İçeriğe geç

Yeşilin Kızı Anne 5 Kitap Alıntıları – L. M. Montgomery

L. M. Montgomery kitaplarından Yeşilin Kızı Anne 5 kitap alıntıları sizlerle…

Yeşilin Kızı Anne 5 Kitap Alıntıları

İster sarayda, ister minik bir evde mutluluk ve acılar mutlaka size uğrayacaktır. Fakat birbirinize güvenir ve destek olursanız acılara beraber göğüs gerersiniz. Dostluk ve sevgi fırtınada size yol gösteren bir pusula gibidir.
Kütüphanemiz pek kalabalık sayılmaz, dedi Anne. Ama içindeki her kitap birer dosttur. Yıllarca oradan buradan topladığımız kitaplar bunlar. Birini okumadan asla yeni bir kitap almayız ve tabii bu kitapları hep Joseph soyuna ait birilerinden alırız.
Sevgiyi hak etmeyen insanların el üstünde tutulup, kıymetli insanların hak ettikleri sevgiyi yaşamamaları çok büyük bir haksızlık, değil mi?
Onun kalbine erişmeyi başaran biri kendisini büyük bir krallıkta bulacaktır.
Çok şükür ki dostlarımızı kendimiz seçiyoruz. Keşke akrabalarımızı da kendimiz seçebilseydik.
Yalnız olduğum zamanlarda bile güzel dostlarım var:
Hayaller, düşler ve oyunlar.
Melankoli ruhunuzu ele geçirdiğinde diğer bütün duygulara karşı kapılarınızı kapatırdınız.
Sorumluluktan kaçmak modern yaşamın bir lâneti…Dünyadaki tüm huzursuzlukların sebebi.
Bizim için tek güvenli pusula doğru olanı yapmaktır.
Çünkü doğru doğrudur. Ve bilgelik, doğuracağı sonuçları inkâr etmemektir.
Büyük aşklar ve büyük acılar mucizeler yaratabilir.
Kuşlar genelde eylülde pek şakımazdı ama Anne ile Gilbert evlilik yeminlerini ederken, bir yerlerde gizlenmiş olan bir bülbül çok güzel bir şarkı söyledi.
Bir yerde ölülerin biz onları unutana dek asla ölmediklerini okumuştum. Matthew benim için asla ölmeyecek çünkü onu hiç unutmayacağım.
Bütün mutluluklar yanında ufak bir hüzün gölgesi de taşırdı.
Acaba güzellikle acının bu kadar iç içe geçmesinin sebebi nedir? Güzelliğin bir gün yok olacağını bilmek mi acının sebebi? Yoksa böylesine bir güzelliğin bile sonu olduğunu bilmek mi?
Tüm bu hisler kelimelere döküldüğünde saçmalıkmış gibi gelir. O yüzden kelimelere dökülmemeli, sadece hissedilmelidirler.
Çocuklarla konuşurken çok dikkatli olmak gerekir. İnsanın içini görebiliyorlar çünkü.
Doğanın bizi bu kadar iyi kollaması ne garip, değil mi? Vakti gelince bilmemiz gereken her şeyi bize sezdirmesi sizce de garip değil mi?
Hayat çok boş ve boşluktan daha kötü bir şey yok.
Fırtınanın ve yıldızların büyüsünden ve gizeminden anlayan bir sahildi. Böyle bir sahilde büyük bir tenhalık vardır. Ormanlar asla yalnız kalmazlar; fısıltılarla, işaretlerle, dostça bir hayatla dolulardır. Fakat deniz yüce bir ruhtur; durmadan büyük, paylaşılamaz, tüm sonsuzluğu kendi içinde kapatan bir kederle inilder.
Sevgiyi daha fazla hak eden insanlar asla yeterince şefkat görmezken bazı değersiz insanların sevilmesi çok kötü bir şey değil mi?
Tanrı düşünmeyecekse verdiğim beyni ne diye taşıyorsun demez mi?
Sevgiyi hak etmeyen insanların el üstünde tutulup, kıymetli insanların hak ettikleri sevgiyi yaşayamamaları çok büyük bir haksızlık, değil mi ?
Ben hep kadınların birbirlerini kollamaları gerektiğini savunurum, zaten erkeklerden yeterince çekiyoruz.
“Tehlikeli denizlerin köpüğünde açılan sihirli bir pencere.”
“Büyük bir aşk ve büyük bir acı, bilmediğimiz şeylere muktedir olabilir.”
Kötülüğe katlanırım ama aptallığa asla.
Yeşillikle oynamak, onları yetiştirmek, her gün yepyeni tomurcukların filizlendiğini görmek sanki yaratıcının ellerini ödünç almak gibi geliyor. Şu an bahçem tıpkı inanç gibi… Orada umutlar yeşeriyor sanki.
İnsanların beni sevmemesine alışık değilim.
Bizi inciten şeyler yaşadıkça diğer insanlardan uzaklaşıp içimize kapanırız.
Ve öyle ya da böyle hepimiz güzel bir rıhtıma demir atacağız.
Zira yaşlandıkça ölüm insana daha yakın geliyor. Gerçi hiçbirimiz ölmek istemeyiz.
Tanrı’nın gözünde bir karga ile bir bülbülün sesinin hiç farkı yoktur.
Bir sarayda kraliçe olmaktansa ikimize ait aşk dolu rüya evimizde mutluluk içinde yaşamayı tercih ederim.
Bir başkası bu kadar acı çekerken onun bu kadar mutlu olmaya ne hakkı vardı?
Sevgiyi hak etmeyen insanların el üstünde tutulup, kıymetli insanların hak ettikleri sevgiyi yaşamamaları çok büyük bir haksızlık, değil mi?
Çocukken açılan yaralar hiç kapanmıyor.
Çok şükür ki dostlarımızı kendimiz seçiyoruz. Keşke akrabalarımızı da kendimiz seçebilseydik.
Ve gözyaşları üzüntüden olduğu kadar mutluluktan da akabilir. Hayatımdaki en mutlu anlarımda gözlerimde yaşlar olmuştur her zaman.
Fakat her sevinç beraberinde az da olsa kederli bir gölgesini getirmek zorundaydı.
Hakikat sizi özgür kılar
Ne dünya ne de şeytan umurumda. Beni asıl rahatsız eden şey insanlar.
Ancak hayatı duygularımızla yönlendirmemeliyiz.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Söz vermek kutsal bir şeydir.
Hayallerimiz olmasaydı bizi de gömebilirlerdi.Ölümsüz hayallerimiz olmasaydı yaşamaya nasıl katlanırdık?
Zaman ilacın olacaktır.
Her şey hem güzel hem de çirkindi.
Yalnız olduğum zamanlarda bile güzel dostlarım var:Hayaller,düşler,oyunlar.
Zalimliğin en kötüsü düşüncesizliktir.
Ölülerimiz biz onları unutana kadar ölmezler.
First Mate’i bulana kadar kedileri hiç sevmezdim. Dedi. Mate’in mırıltıları ona eşlik etti. Onun hayatını kurtardım. İnsan bir hayvanın hayatını kurtarınca ona ömür boyu bağlanıyor. Hayat vermek gibi bir şey bu.
İnsanların büyüyüp büyümediğini anlamak çok zor…kimisi daha doğuştan büyüktür, kimisi sekseninde bile büyümemiştir.
Çok şükür ki dostlarımızı kendimiz seçiyoruz. Keşke akrabalarımızı da kendimiz seçebilseydik.
-Erkeklerden neden bu kadar nefret ediyorsunuz bayan bryant?
-Tanrım hayır nefret etmiyorum. Buna değmezler. Sadece onlardan tiksiniyorum.
Büyük aşklar ve büyük acılar mucizeler yaratabilir.
Bir yerde ölülerin biz onları unutana dek ölmediklerini okumuştum
Onlar birbirlerine aitti ve hayat onlara ne hazırlamış olursa olsun, her şeyi birlikte yaşayacaklardı. Mutlulukları birbirlerinde saklıydı ve ikisi de hiçbir şeyden korkmuyordu.
Bir yerde ölülerin biz onları unutana dek asla ölmediklerini okumuştum.
Belli ki o da Hamlet gibi, bilmediğimiz belalara atılmaktansa çektiklerine razı olmanın daha kolay olduğunu düşünüyordu.
İnsanın hayatta sevecek hiçbir şeyi olmaması korkunç bir durum.
Aptallığım yüzünden canım çok yanıyor.Dünyadaki en acı verici şey bu olmalı.
Hayat anlaşılması güç gizemlerle dolu bir deniz.
Birinin bizi incitmesinden korkuyorsak ne o kişiye yanaşırız ne de onu yanımıza yaklaştırırız.
Sevgiyi hak eden insanlara şefkat gösterilmezken bazı kıymet bilmez insanların sevilmesi ne korkunç değil mi?
O acının hala derinlerde bir yerde gömülü olduğuna inanıyorum.
İyi yazmanın sırrı durmayı bilmekte saklıdır.
Zaman her yarayı iyileştirir.
Hayat anlaşılması güç gizemlerle dolu bir deniz
Onları unutmadığımız sürece bu dünyadan göçüp gidenler asla ölmez.
Ne de olsa kardeş ruhlardaki insanlar birbirlerini görür görmez tanırdı.
Onları istemeyen, umursamayan, bir hayat şansları olmayan bebekler doğup yaşıyor. Bense bebeğimi çok sevecektim. Onu gözümden bile sakınacaktım. Elimden geldiğince ona iyi bakacaktım ama bu firsat ellerimden koparılıp alındı.
Sevgiyi hak eden insanlara şefkat gösterilmezken bazı kıymet bilmez insanların sevilmesi ne korkunç, değil mi?
Onu asla tekrardan sevemeyeceğini hissetmişti. Fakat affetmenin ve unutmanın çekiciliğine kapıldı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir