İçeriğe geç

Yürek Burgusu Kitap Alıntıları – Henry James

Henry James kitaplarından Yürek Burgusu kitap alıntıları sizlerle…

Yürek Burgusu Kitap Alıntıları

Evet, çok uzaklara gittim.
Uyumuyordun öyleyse?
Pek değil! Ben yattığım yerde düşünürüm hep.
Kendim gibilerle birlikte olmak istiyorum ben.
Senin gibisini bulmak zor.
Kendi sözcüklerimi bir bir seçerek konuşmak zorundaydım.
Nefret etmek işten bile değildi.
Güzellikleri İyilikleri Uslukları
Bunların hepsi oyun, numara, düzmece.
Sen benim yerimde olsan kaçırırdın aklını!
Karanlığa bakmam, doğru yönde olduğumu anlamama yetti.
Beni pencereden dışarı bakarak mı arıyordun?
Aslında biz birlikte kopmuştuk bu dünyadan.
Kızgındım!
Çektiği acının bıraktığı izleri bulurdum.
Dünyada neyin önemi vardı ki?
Bölük pörçük yalnız kalışlarımda kendime hep bu soruyu soruyordum.
Kimi günler kaçınılmaz bir görevi savsaklayarak odama kapanıp saatlerce, dakikalarca düşündüğüm oldu.
Sizin bir şey söylemeniz gerekmez. Ben söylerim.
Öylesine çaresizdim ki! O da bunu bilerek oynuyordu benimle; yüreğimi burkan bu düşünceyi bugün bile taşırım.
Her şeyi yitirebilirdik ama ne yapıp yapıp, aklımızı başımızda tutmalıydık
En başta, kendi küçük, kapanık yaşamımın bana hiç öğretmediği bir şeyi öğrendim; eğlenmeyi, dahası eğlendirmeyi, yarını düşünmeden yaşamayı öğrendim. Bir anlamda ilk kez, alabildiğine geniş bir alanda, açık havayı, özgürlüğü, yaz günlerinin müziğini, doğanın gizlerini tanıyordum.
Gerçekten de bu olay çok beklenmedik bir biçimde geliştiği için o zamana dek geçirdiğim sarsıntıların en büyüğüne neden oldu.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Bir türlü konuya girmek istemediğimi görüyorum ama artık gözümü kapayıp kendimi bırakmam gerekiyor.
Karşı köşede, ancak daha kısa bir süre, durdu ; dönüp giderken bile bakışları hala üzerimde çakılıydı.. Arkasını döndü. Başka bir şey bilmiyorum.
Bu sıralarda o kadar çok şey oldu ki, anımsadıklarımı biraz açık seçik bir hale getirebilmek için nasıl büyük bir beceri gerekeceğini düşünüyordum. Geriye baktığımda en şaştığım şey, kabullendiğim durum oluyor.
En başta, kendi küçük, kapanık yaşamımın bana hiç öğretmediği bir şeyi öğrendim,; eğlenmeyi, dahası eğlendirmeyi, yarını düşünmeden yaşamayı öğrendim.
Okurken başımı üstüne koyup uyuyakaldığım ve düş görmeye başladığım bir masal kitabından başka bir şey değil miydi yoksa bu ev? Hayır; kocaman, çok eski, ama kullanışlı bir evdi; kimi yerleri yenilenmiş, kimi yerleri hala kullanılan kendinden daha eski başka bir binanın kimi özelliklerini taşıyan bir yapıydı; bizler de yolunu yitirip başıboş dolaşan koskoca bir gemideki bir avuç yolcu gibiydik. İşin garibi şu ki, geminin dümeninde ben vardım!
Korkunun içimde bu ilk doğuşu, daha sonra altında ezileceğim duyguların yanında, olağan, zararsız bir ürperti gibi kalıyor.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ben heryerde az çok mutluydumdur Ama mutluluk her şey değil ki!
Bana vereceği acıya katlanamazdı
Ama mutluluk her şey değil ki !
Siz acı çekmemelisiniz
Çocuklar acı çekmemeli
Onların yarattığı dünyada dolaşıyordum, benim dünyama hiç gerek duymuyorlardı.
Onu buraya koydum. diyerek kalbine hafifçe vurdu. Ve hiç kaybetmedim, dedi.
Çevremde ki her şeye sanki ölümün eli değmişti.
Ben her yerde az çok mutluyumdur.
Ama mutluluk her şey değil ki !
Geriye baktığımda en şaştığım şey, kabullendiğim durumlar oluyor.
Hiçbir şeyi koruyamacaksak aklımıza mukayyet olacaktık.
Çevremdeki her şeye sanki ölümün eli değmiş.
Bizler de yolunu yitirip başıboş dolaşan koskoca bir gemideki bir avuç yolcu gibiydik. İşin garibi şu ki, geminin dümeninde ben vardım!
“ hem bunca kaçınıp sakınma, arada sessiz bir anlaşma olmadan başarıyla yürütülemezdi.”
“.. dinlerken harcadığı zihinsel çabanın çıkardığı gıcırtılar ”
.
Elbette büyünün etkisindeydim ve işin harika yanı, o zamanlar bile olduğumu mükemmel bir şekilde biliyordum.

Ama kendimi buna teslim ettim; herhangi bir acının panzehiriydi ve birden fazla sancım vardı.

.

“Her diplomatça davranışın biraz çocukça bir yanı vardır sanıyorum.”
“Her gün yaşanan bir güzellik nasıl çekici olmazdı?”
“Okurken başımın üstüne koyup uyuyakaldığım ve düş gibi görmeye başladığım bir masal kitabından başka bir şey değil miydi yoksa bu ev? Hayır; kocaman, çok eski ama kullanışlı bir evdi; kimi yerleri yenilenmiş, kimi yerleri hâlâ kullanılan kendinden daha eski başka bir binanın kimi özelliklerini taşıyan bir yapıydı; bizlerde yolunu açık getirip başıboş dolaşan koskoca bir gemideki bir avuç yolcu gibiydik. İşin garibi şu ki, geminin dümeninde ben vardım!”
Geriye baktığımda en şaştığım şey, kabullendiğim durumlar oluyor.
O sı­ra­lar­da bü­yük bir sev­gi ve acı­ma dal­ga­sı­nın sır­tın­da, yük­sek­ler­de do­la­şı­yor­dum
Ben her yerde aç çok mutluyumdur.
Ama mutluluk her şey değil ki!
Kitaplarda rastladığımız, sevdiğimiz gerçek şövalyeler kazandıkları üstünlüğü hiçbir zaman karşısındakinin yüzüne vurmazlar.
Bu saatlerde sık sık aklıma gelen, şimdi burada belirtmekten kaçınmadığım bir düşünce de, bu gezintilerden birinde, masallardaki gibi ansızın birine rastlamanın çok hoş olacağıydı.
Geriye baktığımda en şaştığım şey, kabullendiğim durumlar oluyor.
Aslında biz hep birlikte kopmuştuk bu dünyadan; karşılaştığımız tehlike bizi birleştirmişti.
Ne kadar çok sarsılsam da, bir o kadar derine çekilip kaldım orada.
Bizler de yolunu yitirip başıboş dolaşan koskoca bir gemideki bir avuç yolcu gibiydik. İşin garibi şu ki, geminin dümeninde ben vardım!
• O sadece bu küçük, korkutucu ve kirli okul dünyası için çok iyi ve adildi. •
• Değişim, aslında, bir canavarın aniden ortaya çıkıvermesine benziyordu. •
• Her şey sessizlik içinde gelişiyordu. İçinde bir şeyin toplandığı ya da sindiği sessizlik. •
Ben yeni bir yaşam istiyorum.
Hayat hep inişli çıkışlıdır!
güveniyor musunuz?
Hiçbir şeye güvenmiyorum.
“Tanrı biliyor, onu bunaltmayı hiç istemedim, ama şunu sezinledim ki şimdi ona sırtımı çevirirsem, onu bırakıp gitmiş, daha doğrusu onu yitirmiş olacaktım.”
“Kendime hakim olamayışım zavallıca bir şeydi ama nedense bunu bilmek bana güç kazandırmıyordu.”
“Kimi zaman bana öyle geliyor ki önümüze sürekli olarak çıkan yasak konular karşısında birden duraklıyor, saptığımız çıkmaz sokaklardan aceleyle geri dönüyor, düşüncesizce açtığımız kapıları güm diye kapatırken elimizde olmadan -çünkü bu kapılar gürültülü çarpar- çok büyük bir gümbürtü koparıyorduk.”
“Bekledim, hep bekledim; aradan geçen günler duyduğum derin acıyı da biraz hafifletti.”
“Her şeyi yitirebilirdik ama ne yapıp yapıp aklımızı başımızda tutmalıydık; yaşadığımız tüm dehşet verici olaylardan en az kuşku götüreni, düşündükçe aklımızı kaçırtacak gibi olsa bile.”
Her şey sessizlik içinde gelişiyordu. İçinde bir şeyin toplandığı ya da sindiği sessizlik. Değişim, aslında, bir canavarın aniden ortaya çıkıvermesine benziyordu.
“Kimi durumlarda en önemli nokta ya da önemli noktalardan biri, olayın ne kadar sürdüğünü kestirebilmektir.”
Aslında biz hep birlikte kopmuştuk bu dünyadan; karşılaştığımız tehlike bizi birleştirmişti.
Ben anladım, o da anladığımı anladı, ama aramızda bundan söz etmedik.
Ben yapamıyorum, dedim çaresizce ağlarken. Onları koruyamıyorum; onlara kalkan olamıyorum! Bu, hayal ettiğimden daha da korkunç. Onlar kaybolmuşlar!
Ne kadar çok sarsılsam da bir o kadar derine çekilip kaldım orada.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir