İçeriğe geç

Yufka Yürek Kitap Alıntıları – Fyodor Dostoyevski

Fyodor Dostoyevski kitaplarından Yufka Yürek kitap alıntıları sizlerle…

Yufka Yürek Kitap Alıntıları

Bana öyle geliyor ki, ben hiçbir zaman kendimi tanımadım.
…düşünmek istemiyorum.
Tamam, vazgeçtim..
Sen iyisin, uysalsın, ama iraden zayıf…
Bu mutluluktan başın döndü.
Fakat içimi vicdan sızısı kemiriyor, Arkaşa.
…kimileri büyük işler görmek için dünyaya gelmişler; kimileri de, benim gibi, küçük işler görürler.
Ateşler içinde yanan başını ağır bir düşünce eziyordu, yüreği burkuluyordu.
…şimdi o kendini hayallere kaptırmıştı… Hem de ne hayaller. En neşeli, en taze, en renkli türünden!..
Çektiğin acılara karşılık, tattığın mutluluk ne kadardı?
Düşünce insanın kalbini sızlatır. Düşünce, acıdan, üzüntüden gelir, üzüntü doğurur. Mutluluk istersen, düşüncesiz yaşayacaksın.
Ordınov ölümü, özlediği bir konuğu bekler gibi bekliyordu.
Öpsene onu Liza, kendisini daha iyi tanıdığın zaman daha çok öpersin…
Gelmeyecek anneciğim, sezinliyorum ben, gelmeyecek..
Bana karşı sonsuz bir sevgi duyduğunu
bilirim, ama benim duyduğumun yüzde birini bile duyamazsın. İçim içime sığmıyor..
Belki yoksul yaşayacağız ama, mutlu olacağız. Bu bir düş olamaz, değil mi? Mutluluğumuz şuracıkta avucumuzun içinde, gerçekten mutlu olacağız değil mi?
…öyle korkuyordum ki… İşin sonunun gelmeyeceğinden korkuyordum, oysa onu seviyordum..
Bütün bunların nedeni çok iyi yürekli oluşum. Bilirsin ki iyi yürekliyimdir.
Bir dosta koşar gibi içimi dökmek için, mutluluğumu anlatmak için sana gelmiştim…
Niçin bu kadar kolay aldanıyorsun?
Bütün korkumun nedeni, her şeyi anlıyor olmam !
Tanrı vermeyince bir kardeş bulmak kolay değil.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Özgürlük ekmekten tatlı, güneşten güzeldir…
Ne söylediğini farkına varmadan kurumuş dudaklarından ”Ölsem daha iyi..” fısıltısı döküldü.
Ben bir hovardayım, diye haykırıyordu. Ben hovarda yaratılmışım!..
İnsanın aptallığı sonsuzdur.
Bir dosta koşar gibi içimi dökmek için sana gelmiştim.
Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum."
Bütün korkumun nedeni, her şeyi anlıyor olmam!
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Tanrı bizi günahlarımız yüzünden cezalandırıyor…
Neden bu kalp öylesine acı
çekiyor, bunalıyor ve böylesine ateşli ve
çaresiz gözyaşları döküyor?
Dinle beyim, kalbine hâkim ol; yoksulu ne
diye kovduracaksın? Yoksulu kovmak
günahtır. Tanrı bunu emretmedi, bilmiyor
musun?
Acının da kendi çılgın hayranlığı vardı.
Yaşamayı sevmek, iyi insanları sevmek güzel.
Vicdanından olmalı, ruhun yara almış.
“Bir insan vicdanını kaça satıyorsa, o kadar
verdi… Tabii insan, vicdanına karşılık bir şey
alabilirse efendim.
Evet, siz, sonunda, doğruca delirecek ya
da sapıtacaksınız!
Bana sorarsan, yeryüzünde hırsızdan daha rezil bir şey yok!
Nesiniz siz? Koyunsunuz! Ne ip dizginler sizi, ne ahır. Nesiniz siz, yeryüzünde bir siz mi varsınız?
Dünya sizin için mi yapılmış?
Siz nasıl bir insan…
“İnsan mı; ben insanım, sense çok okumuş,
aptalsın; duyuyor musun, çivi, çivilenmiş bir
insansın sen, işte o kadar!
Kimsiniz siz? Nesiniz? Sıfırsınız bayım, yusyuvarlak, işte o kadar! Ne çırpınıp duruyorsunuz?
Şimdi onun kafasında
bulunan türden fikirlerle beslenmek, yararsız, sadece yararsız değil, aynı zamanda zararlı.
Yalan söylüyorsun yavrucak,” diye yanıt verdi şimdi de, “aylağın tekisin sen delikanlı! Baksana çuvalı takmışsın, dilenmeye gidiyorsun sen serbest fikircisin, sen şırfıntının tekisin; al sana,
şair!”
“Delikanlı, sen sus! Aylağın tekisin sen,
küfürbazın tekisin! Bana bak, sümsük! Prens
misin sen, ha?
Bütün saatler uykulu, tembel,
baygın, sıkıcı, mutfaktaki çeşmeden lavaboya sesli ve ölçülü bir şekilde damlayan su gibi geçiyordu.
“Kıskançlık” affedilmez bir tutku, dahası: ‘mutsuzluk sebebi!’
Saçmaladım, hepsi bu!
Varsayın ki aklımı yitirmişim…
-Ben mutsuz bir insanım, ıstırap çekiyorum!

“-Tek ıstırap çeken siz değilsiniz!”

Siz bana ahlâk dersi veremezsiniz!
Siz bana ahlâk dersi veremezsiniz!
Üç haftadır hiçbir şey yapmadım. Sürekli Lizanka’yı görmeye gittim… Sürekli. Kalbim acıyordu, belirsizlikten acı çekiyordum… hiçbir şey yazamıyordum. İşi bile düşünmüyordum. Mutluluk kapımı çaldığında aklım başıma geldi.
Mutlu olan insan seslerde mutluluk bulur, hüzünlü olan insan ise hüzün…
İntikam gözünüzü kör etmiş!
Eğitimli bir insana ikide bir lanet okumak yakışmıyor.
Ah Tanrım! Sizde hiç utanma yok!
Ama rica ederim, bana biraz huzur verin ve uzaklaşın!
Ruhum karman çorman, hiçbir zaman olmadığım kadar şaşkınım! Sanki beni mahkemeye vermişler!
Açıkça itiraf edeyim size, ihanete uğradım… Fakat kimin başına gelmiyor ki!..
Skandal niteliğindeki olaylar ya da korkunç sahneler, tarafsız seyircileri hem ürkütür hem de aynı zamanda bir parça mutlu eder.
En düşük seviyeden başlayıp kendi çabalarıyla yükseldi!
Kör karanlık neden parçaladı her şeyin en değerlisini?
Bütün korkumun nedeni, her şeyi anlıyor olmam!
Boş yere işkence etme kendine!
Mahvetme kendini, kendine gel! Kendine gel!..
Başına ne gelirse, ne olursa, yanındayım, bunu unutma!
Hatanı suç haline getirip kendine eziyet etme!
Sen mutluysan, herkesi bir anda mutlu kılmak istiyorsun. Tek başına mutlu olmak sana göre hastalıklı, ağır bir şey!
Ben de anlamıyorum bana ne olduğunu! Sanki bir uykuda gibiyim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir