İçeriğe geç

Yeşil Kitap Alıntıları – İnci Aral

İnci Aral kitaplarından Yeşil kitap alıntıları sizlerle…

Yeşil Kitap Alıntıları

Sevgidir yaratığı insan kılan.
Yüzme bilmeden suya atılmış insanlar birbirlerini boğarlar.
Insan kendi doğrularını kendi bulmalı. Neye inanıp neye inanmayacağına kendisi karar vermeli.Bana neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyen insanın bakış açısı, görüş alanı hangi genişlikte?
Anımsayamamak güzeldir. Belirli aralıklarla, beş on yılda bir, dip bucak bir temizlik yapıp eski kayıtları silmek ve yeni kayıtlar için yer açmak gereklidir.Böylece anımsayamadığım
olaylar başımdan geçmemiş olur bir bakıma.
Mutluluk kendi tarihini oluşturabilecek bir süreç değil.
Başarının asıl ölçütünün para ve ona dayalı güç olduğu bir çağda, kurallar ancak güçsüzler ve zavallılar için işlerlik taşır.
Kendinden bile gizlediğin birçok şey var, kabul et. Onları bul, ortaya çıkar. Bildiğin halde anlatamadığını, yaşadığın halde yaşayamamış ya da yaşamadığın halde yaşamış gibi yaptığın, sezdiğin halde tam olarak anlayamadığın ne varsa, hepsini. İnan bu sana çok iyi gelecek.
Unutmak sözcüğünü düşündüm. Derin bir çukur kazıp bana acı veren her şeyi -ve onu- gömmek, üstünü örtmek ve bu mezara işaret koymamak demekti unutmak. Gerisi boşluk.
İnsana benliğini kazandıran, geçmişi ve asıl o geçmişten kalan anılardan başka nedir ki?
Belki de en az tanıdığımız kendi benimizdir. Her anlamda aynalara yansıyan görüntümüz bile biz değiliz. Çoğu kez boşluğa bakarız çünkü.
Güzeldir gene de bir insanın sıcaklığını duymak kısacık bile olsa. Ama hemen yalnızlığını özlersin yeni birini aramayı sürdürmek için. Her zaman yeni biri vardır. Sonrası biraz pişmanlık ama kayıtsız dinginliktir.
Ben sürekli gönlünü almam gereken birini değil, bana kolaylıkla sevecenlik gösterebilecek insanı aradım hep Nedim ve seni tanıyıncaya kadar bunun bir erkek olamayacağını düşünüyordum,
Dünyaya gelmek ölüm yolculuğuna çıkmak değil mi? Bazen uzun sürüyor, bazen de evden bakkala gitmek kadar kısa. Ekmek almak için çıkıyorsun ve dönmüyorsun. Hepsi bu kadar.
İnsanlar acılarınıza içgözle bakamazlar. Yaptıklarına karşılık sizden anlayış beklerler hak etmedikleri halde ya da daha kötüsü meydan okurlar. Sizden aldıklarının size fazla olduğunu, çünkü zaten sizin ağlayıp sızlanarak yaşamını sefilce sürdürmekten başka bir şey yapamayacak olan o yaşasa da olur yaşamasa da-lardan olduğunuzu düşünürler gönül rahatlığıyla.
İnsana benliğini kazandıran, geçmişi ve asıl o geçmişten kalan anılardan başka nedir ki? Geçmiş zaman düzenli vuruşlarıyla belleğinizde sürer gider.
Onu kollarımda tutarken yalnızlığını, kırılmışlığını, kararsızlıklarını, bezginliğini, gereksindiği sevecenlik ve yardımı sezdim. Ona baktığımda eksiklerimi, yanılgılarımı gördüm. Yatışmış bir acıyı, gerekenden daha uzun zaman taşıdığım eski bir sızıyı yeniden duydum içimde. İncitmekten sakınarak, uslandırılmış bir coşkuyla öptüm yüzünü, nedenini bilmediği bir mutsuzluğun koyulttuğu gözlerini, dilsiz ürkek göz kamaştırıcı gövdesini.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Ama sonra düşündü ki her birdenbire oluşun ardında olmuş bitmiş, gelişip birikmiş birçok olay, durum, oluşum vardır.
Mutluluk sözcüğünü düşünür kadın, birçok insanın Bu sözcüğü düşünmeden kullandığını. İçi boş, kof, anlamsız gelir ona bu tanım. Karşılığı olmayan kesinkes bir duyguyu kapsamayan, içeriksiz ve yetersiz bir sözcüktür mutluluk. Zaman hep aynı sıkıcı oyun ve yalanlar, aynı sorular, aynı boşluk ve bir avuntularla bezgince ilerlemektedir çoktandır çünkü. Kimi insanlar için kimi olasılıkların olur hale gelmesini bekleme sürecidir belki mutluluk, diye geçirir içinden. Çünkü gerçeklik ânı çok kısadır, her zaman geçicidir, bir andan ötekine gerçekleşmiş özlemlerden daha çabuk nitelik değiştiren bir şey yoktur.
Bütün bekleyişlerim, yöneldiklerim, düşüncelerim, hepsi, her şey boştu ona kavuşmadan önce çünkü.
Gene de, gereklidir yazmak. İyidir. İğne ucu kadar, kum tanesi büyüklüğünde bir işaret bırakmalı dünyaya insan çekip gitmeden. Bir kapıyı aralamalı. Evet, bir kapı, bir anahtar, biraz ışık. Hepsi bu Ötesi yok.
Unutmak sözcüğünü düşündüm. Derin bir çukur kazıp bana acı veren her şeyi -ve onu- gömmek, üstünü örtmek ve bu mezara işaret koymamak demekti unutmak. Gerisi boşluk.
Unutmak temizliktir.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Dünyanın sevgiyle güzelleştiğine inanır Sevgi evet sevgidir yaratığı insan kılan.
Ölseydim bitecekti hepsi insan kendine karşı da şiddet kullanma noktasına gelebiliyor.
İnsan doğadaki öteki canlılardan daha vahşi daha acımasız yırtıcılıkta çıkar kavgasında savaşlarda yırtıcı bir hayvandan daha haksız daha zalim daha sinsi ve kalleş.
Herkes birbirini bitirir. Özellikle aynı yere, aynı eve, aynı barakaya konmuş zorunlulukların bir arada tuttuğu insanlar. Karşılıklı bir tüketme, bir tür yok etme işlemidir bu. Ölümcül bir dezenfeksiyon. Şaşacak bir şey yok. Yüzme bilmeden suya atlamış insanlar birbirlerini boğarlar.
Zaten bütün evler birbirine benzer, kokuları değişik olur yalnızca. Koku kitap, yağlıboya, sabun, güneşte kalmış yün kokusu karışımı
Geçmişi insanın gideceği yolu belirler
Anlatılabilenler anlatılmayanlardan daha az.
Özgürlük insanın kendi kafasındaki yasak ve kalıplardan kurtulmasıyla başlar.
İnsan güçlüyse acılarını uyuşturabilir, ağrısını dindirir, duygularını kontrol altına alabilir. Gel gelelim yarayı kaşırsan kanar.
Çekici gelen nedir dünyayı kavramış sayılacak insana?
Düşünen insan olma çabasının- hiçbir zaman, hiçbir yere varamayacağını.
Çağımızın en yüce değeri bu değil mi zaten? İleriyi görebilmek!
Özgürlük insanın kendi kafasındaki yasaklardan kurtulmasıyla başlar.
Unutmak temizliktir.
Tarih buyuk cogunlugun acilarini yazmiyor. Insan acilarinin ayrintilarina girmiyor. Yuregin, ruhun, var olmanin dayanilmaz acilarini soz konusu bile etmiyor.
Insana benliğini kazandıran geçmişi ve asıl o geçmişten kalan anılardan başka nedir ki? Geçmiş zaman düzenli vuruşlarıyla belleğinizde sürer gider.
Şimdiye kadar günlük tutmadım. Olan biteni kaydetmediğim için de birçok şeyi unuttum. Unutmak temizliktir. Yerinde sayan, gelişmeleri durmuş sıradan insanlar yaşadıkları en sıradan olay ve durumları büyük bir açıklıkla anımsarlar, ilkokuldaki sınıf arkadaşlarının adlarını eksiksiz sayan, öğretmeninin kaç çocuğu vardı ve adları neydi unutmayan, çocukken hangi tarihte eve hangi konuk gelmişti ve ne giymişti ve o gece ne yemek yenmişti kesinlikle bilen, ama bu gereksiz biriktirme daha yeni bilgilere yer bırakmadığından kendi evinin telefon numarasını zor çıkaran ve çantasını, çakmağını orada burada unutan yetişkin insanlara normal denemez bence. Bunlar gereksiz bir geçmişi sırtlanmış bir tür bellek hamallarıdır. Nedense kendilerini mutlu saydıkları zamanları yüklemiş olsalar da kafalarına. Hayatta başarı kazanmak olasılıkları yoktur. Geçmişin içinde debelenip dururlar çünkü ve o beş para etmez gençlikleri için hayıflanırlar. Sandık kokan masallarını önlerine gelene anlatmaktan korkunç zevk duyarlar.
Anımsayamamak güzeldir. Belirli aralıklarla, beş-on yılda bir, dip bucak bir temizlik yapıp eski kayıtları silmek ve yeni kayıtlar için yer açmak gereklidir. Böylece anımsayamadığım olaylar başımdan geçmemiş olur bir bakıma. Bu yüzden de beni üzmez, ürkütmez ve bana acı vermezler.
Onu yazmak, karanlıkta daracık bir merdivene tırmanırken, el değmemiş, sevilmemiş, bol keseden harcanmamış sözcüklerle konuşmayı gerektirir.
Onu seviyordum.
Böylesine özgün ve anlaşılmaz biri olduğu için seviyordum asıl.
Kırılganlığını hoyratlıkla gizleme çabası boşunaydı.
Dünya’da çok incindim, Jüpiter’e gidiyorum.
Bir sayfayı dönüp dönüp okumak ve bütün utançlarımı unutmak istiyorum.
Yaşamıma karışmış yığınla insan içinde bir tek onu sevdim ben.
Onun kaldıramayacağı kadar çapraşık duygularla belki, kendi sınırlarımın elverdiği kadarıyla ama
Şarkısını yeniden duydum.
Geçmişimize şimdiki zamanın ışığında baktığımızda yepyeni bir bilinçle görürüz her şeyi.Bugün, dünü yeniden yorumlar ama aynı biçimde anımsayamayız onları.
Ama insan mutsuzken doğru ve sağlıklı düşünemez ve bildiğini sandığı hiçbir şeyden emin olamaz.
En güzel aşk yalnızca düşlenebilendir belki de.
Görünürde, saflıkla bağlılık gösteren kadınlar gerçekte sevilme olasılıkları en zayıf ve terk edilmeyi en çok hak etmiş olanlardır.
Her şey geçip gidecek

Ama siz aşkın, ah aşkın gene de

Sonsuza kadar süreceğine inanacaksınız

Anımsayamamak güzeldir.Belirli aralıklarla beş-on yılda bir, dip bucak bir temizlik yapıp eski kayıtları silmek ve yeni kayıtlar için yer açmak gereklidir.
İnsan, yaşamında nelerin yanlış olduğunu çok geç fark ediyor.
”Bü­tün toplumlarda kendi çıkarları dışındaki her şeyi yı­kıp geçebilecek insanlar vardır tabii, dedi Ekber, ”böylelerin sarıldıkları ip de bağnazlıktır yalnızca.
İyidir sorular. Çünkü insan batmış olduğu derin­liğin ayırdına ayağı dibe vurduğunda varabilir. Yaşamı­nın kumda bir an için oluşan ve hemen dağılan bir ayak izi olduğunu ancak o derinlikte kavrayabilir. Tarih, masallar, yeminler, yalan dolan ve vaatler, fiyaskolar, işkenceler, uzun geceler ve yalnızlıktan iba­ret olmadığını öğrenebilmek için sorulara gerek var. Yazılanlara ve her söylenene inanmak ve artık ka­ranlıktan hiç mi hiç korkmamak için sorular sormalı insan kendine.
Başarının asıl ölçütünün para ve ona dayalı güç olduğu bir çağda, kurallar ancak güçsüzler ve za­vallılar için işlerlik taşır.
Bu ortamda bizim gibi iyi yetişmiş, yetenekli sayı­labilecek insanlar bunca zorlanırken kimilerinin ko­layca ve hiç çaba harcamadan bir yerlere, doğru yan­lış bir yerlere geldiğini görmek, belki oyunu kuralları­na göre oynayarak, yaygarayla, kurusıkı atarak ama kesinlikle aşağılık yöntemlerle köşeler kaptıklarını bil­mek ne korkunç bir umarsız duygusu uyandırıyor insanda.
Olup bitenlere bu kadar kayıtsız kalmayı na­sıl becerebiliyorsunuz? Hani aydın kimliğiniz nerde?
Biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin. Birincisi pek kişiye kolay gelir: Cehennemi kabullenmek ve görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli; sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.

Italo Calvino
(Görünmez Kentler)

Mutlu son değil bu. İki insan birbirini ancak akla yatkın bir süre aşkla sevebilir. Bütün aşklar eskir ve paramparça olup dökülür insanların üstünden.
Özgürlük insanın kendi kafasındaki yasak ve kalıplardan kurtulmasıyla başlar.
Kendinle ilgili yargıların gerçeği yansıtamaz. Kendine dıştan, dikkatli bir gözlemcinin bakışıyla bakamadığın sürece yanılırsın. İnsanın kendi varlığına ilişkin düşüncesi tarafsız ve somut olamaz. Belki de en az tanıdığımız kendi benimizdir. Her anlamda aynalara yansıyan görüntümüz bile biz değiliz. Çoğu kez boşluğa bakarız çünkü. Aynada gördüğümüz, görmeyi istediğimiz biridir bu yüzden.
Sevgi, evet sevgidir yaratığı insan kılan.
İnsan benliğini kazandıran, geçmişi ve asıl o geçmişten kalan anılardan başka nedir ki? Geçmiş zaman düzenli vuruşlarıyla belleğinizde sürer gider. Sizin bir adım önünüzde yürür, ana yola açılan sayısız tali yol ve demeçler boyunca. 
Bir sırt çantasıyla yollara düşmek, dünyanın sokaklarını arşınlamak, gitmek, durmadan gitmekti hayalim
Unutmak sözcüğünü düşündüm. Derin bir çukur kazıp bana acı veren her şeyi -ve onu- gömmek, üstünü örtmek ve bu mezara işaret koymamak demekti unutmak. Gerisi boşluk. 
Derin bir çukur kazıp bana acı veren her şeyi-ve onu- gömmek, üstünü örtmek ve bu mezara işaret koymamak demekti unutmak.
Anımsayamamak güzeldir. Belirli aralıklarla, beş-on yılda bir, dip bucak bir temizlik yapıp eski kayıtları silmek ve yeni kayıtlar için yer açmak gereklidir. Böylece anımsayamadığım olaylar başımdan geçmemiş olur bir bakıma. Bu yüzden de beni üzmez, ürkütmez ve bana acı vermezler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir