İçeriğe geç

Yazma Üzerine Sohbetler Kitap Alıntıları – Ursula K. Le Guin

Ursula K. Le Guin kitaplarından Yazma Üzerine Sohbetler kitap alıntıları sizlerle…

Yazma Üzerine Sohbetler Kitap Alıntıları

Basit, sıradışı duvar,
ağırlıksız duvar, renksiz,
havada bir parça hava,

Kuşlar geçiyor içinden meylederek;
ışığın titreşimleri,
kışın bıçak sırtı,
yazın iç çekişleri geçiyor.
Fırtınanın savurduğu yapraklar
ve cisimli gölgeler geçiyor.

Ama nefes geçemiyor içinden,
kol kavuşamıyor uzanan kollara,
sine buluşamıyor sineyle asla.

Sürekliliğe katılmak için zihin
suyu izliyor, kuşları takip ediyor,
hareketsiz kayayı gözlemliyor, belli belirsiz uçuşu,
Yavaşça, sessizce, kelimelerden muaf,
yükseliyor yer ve saatin sunağı.
Benlik kayboluyor, kurban ediliyor şükretmek için,
ve sessizliğe gömülüyor şükranın kendisi.
Şiir bir ağaç ya da bir nehrin ne olduğunu söyleyemeye, yani onun adına insanca konuşmaya çalışabilen insan dilidir. Şiir bunu bir insanın bir şeyle, kaya ya da nehir veya ağaçla ilişkisini anlatarak ya da sadece nesneyi olabildiğince hakikate yakın tasvir ederek yapabilir.
Bilim dışarıdan isabetli bir tasvir yapar, şiir ise içeriden. Bilim açıklar, şiir ima eder. İkisi de tasvir ettiği şeyden övgü ve takdirle bahseder. Hem bilimin hem de şiirin dillerinin bizi, cehaletimize veya sorumsuzluğumuza derman olmayan sonsuz enformasyonu salt istiflemekten kurtarmasına ihtiyacımız var.
Şiirdeki kontrollü konuşma, cansız nesnenin susturulmuş sesi ya da ağaçların hissiz duruşu gibi şeylere en çok yaklaştığımız yer olabilir.
Benim bugünlerde teknoloji kelimesinin kullanımına yönelik itirazım, insanların bunu yüksek teknoloji olarak, o pek sevdiğimiz, kaynak tüketen teknoloji olarak algılaması.
Kesif, ağır, ince taneli, siyah bazalt,
nehirde peydahlanmış çepeçevre, uçları küt
ve yuvarlak bir silindir, bir alet: bunu anlıyorsun
ortasındaki hafif eğim ya da kavisi hissettiğinde,
onu ele uyduran bir kavis, ellerce yapılmış,
yıllar ve yıllar boyu kadınların elleri
onu oradan tutmuş, tam tutulması gereken yerden,
kendi ağırlığıyla yayvan havana düşmesi,
tohumları ezmesi ve tekrar yükselip düşmesi için,
gel zaman git zaman taşın içine işleyen
o yumuşak, tok şarkının ritmini belirleyerek,
böylece elime aldığımda bana söyledi onu nasıl
tutup kaldıracağımı, gösterdi parmaklarımı nasıl
aynı yere koyacağımı onu usulca aşındıran parmaklarla,
onlar ki elime oturan bu pürüzsüz şekli yaratmıştı,
düşmek isteyen ve düşerken şarkı söyleyen bu ağırlığı.
Söz sessizlikte,
Işık karanlıkta,
Yaşam ölümde;
Uçarken parlar atmaca,
Bomboş gökyüzünde.
İnsan yapımı ışıkları kaldırıp gökyüzünün yeniden görünür kılınmış sonsuzluğa dönüşmesine izin verirseniz; antilopların, çakalların, pelikanların ve yırtıcı kuşların sayısının insanınkini çok geride bıraktığı bir yerde vakit geçirirseniz, anlamla ilgili bazı sorular kaçınılmaz bir şekilde baş gösterecektir. İnsan olmayan ötekiyle -hayvanlarla, bitkilerle, toprağın kendisiyle- kurulan gerçek bir yoldaşlık neye benzer? Hangi insan alet ve teknolojileri, hikaye ve dilleri nesilden nesile aktarılmaya değer? Gizemle, mucizeyle, bilmediğimiz şeylerle, bilemeyeceğimiz şeylerle nasıl bir ilişki kurmalıyız?
Bazı insanlar sanatın kontrolle ilişkili olduğunu düşünür. Ben daha çok kendini kontrolle ilgili olduğunu düşünüyorum. Şöyle bir şey: İçimde anlatılmak isteyen bir hikaye var. O benim amacım. Ben onun aracıyım. Eğer kendimi, egomu, istek ve fikirlerimi, zihinsel çöpümü bir kenarda tutabilir, hikayenin odağını bulabilir ve hikayeyi takip edebilirsem, hikaye kendi kendini anlatacaktır.
Hayal gücünü kullanmaktan korkmanın kökleri A.’da çok derinlere uzanıyor. Bu durum okullarımızda kendini belli ediyor; görünüşe göre çocuklar giderek daha az kurmaca eserler okuyorlar. Derslerde şiir okutuluyor mu acaba? eğitimimiz hayal gücünü nasıl terbiye ediyor ve geliştiriyor?
Hikayenin çatışma hakkında olduğunu, olay örgüsünün çatışma üzerine kurulu olduğunu söylersen dünyaya bakışını ciddi biçimde sınırlamış olursun. Ayrıca bir bakıma siyasi bir beyanda da bulunmuş olursun: Hayat çatışmadır, dolayısıyla hikayelerde çatışma gerçekten önemli olan tek şeydir. Oysa bu doğru değil. Hayatı bir savaş olarak görmek dar ve sosyal Darwinci bir bakış açısı, ayrıca gayet de maskülen bir yaklaşım. Çatışma elbette hayatın bir parçasıdır, onu hikayelerin dışında tutmak gerektiğini söylüyor değilim -sadece hikayelerin tek hayat damarının bu olmadığını söylüyorum.
Bakış açısında püf nokta farkındalıktır. Bakış açısını değiştirmek yoğun bir farkındalığın yanı sıra bir miktar pratik ve beceri gerektirir.
Bir duvar vardı. Önemli görünmüyordu. Kesilmemiş taşlardan örülmüş, kabaca sıvanmıştı; erişkin biri üzerinden uzanıp bakabilir, bir çocuk bile üzerine tırmanabilirdi. Yolla kesiştiği yerde bir kapısı yoktu; orada yerin geometrisine indirgeniyordu: bir çizgiye, bir sınır düşüncesine. Ama düşünce gerçekti. Önemliydi. Yedi kuşak boyunca dünyada o duvardan daha önemli bir şey olmamıştı.

Bütün duvarlar gibi iki anlamlı, iki yüzlüydü. Neyin içeride, neyin dışarıda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı.

Mülksüzler’den

Ahlakla dilin nasıl birbiriyle bağlantılı olduğu ama ahlakla doğruluğun aynı şey olmadığı hakkında konuşuyorsunuz. Oysa dilbilgisi alanında bunları sık sık birbiriyle karıştırıyoruz.
Bilim dışarıdan isabetli bir tasvir yapar, şiir ise içeriden. Bilim açıklar, şiir ima eder. İkisi de tasvir ettiği şeyden övgü ve takdirle bahseder. Hem bilimin hem de şiirin dillerinin bizi, cehaletimize ve sorumsuzluğumuza derman olmayan sonsuz enformasyonu salf istiklemekten kurtarmasına ihtiyacımız var.
Bugün doğa hakkında yazıp da nasıl siyasetten -buna siyaset demek zorundayız sanırım- ya da dünyamıza yaptıklarımızdan bahsetmeyebiliriz ki? Bunu tamamen dışarı bırakmak epey zor.
Hayal gücünü kullanmaktan korkmanın kökleri Amerika’da çok derinlere uzanıyor. Bu durum okullarımızda kendini çok belli ediyor; görünüşe göre çocuklar giderek daha az kurmaca eserler okuyorlar. Derslerde şiir okutuluyor mu acaba? Eğitimimiz hayal gücünü nasıl terbiye ediyor ve geliştiriyor?
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İngilizcede cinsiyetten bağımsız bir o yok. Finlandıyalılara ve sanırım en azından bazı açılardan Japonlara gıpta ediyorum, cinsiyet belirtmeden konuşabiliyorlar.
Fikirlere karşı bir düşmanlığım yok – ne de olsa ben de bir entelektüelim- ama didaktik, ahlaki üstünlük taslayan ya da sadece şahsi görüşten ibaret olan fikirlerden pek hazzetmiyorum.
İçimde anlatılmak isteyen bir hikâye var. O benim amacım. Ben onun aracıyım. Eğer kendimi, egomu, istek ve fikirlerimi, zihinsel çöpümü bir kenarda tutabilir, hikâyenin odağını bulabilir ve hikâyeyi takip edebilirsem, hikâye kendi kendini anlatacaktır
Steens’e gittiğimiz yazdan beri her yaz kontrolsüz yangınlar daha da kötüleşti ve yayıldı. Artık doğayı düşünmek kaçınılmaz olarak siyasi bir şey. İnsanlaştırılmış bir göğe, ötekiliğin ışığından ziyade kendi ışığımızı, kendi benliklerimizi yansıtan, bizi artık huşu içinde durup düşünmeye sevk etmeyen bir göğe bakmaya devam ederken, yoldaşlık yaratma fırsatları azalıyormuş gibi görünüyor. Ama şiirin, özellikle de Le Guin’in şiirlerinin dünyaya yönelttiği dikkat bunu hala yapabilmenin yollarını sunuyor.
-David Naimon
Cehaletimizin muazzam boyutlarını biliyor olmam, onu sergilemekten hoşlandığım anlamına gelmez.
Söylememiz gereken şu: Hiç kimse, sesi olmayan herhangi biri adına konuşamaz.
Bir erkek tarafından yazılmış bir romanın yazarın cinsiyetine atıfta bulunarak tartışıldığı enderdir. Bir kadın tarafından yazılmış bir roman ise sık sık yazarın cinsiyetine atıfta bulunularak tartışılır. Erkek normdur. Kadın ise dışında bırakıldığı normun istisnasıdır.
Biz insanlar kendimize ve kendi yaptığımız nesnelere indirgediğimiz bir dünya yarattık ama biz bunun için yaratılmadık.
Amerika’da hayal gücüne genelde TV bozulduğunda işe yarayabilecek gözüyle bakılır. Şiir ve oyunların pratik siyasetle hiçbir alakası yoktur. Romanlar öğrenciler, ev kadınları ve çalışmayan diğer insanlar içindir. Fantezi çocuklar ve ilkel halklar için. Okuryazarlık işletim kılavuzlarını okuyabilmemize yarar. Hayal gücü insanlığın sahip olduğu en ama en faydalı araçtır. Bükülebilen başparmağı bile döver. Başparmaklarım olmadan yaşamayı hayal edebiliyorum ama hayal gücüm olmadan edemiyorum.
Bazı insanlar sanatın kontrolle ilgili olduğunu düşünür. Ben daha çok kendini kontrolle ilgili olduğunu düşünüyorum. Şöyle bir şey: İçimde anlatılmak istenen bir hikâye var. O benim amacım. Ben onun aracıyım. Eğer kendimi, egomu, istek ve fikirlerimi, zihinsel çöpümü bir kenarda tutabilir, hikâyenin odağını bulabilir ve hikâyeyi takip edebilirsem, hikâye kendini anlatacaktır.
Cehaletimin muazzam boyutlarını biliyor olmam, onu sergilemekten hoşlandığım anlamına gelmez.
( )
Ama nefes geçemiyor içinden,
kol kavuşamıyor uzanan kollara
sine buluşamıyor sineyle asla.
Herhangi bir sanat eseri kelimelerle ifade edilebilen sözel düşüncelerden fazlasını içerir. Eleştiriye dahil edilmesi gereken daha fazla şey söz konusudur. Bir romanı ya da şiiri tek bir kavramsal anlama indirgeyemezsin.
Bakış açısında püf nokta farkındalıktır. Bakış açısını değiştirmek yoğun bir farkındalığın yanı sıra bir miktar pratik ve beceri gerektirir. Başarılı bir geçiş, iki gözle görmenin yaptığı etkiyi veya daha fazlasını yapar.
Ne de olsa diktatörler şairlerden daima korkar.
İçimde anlatılmak istenen bir hikaye var. O benim amacım. Ben onun aracıyım. Eğer kendimi, egomu, istek ve fikirlerimi, zihinsel çöpümü bir kenarda tutabilir, hikayenin odağını bulabilir ve hikayeyi takip edebilirsem, hikaye kendi kendini anlatacaktır
Okullarda çok daha az okuma yapılıyor ve çok az dil bilgisi öğretiliyor. Bir yazar için, daha aletlerin adlarına öğrenmeden ya da onları bilinçli bir şekilde eline almadan bir marangozhaneye atılıvermek gibi bir şey bu. Yıldız tornavidayla ne yapılır? Yıldız tornavida nedir? İnsanlara yazmaları için gerekli olan donanımı vermiyoruz, onlara sadece “sen de yazabilirsin” diyoruz ya da “herkes yazabilir, oturda başla hadi!” Ama herhangi bir şeyi yapabilmen için öncelik onu yapmanı sağlayacak aletlerin olması lazım.
tekrar tekrar kalbe saplanan kazıklara
bütün yapabileceğimiz, hayal gücümüzle ötekine ulaşmak.
Kadınların edebiyatta ve başka bir yerde hiçbir şekilde sesi yokken erkekler binlerce yıl kadınlar adına konuştu.
Yeryüzünün hayal edilemeyecek ölçüde yaşlı olduğunu öğrendiğinde bir nevi tahtından indirilmiş gibi hissediyorsun.
Çocuğun algıladığı ama ait olduğu kültürün tamamının reddettiği şey ne?
Ve duygusallık da olabilecek en kötü günah.
Hayal gücü insanlığın sahip olduğu en ama en faydalı araçtır.
Ama nefes geçmiyor içinden,
kol kavuşamıyor uzanan kollara,
sime buluşamıyor siğneyle asla.
Bilim açıklar şiir ima eder.
Zaman mabettir.
Söz sessizlikte,
Işık karanlıkta,
Yaşam ölüm de
çok uzun süre yaşamanın avantajları Bir şeylerin gelip geçtiğini görüyoruz
Kadın düşmanlığı nedir? Erkeklerin bir erkek dünyası kurma ihtiyacı mı?
Neyin içeride, neyin dışarıda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı.
Insanın iyi şeyler okuyup onlar gibi yazmaya çalışarak öğrenmesi lazım.
Bütün duvarlar gibi iki anlamlı, iki yüzlüydü. Neyin içeride, neyin dışarıda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı.
“Bazı insanlar sanatın kontrolle ilgili olduğunu düşünür. Ben daha çok kendini kontrolle ilgili olduğunu düşünüyorum. Şöyle bir şey: İçimde anlatılmak isteyen bir hikaye var. O benim amacım. Ben onun aracıyım. Eğer kendimi, egomu, istek ve fikirlerimi, zihinsel çöpümü bir kenarda tutabilir, hikayenin odağını bulabilir ve hikayeyi takip edebilirsem, hikaye kendi kendini anlatacaktır ”
”Bazı insanlar sanatın kontrolle ilgili olduğunu düşünür. Ben daha çok kendini kontrolle ilgili olduğunu düşünüyorum. Şöyle bir şey: İçimde anlatılmak isteyen bir hikaye var. O benim amacım. Ben onun aracıyım. ”
şiiri hep kafamda duydum.
“Bazı insanlar sanatın kontrolle ilgili olduğunu düşünür. Ben daha çok kendini kontrolle ilgili olduğunu düşünüyorum ”
Ursula K. Le Guin
Ben bir şey uğrunda ya da ona karşı savaşmak tabirini kullanmaktan kaçınmaya çalışıyorum. Her şeye çatışma ve şiddet içeren hızlı çözümler çerçevesinde bakmamak için direniyorum. Varoluş böyle işlemiyor bence.

ursula k. le guin / yazma üzerine sohbetler

Bu daha derin anlam şiirin müziğe yaklaştığı yerdedir. Çünkü o anlamı düşünsel olarak kavranabilir bir biçimde ifade edemezsin. Sadece oradadır ve orada olduğunu bilirsin, onu taşıyan da ritim ve tempodur, sesin müziğidir.
Çocuklar tek boynuzlu atların gerçek olmadığını tabiki bilir. Ama öte yandan tek boynuzlu atlar üzerine yazılan bir kitabın, eğer yeterince iyiyse hakiki bir kitap olduğunu da bilir.
Bazı insanlar sanatın kontrolle ilgili olduğunu düşünür.Ben daha çok kendini kontrolle ilgili olduğunu düşünüyorum.Şöyle bir şey:İçimde anlatılmak isteyen bir hikaye var.O benim amacım.Ben onun aracıyım.Eğer kendimi,egomu,istek ve fikirlerimi,zihinsel çöpümü bir kenarda tutabilir,hikayenin odağını bulabilir ve hikayeyi takip edebilirsem, hikaye kendi kendini anlatacaktır.
Cehaletimin muazzam boyutlarını biliyor olmam,onu sergilemekten hoşlandığım anlamına gelmez.Benimle söyleşi yaparken bilginin ve idrakimin sınırlarına saygı duyan ve benden Delphi Kahini ‘ni oynamamı istemeyen kişilere minnet duyuyorum.
Örneğin Virginia Woolf’un büyük bir İngiliz yazar olduğunu kabul etmek zorunda kalan bir eleştirmen onu istisnai biri, talihin harikulade jesti olarak göstermek için elinden geleni yapabilir. İstisnai kılma ve dışlama teknikleri çoktur. Kadın yazar ana-akım İngiliz yazarlar arasında değildir; yazdıkları benzersiz dir ama daha sonraki yazarlar üstünde etki bırakmaz; bir kült ün nesnesidir; erkek romancının enerjisiyle rekabet ediyormuş gibi görülmemesi gereken kırılgan bir sera çiçeğidir.
Bir erkek tarafından yazılmış bir roman yazarın cinsiyetine atıfta bulunularak tartışıldığı enderdir. Bir kadın tarafından yazılmış bir roman ise sık sık yazarın cinsiyetine atıfta bulunularak tartışılır. Erkek normdur. Kadın ise dışında bırakıldığı normun istisnasıdır.
Hayal gücü insanlığın sahip olduğu en ama en faydalı araçtır. Bükülebilen başparmağı bile döver. Başparmaklarım olmadan yaşamayı hayal edebiliyorum ama hayal gücüm olmadan edemiyorum.
Ve ona göre hayal gücü yalnızca boş zamanlarımızda kullandığımız bir şey, bir tür avarelik değil, bilakis bizi biz yapan melekenin ta kendisi. Öyle ki bizi uyarıyor: Ejderhaların varlığını inkar edenler genellikle ejderhalar tarafından yenir. Kendi içlerinden.
insan yapımı ışıkları kaldırıp gökyüzünün yeniden görünür kılınmış sonsuzluğa” dönüşmesine izin verirseniz; antilopların, çakalların, pelikanların ve yırtıcı kuşların sayısının insanınkini çok geride bıraktığı bir yerde vakit geçirirseniz, anlamla ilgili bazı şorular kaçınılmaz bir şekilde baş gösterecektir. İnsan olmayan ötekiyle —hayvanlarla, bitkilerle, toprağın kendisiyle— kurulan gerçek bir yoldaşlık neye benzer?
ÇOCUKLAR tek boynuzlu atların gerçek olmadığını tabii ki bilir,” diyor Ursula K. Le Guin. Ama öte yandan tek boynuzlu atlar üzerine yazılan bir kitabın, eğer yeterince iyiyse, hakiki bir kitap olduğunu da bilir.” *
Büyüme çağımda Yerdeniz Öyküleri’ni okurkenki deneyimim tam da buydu. Yerdeniz’de büyü sıradan bir şeydi. Yeryüzünde büyücüler dolaşıyor, göklerde ejderhalar uçuyordu. Ama beni gerçeklik”ten ne kadar uzağa götürürlerse kendimi gerçek olana o kadar yakın hissediyordum. Yüreğinin derinliklerinde Ursula K. Le Guin bir yazar; sadece kurmaca yazarı değil, hayal gücünün yazarı. Ve ona göre hayal gücü yalnızca boş zamanlarımızda kullandığımız bir şey, bir tür avarelik değil, bilakis bizi biz yapan melekenin ta kendisi. Öyle ki bizi uyarıyor: Ejderhaların varlığını inkâr edenler genellikle ejderhalar tarafından yenir. Kendi içlerinden.
* Amerikalılar Ejderhalardan Neden Korkar?” çev. Meltem Ahıska, Kadınlar Rüyalar Ejderhalar içinde, Metis, 2020 [1999], s. 33. —ç.n. * Bana En Çok Sorulan Soru”, çev. Müge Gürsoy Sökmen, Zihinde Bir Dalga içinde, Metis, 2017, s. 259. —ç.n.
Kadınların edebiyatta ve başka bir yerde hiçbir şekilde sesi yokken erkekler binlerce yıl kadınlar adına konuştu.
Bir erkek tarafından yazılmış bir romanın yazarın cinsiyetine atıfta bulunularak tartışıldığı enderdir. Bir kadın tarafından yazılmış bir roman ise sık sık yazarın cinsiyetine atıfta bulunularak tartışılır. Erkek normdur. Kadın ise dışında bırakıldığı normun istisnasıdır.
Bir yazarın yaşadığı sürece küçümsenmesi, görmezden gelinmesi ve istisnai kılınması öldükten sonra yok olması için bir hazırlıktır.
Savaştan çıkmak çok karanlık bir yerden çıkıp ferah bir dünyaya adım atmak gibiydi. Savaştan, savaş çabasından, dövüşmekten başka bir şeyler düşünüp yapabildiğin, sadece yok etmeye değil yaratmaya da imkan tanıyan bir dünyaya.
Bütün insan davranışını çatışmaya indirgemek insan deneyiminin uçsuz bucaksız zengin alanlarını görmezden gelmektir.
Ursala K. LeGuin bir yazar; sadece kurmaca yazarı değil, hayal gücünün yazarı. Ve ona göre hayal gücü yalnızca boş zamanlarımızda kullandığımız bir şey, bir tür avarelik değil, bilakis bizi biz yapan melekenin ta kendisi.
Ama beni gerçeklikten ten ne kadar uzağa götürürlerse kendimi gerçek olana o kadar yakın hissediyordum.
Cehaletimin muazzam boyutlarını biliyor olmam, onu sergilemekten hoşlandığım anlamına gelmez.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir