalıklar
k a l a b a l ı k y a l n ı z l ı k la r
insanlar bir gün tanrıları unutur belki; ama insanlar sevişmeyi unutursa yüzümüz paslanacak!
sustun;
sustukça çoğalan boşluğa vurdum
sonra her uçurum ıssızlığı kadar dalgın ve yorgun
‘yalnız kentler’ diyorsam sen de kentler gibi yalnız
ve baştan sona günahkar
günahına ey uçurum çiçeği, günahına vurgunum!
sustukça çoğalan boşluğa vurdum
sonra her uçurum ıssızlığı kadar dalgın ve yorgun
‘yalnız kentler’ diyorsam sen de kentler gibi yalnız
ve baştan sona günahkar
günahına ey uçurum çiçeği, günahına vurgunum!
ben bu rüzgarlara savruluyorum
sen hangi rüzgarlara ey uçurum çiçeği?
sen hangi rüzgarlara ey uçurum çiçeği?
sustuğun
yerlere
sesimi,
haykırdığın
yerlere
yüzümü
taşımaktan
yorgunum
yerlere
sesimi,
haykırdığın
yerlere
yüzümü
taşımaktan
yorgunum
•
yarim, sen yine yollara bak
kalan da, giden de yollardadır
gelen yollarda
yarim, sen yine yollara bak
kalan da, giden de yollardadır
gelen yollarda
ve çoktan beri ısrar
ısrar !
yakın tut sesini uzaklara
yüreğim her akşam; sıkıyönetim!
/konuşuyorum işte artanını al
susuyorsun,
susuyorsun artanını ver artık!/
susuyorsun,
susuyorsun artanını ver artık!/
/ve şarkın kanayan bir gül gibi iner
savrulan sokaklarına ömrümün/
savrulan sokaklarına ömrümün/
gitmen bildiği gibi konuşuyordu
bensiz
belki bir kış güneşiydin, kim bilir
belki kimseler uğramadığı bir güz çınarı
kalakaldın tenhalığa
gölgesiz
bensiz
belki bir kış güneşiydin, kim bilir
belki kimseler uğramadığı bir güz çınarı
kalakaldın tenhalığa
gölgesiz
güldükçe
gün
devrilir gözlerinin akşamına
gecedir bir rüzgar getirir ellerini
öperim kimseler görmez
,
dallar ıslaktır ay ışığında
gün
devrilir gözlerinin akşamına
gecedir bir rüzgar getirir ellerini
öperim kimseler görmez
,
dallar ıslaktır ay ışığında
sokakların gün batınca neden boşaldığını
ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum
konuşsam: sessizlik, gitsem: ayrılık
ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum
konuşsam: sessizlik, gitsem: ayrılık
sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne
al bu çağrıları sulara göm o uzak sulara
gurbetini rehnetme özlemimde
al bu çağrıları sulara göm o uzak sulara
gurbetini rehnetme özlemimde
görüşmeyeli ya sen nasılsın
adım, adresim durur mu defterinde?
adım, adresim durur mu defterinde?
resimin rehindir gurbetimde
gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin
gurbetimde sesleri aşındırmış kimliksiz bir kasaba
ve senin kederini ıslatan o yağmurlar rehin
On yaşındayken İstanbul’a ayak bastım. Ülkenin en büyük şehrindeyim ve danışacak, sığınacak kimsem yoktu. Başkasının kâbusu olur ama benim için ucu nereye gideceği bilinmeyen bir macera
Sen hâlâ sevgide öksüz çocuklar mısın?
Yaslasam başımı geceye kan kokacaktı
Okuduğum kitaplarda eksik kalan bir şeyler
Her akşamla bin özlem.
Okuduğum kitaplarda eksik kalan bir şeyler
Her akşamla bin özlem.
Bazen ne kadar iyi top sürersen sür, topu sadece kendinde tutmaktan zarar gelir.
Konuşsam: sessizlik, gitsem: ayrılık
sustuğun
yerlere
sesimi,
haykırdığın
yerlere
yüzümü
taşımaktan
yorgunum
yerlere
sesimi,
haykırdığın
yerlere
yüzümü
taşımaktan
yorgunum
bu hayat beni kasten öldürmeye matuf cürüm işliyor
sığmam ki tabutlara..
sığmam ki tabutlara..
geçmiyor dağlara hükmüm kentler gibi suçluyum
beni boğmaya yeltenen bütün suları
boğdum; boğulmak şimdi çöl susuzluğunda..
boğdum; boğulmak şimdi çöl susuzluğunda..
sokakların gün batınca neden boşaldığını
ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum
ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum
konuşsam; sessizlik
gitsem; ayrılık
alnı özlemle dağınık bir akşam getirdim sana
y ü r e ğ i m h e r a k ş a m; s ı k ı y ö n e t i m !
konuşsam: sessizlik / gitsem: ayrılık
sustuğun
yerlere
sesimi,
haykırdığın
yerlere
yüzümü
taşımaktan
yorgunum
yerlere
sesimi,
haykırdığın
yerlere
yüzümü
taşımaktan
yorgunum
neler
neler gelip geçiyor bir sen kalıyorsun yalnızlığımda
neler gelip geçiyor bir sen kalıyorsun yalnızlığımda
gel, yanıtım ol, beni anlaşılır kıl
yaşananı anılar kanatıyor
yaşananı anılar kanatıyor
bilmem ki kaç yanardağ büyüyor ömrümün sularında.
bilmem
bilmem
eskiyim, yorgunum sevgilim; eskimiş, aşınmış kalbim. gül biraz gül ve beni akla! yoksa nasıl çıkarım bu şarkılara, bu kitaplara; yoksa nasıl yoksa ışıklı, rüzgarlı kapılara?
Şimdi
ah
desem
geceyi ertelesem
ertelenemez hayat
bu acı da yaşanır kalabalıklar
merhaba kalabalıklar
kalabalık yalnızlıklar
ah
desem
geceyi ertelesem
ertelenemez hayat
bu acı da yaşanır kalabalıklar
merhaba kalabalıklar
kalabalık yalnızlıklar
(sabırla adımızın kesiştiği yer neresiydi ünlemlerden hayatımızı ayıran neydi heceleyerek tükenebilir o en büyük yıkımlar ve usulca bitebilir en uzun yolculuklar)
sessizce sessizce şiirler düşürdüm yüreğimden
parçalara bölündüm
de kaç parça bütün kaldı kendimden?
de kaç parça bütün kaldı kendimden?
ama ölüm ısrarla güzelleşiyor bu ülkede çocuklar,
üşüyorum, gazete!
üşüyorum, gazete!
üşüyorum
özlemimi ver diyarbekir
özlemimi ver diyarbekir
sevmek ustalık işidir bu hudutlarda
/ülkem mi
o
göçebe bir kimlik taşıyor daha /
o
göçebe bir kimlik taşıyor daha /
ve sınırları mayın döşeli hayatımız
y ü r e ğ i m h e r a k ş a m; s ı k ı y ö n e t i m!
kahvehanelerde çatık kaşlı adamlar
ne büyük susuyorlar
ne büyük susuyorlar
şairim, kabarık yanıtıyım hayatın, bir şeylere çok ölüp, çok ölüp duruyorum
/gel, yanıtım ol, beni anlaşılır kıl
yaşananı anılar kanatıyor /
yaşananı anılar kanatıyor /
aşklarım sınanıyor acıların örsünde
herkes bir dünya konuşurken dilinin yordamıyla
en önce aşklar bitiyordu cizre yolunda
en önce aşklar bitiyordu cizre yolunda
bilmem ki kaç yanardağ büyüyor ömrümün sularında.
bilmem
bilmem
kendimin kendini kemirdiği bir yerde, dünyanın kendini kemiren bir yerindeyim.
-beni boğmaya yeltenen bütün suları
boğdum; boğulmak şimdi çöl susuzluğunda.
boğdum; boğulmak şimdi çöl susuzluğunda.
şimdi göçebe aşklar
takvimsiz ayrılıklar
takvimsiz ayrılıklar
konuştum
yerli yerinde kanadı konuştuğum
adını susmak koydum
yerli yerinde kanadı konuştuğum
adını susmak koydum
/zorla alınmış bir çingene tefiyle ne söylenir ki?
ne söylenir ülkemde ülkesiz kanıyorsa yaban gülleri?/
ne söylenir ülkemde ülkesiz kanıyorsa yaban gülleri?/
/ve şarkın kanayan bir gül gibi iner
savrulan sokaklarına ömrümün/
savrulan sokaklarına ömrümün/
güldükçe
gün
devrilir gözlerinin akşamına
gün
devrilir gözlerinin akşamına
ellerimi tut sevgilim yüzümüz paslanmasın.
görüşmeyeli ya sen nasılsın
adım, adresim durur mu defterinde?
adım, adresim durur mu defterinde?
Güldükçe gün devrilir gözlerinin akşamına,
Gecedir
Bir rüzgar getirir ellerini öperim.
Kimseler görmez..
Gecedir
Bir rüzgar getirir ellerini öperim.
Kimseler görmez..
ne güzel unutuyorum usul gülmeyi düşlerimi saklar gibi
neyi seviyorsam ısrarla seviyorum
varsın kederin zehri damlasın akşamlara
miyadı geçmiş bütün hüzünler inadına tut ellerimi!
bin iklim, bin koşu, bin gurbet ömrüm delice
neyi seviyorsam ısrarla seviyorum
varsın kederin zehri damlasın akşamlara
miyadı geçmiş bütün hüzünler inadına tut ellerimi!
bin iklim, bin koşu, bin gurbet ömrüm delice
şimdi göçebe aşklar
takvimsiz ayrılıklar
takvimsiz ayrılıklar
artık adın bir ayrıntıdır
mevsimler eskidi
eskidi yollar
beklemeyi unuttum
sokakların gün batınca neden boşaldığını ve yüreğimin neden kabardığını bilmiyorum
konuşsam: sessizlik, gitsem: ayrılık
konuşsam: sessizlik, gitsem: ayrılık
sonra kıpırtısız yasladım göğsümü boğulmuş güne
al bu çağrıları sulara göm o uzak sulara gurbetini rehnetme özlemimde
günler ihanete, saatler hüzne ayarlı
(bıyıklarımızı taramayı unuttuk ama gülmeyi unutmadık)
YÜREĞİM HER AKŞAM : SIKIYÖNETİM!
Konuşsam: sessizlik / gitsem: ayrılık
Ve hüzün kara bir bulut gibi çöküyor gözlerine.
Ötede güz çöküyor üstüne yaz mevsiminin.
Her mevsimin tükenişi intihar çağrıştırırken bende,
güz hep aynı iklim yara yerimde.
Git, uzaklığa dolan yol gibi dol hasretime
Ötede güz çöküyor üstüne yaz mevsiminin.
Her mevsimin tükenişi intihar çağrıştırırken bende,
güz hep aynı iklim yara yerimde.
Git, uzaklığa dolan yol gibi dol hasretime
Şimdi elini tutuşum bir anıdır/ Sen, güne dönersin.
Tren usul usul gelir, azar azar gidersin.
Tren usul usul gelir, azar azar gidersin.
Sen iki ömrü törpülerken sevgilim
ve sürdürürken o civan ısrarı kederinle,
tut ki nice trenler kalkacak dünyanın her yerinde;
sonra da biz kalkacağız/ topla kendini
ve sürdürürken o civan ısrarı kederinle,
tut ki nice trenler kalkacak dünyanın her yerinde;
sonra da biz kalkacağız/ topla kendini
Garına ve akşamına varmamış bir trenle,
yolcusun,özlemin, kimliğin
ve arka cebinde terlemiş biletinle.
yolcusun,özlemin, kimliğin
ve arka cebinde terlemiş biletinle.
Günler ihanete, saatler hüzne ayarlı.
Her akşam sofrasında yağmalanır türkümüz.
Yenilmeyiz ve boğulmaz içimizde kıyılar,
acıya ve sızıya akar ömrümüz.
Her akşam sofrasında yağmalanır türkümüz.
Yenilmeyiz ve boğulmaz içimizde kıyılar,
acıya ve sızıya akar ömrümüz.
Oysa dağ,
vursa kahrını sırtıma,
ölümü oraya gömün derim.
Dağ bu, neleri barındırır, neleri.
Derindir dağlar derin
vursa kahrını sırtıma,
ölümü oraya gömün derim.
Dağ bu, neleri barındırır, neleri.
Derindir dağlar derin
“Yalnız Kentler” diyorsam,
sen de kentler gibi yalnız ve baştan sona günahkar.
Günahına ey uçurum çiçeği, günahına vurgunum
sen de kentler gibi yalnız ve baştan sona günahkar.
Günahına ey uçurum çiçeği, günahına vurgunum