İçeriğe geç

Yazın Öyküleri Kitap Alıntıları – Buket Uzuner

Buket Uzuner kitaplarından Yazın Öyküleri kitap alıntıları sizlerle…

Yazın Öyküleri Kitap Alıntıları

Şairler şehrinde sevdanın, inancın, öfkenin ve mutluluğun sahtesi yokmuş. Korkma sevdalanmaktan, yaşa sonuna dek, atma öfkeni içine, açıkça belli et,zıpla, aya çık mutluysan, hemen, acele et! Sahip çık inandıysan derinden, ama diret! Sonra sal bunları kâğıtlara, işle bıçak ucu kaleminle köşeli, sarmal, yuvarlak, dökülsün yüreğinden, aksın aşk kırmızısı, umut mavisi, ölüm karası, tutku yeşili Aksın ki doğsun şiirler; Her saat başı yeni, yakıcı, vurucu, baş döndüren, gönül çelen, akıl alan, yürek burkan, bıçak kesen, öfke söken, umut çakan Şiirler yağsın başımıza gökten, damla damla, sulusepken, dolu dolu, lapa lapa, bardaktan boşanırcasına sert, çisil çisil yumuşak Şiirler çaksın gürültüyle, şiirler düşsün mor alevli şiirler ebemkuşağı şiirler günebakan Şiirler toplansın yağmur yüklü başımızın üstünde
Ah bitirmek! Bitirmek, bir şeyi bitirmek, başlamaktan daha büyük bir cesaret ister çoğu zaman. Tanrım, ne büyük cesaret ister bitirmek, bırakmak, ‘bitti’ diyebilmek!
İki kere ikinin dışına çıkanlar yalnız kalmak zorundalar. Anlaşılmamak en mutlak yalnızlıktır.
Yapmacık iyilik, incelik, yakınlık göstermek, bir insanı horlamaktır. Kadınları yalnızca bir cinsel organ olarak görmek, onları horlamaktır.
Alışamadım kitaplardaki yazıları ezberlemeye, başkalarının doğrularını kabullenmeye.
İnsanın en korkunç sırları kendisinden sakladıklarıdır.
Hiç kimsenin aramıza giremeyeceği kadar yakınız. Hiç kimse umurumuzda olamayacak kadar birbirimizle doluyuz. Hiç Kimse!
Ve onun yüzünün bir yanı çocukluğundan beri gülmemeye mahkûm edildi.
Canım sıkılırdı.
Canım çok sıkılırdı.
Benim canım hep sıkılırdı
Güzel bir kadına rastlamak insanı etkiler ama aynı güzel kadına onun en diri,hareketli ve zincirinden boşanmış halinde rastlarsanız,çarpılırsınız
Neden o adamla evlenmiyorsun? Diye soruyorsun. Seninle mutluyum diyorum. Neden bana aşık olmuyorsun? Bu defa gülmüyoruz. Çünkü sen aşık olunamayacak kadar mükemmelsin
Adammmm
Dehşetli bir haz bu! Ne zaman sokakta yürüsek,kadınların kıskanç bakışlarını üzerinde hissedip, gülüyorum.Oysa sen görmezden geliyorsun hep. Çünkü GÜZELLĞİN KALİTESİ OLMALI diyorsun.
Lafını pat diye kesip,soruyorum,Bu kadar yakışıklı olmak nasıl bir şey? Şaşırıp kalıyorsun biraz utanarak O ben miyim? Evet seni hem çok güzel hemde çok yakışıklı buluyorum
İnanmak ve güvenmek,insan yaşamının en eskitilmemiş değerlerinin yaşandığı ilk gençlik dönemine denk düşüyor
Sen aşkı anlamışsın,öfkeli ve şefkatli altın boynuzlu Boğa dedi.
Ya sen Deniz? Diye sordum. Sustu.
Denemeden bilemeyiz
Çünkü samimiydi çok yaralandığında beni sinir etmek için silahlanmak isterdi ve böyle gülerdi
Oysa sen hiç kimseye ve hiç biryere ait olmamak için yıllarca mücadele ettin
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Geri dönebilmek ve anlayabilmek için ille de gitmem gerekiyordu.Bazılarımız için ille de gitmek gerekir dedim.
Ama Deniz yaramazdı.Öyle uslu duramazdı.Bütün bedenime dağılır,aklına eserse gözyaşı pınarlarıma gider,orayı gıdıklardı
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
İçinden deniz geçen şehrin ne düşündüğünü o kadar merak ederdim ki,kendi denizimi düşünürdüm
Acıma duygusu sirke kokar.
Hayranlık ise vanilya
Şahlanmıyor sevinç
Kıpırdıyor umudun yarı ışıltısı da
Kimi zaman ucu kırık bir tükenmez Yarı açık bir kurşun kalem
Değince bir kağıda soldan sağa
Şahlanmak yarı kötürüm bir fiil/yesilde şahlanmıyor,mavide/güneş asfaltta yansıdıkça
İlahi kızım,herşeyin önemi vardır yaşarken,en küçük ayrıntıların bile Ama sonra hepsine gülüp geçeriz yaşlanınca.Gülmeyiz bile ölünce
En yakın yabancı sendin, daha sürülmemişken ışığın biberi yaramıza.Yabancıların en yakınıydın sen
Mor ötesi çuvalların içine saklanmak isterdim.
İçeriye gök sızmazdı
Dantellere sarardık mavilere bulardık onları ve korurduk özenle .
O kendini böyle net bilmezken ,nasıl başardın onu iskeletine dek görebilmeyi?
Dedi:Çünkü ben onun dişisiyim!
Dedi:Terk etmek bana büyük söz geliyor.Ben,benden öncekinden kalan boşluğu,benden sonrakine bıraktım:Sana bıraktım.
Dedi:Onu hiç bir zaman sevmedim ben .Benim için sevilmek önemlidir.Bir erkeğin sevgisi besler beni.Kendimden başkasını sevemedim ben
Neden buradasın?Dedi:Merak! Seni ve adamı meraktan O sırada gece büyüdü, gece genişledi. Pencere kenarlarından,bacalardan, banyo camlarıdan heryere yerleşti.
En kalabalık olduğum yer kendi içimdi.Kendimle yuvarlanabildiğim en derin uçurum,içimdekiydi
Biliyorsunuz, gözünü budaktan esirgemeyen yiğitlerin bile korkak olduğu bir konudur aşk!!
Yetişkin olmaktan vazgeçiyorum.Yoruldum yetişkinliğin kurutulmuş pınarlarında koşullu sevinç avcılığı yapmaktan.Aşk cimrisi, aşk kabızı insanlarla bir arada yaşamaktan
Sevda yüklü kadınları, özü mert erkekleri, ama en çok kendilerini severlermiş.
Doğuştan kor yürekli bu insanlara şair denirmiş
Aramızda en az 100 yıl olmalı sesi titriyordu. Birtek şey var merak ettiğim! İnsanoğlu mutlu mu?
Bertan: Hem ılık duş,düş kırıklıklarına da iyi gelir.
Ben: Herkesin düş kırıklıklarına mı?
Bertan: Hayır,herkese değil,ama sana iyi gelir.
Bertan’ın beni bu kadar iyi tanıması nda gururlu bir keyif duyuyorum.
Terk eden, aslında ilk önce terk edilendir.Beni terk ettiğin gün,çok daha önce ben seni bir şekilde terk etmişim demektir.Sevmekse, korkunun yangını söndüren tek organik kimyasaldır.
Bertan: korkum sevgisizliktendir benim.Sevmek korkuları öldürür.
Ben: ya seni bırakıp gidersem birgün korktuğun olmaz mı?
Birbirimize bu gülümsemeyle kadın ve erkek arasında söylenmiş ve söylenecek bütün güzellikleri söyleyiveriyoruz.
Kadın yaratıcılığı,bereketi ve aklının erkek dünyasına getirdiği canlılığı, güzelliği ve insan faktörünü her toplantıda yeniden görmek ve yaşamak keyif veriyor bana
Doğru,bencillik onulmaz bir hastalıktır. Çünkü vermek eyleminin içinde kendini ele vermek de vardır.Bencilliğin yanı sıra, bütün zayıf insanların dehşetli korktuğu bir hastalıktır bu
Kadınlara güvenememek oyununun bol nakaratlı,acı çekmiş ama hala dimdik,yapayalnız direnen genç erkek başrolünü kimselere kaptırmadan kaç sezondur oynuyorsun?
Çünkü saf bilinçaltı devreye girer ve o hal ne güzeldir:)
Aslında içtikçe,kendi kendini müebbete mahkûm ettiğin,bükülmez,esnemez,yenilmez zırhının içinden çıkıp,çıplak kendin olma cesaret buluyorsun.
Üniversite yaşamı beklediğim hiçbir değişikliği getirmedi bana,yine çekingen,piriltisiz ve yalnızdım
“ Yaşayın çocuklar diye düşünüyorum
Ama bizim gibi yaşamayın ”
Ataol Behramoğlu
“ Durun! Yaşatın düşlerinizi. Her yaşta, herkesin düşleri olmalı. Düşlerini öldüren insan diri diri gömülmüştür”
Gençti henüz. Yirmi yedi falan Daha geçen yılki doğum gününde bile gençti. Çünkü yaşını hiç düşünmemiş, kendini hiç sorgulamamış, hiç Hiç düşünmemişti.
Daha önce hiç düşünmemişti.
Plağı eskiler arasında tesadüfen bulduğu günden beri, içinde heyecanlı bir ‘Laa-dees!’ beklentisi
Düşünmezdi önceleri.
Daha önce.
Önce.
Düşünmezdi.
Cesaret ister düşünmeye.
Korkardı düşünmekten.
Düşünmekten.
Yaşardı yalnızca.
Yalnızca.
Herkes gibi olmanın dümdüz tehlikesizliği. Koruyucu ve güvenli tekdüzeliği düşünmemenin.
Yaşardı yalnızca.
Yalnızca.
Ama birden, dolu bir barajın kapakları açılmış gibi çoşkun, çağıl çağıl bir düşünce seli
Üstelik, “Ya şimdi, ya da asla!”
“ Yabancıların en yakınıydın sen ! ”
Bir de heyecanlarını fazla büyütme. Biliyorsun düş kırıklıkları için antibiyotik yapılamıyor
Amerikan şiiri, uyuşturucu, abartılı, eğlendirici
Sevgili, serin taş üstünde, bahareyin/ suyun bir köpük parıltısını açıp yayışı gibi/ öyledir yüzünün gülümsemesi, sevgili./ Sevgili, nazik eller ve narin ayaklar/ bir tay gibi gümüşten/ yürüyen, dünya çiçeği/ böyledir gözümün görmesi, sevgili/ Sevgili, gözlerin çok büyük yüzüne göre/ gözlerin çok büyük yeryüzüne göre.

Sevgili adlı Pablo Neruda’nın şiiri

Bir balık giyer yüreğine / Çin Denizi’nden/ Ara sıra görülür küçülüp/ geçtiği gözlerinden/ Unutur barları ve portakalları/ denizci olduğundan/ Bakıp durur suya./ Sabundan bir dili vardı/ sözcükleri yıkar, sonra susardı/ Dümdüz dünya, tepelik deniz/ yüz yıldız ve gemisi/ Papa’nın balkonları gördü/ altın memelerini Kübalı kızların/ Bakıp durur suya.

Kusalda Iki Denizci adlı Federico Garcia Lorca’nın şiiri

Çiçek dostluk demektir.
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
Sulhi.
Hey babam hey Yamandır Boğaziçi’nde
ayın on dördü yaman / Çileden çıkartır adamı
dinden imandan eder / Komaz zengin fakir
farkı / Kör eder, sağır eder, dilsiz eder.

Melih Cevdet Anday
(Boğaziçi’nde Ayın On Dördü)

Gençlik mevsimi yazdır.
Yazdır mevsimi.
Gençlik yazdır.
(Y) Azdır mevsimi.
Çok kullanılmış
bir zamanın
gözlerini kapattım.

Nilgün Marmara

En yakın yabancı sendin,
Daha sürülmemişken, ışığın biberi yaramıza ( )
Yabancıların en yakınıydın sen!
Morötesi çuvallar içine gizlenmek isterdim. ( .)
İçeriye gök sızmazdı. ( )
Dantellere sarardık maviye bulardık
onları ve korurduk özenle.
“Durun! Yaşatın düşlerinizi. Her yaşta, herkesin düşleri olmalı. Düşlerini öldüren insan diri diri gömülmüştür.”
“Bütün kültürel, ekonomik ve siyasi zincirlerimden boşanmak, ait ve sahip olmamak için savaştım yıllarca. Reddettim. Tanrım, reddetmek bazen ne kadar güçtür. Hele zor zamanlarda reddetmek ne kadar irade ve güç gerektirir. Ve her reddediş yalnızlığın sınırlarını büyütür.”
Çünkü her akıllı kadın ne olursa olsun, ille de kendi olmak ister! Kendi annesine sırılsıklam hayran bir kız bile, eğer akıllı bir kadın olabilirse, tıpatıp annesine benzetilmekten hiç hazzetmez. Kadınlar olabildiklerince güzeldirler!
Ve Onun yüzünün bir yanı çocukluğundan beri gülmemeye mahkûm edildi.
Düşmekten korkmadan yükselmek ne güzeldir!
Her şeyin uyumlu, canlı, dehşetli, sevinç dolu olduğu kısa zamanlı bir sevgi tünelinde doludizgin koşuyoruz. Bir yerlere çarpsak, bir yanımız incinse, kanasa, kırılsa, ancak bu tünelin dışına çıktığımızda canımız yanacak, çok iyi biliyoruz. Bu tünelin içinde hiçbir sorun, kaygı, hiçbir tehlike yok

Bu bir Yazdönümü gecesi Yazdönümü gecesinde her insanın mutlaka bir sevgilisi olmalıdır!

Herkes gibi olmanın dümdüz tehlikesizliği
Yaşayan birini ölü saymaya çalışmak, bir insanı öldürmekten güç olmalı, diye düşündüm.
Denizi ve güneşi en erken ve en geç saatlerinde yaşamamış olanlar daima ortalama kalacak insanlardır.
Sanki o sıralar her şey güzeldi, işler yolundaydı, gülünecek sürüyle olay yaşanıyordu da, şimdi keyifler kaçmış, lezzetler kaybolmuş, bütün espriler eskitilmiş, güzellikler kullanılmış, limanlar boşalmış, trenler çekip gitmişti.
Cesaret ister düşünmeye.
Korkardı düşünmekten.
Düşünmekten.
Yaşardı yalnızca.
Yalnızca.
Herkes gibi olmanın dümdüz tehlikesizliği.
Koruyucu ve güvenli tekdüzeliği düşünmemenin.
Yaşardı yalnızca.
Yalnızca.
Ama birden, dolu bir barajın kapakları açılmış gibi coşkun, çağıl çağıl bir düşünce seli
Üstelik, Ya şimdi, ya da asla!
Korkma sevdalanmaktan, yaşa sonuna dek. Atma öfkeni içine, açıkça belli et, zıpla, aya çık mutluysan, hemen, acele et. Sahip çık, inandıysan derinden, ama diret! Sonra sal bunları kağıtlara, işle bıçak ucu kaleminle köşeli, sarmal, yuvarlak, dökülsün yüreğinden, aksın aşk kırmızısı, umut mavisi, ölüm karası, tutku yeşili Aksın ki doğsun şiirler , her saat başı yeni, yakıcı, vurucu, baş döndüren, gönül çeken, akıl alan, yürek burkan, bıçak kesen, öfke sönen, umut çakan .
Ah sevilen insanın asla çirkin olamayan bedeni nasıl da çeker insanı
“Denizi ve güneşi en erken ve en geç saatlerinde yaşamamış olanlar daima ortalama kalacak insanlardır.”
Can sıkıntısı artık tenimin rengiydi.
Okul, sevdiklerimle arama giren bir kurumdu.
Seni kaybetmiş gibi hüzünleniyorum, iyi ama sen hiç benim olmadın ki.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir