İçeriğe geç

Yozlaşmış Duygular Kitap Alıntıları – Sabiha Ateş Alpat

Sabiha Ateş Alpat kitaplarından Yozlaşmış Duygular kitap alıntıları sizlerle…

Yozlaşmış Duygular Kitap Alıntıları

Anlatsam, beni anlar mısın? Aynı dili konuşmuyoruz ki
Bilmek ayrı, iman etmek ayrıdır. Bilgi ayrı, şuur ayrıdır. İnsanın bilgisi eyleme dökmezse, bilmesinin kıymeti kaç para olur ki?
Erkeğin namusu yok mu? Namus denen şey sadece kadınlarda mı var? Böyle anlayış olur mu?
Her yarışın,her başlangıcın,her koşunun bir sonu vardır.Yarışı da ancak iyi yarışanlar,koşuyu da ancak sistemli bir şekilde,iyi koşanlar kazanırmış,ama kaçanlar asla
Oysa ki, çok şey değil,bizden istenen sadece kulluk Onu da anladığımız,algıladığımız şekilde değil,bize emredildiği şekilde
Çok şey verilenden, çok şey istenir.
Bilmek ayrı,iman etmek ayrıdır.Bilgi ayrı,şuur ayrıdır.İnsanın bilgisi eyleme dökmezse, bilmesinin kıymeti kaç para olur ki?
Güneşe gözlerini kapayanlar, karanlık oldu zannederler Oysaki gece olmamıştır Gözünü kapatan,ancak kendisine karanlık yapar ve kendisini kandırır.
-Doğru mu? Mutluluk için,deli gibi aşk para yeter mi?Hem hakikate aşık olmayanların aşkları, sabun köpüğü gibidir.Miadi dolunca sönerler.
Kitapsız bir toplumun canlı cenazeden farkı olmadığını düşünüyordu.
En önemli nokta , kişinin kendisini tanimasidir.Duygulari ve anlık zevklerini birbirine karıştirmamalı Duygu ve düşüncelerinin farkında olmalı, olabilmeli.
Oysa ki insan düşündüğü müddetçe vardır.
Doğruyu konuşmak hakkımızdır, ama doğruyu, yanlış zamanda, yanlış bir biçimde söylemeye hakkımız yoktur.
Doğru ya bir daha geri gelme imkanı olsaydı,öldürselerde Allah’ın çizgisinden dışarı çıkamazdı.
Erkeğin namusu yok mu? Namus denen şey sadece kadınlarda mı var? Böyle anlayış olur mu?
Korku duvarlarımızı aşamadık.Korkuyu korkutamadık.
Nerde kaldı bizim namus hassasiyetimiz?Nerelere gitti bizim iffet hassasiyetimiz?Önceden değil bu edepsizlikler, yoldan geçen kadınımıza-kızımıza uzaktan baksa,bunu namusa dil uzatmak sayar, tepkimizi koyardık.Ne oldu bize?Bu nasıl anlayış?Bu nasıl gidişat?
“Analar önceden başlarda taç idi, şimdi sırtlarda yük olmuş. Bu kültür bizim değil, bu anlayış bizim değil, ne oldu bize?”
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Dün geçti, yarın meçhul, sen bugüne bak.
Bilmek ayrı, iman etmek ayrıdır. Bilgi ayrı, şuur ayrıdır. İnsanın bilgisi eyleme dökülmezse, bilmesinin kıymeti kaç para olur ki?
Beş şey gelmeden, beş şeyin kıymetini bilin.
– Hastalık gelmeden sağlığın.
– ihtiyarlık gelmeden gençliğin.
– Fakirlik gelmeden zenginliğin.
– Meşguliyet gelmeden boş vaktin ve
– Ölüm gelmeden hayatın kıymetini.
– Oğlum erkeğin namusu yok mu? Namus denen şey sadece kadınlarda mı var?
Nasıl da kitaplı olduğumuz hâlde
Kitapsız bir toplum hâline geldik.
– Acaba diyorum, bizim gibi bir millet daha var mı?
– O da ne demek şimdi?
– inancını ucubeleştirmiş. O güzelim İslam’a değil de, kafasında şablonlarmış olduğu ve de adını İslam dediği dine uymuş. Adı müslüman, yaşantısı gavur. Dini İslam, yolu batı. Allah’ım ne günlere kaldık.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Anlatsam, beni anlar mısın? Aynı dili konuşmuyoruz ki
İslam Gönül işidir. Yüreğine, kalbine koyamadığın İslam’ın dışa yansıması mümkün değildir. Önce yüreğine hakim kıl, önce bedeninde hakim olsun İslam. Sonra kıyamın, Allah’ın razı olmadığı her şeye, herkese olsun. Lebbeyk de, huzura gel.
Herkes inandığını ispat etmek zorundadır. İmanın imtihanı vardır. İmanın imtihanında sınıfta kalanlar, hüsrana uğrayacaklardır.
Biliyorum her taviz kimliğimden kopacak bir parça olacaktır.
Çevreyi putlaştırmak bu olsa gerek. Allah’ın huzurunda rezil oluruz diye bir dertleri yok, çevrenin yanında rezil olurlarmış
Üç katlı bir evin üst katı,
Elinde tesbih ağlıyor babaannem.
Orta kat: ( Mavs) oynayan annem ve aşıkları.
Alt kat: kız kardeşimin tamtamda çığlıkları.
Bir kurtlu peynir ki ortasından kestiğim
Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim.
Bu ne hazin ağaçtır bütün ufkumu tutmuş.
KÖKÜ İFFET, DALLARI TAKLİT, MEYVESİ FUHUŞ?
Şayet Peygamberimiz gelip, seni tanımak istesene, dostlarını, arkadaşlarını, bulunduğun ortamı, gardırobunu, evini rahatlıkla tanıştıralabilir misin?
Çok şey verilenden, çok şey istenir.
Oysa ki, çok şey değil bizden istenen sadece kulluk. Onu da anladığımız, algıladığımız şekilde değil, bize emredildiği şekilde
Güneşe gözlerini kapayanlar, karanlık oldu zannederler. Oysa ki gece olmamıştır. Gözünü kapatan, ancak kendisine karanlık yapar ve kendisini kandırır.
Analar önceden başlarda taç idi, şimdi sırtlarda yük olmuş. Bu kültür bizim değil, bu anlayış bizim değil, Ne oldu bize?
Hz Ali buyurmuş ki: Dün geçti, yarın meçhul, sen bugüne bak.
Bilmek ayrı, iman etmek ayrıdır. Bilgi ayrı, şuur ayrıdır. İnsanın bilgisi eyleme dökülmezse, bilmesinin kıymeti kaç para olur ki?
Eğer evliliği Hak rızası için ve dünya sahasından geçerken, bu geçişte senin işini kolaylaştırması için yapar ve temellerini de bu amacın üzerine kurarsan, sonra duvarlarını da Hakk’ın ilkeleriyle örüp, sıvasını da sünnet harcından alırsan, sağlam aile kurdun demektir. Tabi, bu evin içine evini dinamitleyecek birini değil, koruyup gözetecek birini koymak da şarttır.
Aile kurmak güzeldir, hoştur. Ama asıl önemli olan sağlıklı aileler kurmaktır. Aile sağlam olunca toplum da sağlam olur.
Bu dünyada hiç kimse Allah’tan uzak kalmayı göze alacak kadar kıymetli değildir.
Hiç kimse ve hiçbir şey
Bizi her şeye madde gözüyle bakmaya alıştırdılar.
Kitap okumak mesele değildir. Asıl önemli olan bilginin gereğini yapmak, şuuruna varmak, farkında olmaktır.
Dünya, kaç günlük olduğu belli değil.
Peki seninle gelmeyen mutluluğa mutluluk diyebilir misin?
Anlatsam, beni anlar mısın?
Aynı dili konuşmuyoruz ki
Nasıl da kitaplı olduğumuz halde kitapsız Bir toplum haline geldik.
Sizce Sevgi nedir? Sevgili kimdir?
Acaba diyorum, bizim gibi bir millet daha var mıdır?
Adı Müslüman, yaşantısı gâvur. Dini İslam, yolu Batı.
Bir daha mı gelecek dünyaya?
Doğru ya, bir daha geri gelme imkanı olsaydı, öldürseler de Allah’ın çizgisinden dışarı çıkmazdı.
İnandım diyen insanlara bunca şey anlatıyorum. Yine bildiklerini okuyorlar.
Allah’ın kulakları var işitmezler, gözleri var görmezler! dedikleri böyle oluyor galiba
Erkeğin namusu yok mu?
Namus denen şey sadece kadınlarda mı var?
Ayşen’e tepki, Yunus’a aferin.
Böyle anlayış olur mu?
Önceleri mektep, medreseye gidenler hem ilim, hem edeb öğreniyorlardı.
Eğitimde Allah’ın öğretisine yer verilmeyen bir sistemin yetiştirdiklerin-den ne beklenir?
Aha bak, diplomalı adamlar değil mi soyguncular, hortumcular.
Güneşe gözlerini kapayanlar, karanlık oldu zannederler. Oysa ki gece olmamıştır. Gözünü kapatan ancak kendisine karanlık yapar ve kendisini kandırır.
Oysa Kur’an diriler için kılavuz, yol gösteren, hayatı şekillendiren,ahlaki kurallar bildiren, diri hayatın kitabıydı.
“Şayet Peygamberimiz gelip, seni tanımak istese, dostlarını, arkadaşlarını, bulunduğun ortamı, gardırobunu, evini rahatlıkla tanıştırabilir misin?”
Güneşe gözlerini kapayanlar,karanlık oldu zannederler. Oysa ki gece olmamıştır.
Çünkü insan düşünmeye başlasın,mutlaka doğruyu bulurdu.
Hazreti Ali buyurmuş ki : Dün geçti, yarın meçhul, sen bugüne bak”
Hem hakikate aşık olmayanların aşkları, sabun köpüğü gibidir. Miadı dolunca sönerler.
Zaten her şey amacını aştığı zaman anlamsızdır.
Sonunda nasılsa ölüm var, bari anlamlı ölebilsek.
Ya ölürken imanı kurtaramazsam o zaman bana diplomamı yardım edecek.
Adamım unutma, tarlasına iyi bakım yapmanın tasasını çekmeyen çiftçi, güz gelince mahsul alamaz.Meralar dünyalıkların, dünya da ahiretin tarlasıdır.
Her şey amacını aştığı zaman anlamsızdır.
Ahh evladım!Keşke her şey bu saydıklarınla bitebilseydi.Bu saydıklarınla,ebedi mutluluğu yakalayabiliyor musun?Dünya,kaç günlük olduğu belli değil.Peki senin ile gelmeyen mutluluğa mutluluk diyebilir misin?Geçici mutluluğun,çocuğun arzulayıp elde ettiği oyuncaktan ne farkı var ki?
Diri iken Kur’an’a aldırmayan Ayşen için, öldükten sonra yedi gün Kur’an okumak!? Oysa Kur’an diriler için kılavuz, yol gösteren, hayatı şekillendiren, ahlakî kurallar bildiren, diri hayatın kitabıydı.
-Herkes inandığını ispat etmek zorundadır. İmanın imtihanı vardır. İmanın imtihanında sınıfta kalanlar, hüsrana uğrayacaklardır.
İman ateşi insanın içinde yanmayadursun, insan içini, sağduyusunu dinlemeye başladı mı bir kez artık sonu gelecek demektir.
Size uzaklardan, sevdiğinizden bir mektup gelse, rafa koyup da birkaç gün sonra okuyacağım der misiniz? Peki, bu sevdiğiniz mektubu yabancı dil ile göndermiş olsa, öylece okuyup rafa mı koyarsınız? Yoksa tercüman mı ararsınız? Tabi ki o dili bilen, bir tercüman ararsınız. Şimdi kendinize sorun, Allah’tan gelen mektubu neden raftan indirmiyorsunuz? Neden tercüman aramıyorsunuz? Neden merak etmiyor? Neden anlamıyor, anlamaya çalışmıyorsunuz? Yoksa sevdiğinizden gelen mektup kadar kıymeti yok mu? Sevdiğinizden gelen mektuba verdiğiniz önem ve hassasiyeti, O’nun mektubuna vermiyorsanız yarın bunun hesabını nasıl verirsiniz? Ölmeyecek ve hesap vermeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?
Şayet Peygamberimiz gelip, seni tanımak istese, dostlarını, arkadaşlarını, bulunduğun ortamı, gardırobunu, evini rahatlıkla tanıştırabilir misin?
Azıcık düşünmeye,akletmeye ihtiyacımız var. Şöyle ki: Dünyaya ve içindekilere bakıyorsun, fezaya, yıldızlara, güneşe, rüzgâra bakıyorsun; her biri insanlara fayda sağlıyor ve hizmet ediyor. Bütün her şey insanlara verilmiş. Bir kitapta şöyle okumuştum: Çok şey verilenden, çok şey istenir. Oysa ki, çok şey değil bizden istenen sadece kulluk. Onu da anladığımız, algıladığımız şekilde değil, bize emredildiği şekilde
Güneşe gözlerini kapayanlar, karanlık oldu zannederler. Oysa ki gece olmamıştır. Gözünü kapatan, ancak kendisine karanlık yapar ve kendisini kandırır. Bir insan, İslam gerçeğine, ahiret gerçeğine, kabir gerçeğine gözünü kapatabilir. Ama, kendisine karanlık yapmaktan başka hiçbir şey yapamaz.
İçimde sanki bir savaş var.
Kocam istiyor diye hareket edenler, Allah istiyor diye parmak dahi oynatmıyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir