İçeriğe geç

Yolcu 23 Kitap Alıntıları – Sebastian Fitzek

Sebastian Fitzek kitaplarından Yolcu 23 kitap alıntıları sizlerle…

Yolcu 23 Kitap Alıntıları

Hayatla ilgili sıkıntı tam da bu noktadaydı işte. Doğru zamanlama asla tutturulamıyordu. Ya güzel bir kadınla karşılaşıyordun ama parmağında yüzük oluyordu. Ya da yüzük parmaktan çıkıyor ve her güzel kadın, sana kaybettiklerini hatırlatıyordu.
Ve katiller, hainler, tecavüzcülerle dolu
Ruhsal acılar acayip bir şekilde fiziksel acılardan çok daha yoğundu.
Ruhsal acılar acayip bir şekilde fiziksel acılardan çok daha yoğundu.
Karşısında duruyor, konuşuyor, nefes alıyor, ağlıyor ama yaşamıyordu
Ruhsal acılar acayip bir şekilde fiziksel acılardan daha yoğundu
Bir laf var bilir misin? Zaman gerçeğin üzengisidir, her zaman atına binmesine yardımcı olur.
Bazı insanlar denizi, sonsuzluğun ya da doğanın gücünün bir sembolü olarak görme eğilimindeydi. Oysa Martin dalgalara bakıp yalnızca ıslak bir mezar görüyordu.
Her yanlış cevabın bir cezası vardır.
Bir keresinde en derin ruhsal yaralara yol açan sıkıntıların yas ve aşk acısı olduğunu okumuştu Julia. Bunlar kendi kendilerine de kapanmayan yaralardı belli ki.
Madem kocamla kırıştırıyorsun, o zaman onun kirli donlarını da yıkayabilirsin.
İnsan kanının, yüzde kırk dördü hematokritten, yüzde elli beşi plazmadan oluşur. Ama kesilmiş bir damardan kontrolsüzce etrafa fışkırdığında yüzde yüz pisliktir.
Olay hakkındaki gerçekler öyle korkunç ki kendi hayatınız bile artık umrunuzda değil.
Artık değil, uzun zamandır böyle.
En acıklı hikayeleri hayatın kendisi yazıyor.
İyiliğin de kötülüğün de kökeni ailededir.
İyi insanların her zaman erkenden gittiklerini bilirdim ama bu kadar erken gideceklerini tahmin edemezdim.
Lütfen acıma bana. Merhametle hiç uğraşamam şimdi.
Delilik bir anlam kazanıyor.
Bu gezegende artık bir şeylere dayanamayan insanların sayısı hayret vericiydi. Milyonlarca insan.
Neden biz kurbanlar intihar ediyorduk da asıl suçlular hayatlarına devam ediyordu?
Öyle hemen ölünmez!
“Yolu neredeyse yarıladık, dönmenin nasıl bir anlamı olabilir?
Bir arama motoruna intihar yazıp araştırma yaptın mı hiç? Dünyanın yarısının en iyi nasıl intihar edileceğini tartıştığı bir sürü forum var.
Yorgunluk, ticareti yapılabilen bir şey olsaydı Bonhoeffer dünyanın en zengin adamlarından biri olurdu.
Bir kadın saçlarını okşuyorsa, bazen sadece bir sırrını öğrenmek istiyordur.
Bedeni hayatta kalma içgüdüsüyle yönetilirken, zihni şimdiden bu düşüşten sonra bile hayatta kalmanın acısını çekiyordu.
Depresifler sürekli sırıtır, sadistler uysalı oynarlardı.
Okyanus karamsar insanların mıknatısı.
Zaten hayattaki tek başarısı da bir sabıka kaydının olmamasıydı.
Bazı insanlar denizi, sonsuzluğun ya da doğanın gücünün bir sembolü olarak görme eğilimindeydi. Oysa Martin dalgalara bakıp yalnızca ıslak bir mezar görüyordu.
Ölümden sonra onu bekleyenin sadece uzun, rüyasız bir uyku olmadığından emindi. Yine de onu yaratanla karşılaşmamayı umut ediyordu. Çünkü her şeyin sorumlusu olan Tanrı’yla hoşça sohbet edemezdi.
İnsan böyle yanılır işte.
Ve üzüntüyle fark etti ki hayatı henüz sona ermemişti.
Hayatla ilgili sıkıntı tam da bu noktadaydı işte. Doğru zamanlama asla tutturulamıyordu. Ya güzel bir kadınla karşılaşıyordun ama parmağında yüzük oluyordu. Ya da yüzük parmaktan çıkıyor ve her güzel kadın, sana kaybettiklerini hatırlatıyordu.
Kol saatine baktı.
Çok geç i biraz geçe.
İnsan kanının,
Yüzde kırk dördü hematokritten,
Yüzde elli beşi plazmadan oluşur.
Ama kesilmiş bir damardan kontrolsüzce etrafa fışkırdığında yüzde yüz pisliktir.
 Bu söylediklerim ruh halinize uyuyor mu, Bayan Stiller?

Julia arkasına döndü, adamın monoloğundan ve söylediklerinin gerçekliğinden serseme dönmüş haldeydi.

Siz nasıl?

Adamın gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü gördü, sormasına gerek kalmadı.

Siz de birini kaybetmişsiniz, dedi

Kızınız için duyduğunuz korku, dünyanın tüm ağırlıklarının toplamından bile bin kilo fazla edecek denli ağırlaşırken diğer yandan hayati organlarınız boğumlanıyor, akciğerleriniz iplerle kıstırılmış, mideniz sıkıştırılmış, kalbiniz durdurulmuş gibi.
Bazı insanlar denizi, sonsuzluğun ya da doğanın gücünün bir sembolü olarak görme eğilimindeydi. Oysa Martin dalgalara bakıp yalnızca ıslak bir mezar görüyordu.
Cinsel saldırı kurbanları, özellikle de çocuk olanlar dayanılmaz bir stres altında oluyor, bir yandan kendilerine yardım edilmesini ve suçlunun cezalandırılmasını isterken diğer yandan o korkunç olayı sonsuza kadar hafızalarından silmeye çalışıyorlardı.
Hayatın boyunca yaptığın en kötü şey ne?
Lütfen acıma bana. Merhametle hiç uğraşamam şimdi.
Neden biz kurbanlar intihar ediyorduk da asıl suçlular hayatlarına devam ediyorlardı!
”Depresifler sürekli sırıtır, sadistler uysalı oynarlardı. ”
”Bu kadar mahzun durma, gel önce bir kahve içelim.’
‘ Zaman gerçeğin üzengisidir, her zaman atına binmesine yardımcı olur.’
En acıklı hikâyeleri hayatın kendisi yazıyor
Yolcu gemilerini seviyorum derken güneşlenme alanındaki zoraki eğlenceleri ya da çok katı şekilde organize edilmiş gezi turlarını sevdiğimi kastetmiyorum tabii. Tur programlarının
tanıtımları, insana sürekli acayip mucizeler vadeden partilerin propagandasına benziyor. Üstelik onların amacı “Çok para az iş” de değil, sadece minik bir ağaç genişliğindeki koylarda “Robinson Crusoe” havası yaratmak, üstelik aynı şeyi uman altı yüz başka insanla birlikteyken!
Gülmenin, dans etmenin, yaşamanın bir daha asla eskisi kadar güzel olmayacağını
yalnızca hissetmiyorsunuz, hayır, bunu biliyorsunuz. Bir zamanlar keyif veren hiçbir şeyin, sabaha kadar süren bir partiden sonraki
gün doğumunun, güzel bir kitabın son cümlesinin, bir yaz yağmurundan hemen önceki o yeni biçilmiş çimlerin kokusunun; bunların hiçbirinin bir daha zerre kadar bir anlamı olmayacağını biliyor, bu yüzden kulaklarınızda çınlayan seslerle cam kırıklarına bulanmış düşünceleri susturmayı nasıl başaracağınızı şimdiden düşünüyorsunuz, olur da tahminler korkunç bir gerçekliğe dönüşürse diye.
Bir sürü olası sebep var: Üstündeki baskıyı azaltmak istemiş olabilir, fiziksel acılarından kurtulmak ya da hayatta olduğunu hissetmek
Bazı insanlar denizi, sonsuzluğun ya da doğanın gücünün bir sembolü olarak görme eğilimindeydi. Oysa Martin dalgalara bakıp yalnızca ıslak bir mezar görüyordu.
Bir gemi yolculuğundan beklentisi devasa büyüklükteki okyanusu izlemek olan insanlar çoktan paralarının karşılığını almışlardı. Nereye bakılsa sudan başka hiçbir şey yoktu artık.
Ne kara ne de başka bir gemi. Sadece göz alabildiğine uzanan, mavi siyah, hareketli bir zemin. Ayın yüzeyi sıvı olsaydı aynen böyle görünürdü, diye düşündü Martin.
Travma geçirmiş insanların, kurtarılışlarının hemen ardından kafalarını dağıtabilmeleri için önlerine imkânlar sunulduğunda travmanın etkisinin çok daha kısa sürdüğünü doktora daha sonra açıklayacaktı. Korkunç bir saha operasyonundan sonra ellerine bir oyun konsolu verilen askerlerin, travma sonrası stres bozukluğuna bağlı rahatsızlıklardan, vakitsizce psikoterapiye başlatılmış diğer askerlerden daha az muzdarip olduklarını gösteren çalışmalar vardı.
İsteklerimizle ilgili sıkıntı da burada zaten.
Yalnızca yanlış olanlar hemen gerçekleşir.
İntihar etmek için mükemmel bir yer. Açık denizde kimse seni fark etmez; en iyisi gece yarısı yapmak, hiçbir şeyin ters gitme ihtimali yok. Yaklaşık altmış metreden suya çarptığın anda ölürsün, ölmezsen de Daniel kendisi acı çeker gibi yüzünü ekşitti, gemi pervanesine takılırsın. En iyi kısmı da yakınların cesedini gördüğünde şoka girecek diye endişe etmene
gerek kalmaz.
İntihar etmek için yolcu gemisinden daha iyi bir yer olamaz. Jilete, halata ya da ilaçlara ihtiyacın yok.
Dünyanın yarısının en iyi nasıl intihar edileceğini tartıştığı bir sürü forum var ve içlerinde hangisi en popüler biliyormusun? Evet, yolcu gemileri.
O kadar sevilen bir yöntem ki bunun için bir isim bile bulduk. Yolcu 23 çünkü her yıl mavi dolaba, yani okyanusa ortalama 23 yolcu atlıyor. İnternete erişimi olan depresifler, makinistlere bir iyilik yapıp metronun önüne atlamaktan vazgeçib bunun yerine ilk bulduğu seyahat ofisine gitti diye beni suçlayamazsınız.
Bazı insanlar denizi, sonsuzluğun ya da doğanın gücünün bir sembolü olarak görme eğilimindeydi. Oysa Martin dalgalara bakıp yalnızca ıslak bir mezar görüyordu.
İsteklerimizle ilgili sıkıntı da burada zaten. Yalnızca yanlış olanlar hemen gerçekleşir.
İnsan kanının,
yüzde kırk dördü hematokritten,
yüzde elli beşi plazmadan oluşur.
Ama kesilmiş bir damardan kontrolsüzce etrafa fışkırdığında yüzde yüz pislikdir.
Gerçek olan kesin bir şey vardı ki insan görünmez olmak istiyorsa eski alışkanlıklarından kalıcı olarak vazgeçmeliydi. Bir kumarbaz bir daha asla bir kumarhanede görülmemeli, bir müzisyen eline bir daha gitar almamalı, bir atlet bir daha asla koşmamalıydı.
İyiliğin de kötülüğün de kökeni ailededir.
Neden biz kurbanlar intihar ediyorduk da asıl suçlular hayatlarına devam ediyorlardı!
Lazımsam at beni, değilsem çek beni.
Cinsel saldırı kurbanları, özellikle de çocuk olanlar dayanılmaz bir stres altında oluyor, bir yandan kendilerine yardım edilmesini ve suçlunun cezalandırılmasını isterken diğer yandan o korkunç olayı sonsuza kadar hafızalarından silmeye çalışıyorlardı.
Hayattaki her şeyin bir anlamı yoktu.
İnsan kanının,
• yüzde kırk dördü hematokritten,
• yüzde elli beşi plazmadan oluşur.
• Ama kesilmiş bir damardan kontrolsüzce etrafa fışkırdığında yüzde yüz pisliktir.
İnsan kanının,
• yüzde kırk dördü hematokritten,
• yüzde elli beşi plazmadan oluşur.
• Ama kesilmiş bir damardan kontrolsüzce etrafa fışkırdığında yüzde yüz pisliktir.
Bu gezegende artık bir şeylere dayanamayan insanların sayısı hayret vericiydi. Milyonlarca insan.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir