İçeriğe geç

Yedinci Gün Kitap Alıntıları – Orhan Hançerlioğlu

Orhan Hançerlioğlu kitaplarından Yedinci Gün kitap alıntıları sizlerle…

Yedinci Gün Kitap Alıntıları

”Ben bu dünyayı sevmiyorum Yaşamak? Evet ama nasıl yaşamak? Ben bu yaşamayı sevmiyorum. ”
Sonrası olmayan, sonralarını vaat etmeyen hiçbir mutluluğun tadı yok.
Delilik benim bu yaptıklarım.. Ama yapmak istiyorum. Bundan sonra benim için yaşamak demek, ancak istediklerimi yapabilmek demektir.
İçimde hep bir boşluk, bir eksiklik vardı. Ne istediğimi bilmiyordum ama böylesine yaşayışı istemediğim de gerçekti.
Siz yaşıyorsunuz diye ben ölmek istiyorum. Dünyanız size mübarek olsun
Marifet ölmekte değil, yaşamakta
Ya bir son, ya bir aralık ya da bir başlangıçtı ölüm
Bundan sonra benim için yaşamak demek, ancak istediklerimi yapabilmek demektir.
Yalnızım dedi, Çok yalnızım
Eh bizim de anamız, babamız mı var? Herkes yalnızdır şu dünya üstünde Anası babası, çoluğu çocuğu olanlar bile yalnızdır. İnsan yalnız yaratılmış nasılsa Yalnızca sürükleyecek ömrünü
Değer mi ki?
Değse ne olacak? Gelmek senin elinde miydi de gitmek elinde olsun? Marifet ölmekte değil, yaşamakta.
Ne tuhaf diye düşündü, Oysa bu soruları karşılayabilmem gerekirdi. Demek ki yıllar yılı baştan aşağı yalancı bir kişiliği hep aynı tempo içinde sürdürebilmek pahasına çocuklarımı bile tanıyacak zaman bulamamışım
Düşünmek onu büsbütün yoruyor, bitiriyordu..
Yaşamak? ama nasıl yaşamak?..
Sonrası olmayan, sonralarını vaat etmeyen hiçbir mutluluğun tadı yok.
Hayat uçurumlarla doludur.
Kendimi, amacına inanmadığım bir makinenin dişlilerinden biri haline koymuştum. Bütün öteki çarklar nasıl dönüyorsa ben de onlara bakarak öylece dönüyordum.
Sırlarımız icimizdeyken bizim emrimizdedirler, ama dışarıya çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız.
”Hayat uçurumlarla doludur.. ”
”Siz yaşıyorsunuz diye ben ölmek istiyorum.Dünyanız size mübarek olsun.. ”
Evren sevgilerle yüklüydü.
Başı, bir çeşit sarhoşluk içinde, bir yaz denizinde tatlı tatlı yalpalayan bir sandaldaymışçasına dönüyordu.
Gelmek senin elinde miydi de gitmek elinde olsun? Marifet ölmekte değil, yaşamakta.
Eğer bugün bir şeyler yapabiliyorsam, içimde seni taşıdığımdandır.
Sırlarımız içimizdeyken bizim emrimizdediler, ama dışarıya çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız.
Aklın varlığıyla yokluğu arasındaki ölçüyü kesin olarak kim ortaya koyabilmişti? Böyle bir ölçü var olsaydı dünya çoktan alt üst olur, birçok başarılar tarih yapraklarından tımarhane defterlerine geçirilirdi. Akıl, boşluklarla dolulukların kaynaştığı küçücük bir sinir parçası değil miydi?
Kötü bir dünya bu diye mırıldandı. Ben bu dünyayı sevmiyorum Yaşamak?.. Evet ama nasıl yaşamak? Ben bu yaşamayı sevmiyorum.
Sırlarımız içimizdeyken bizim emrimizdedirler ama dışarıya çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız.
Her zaman ölçülü, her zaman korkak, hep o mevki uyuşukluğu içinde yemek yiyecek, uyuyacak değil miydi?
Saatler umrumda değil diye düşündü, her şey benim elimde Evren benim irademe bağlı. Tam anlamıyla bir özgürlük içindeyim.
Anılar kervanı,bütün ayrıntılardan kurtulmuş, bütün pürüzlerinden arınmış,sadece iyi duygular uyandıran yönleriyle güle oynaya geçiyordu.
Bu kolaylık karşısında bütün o direnmeler, sızlanmalar, yaltaklanmalar, sürünmeler değer miydi?
Ya bir son ya da bir aralık ya da bir başlangıçtı ölüm.
Yaşamanın bütün değerini yitirmiş, onu yıllarca her yönünden saran bağları bir anda koparıp atmıştı.
Zaman her günkü hızıyla bütün olayları ardında bırakarak karanlık tünellere dalan bir tren gibi gece yarısına yönelecekti.
Gençsin. Ölüm kendiliğinden gelinceye kadar sabret. Sen istemesen de bir gün nasıl olsa gelecek o…
Herkes yalnızdır şu dünya üstünde… Anası babası, çoluğu çocuğu olanlar bile yalnızdır.

İnsan yalnız yaratılmış nasılsa… Yalnızca sürükleyecek ömrünü…

Bir kapıyı kapayan Tanrı, öbürünü açıverir hemencecik… Bir de bakarsın ki dert sandıkların uçup gidivermiş.
Her kulun şu dünyada kendine göre bir nasibi vardır.
Ne acılar gördüm geçirdim ben bu yaşa gelinceye dek.
Bana sorarsan oğlum, ölümden başka çaresiz hiçbir dert yoktur.
Yıllar ne anlaşılmaz bir hızla geçmişti.
Sırlarımız içimizdeyken bizim emrimizdedirler, ama dışarıya çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız.
Yaşamak? Ama nasıl yaşamak?
Ben galiba yaşadığım sürece kendimi hep istemediklerimi yapmaya zorladım.
Sonrası olmayan hiçbir mutluluğun tadı yok.
İnsan, bilinenin çok daha üstünde, çok daha güçlü, çok daha özgür bir yaratıktı.
”Birini çok sevince, incecik bir tülün üzerine sevdiğinin yüzü resmedilmişte, sen tüm dünyaya o tülün arkasından bakıyormuşsun gibi oluyor.”
Ben bu yaşamayı sevmiyorum.
Gelmek senin elinde miydi de gitmek elinde olsun? Marifet ölmekte değil, yaşamakta.
Sırlarımız içimizdeyken bizim emrimizdedirler; ama dışarı çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız.
Hayat uçurumlarla doludur.
Yaşamak? ama nasıl yaşamak?..
Sırlarımız icimizdeyken bizim emrimizdedirler, ama dışarıya çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız.
İnsan bilinenin çok daha üstünde, çok daha güçlü, çok daha özgür bir yaratıktı. Her şey onun elindeydi, onun keyfine,dileğine bağlıydı.
Bundan sonra benim için yaşamak demek, ancak istediklerimi yapabilmek demektir.
”Siz yaşıyorsunuz diye ben ölmek istiyorum.Dünyanız size mübarek olsun.. ”
” Marifet ölmekte değil, yaşamakta.. ”
”Herkes yalnızdır şu dünya üstünde..İnsan yalnız yaratılmış nasılsa. .. Yalnızca sürükleyecek ömrünü ”
”Hayat uçurumlarla doludur.. ”
”Ya bir son, ya bir aralık ya da bir başlangıçtı ölüm ”
”Evren sevgilerle yüklüydü. ”
”Ben bu yaşamayı sevmiyorum. ”
Sırlarımız içimizdeyken bizim emrimizdedirler ; ama dışarı çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız.
“Prensesim,

Güzel gözlerinizden damlayan inci, okudukça beni meftun eden mektubunuza değil, adeta içimi yakan cehennem alevine damlayıp söndürdü ve sinemdeki yaralara deva oldu.

O gül yaprağındaki şebnem misali inci ki; ay kadar güzel, ay kadar hüzünlü ve ay kadar yalnız.”

“Sırlarımız içimizdeyken bizim emrimizdedirler, ama dışarıya çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız ”
Böyle bir evde ölmek Adaaam sen de, insan doğacağı yeri nasıl seçemezse öleceği yeri de seçmemeli. Ölüm, nerede olsa, yaşamanın karşısına aynı kolaylıkla dikilen bir güçtür.
Bundan sonra benim için yaşamak demek, ancak istediklerimi yapabilmek demektir.
Boş taksi, bir yere gitmek isteyen insanlar içindi. Oysa nereye gidecekti?
Gelmek senin elinde miydi de gitmek senin elinde olsun? Marifet ölmekte değil, yaşamakta.
Herkes yalnızdır şu dünya üstünde Anası babası, çoluğu çocuğu olanlar bile yalnızdır. İnsan yalnız yaratılmış nasılsa Yalnızca sürükleyecek ömrünü..
ölümden başka çaresiz hiçbir dert yoktur.
Böyle bir evde ölmek Adaam sen de, insan doğacağı yeri nasıl seçemezse öleceği yeri de seçmemeli. Ölüm, nerede olsa, yaşamın karşısına aynı kolaylıkla dikilen bir güçtür.
Tabancasını çıkardı. Eline aldı. Parmağını tetiğe taktı. Namluyu alnına dayadı.
Ne kadar kolaydı bütün bunları yapmak
Hiçbir şey gereken sonucu değiştiremezdi.
Sırlarımız içimizdeyken bizim emrimizdedirler, ama dışarıya çıkar çıkmaz biz onların emirlerine boyun eğmek zorunda kalırız.
Ölmek için bile derlenip toplanmayı, tıraş olup kolalı yaka takmayı mı düşünüyorum yoksa?.. Gelenek, amma da iliklerime işlemiş.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir