İçeriğe geç

Yeşilin Kızı Anne 6 Kitap Alıntıları – L. M. Montgomery

L. M. Montgomery kitaplarından Yeşilin Kızı Anne 6 kitap alıntıları sizlerle…

Yeşilin Kızı Anne 6 Kitap Alıntıları

&“&”

“Bir yolculuğun sonunda seni bekleyen birinin olması ne hoş!”
Ah, Susan, sıradan bir gün bile sıradan değildir. Her günü diğer günlerden ayıran farklı bir durum vardır. Farkında değil misin?"
Herkesin hataları olduğu kadar erdemli yanları da vardır. Bu, seni diğerlerinden ayırır… Sana kişilik veren bir şeydir.
Yıllarca acıyı besleyip onu bir hazine gibi kalplerimizde saklamak korkunç bir hata.
“Dualar iyi değildir. Neden dua ediyorsunki?”
“Ruhumu kurtarmak için,” dedi Susan’dan alıntı yapan Di.
İyiliği sevmek,altın ve gümüşten çok daha değerlidir.
Hayat zevkle dengelenmiş bir kimyadan ibarettir.
İnsan hangi yaşta olursa olsun hayallerinin yıkılmasına dayanamazdı.
Ben,ben olmaktan çok yoruldum.
İnsanın yıllarca içinde acıları saklaması ne büyük bir hata …Bir hazine gibi onlara sarılması.
Yakında ay doğacaktı ve bunun beklentisi ayın doğuşundan bile güzeldi.
“Rüzgar neden mutlu değil anne?” diye sordu Walter bir gece.
“Çünkü dünyanın başlangıcından beri yaşanan tüm kederli şeyleri düşünüyor,” diye cevap verdi Anne.
Elbette, bazıları için fırtınada herhangi bir limana sığınmak yeterli oluyor.
İkinci el bir şapka birinin başına tam oldu diye bu, onun için yapıldığı anlamına gelmez.
Yaşamla ölüm insanın dilinin ucunda,
Kışla yüzleşmen gerektiğini bildiğin hâlde bahara hazırlanmak güzel, değil mi?
Bu gece biter miydi? Diğer geceler hep bir şekilde sona ulaşmıştı ama belki bu seferki bitmeyecekti.
Çocuklar ve deliler her zaman doğruyu söylerdi.
İnsan hangi yaşta olursa olsun hayallerinin yıkılmasına dayanamazdı.
Kelimelere dökülmediği sürece hayaller insana hiç de saçma gelmez.
Yarın gerçek bir &‘hatırlıyor musun’ günü geçireceğiz Diana."
Ah, Susan, sıradan gün diye bir şey yoktur. Her gün kendine hastır."
Periler ülkesinde birkaç yıl geçirmeyen çocuklara her zaman üzülürüm ben."
Belki de bir isimde, Shakespreare’in söylediğinden daha fazlası vardır."
… Pencereden çekildi. Şu an bu beyaz geceliği ve iki yandan ördüğü saçlarıyla tıpkı Green Gableslı Anne’e benziyordu… Ya da Redmond’da okuyan… Ya da Rüya Ev’e taşınan o kıza. İçindeki ateş hâlâ yanıyordu. Açık kapıdan çocuklarının nefes alıp verişlerini duydu. Çok nadiren horlayan Gilbert şu an durmadan horluyordu. Anne sırıttı.
Karşısındaki bahçe gecenin tüm gizemiyle karanlığa uzanıyordu. Ayışığıyla kaplı uzaktaki tepeler birer şiiri andırıyordu. Burada geçirdiği aylar boyunca gözünde İskoçya’nın, Melrose’un, Keilworth’un, Shakespeare’in vatanı Avon’ın, hatta belki Kolezyum’un, Akropolis’in tepelerini canlandırmıştı. Ölmüş imparatorlukların o kederli ama görkemli tepeleri gözünün önünde belirmişti.
İnsan hangi yaşta olursa olsun hayallerinin yıkılmasına dayanamazdı.
Kelimelere dökülmediği sürece hayaller insana hiç de saçma gelmez.
Zaman, sandığımızdan daha kibar. İnsanın yıllarca içinde acıları saklaması ne büyük bir hata… Bir hazine gibi onlara sarılması.
Kışlar, eskisi gibi değil… Yaz mevsimini artık tanıyamıyorum… Ve ilkbahar… Artık ilkbahar diye bir şey kalmadı ya.
Acı, içini yiyip bitiren bir hastalık gibi varlığını tamamen kaplamışa benziyordu.
Hayat böyleydi işte. Mutluluk ve hüzün… Umut ve korku… Ve değişim. Sürekli bir değişim! Bu kontrol edebileceğiniz bir akış değildi. Eskiyi bırakıp yüreğinize yeniyi almak zorundaydınız, onu sevmeyi öğrenip sonra onu da bırakmayı bilmeliydiniz.
Ne de olsa mükemmel bir dünyada yaşamıyoruz, hepimizin kusurları var.
Sessizce denize yelken açmış beyaz bir gemi sislerin arasından, sırlarla dolu okyanusa doğru süzülüyordu.
Birileri her zaman ya doğuyor ya ölüyordu.
Hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu öğrendim.
Yüzyıllar geçse de anneler bir konuda hep aynıydı; ailelerine büyük bir sevgi ve emek verirlerdi. Unutulan ve unutulmayan tüm anneler bu hususta birbirine benzerdi.
Hayat zevkle dengelenmiş bir kimyadan ibarettir.
İlkbahar o kadar güzel ki gece uyuyup bu güzellikleri kaçırmaktan nefret ediyorum," dedi Anne.
Bence çiçeklerin kendileri zaten yeterince şiirseldir!
İlkbahar o kadar güzel ki gece uyuyup bu güzellikleri kaçırmaktan nefret ediyorum.
Hayattaki çok daha yüce şeyleri unutmamamız gerekse de ölçülü miktardaki kaliteli bir yemek her zaman güzeldir.
Gökyüzünde beliren ilk yıldız her daim bir mucizedir.
Herkesin hataları olduğu kadar erdemli yanları da vardır. Bu, seni diğerlerinden ayırır… Sana kişilik veren bir şeydir.
Ağaçlar çocuklara benzer. Onlara sırtını döndüğün an büyüyüp serpiliverdiklerini görmek ürkütücüdür.
Eh, hayat böyleydi işte. Mutluluk ve hüzün… Umut ve korku… Ve değişim. Sürekli bir değişim! Bu kontrol edebileceğiniz bir akış değildi. Eskiyi bırakıp yüreğinize yeniyi almak zorundaydınız, onu sevmeyi öğrenip sonra onu da bırakmayı bilmeliydiniz.
Ama insan boş bir ruhtansa kederle dolu bir ruha sahip olmayı yeğliyor.
Eh, hayat böyleydi işte. Mutluluk ve hüzün… Umut ve korku… Ve değişim. Sürekli bir değişim! Bu kontrol edebileceğiniz bir akış değildi. Eskiyi bırakıp yüreğinize yeniyi almak zorundaydınız, onu sevmeyi öğrenip sonra onu da bırakmayı bilmeliydiniz.
Yarın güneş ışığı olmasa bile biz bugünün güzelliğiyle içimizi dolduralım.
“Her zaman mantıklı olmanın hakikaten eğlenceli bir tarafı yok, Diana.”
Sevdiğimiz her şey için, her zaman dua edebiliriz.
Yarın güneş ışığı olmasa bile biz bugünün güzelliğiyle içimizi dolduralım.
Ve sevmeyi çok geç öğrenen yüreğinde gelip onu alması için beklediği gerçek aşkı vardı.
Eh, hayat böyleydi. Mutluluk ve acı. Umut ve korku.. ve elbette değişim. Değişim her an yaşanıyordu. Buna karşı koyamazdiniz. Eskiyi uğurlayip yeniye kalbinizi açmak zorundaydınız.
Eh, hayat böyleydi. Mutluluk ve acı… Umut ve korku… Ve elbette değişim. Değişim her an yaşanıyordu! Buna karşı koyamazdınız. Eskiyi uğurlayıp yeniye kalbinizi açmak zorundaydınız… Onu sevmek, sırası geldiğinde de onu uğurlamayı öğrenmek zorundaydınız. Ne kadar güzel olsa da ilkbahar yerini yaza yaz da tahtını sonbahara bırakmak zorundaydı. Doğum… Yaşam… Ölüm…
Hiçbirimiz sevdiğimiz birinin gözümüzün önünde can verdiği o anı asla unutmayız
Eh,hayat böyleydi işte. Mutluluk ve hüzün…Umut ve korku… Ve değişim… Sürekli bir değişim!Bu kontrol edebileceğiniz bir akış değildi. Eskiyi bırakıp yüreğinize yeniyi almak zorundaydınız, onu sevmeyi öğrenip sonra onu da bırakmayı bilmeliydiniz.
Biz çocukların hayallerini istedikleri sürece sürdürmeleri gerektiğine inanıyoruz.
Dünya adil bir yer değildi.
Hep böyle olmayacak, küçük Jem
Biraz zamana ihtiyacın var. Acın şu an çok taze olduğundan canın yanıyor.
Küçük bir köpek bile olsa,hiçbirimiz sevdiğimiz birinin gözümüzün önünde can verdiği o anı asla unutamayız.
Zavallı kızın bu gizli umutlarının çiçek açmasını engellediği için o huysuz babasına yazıklar olsun.
Yani karşındaki nasıl bakarsa, seni öyle görüyor.
Neyse ki hayal kurarken ekonomik olmamıza gerek yok.
Ölüm de kalım da insanın dilinden gelir,"
Ah, Susan, zaten sıradan bir gün diye bir şey yoktur. Her günün bir anlamı vardır. Hiç fark etmedin mi?
Bir köpeği satın alabilirdiniz belki ama sevgisini satın alamazdınız."
Bir zamanlar birlikte güldükleri şakalar artık birer trajediye dönüşmüştü.
Insan hangi yaşta olursa olsun hayallerinin yıkılmasına dayanamazdı.
İnsanın yıllarca içinde acıları saklaması ne büyük bir hata…
Eh, hayat böyleydi işte. Mutluluk ve hüzün… Umut ve korku… Ve değişim. Sürekli bir değişim! Bu kontrol edebileceğiniz bir akış değildi. Eskiyi bırakıp yüreğinize yeniyi almak zorundaydınız, onu sevmeyi öğrenip sonra onu da bırakmayı bilmeliydiniz.
Ölüm de kalım da insanın dilinden gelir.
Hayat zevkle dengelenmiş bir kimyadan ibarettir.
Bir köpeği satın alabilirdiniz belki ama sevgisini satın alamazdınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir