Anna Seghers kitaplarından Yedinci Haç kitap alıntıları sizlerle…
Yedinci Haç Kitap Alıntıları
Gerçeğin belli bir süreci vardır insan o süreci yaşamaya başladığında düş gördüğünü sanır; oysa hiçbir zaman o andaki kadar uzak olmamıştır düşlerden
Gerçeğin belli bir süreci vardır, insan o süreci yaşamaya başladığında düş gördüğünü sanır; oysa hiçbir zaman o andaki kadar uzak olmamıştır düşlerden.
Dış güçlerin insanların ta içlerine, nasıl amansızca el uzatabildiğini, yine de bir köşede kimselerin el uzatamayacağı, sarsamayacağı bir şeylerin bulunduğunu artık hepimiz biliyorduk.
O sıralarda bütün bunları biz bilmiyorduk. Sonraları, ayrıntıları ile anlayamadığımız olaylar, birbirini izlemişti. Bizlerse, bu gördüklerimizden daha fazlasını artık göremeyiz sanıyorduk. Oysa daha neler neler görecekmişiz.
Yani bu düzen işte böyle. Ya bazı kişiler telli örgüler arkasında yaşayacak ve bizler de hepsinin içerde kalmasına günlerce dikkat edeceğiz ya da tel örgüler arkasına bizler geçeceğiz, onlar da bizlere dikkat edecekler.
Nedir bu kişilerin gözlerini yaşartan? Nedir bu gençlere uyup, marşın temposu ile yanları sıra yürüten? Nedir bu savaşı kaybettiğimiz halde askerlerimizle gururlanmamız? Kızların kırıtmaları, kadınların duygulanmaları? Nedir bu? Ceplerindeki her bir kuruş için pazarlık yapan kadınlarımız, bu marşın temposuna kendilerini kaptırdıklarında, savaşa katılmaları için seve seve oğullarını vermeleri nedendir? Nasıl olmaktadır?
Turna Kuyruğu, Hem olabilir, hem de olmayabilir dedi. Oysa onun olmadığını iyi biliyordu.
Binder, O değil, ama benziyor dedi.
Doktor Löwenstein ise en olumlu açıklamada bulundu: Bu adamın eli sargılı değil ki!
Binder, O değil, ama benziyor dedi.
Doktor Löwenstein ise en olumlu açıklamada bulundu: Bu adamın eli sargılı değil ki!
Gerçekten de tek sağlam kalan yeri elleriydi adamcağızın.
Bu açıklama üzerine, doktorun dışında herkese devlet kesesinden tanıklık ücreti ödendi.
Yaşam ve ölüm üzerinde söz sahibi olma iktidarı. Az bir şey değildi. Yetişkin, güçlü kuvvetli erkekleri önüne dikmek. Onları hemencecik ya da ağır ağır ufalamak. Daha bir an önce dimdik duran gövdelerini dört ayaklı yaratıkların gövdelerine dönüştürmek. Yürekli ve meydan okurcasına bakan yüzlerinin bir an sonra karardığına, korkudan kekelediklerine tanık olmak. Kimilerinin işini hepten bitirmişlerdi. Başkalarını, davalarını satacak kıvama getirmişlerdi. Kimileri de başları bir daha kalkamamacasına önlerinde, iradeleri kökünden kırılmış olarak salıverilmişti.
Bura sakinleri öyle sürekli başkaldırma eğiliminde değillerdi, ama başlarına pek çok şey gelmiş, daha da gelecek olan insanlar gibi, aşırı umursamazlık içersindeydiler.
Bayan Marnet kocasını hiç sevmezdi, işte bu nedenle de evlilikleri süresince hiç mutsuz olmamıştı. Düğün günü kızına verdiği öğüt şuydu: Bir kadın kocasını severse mutsuz olur.
Arkamızdan kimseyi yetiştirmeye zaman kalmadan bizleri yok edecekler. Tarihte böylesine kesin bir ayıklama görülmüş müdür acaba? Kendi kafalarına uygun kişilere yaşama hakkı tanıyan yepyeni bir ülkeyi nasıl kuracaklardı acaba?
Georg yalnızca uyumak istiyordu. Başka hiçbir şey önemli değildi. Uyumak ve bir daha uyanmamak.
Yani bu düzen işte böyle. Ya bazı kişiler telli örgüler arkasında yaşayacak ve bizler de hepsinin içerde kalmasına günlerce dikkat edeceğiz ya da tel örgüler arkasına bizler geçeceğiz, onlar da bizlere dikkat edecekler.