İçeriğe geç

Yerçekimi ve İnayet Kitap Alıntıları – Simone Weil

Simone Weil kitaplarından Yerçekimi ve İnayet kitap alıntıları sizlerle…

Yerçekimi ve İnayet Kitap Alıntıları

&“&”

.
Hayal ile gerçek arasındaki uyumsuzluğa katlanmak zorundayız.

Acı çekiyorum" demek, "Bu manzara çirkin" demekten daha iyidir.

Hayal gücü ve kurgu, gerçek hayatımızın dörtte üçünden fazlasını oluşturuyor.
.
Hücreleri bitişik olan iki mahkum, duvarı vurarak birbirleriyle iletişim kurarlar. Duvar onları ayıran şeydir ama aynı zamanda onların iletişim aracıdır.

Bizde ve Allah’ta böyledir.

Her ayrılık bir bağdır."

.
Bağlanma, gerçeklik algımızdaki bir yetersizlikten daha fazla veya daha az değildir.

Bir şeye sahip olmaya bağlıyız çünkü ona sahip olmayı bırakırsak onun da var olmayacağını düşünüyoruz.

.
Dünyanın hiçbir değeri olmadığını, yaşamın hiçbir değeri olmadığını söylemek ve kanıt olarak kötülük vermek saçmadır, çünkü bunlar değersizse kötülük bizden ne alır ?

.
Hakikat, hakikat olduğu için değil, iyi olduğu için aranır.

.
Yıldızlar ve çiçek açan meyve ağaçları:

Mutlak kalıcılık ve aşırı kırılganlık, eşit bir sonsuzluk duygusu verir.

.
Herkes kesinlikle farklı bir şeydir, belki de onda okuduklarımızdan tamamen farklı bir şeydir.

Her varlık farklı okunmak için sessizce haykırır.

.
Hakikat, hakikat olduğu için değil, iyi olduğu için aranır.

Tanrı mümkün en iyi dünyayı değil de iyiliğin ve kötülüğün bütün derecelerini taşıyan bir dünya yaratmıştır. Dünyanın en kötü olabileceği noktadayız. Çünkü bu noktanın ötesi, kötülüğün masumiyet haline geldiği derecedir.
…Yalnızlıktan kaçıp kurtulmayı arzulamak korkaklıktır. Dostluk aranmaz, düşlenmez ve arzulanmaz; dostluk talim edilmelidir ( bu bir erdemdir).

Hiçbir düşkünlüğün seni hapsetmesine izin verme. Yalnızlığını koru. Olur da bir gün sana gerçek bir sevgi sunulursa, içsel yalnızlık ile dostluk arasında bir karşıtlık olmayacaktır. Bilakis onu tam da bu şaşmaz işaretten tanıyacaksın.

.
İnsanlar arasında sadece sevdiklerimizin varlığı tanınır. Diğer insanların varlığına olan inanç aşktır.

Şeylerin karşısında bulunmak zihni özgürleştirir. İnsanlarin karşısında olmak ise, eğer onlara bağımlı durumdaysak zihni küçültür ve bağımlılık ister itaat biçiminde olsun, ister buyruk biçiminde olsun, bu durum değişmez.
Hiç olmayı sevmek zorundayım. Eger bir şey olsaydım, ne korkunç olurdu!
Eğer tanınmamişsa masumiyetin ne umudu olabilir?
Yanlış alçakgönüllülük insanı, kendisi olarak, özel insan olarak hiç olduğuna inanmaya götürür. Gerçek alçakgönüllülük, insan olarak ve daha genel anlamda mahluk olarak hiç olduğunun bilinmesidir.
Yalnızlık. Peki değeri neden oluşur? Zira yalnızken, sadece maddenin(hatta gökyüzü, ay ve çiçeklenmiş agacların) bir insan zihninden daha az değere sahip seylerin huzurundayızdır. Yalnızlığın degeri dikkatin daha büyük imkânında yatar. Keşke insan varlığı huzurunda aynı derece dikkatli olabilseydik.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Hakikat, hakikat olduğu için değil, iyilik olduğu için aranır.
Hicbir düşkünlüğün seni hapsetmesine izin verme. Yalnızlığını koru. Olur da bir gün sana gerçek bir sevgi sunulursa, içsel yalnızlık ile dostluk arasında bir karşıtlık olmayacaktır. Bilakis, onu tam da şaşmaz işaretten tanıyacaksın. Diğer düşkünlükler ise katı biçimde terbiye edilmelidir.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Yalnızca vazgeçilen şeye sahip olunur. Vazgeçilmeyen şey bizden kaçar. Bu anlamda Tanri’dan geçmeden ne olursa olsun hiçbir şeye sahip olunamaz
Bu dünya kapalı kapıdır. Bir engeldir. Ve aynı zamanda bir geçittir.
Var olan hiçbir şey aşka layık değildir.
O halde var olmayan şeyi sevmek gerekir.
Ama var olmayan bu aşk nesnesi kurmaca değildir. Çünkü kurmacalarımız, aşka layık olmayan bizlerden daha fazla aşka layık değildir
Bağlanma, yanılsamaların en büyük uydurmacısıdır; gerçekliğe ancak bağımsız biri tarafından ulaşılabilir.
.
Hayal gücü ile gerçek arasındaki uyumsuzluğa katlanmak zorundayız.

Acı çekiyorum" demek, "Bu manzara çirkin" demekten daha iyidir.

Içimizdeki değersiz şeylerin kendi seviyelerini bulmalarına imkân vermeliyiz ki asil ve güzel olan ne varsa yükselebilsin.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Bir esasımız olduğunu anlamadığımız sürece,bizler dipsiz fıçılarız.
.
Tüm günahlar boşlukları doldurma girişimleridir.

.

.
Gerçek alçakgönüllülüğe zeka kadar yaklaşan hiçbir şey yoktur.

Bir kişinin zekasını gerçekten ve gerçekten uyguladığı anda, kişinin zekasıyla gurur duyması imkansızdır.

.

– (…) Dünyadan soyunmak!
Yeniden bir kölenin tabiatını giyinmek!
Uzam ve zamanla işgal edilen noktaya, hiçliğe indirgenmek. Dünyanın hayâlî krallığından yoksun kalmak.
Mutlak yalnızlık.
O zaman dünyanın hakikati elde edilir…"
Hoş olan hayallere aittir.
&”Dünyadan soyunmak. Yeniden bir kölenin doğasını giyinmek. Uzam ve zamanla işgal edilen noktaya, hiçliğe indirgenmek. Dünyanın hayalî krallığından yoksun kalmak. Mutlak yalnızlık. O zaman dünyanın hakikati elde edilir.&”
.
Bağlanma, yanılsamaların büyük uydurucusudur; gerçeklik ancak kopuk biri tarafından elde edilebilir.

.

İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Sevgi teselli değildir, hafiftir.
Tanrı kendini insanlara güçlü veya kusursuz olarak verir, seçim onlara kalmıştır…
İmkansızlık doğaüstüne açılan kapıdır. O kapı ancak çalınabilir. Onu açan başka biridir.
Var olan hiç birşey mutlak olarak aşka layık değildir. O halde var olmayan şeyi sevmek gerekir …
Zıtlıklar. Bugün, totalitarizme susuzluk duyuluyor ve ondan tiksiniliyor ve neredeyse herkes bir tür totalitarizmi severken bir diğerinden nefret ediyor.
hayatta kalma bağlılığı bütün bağlılıkların yerini aldığı zaman, en uç mutsuzluk başlar.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
güçlü için ölmek ölümün acısını yok eder. ve aynı zamanda bütün değerini.
bir insan başka birine az veya çok ihtiyacı olduğunu gösterdiği an, neden o başkası uzaklaşır? yerçekimi.
Kaprise boyun eğmek neden köleliktir? Bunun son nedeni ruhla zaman arasındaki ilişkide bulunur. Keyfiliğe boyun eğen kişi zaman içinde muallakta kalır;bir sonraki anın getireceği şeyi bekler(en alçaltıcı konum…) Zamanını kendi kullanamaz;şimdi, onun için artık geleceğin üzerine baskı yapan bir kaldıraç değildir.
Bütün istekler yiyecek isteği gibi çelişiktir. Sevdiğim insanın beni sevmesini isterim. Ama eğer kendini tamamen bana adarsa, artık var olmaz ve ona olan sevgim biter. Ve kendini bana tamamen adamadığı sürece de beni yeteri kadar sevmiyordur. Açlık ve doyma.
Bu dünya kapalı kapıdır. Bir engeldir. Ve aynı zamanda geçittir.
Başka uygarlıklar. Bu uygarlıkların kusurları, tutundukları dinlerin yetersizliğinin kanıtı olarak sunulmaktadır. Buna rağmen, Avrupa’daki tarihin son yirmi asırı boyunca en azından eşdeğer kusurlar bulunacaktır. Amerika’nın katliamlarla ve Afrika’nın kölelikle yok edilmesi, Fransa’nın güney bölgesindeki katliamlar, şüphesiz Yunan’daki eşcinsellikten veya Doğu’daki zevk alemlerinden daha iyi değildir. Ama derler ki, Avrupa’daki bu kusurlar Hıristiyanlığın mükemmelliğine rağmen ve diğer uygarlıklarda ise dinin noksanlığı nedeniyle olmuştur.
Borçları silmek. Gelecekten bir ödünleme beklemeden geçmişi kabul etmek. Şimdiki anda zamanı durdurmak. Bu aynı zamanda ölümün de kabul edilmesidir.
Başkasını kendi ıstırabının aynısını çekerken görme arzusu. İşte bu nedenle, toplumsal istikrarsızlık dönemleri hariç, yoksullar kinlerini benzerlerine kusarlar.
Bu da toplumsal istikrarın bir etmenidir.
Kölelik; şiirsiz, dinsiz ve ebediyet ışığından yoksun çalışmadır.
Monotonluk, en güzel ve en acımasız şeydir. Eğer ebediyetin yansımasıysa monotonluk en güzel olandır. Eğer hiç değişmeyen bir sürekliliğin işaretiyse, en acımasız olan. Aşılan zaman veya körelen zaman.
Sahte Tanrı’ya (hangi biçim altında olursa olsun toplumsal hayvana) yapılan hizmet, dehşeti yok ederek kötülüğü saflaştırır. Hizmet edilene, hizmetteki eksiklikler dışında hiçbir şey kötü görünmez.
Bütün istekler yiyecek isteği gibi çelişiktir. Sevdiğim insanın beni sevmesini isterim. Ama eğer kendini bana tamamen adarsa, artık var olmaz ve ona olan sevgim biter. Ve kendini bana tamamen adamadığı sürece de beni yeteri kadar sevmiyordur. Açlık ve doyma.
Adalet: Bir başkasının, orada olduğu zaman okuduğumuz (veya onun hakkında düşündüğümüz) şeyden başka olduğunu kabul etmeye her zaman hazır olmak.
Zamanın gerçekliğine inanmak gerekir. Yoksa düş görürüz.
Tanrı mümkün en iyi dünyayı değil de iyiliğin ve kötülüğün bütün derecelerini taşıyan bir dünya yaratmıştır. Dünyanın en kötü olabileceği noktadayız. Çünkü bu noktanın ötesi, kötülüğün masumiyet haline geldiği derecedir.
Ruh, saf iyiliğin tadına bakmadığı sürece, cennetten olduğu gibi cehennemden de kopmuştur.
Bize yapılan kötülüğü, yaptığımız kötülüğe deva olarak kabul etmeli.
Alçakgönüllülüğü kazanmak zorunda değiliz. Alçakgönüllülük içimizdedir. Ancak sahte tanrılar önünde kendimizi alçaltıyoruz.
Haksız savaşlar için bahaneler gerektiği gibi, günah için de sahte iyilikler gerekir, çünkü kötülüğe gidildiği düşüncesine katlanmak mümkün değildir.
Doğruyu ifade etmek için uğraş gerekir. Doğruyu anlamak için de. Uğraş olmadan yanlış ya da en azından yüzeysel olan ifade edilir ve anlaşılır.
Termodinamik anlamda ödünleme*, içinden ancak yukarıdan çıkılabilecek kısırdöngüdür."

*Engellenen ve doyurulmayan dilek, istek ve davranışların yarattığı tedirginliği, onların yerine geçebilecek başka dilek, istek ve davranışlarla giderme.

Bizsiz bizi yaratan, bizsiz bizi kurtaramaz. Aziz Augustinus
içimizdeki değersiz şeylerin kendi seviyelerini bulmalarına imkan vermeliyiz ki, asil ve güzel olan ne varsa yükselebilsin.
İçimizdeki değersiz şeylerin kendi seviyelerini bulmalarına imkan vermeliyiz ki, asil ve güzel olan ne varsa yükselebilsin."
İşte örneğin Leibniz’in çözemediği bir kavga olan iyimserlik ve kötümserlik arasındaki kavgayı çözen şu düşüncesi: Mahlûk ile Tanrı arasında her dereceden mesafe vardır. Tanrı aşkının mümkün olmadığı bir mesafe: madde, bitkiler, hayvanlar. Kötülük kendini yok ettiği yerde eksiksizdir; artık kötülük yoktur: tanrısal masumiyetin aynası. Aşkın tam da mümkün olduğu bir noktadayız. Bu büyük bir ayrıcalıktır; çünkü birleştiren aşk mesafeyle orantılıdır. Tanrı mümkün olan en iyi dünyayı değil de, iyiliğin ve kötülüğün bütün derecelerini taşıyan bir dünya yaratmıştır. Dünyanın olabildiğince kötü olduğu noktada bulunuyoruz. Çünkü bunun ötesi kötülüğün masumiyet haline geldiği kademedir."
İşten atılmaya kadar gidebilecek yaptırımlarla onu* tehdit eden bir müfettişe gülerek şu yanıtı vermişti: “ Sayın müfettiş, ben işten atılmayı daima kariyerimin doruk noktası olarak değerlendirmişimdir.”

*Simone Weil

…insanların kalbinde onlara hiçbir sıkıntı yaratmayacak şekilde bir yer edinmeyi isterim.
İnsan varoluşu o kadar kırılgan ve tehlike içinde ki titremeden kimseyi sevemiyor.
ölümden geçmek gerekir. öldürülmek, dünyanın yerçekimine dayanmak gerekir. evren insanın böğürlerini ezdiğinde canının yanmasında şaşılacak ne var?
“Ölçülülük, saf iyiliğin sonsuz küçük karakteridir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir