İçeriğe geç

Yazıklar Çıkmazı Kitap Alıntıları – Üstün İnanç

Üstün İnanç kitaplarından Yazıklar Çıkmazı kitap alıntıları sizlerle…

Yazıklar Çıkmazı Kitap Alıntıları

&“&”

-Doktor Ali Mahir Bey!
-Evet, benim!
-Sizi kanun namına tevkif ediyorum!.. Karınızı öldürmekle sanıksınız!
Memur parasıyla evlenilir mi?
İyi insan olabiliyorsa, kim ne diyebilirdi? Ancak pratikte hiç de böyle değildi.
Halka rağmen halkçılık yapa yapa insanlarımızı böldüler!
Elimizden başka bir şey gelmiyor Feyza
Dua ve sabır bizim elimizdedir, takdir Yaradanındır… Üzülme.
Kader bizim içindir ama bizim elimizde değildir…
Ali Mahir Bey odasında sessizce Kuran’ı Kerim okumaya başlamıştı. Huşu içindeydi ve gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Okumaya daldığı anlarda, zaman ve mekanın dışına çıkıyorum adeta.
Gün olur, deniz ve ağaçlar, bizim kederlerimizi giyinmiş zannederiz ve onlara baktıkça içimiz sıkılır. Her gördüğümüz güzellik, adeta gönlümüzdeki alemi bize gösterir gibidir!..
İlim gerçekleri saklamamaktır.
Bazı gerçeklerin bildirilmesini gerek yoktur kardeşim. Aşk, işte öyle bir gerçektir!..
Bizde ilim yok, fazilet unutulmuş…
Adalet, ilim ve bilgi üzerine kurulamaz. Onun dayandığı temel fazilettir. İlim, kalplerin kapısını açamadığı müddetçe, fazilete giden yollari aramaz.
İnsan koskoca alem içinde yapayalnız olduğunu görüp, tek başına yaşamanın azabını duyduğu için, toplanmak, himaye etmek, himaye edilmek, sevmek ve sevilmek istemiştir. Çünkü taş değil insandır.
-Önce adalet lazım. Bu olmadan ne demokrasi olur ne de insan hakları!..
-O nasıl olacak?
-Ruhla… İmanla…
-Ne yapmak lazım Sezai Beyefendi?
-Uyanmak lazım doktor beyefendi, uyanmak lazım!..
Gelelim bizim entellektüel dediğimiz ilim ve sanat mensuplarına. Pek çoğunun gözünü din düşmanlığı bürümüştür. Onlarca, ülkeyi geri bırakan unsur, Müslüman oluşumuzdur.
Hayır. Bir şeyin yanlışını görmek için, doğrusunu bilmek icap etmez mi?
Anladığım kadarıyla ilerici olduğunu söyleyenlerin ciddi bir inadı var efendim. O da, halkın bağlı olduğu kıymetlere küçümseyici bakmak…
Bakınız, insan en yüce varlıktır. Onu alelade bir eşya gibi görmek, çağı doğru okumak değildir.
Neydi şu dünya, bir göz açıp kapatmakla bitiveriyordu…
Kahrolsun Yunanistan!.. Kıbrıs Türktür Türk kalacaktır!..
Aşk insanı tamir eder.
Geçmişe ait her şeyi yıktık. O yıkıntı üzerinde, şaşkın halde bir şeyler arıyoruz.
Birbirimizi yiyoruz.
Bazan doğulu oluyoruz.
Bazan batılı oluyoruz.
Tuhaf olduk, tuhaf!..
Önce gönlümüzü, beynimizi, ananemizi kirlettik. Sonra da batı bataklığına kapılarak yıprandık. Batı’nın para ve kadın köleliğiyle kendisini prangaya vurduğunu göremedik.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Lakin sizin gibi Osmanlı Hanımefendi’lerine gözlerimiz hasrettir!.. Asalet sizin gibilerin hakkıdır, onların değil!
Demek ki hayat, insanları kendi potasında bir güzel kıvamlıyordu.
İnsanız tabii, zayıf yanlarımız pek çok.
Herşey olabilirdi de, İstanbul’un susuz kalabileceği düşünülemezdi.
Rahmet kapısı kapanınca hiçbir şey ayakta kalmaz!.. Bir testi suya muhtaç kalabileceğimiz günler gelebilir. Bu israf ve nankörlük İstanbul’u susuz bırakabilir!.
Gülmen gereken yerde tebessüm et, sakın kahkaha atma!..
Sırrın varsa söyleme, söylediğin kişinin esiri olursun!..
Bol bol hayır işle Feyza! Ancak bunu yaparken gururlanma, itibar vesilesi olarak kullanma!.. Yaptığın iyiliği ağzına bile alma!..
Unutma, ayıp olan zenginlik değil, gösteriş budalalığıdır.
Yarınların ne getireceği belli olmaz…
Hayattan ürken, insanlardan kaçan biri olduğu sürece yüz diploma alsa neye yarardı!..
Biliyorsunuz, okumak, yazmaktan kolay olurdu!..
Demek ki susmak için susmasi gerekirdi. Kimseyi inandırmayacağı için değil!.
Sabret!
Hak’ka bile ellerini istek için kaldırma! Yalnızca hamd için kaldır!
Vesveseyi bırak! Ne kadar arzun, dileğin, işin varsa, hepsini kaza ve kadere teslim et!.. Kendisi nasıl dilediyse öyle iş gören Allah’a bırak!. Ve bekle!..
Telaşı terket!..
Doktor bey, bu zat Kuran’dan bir iki küçük süre ve Fatiha’dan başka bir şey bilmez. Para verirsen almaz, bulursa ekmeği suya batırarak yer, garip biri olduğu kadar hoş, sessiz, gerçek bir mümindir.
Denizdeysen dalgaların köpüklerinde, havadaysan bulutların üstünde mutlaka namazını kıl!..
Sokak kadınlarına itimat edilmez!.. Şimdi defol!..
Hatice’nin huşu içinde duaya daldığı dakikalarda, adeta bu dünyanın dışına çıktığını kaç kere gözlemlemişti.
Siz gerçekten çok fena bir insansınız!..
Bir sürü dar kafalı insanın arasında içmekten başka çareleri" var mıydı?
Dünyada yapayalnızım!
Doktor, nefsinin hakkını Şeriat’ın" çizdiği hudutlar içinde ver! Fazlası seni şeytana köpek yapar!..
Hayır, onunki aşk falan değil, düpedüz nefsine kölelikti.
Arkadaşların gösterişi sevebililer. Sen, onlara aldırma. Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol!..
-Bilmem. Hanımların işine hiç aklım ermez.
Başarı ve güzelliklerle alay edenlerin seviyeleri bellidir.
Bir kere &‘modern’ denilen o binaları hiç sevmiyordu… Dünyası burasıydı onun. Acı-tatlı hatıraları konağın her yanına sinmişti. Nasıl bırakıp gidebilirdi?
-Anlıyorum da neden? Maddi bakımdan bir sıkıntımız mi var?
-Burada oturmaktan çok bunalıyorum!.. Modern insanların arasında yaşamak varken, neden bu mezbeleliğe kapanıp kalalım?
-Lütfen mezbelelik demeyiniz buraya!..
-Neden demeyecek misin, mezbelelik işte!..
-Öyleyse niçin o kadar çok para veriyorlar dersiniz?
Tok sesli, az konuşan bir insandı. Perşembe’yi cumaya bağlayan akşamlar odasına çekilir, yüksek sesle Kuranı Kerim okurdu. Onun beş vakit namaz kıldığını Feyza dahil, evde hiç kimse bilmezdi…
İnler eski bir şarkı elindeki sazından,
Ne yapsa çıkmadı, acılar kıskacından.
Ömrünü tüketsede, hep böyle kalacaktı.
Kurtuluş yok anladı, &‘Yazıklar çıkmazı’ dan!..
Kahvesini bitirdiği sırada ezan sesleri de başlamıştı. Pencereyi açtı. Başlayan günün temiz havası içinde bu ezanları dinlemek bir başka güzel olurdu..
Hey gidi Şükrü bey!.. Neydin ne oldun!
Akıl çözemediği bazı konuları , ilerde çözmek için depo eder…
Bilginin , inceliğin bir pınar gibi kaynadığı bu insanlar öyle azalmıştı ki …
Aşk insanı tamir eder.
İlim , kütüphanelerde kapalı kaldı . Onları okuyacak kalmadı .
Birbirimizi yiyoruz.
Bazen doğulu oluyoruz.
Bazen batılı oluyoruz.
Tuhaf olduk tuhaf !..
Hayatı sevmeyen yaşayamaz !"
Bol bol hayır işle Feyza ! Ancak bunu yaparken gururlanma , itibar vesilesi olarak kullanma !.. Yaptığın iyiliği ağzına bile alma !.. Unutma ! Veren görünmeyecek , alan ise vereni bilmeyecek ki aldığı it küçülmeyecek !
Tâbii ki nasihat ,bir babanın ağzından çıkıyorsa vasiyet sayılır.
Şimdi sana şu köpükleri sayıyorum desem bana deli dersin değil mi ?"
Vesveseyi bırak !.. Ne kadar arzun , dileğin , işin varsa hepsini kaza ve kadere teslim et !.. Kendisi nasıl dilerse öyle iş gören Allah’a bırak !.. Ve bekle !. Telaşı terk et !.. Istırabı , üzüntüyü kaldır !.. Murat yolu kendi kendine görünür , o yola düşersin !.. Aç kal , kimseye söyleme ! Dertlerini , yoksulluklarını , ıstıraplarını söz haline getirme ! Melekler bile duymasın ! Sefalete düşersen vakur ol ! Sabret ! Hakk’a bile ellerini istek için kaldırma ! Yalnızca şükür ve hamd için kaldır ! "
Denizdeysen dalgaların köpüklerinde , havadaysan bulutların üstünde mutlaka namazını kıl !.."
…nefsinin hakkını şeriat’ ın çizdiği hudutlar içinde ver ! Fazlası seni şeytana köpek yapar !..
Hayır , onunki aşk falan değil , düpedüz nefsine kölelikti.
… çok bozuk bir toplumda yaşıyoruz. Ayağımızı denk atmayacak olursak kendimizi uçurumun dibinde buluruz.
Allah’ın dediği oluyor.
Kimsenin ahı kimsede kalmıyor!
İlim, kütüphanelerde kapalı kaldı. Onları okuyacak kalmadı. Şimdi o ilim, içi boş bir slogan halinde bilim adıyla ortaya çıktı. Onun da adı var, kendisi yok…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir