Jack London kitaplarından Yıldızlar Korsanı kitap alıntıları sizlerle…
Yıldızlar Korsanı Kitap Alıntıları
Bir tek ruh kalır ve yukarıya, ışığa doğru ilerlerken kendisini ardışık ve sonu gelmez yeniden doğuşlar içinde oluşturmayı sürdürür. Yeniden yaşadığımda ne olacağım? Merak ediyorum. Merak ediyorum.
İdam cezası son derece aptalca, salakça, dehşetli biçimde bilimdışı. Ölünceye değin boynundan asılmak toplumun garip bir ifade biçimi
Ölümcül günahları icat etmek için, maddeye egemenliğinin yardım ettiği hayal gücüyle insanoğlu gerekiyordu.
Pascal bir yerlerde şöyle diyor: İnsan evriminin ilerleyeşini incelerken felsefi akıl, insanlığı bireyler yığını olarak değil, tek bir insan gibi görmeli.
İnsan en tuhafıydı yaratılanların; doymak bilmez, hoşnut kalmaz, Tanrı’yla ya da kendiyle asla barışık olmayan, günlerini huzursuzluk ve boş gayretlerle geçiren, geceleri kasıtlı ve yanlış arzuların nafile dişleriyle dolu.
Bana ait o tutkulu korkusuzluğu, annem beni doğururken yaratmadı. İnsanın içindeki korkuyu ya da korkusuzluğu üreten, insanoğlunun tüm evrimindeki hiçbir anne değil. İlk insandan çok daha gerilerde, korku ve korkusuzluk, aşk, nefret, kızgınlık, bütün duygular insanı oluşturacak mayaya dönüşmek için büyüyüp gelişiyordu.
Unutabilme yeteneği, akıl sağlığı anlamına gelir..
Ve şimdi de senin zihnine taşıyorum, okuyucum. Bunu zihninden atmaya çalış bakalım. Yapamazsın. Yaşadığın sürece sana anlattıklarım zihninde yer edecek.
“Ya sizin cennetiniz?” diye sordum.
“Hep sonu gelmez bir yaz, meyvelerin, çiçeklerin ve büyüyen her şeyin olgunlaştığı bir yıl.”
Başımı itiraz eder biçimde sallayıp dişlerimin arasından homurdandım:
“Sizin cennetinizi sevmedim. Hüzünlü bir yer, sakin bir yer, zayıflara, hadımlara ve şişko, salya sümük erkek müsveddelerine göre bir yer.”
“Hep sonu gelmez bir yaz, meyvelerin, çiçeklerin ve büyüyen her şeyin olgunlaştığı bir yıl.”
Başımı itiraz eder biçimde sallayıp dişlerimin arasından homurdandım:
“Sizin cennetinizi sevmedim. Hüzünlü bir yer, sakin bir yer, zayıflara, hadımlara ve şişko, salya sümük erkek müsveddelerine göre bir yer.”
Unutabilme yeteneği akıl sağlığı anlamına gelir. Aralıksız anımsamak ise saplantı, delilik anlamına gelir.
Aptallar! Sanki benim ölümsüzlüğümü beceriksiz aygıtlarıyla, ipleri ve darağaçlarıyla boğabilirlermiş gibi! Bu güzel yeryüzünün üstünde yürüyeceğim, yeniden yürüyeceğim, hem de sayısız kere. Ve etim kemiğimle yürüyeceğim, prens ve köylü, bilgin ve soytarı olacağım, yüksek yerlerde oturacak ve tellerin altında inleyeceğim.
Zeki insanlar zalimdir. Aptal insanlar ise canavarcasına zalimdir.
İçimdeki öteki kişilerin hep farkındayım. Sözüme güven, sen okuyucu olacak kişi, sen de öylesin. Çocukluğuna geri dönersen; sözünü ettiğim bu farkındalığı çocukluğunun bir deneyimi olarak anımsayacaksın.
Çocuk belleği tanımlanırken, yalan yanlış şeylerde gerçeğin özünden daha fazlasının bulunduğu unutulur. Unutabilme yeteneği akıl sağlığı anlamına gelir. Aralıksız anımsamak ise saplantı, delilik anlamına gelir.
“Unutabilme yeteneği;,akıl sağlığı anlamına gelir.”
“Yaşamak için çok inatçısın, ölmek için de çok pinti.”
Asılacak olmak seyretmekten daha kolay gibi görünüyor…
Ve gün battığında, çarçabuk çöken alacakaranlıkta pek yakında sonu gelecek olan dünyaya son bir kez baktım.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Sesini kes ama, yüreğim.
Bütün çabalarım ve araçlarım beni ona götürdü; tüm öngörülerim en sonunda onu buldu.
Aşk için öldüm. Aşk için ölüyorum, göreceğiniz gibi.
Tek fark şu ki ben anımsıyorum, sen anımsamıyorsun.
Kendimden öcümü yine kendim alıyordum.
İnsan ne yapabilirdi ki?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Duygusal saçmalıkların zamanı değildi.
Söyleyecek hiçbir sözüm yoktu.
Her şey yolundaydı.
Yaşam hakkında son derece bilgisizken ölümü bilebilir miyiz?
Gözlerinde okunamayan bir mesaj vardı.
Umarım onu hiç görmem.
Kendisine dayattıkları yazgıyı kabul etmeyecek kadar akıllıymış.
Hepimiz yaşamın ta kendisi için savaşıyoruz.
Politik olan her şey dinsel, dinsel olan her şey politikti.
Öyle görünüyor ki herkesin cenneti kendi gönlüne göre.
Kadınlarımız da cennette bizimle olmalı, yoksa cennet neye yarar ki?
Peki, bedeniniz öldüğünde asla ölmeyecek ruhunuz nereye gidecek?
Kesinliği su götürmez şeyler hakkındaki düşünceleri niye zihnime yük edeyim ki?
Küçücük bir yaz bulutunun, insanın kulaklarında gümbürdeyen ve zangır zangır titreten yıldırımlı bir fırtınaya ne zaman dönüşebileceğini insan bilemez.
Gözlerim üstüne düştüğü anda benimdi artık.
Kadının çekiciliğini anlatacak sözcük yoktur.
“Çok fazla öğrenmek bir hastalık ”
Okuduklarım bu kadar.
Ben özgür ruhtum.
Onun gönlünü kazanabilecek misin?
Bana çocuk masalı anlatma.
Rolümüzü oynanmalı ve elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız.
Bunu nasıl açıklıyorsun?
Bugünde yaşıyorum. Ne geçmişe ne de geleceğe kafa yoruyorum.
Biz diri diri gömülenlerdik, yaşayan ölülerdik.
Yapacaklarının en kötüsünü yaptılar ve ben hala buradayım.
Aceleniz ne?
Yaşamak için çok inatçısın, ölmek için de çok pinti.
Peki ya niyetleri ihanet etmekse?
Gördüğün gibi Jesse, yaşamla ölüm kol kola gezer.
Sence şansımız ne kadar?
Yapılacak çok iş vardı ve biz hepimiz çalışmak için doğmuştuk.
Tam bir baş belası. On dokuz karısıyla elli çocuğunun olduğunu söylüyorlar.
Yaşam entelektüel kavramlarla açıklanamaz.
Onlar için bu zamandan sonra başka bir zaman olmayacak.
Yakında günlerini göreceklerdi, ama onlar için çok geçti.
Her ne pahasına olursa olsun barışçıl kalmak ve üstümüze atılacak her tür pisliğe katlanmak zorundayız.
Sanırım nereli olduğunuzu gizlemek için haklı nedenleriniz vardır.
Başka bir şey var mı?
Yetersizlik? Beni öldüremiyorsun bile.
Demirden bir iraden var, ama Tanrı’nın küçük elmaları yarattığı ne kadar kesinse benim de onu kıracağım o kadar kesin.
Ben size ne dedim?
Kalp zayıf, ama bir kronometre gibi düzenli atıyor.
Gece gündüz, uyanıkken ya da uyurken gözetleneceğim. Devletten önce davranıp kendimi boğacağım korkusuyla, başımı battaniyelerin altına sokmama izin verilmeyecek.
Üstümde daima parlak ışık yanacak. Sonra, beni iyice tükettiklerinde bir sabah beni yakasız bir gömlek içinde dışarı çıkartacaklar ve ipin ucunda sallandıracaklar.
Üstümde daima parlak ışık yanacak. Sonra, beni iyice tükettiklerinde bir sabah beni yakasız bir gömlek içinde dışarı çıkartacaklar ve ipin ucunda sallandıracaklar.
Unutabilme yeteneği akıl sağlığı anlamına gelir. Aralıksız anımsamak ise saplantı, delilik anlamına gelir.
Ben kimsenin keyfini beklemem.
Çok fazla öğrenmek bir hastalık.
Dünyanın yok oluşu yarından daha geçe kalmayabilir.
Dünya öyle kötü bir yer ki yaşam çok hüzünlü, herkes ölüyor ve ölecek…