İçeriğe geç

Yatak Odasında Felsefe Kitap Alıntıları – Marquis de Sade

Marquis de Sade kitaplarından Yatak Odasında Felsefe kitap alıntıları sizlerle…

Yatak Odasında Felsefe Kitap Alıntıları

&“&”

Şerefli insanlar iyiliğin karşısında ezilirler: Bu duygu onları öyle bir ezer ki hayırsever kişiye karşı bir nefret duymalarına sebep olur.
Vahşilik vahşilerin içinde, uygar insanlara göre doğaya çok daha yakındır: Bu durumda, vahşiliğin bir ahlaksızlık sonucu ortaya çıktığını söylemek saçmadır. Tekrar ediyorum, bu sistem yanlış. Vahşilik doğanın bir parçasıdır.
Harikulade türümüz bu dünyadan silinecek olursa, doğanın da öleceğine inandık, oysa bu tür tamamıyla yıkılmışken bile, doğa o yapıcı gücünü bize sunarak yeni bir enerji verimiyle bizi yeniden yeşerterek ayağa kaldıracak.
Hiç kimse de gerçekten ahlaklı sayılmaz. Hepsi içinde yaşadığımız koşullarla ve bağlı olduğumuz yöntemlerle alakalıdır. Burada suç teşkil eden bir şey genellikle birkaç yüz fersah aşağıda erdem olarak kabul edilir. Diğer yarıkürede erdem kabul edilenler, buralara gelince suç sayılabilir. Tanrısallaştırılmamış korku, sararıp solmamış erdem yoktur. Bu kesin coğrafi farklılıklar insanların bize değer verdiği ya da bizi hor gördüğü, gülünç ve ciddiyetten uzak hislerin oluşmasına ön ayak olur.
Fransa’da yoksul insan kalmasın mı istiyorsunuz? Tek bir sadaka vermeyin ve tüm hayır kurumlarını yıkın. Şanssız doğan kişi bu tehlikeli kaynaklar kesilince, içine doğduğu durumu değiştirmek için tüm cesaretinden, doğadan gelen tüm yeteneklerinden istifade edecektir. Artık canınızı sıkmayacaktır. Bu çirkef, korkunç, fakirlerin hovardalık meyvelerini küstahça ağırladığınız bu iğrenilesi dernek evlerini acımadan yakıp yıkınız! Tek ilgilendikleri sizin cebinizdekiler olan bu yaratıkları, her gün topluma çirkefliklerini kusan bu tüyler ürpertici insanları yok edin. Soruyorum, böylesi insanlara bu kadar ilgi gösterip onları korumak ne diye? Fransa’da insan kalmayacak diye mi korkuyoruz? Ah, asla böyle bir endişeye gerek yok!
Sorarım, taraf tutmadan yaklaşırsak hırsızlık, zenginliğin etkilerini dengeliyorsa, amacı eşitlik olan bir yönetim için bu yanlış bir tutum mudur?
…bu cezayı kaldırmalıyız, çünkü birini öldürmüş bir adamın da ölümle cezalandırılması kadar saçma bir hesap olamaz. Mevcut işlemle bir değil en az iki adam ölmüş olacaktır, böylesi bir hesaplamayı ancak cellatlar ya da aptallar yapar.
…çünkü yasa, insanda var olan vahşi öldürme eylemi gibi tutkuları meşrulaştıramaz. İnsan, doğadan bu gibi eylemlerin kabul gördüğü izlenimini ediniyor; oysa yasa tam tersine daima doğanın karşısındadır ve ondan herhangi bir şey almayı reddederek aynı sapkınlıklara izin vermemiş olur.
Tabiatı farklı insanların eşit yasalara boyun eğmesini emretmek, korkunç bir haksızlıktır.
Yanlış olan bir şeyin güzel olması mümkün olsaydı kesinlikle hiçbir şey bundan daha yüce olmazdı.
Her şeye gülüp dalga geçme özgürlüğümüz olmasını isterdim.
Odanızda sinek olmamasını mı istiyorsunuz?
Onları cezbedecek şeker bırakmayın ortalıkta.
Her değişim insanları memnum eder. İmparatorların diktatörlüğünden bıkanlar için devrim şarttır. Bu şartlatanları dinlerler. Böylece planda büyük bir ilerleme sağlanmıştır. Bütün yanlışların hikâyesi böyledir.
Hiç kimse de gerçekten ahlaklı sayılmaz. Hepsi içinde yaşadığımız koşullara ve bağlı olduğumuz yöntemlerle alakalıdır. Burada suç teşkil eden bir şey genellikle birkaç yüz fersah aşağıda erdem kabul edilir. Diğer yarımkürede erdem kabul edilenler, buralara gelince suç sayılabilir. Tanrısallaştırılmamış korku, sararıp solmamış erdem yoktur.
Benim de evlenmem gerek, senin gibi zengin bir adamla.
Kızlık zarı gibi saçma bağlarla kendilerini doğal eğilimlerine teslim
etmekten kaçınan, hamilelikten ya da eşine hakaret etmekten, daha da
beteri, onun şanına leke düşürmekten çekinen kadınlar pek saftır!
Düzüş, tek
kelimeyle, düzüş; sen bunun için dünyaya geldin; zevklerine senin
güçlerinden ve istençlerinden başka sınır yoktur; yer, zaman ve kişi
istisnası yoktur; her saat, her yer, her erkek senin şehvetine hizmet
etmelidir,
Kesinlikle bir yaratıcı hakkında konuştuğunuzu duymak isterlerse, onlara, şeylerin şu an neyseler her zaman öyle olageldiklerini, asla bir başlangıç ve sonları olmadığını; şeyleri hiçbir şeyi açıklamayacak ve hiçbir işe yaramayacak hayali bir kökene kadar götürebilmenin insan için imkansız ve faydasız olduğunu da söyleyiniz. Onlara, insanın hiçbir duyu organıyla algılayamadığı bir varlık hakkında gerçek fikirlere sahip olmasının imkansız olduğunu anlatınız.
On altı yaşına girdikleri andan itibaren onlara unutmaktan mutluluk duyacakları amaçsız duaları ezberletmek yerine, toplumdaki görevlerini kavramalarını sağlayınız.
Dinin insana bir yararı olduğuna inanmayı bırakmalıyız. İyi yasalar koyarak dini yok edebileceğimizin bilincindeyiz; ancak insanların bir dine ihtiyacı olduğu konusunda bizi ikna ediyorlar. Halk, dinle mutlu oluyor, ona tutunuyor. Öyle olsun! O zaman özgür insana yakışan dini verin bize.
Toplum için iyi olan yasalar, toplumu oluşturan bireyler için kötüdür; çünkü bir kereye mahsus onları koruyup kollayacak diye kişinin hayatının dörtte üçünü harcar ve etkilerler. Tıpkı bazen yılanların, engereklerin tıptaki hastalıklara çare olması için bizi kanatması ya da zehirlemesinin yararlı olması gibi.
Örneğin kendimi evlilik ihtiyacıyla ya da soyumu sürdürmek maksadıyla veya geleceğimi oluşturmak için bağladığım kişiyle aramda kırılmaz ya da kutsal bir bağ olmalı diyorsunuz değil mi? Size soruyorum böyle bir şeyi savunmak bile saçma olmayacak mıdır?
Kendimizi kandırmayalım, üreme işi asla doğa yasalarından biri olmadı; ancak hoşgörü gösterdiği bir eylem olduğunu söylemiştim. Eh! Yeryüzünden insan ırkının silinmesi ya da yok olması niye umrunda olsun ki! Hatta başımıza böyle bir felaket gelirse, her şeyin yok olacağına kendimizi inandırışımızdaki kibirle alay eder! Yok olduğumuzun farkına varmaz bile.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
Haya, asla bir erdem olmamıştır. Doğa, vücudumuzun bazı bölgelerini kapatmamızı isteseydi, bunu kendi yapardı; ancak bizi çıplak yarattı. Demek ki çıplak olmamızı istiyor ve bunun aksi durumlar, yasalarına karşı bir saygısızlık olacaktır.
İnsan haklarının ve kapsamının bunca özenle derinleştirildiği bir
çağda genç kızlar ailelerinin kölesi olduklarına inanmak zorunda
değillerdir,
Tüm dünyayla düzüşebilirim.."
Bir kadını ikna etmek istediğinizde erdemlerden çok, tutkulara hitap etmelisiniz.."
Şehvet söz konusu olduğunda bende tek eksik bulamayacaksınız: Artık benim tek Tanrım o, davranışımın tek kuralı, tüm eylemlerimin tek temeli o.."
Vahşi davrandığında baş döndürücü olmayan tek bir kadın yoktur.."
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Bütün hisleriniz yerini hazza terk etsin. Sizi var eden tek tanrı hazdır.."
Şehvetli ve hünerli kadınlar, sevgililerinizi böyle bir zevkten mahrum bırakmayın, Onları sonsuza kadar kendinize bağlarsınız.."
Tüm zevkleri tatmak için, insanın zekası ve cesareti olmalı!"
En büyük tutkular görüş ayrılıkları sayesinde doğar.."
Benim tercihim ortada; tüm bu iğrenç hayallerden nefret
ediyorum ve zayıflık ya da cehalet nedeniyle hâlâ bağlı olduğum bu
Tanrının kendisi artık benim için irkinti uyandıran bir nesneden başka bir
şey değildir.
Üzerime boşalın dostlar… Orospunuzu sırılsıklam edin… Döllerinizin köpüklü akıntılarını son damlasına kadar cayır cayır yanan ruhuma boşaltın.."
Zevklerimiz mizacımızı yansıtır.."
Mastürbasyon hoş değilse alınan zevk de düşer, bu durumda alete yardım eden elin vücudun diğer noktalarına kıyasla çok daha hızlı çalışması gerekir.."
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
Zengindim ben: Beni kim olduğumu bilmeden düzecek gençlere para veriyordum; etrafıma sevimli uşaklar toplamıştım, ağzı sıkı davranırlarsa benimle en tatlı zevkleri tadacaklarına onlar da emindiler, tek kelime
ettiklerinde de kapı dışarı edileceklerdi. Bu şekilde içine daldığım zevk fırtınasını hayal bile edemezsin, meleğim, işte, beni taklit etmek isteyen tüm kadınlara öğütlediğim davranış budur. Evli olduğum on iki yıldan beri kendimi belki de on ya da on iki binden fazla kişiye düzdürdüm… Bulunduğum cemiyetlerde ise beni akıllı, uslu, usturuplu biri sanıyorlar.."
Seks acı ve hazzın mükemmel bir birlikteliği olmalıdır. Bu simetri olmazsa, seks zevkten alışkanlığa dönüşür.."
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Yaratılmış olan şey
yaratan varlığa eşit olamaz: Saat, saatçi olabilir mi? O halde, diye
devam edilir söze, doğa hiçtir.
Onu ahlâklı kılmak istemişsiniz, sanki bir genç kızın mutluluğu sefahatte ve ahlâksızlıkta değilmiş gibi.."
Erkekler böyledir işte sevgilim, arzuları tatmin edilene kadar bizimle ilgilenirler, bu tükeniş onları tiksintiye, bir süre sonrada küçümsemeye götürür.."
Aşk nedir? Bana göre aşkı güzel bir nesnenin üzerimizde bıraktığı etkiden başka bir şey olarak düşünemeyiz. Bu etkiler bize de geçer ve bizi de ateşler. Sonunda bu nesneye sahip olursak mutlu oluruz. Yok eğer ona ulaşmak imkânsızsa, perişan oluruz, ancak bu hissin temelinde yatan şey nedir? Arzudur. Bu duygunun devamında ne hissederiz? Delilik.."
Kızlık zarı gibi saçma bağlarla kendilerini doğal eğilimlerine teslim etmekten kaçınan, hamilelikten ya da eşine hakaret etmekten daha da beteri, onun şanına leke düşürmekten çekinen kadınlar pek saftır!
Tanrı’ya inanmak için insanın aklını yitirmesi gerekir.
Kimilerinin korkularının, kimilerinin zayıflığının meyvesi olan bu iğrenç
hortlak, Eugenie, yeryüzünün sisteminde bir işe yaramaz: bu sisteme
zarar verir, çünkü onun adil olması gereken istençleri doğa yasalarındaki
temel adaletsizliklerle asla bir arada olamaz; onun sürekli olarak iyiliği
istemesi gerekir, doğa ise kendi yasalarına hizmet eden kötülüğün
karşılığı olarak iyiliği arzulamaktadır; onun sürekli hareket halinde
olması gerekir,
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
Tüm duyularınızla zevk alın; yaşamınızın tek tanrısı o olsun; genç bir kız her şeyini yalnızca zevke kurban etmelidir ve onun gözünde hiçbir şey zevk kadar kutsal olmamalıdır.."
İnsanı Yaratıcısına bağlayan ve var olduğu için bu yüce Yaratıcıya
duyduğu minnetini ibadet yoluyla ona kanıtlamaya zorlayan anlaşmaya
din diyorsunuz değil mi?
EUGENIE: Daha iyi tarif edilemezdi.
Yeraltı Edebiyatı: Asilerin, kaybedenlerin, hayalperestlerin, küfürbazların, günahkârların, beyaz zencilerin, aşağı tırmananların, yola çıkmaktan çekinmeyenlerin, uçurumdan atlayanların… Dili, sesi
Cici bir kız yalnızca sikişmekle ilgilenmelidir.."
Ben gencim, hovardayım, dinsizim, ruhum tüm sefili yaşantılara muktedir.."
Aşk ateşiyle kavrulan şefkatli kadınlar, kendi zararınızı çekinmeden telafi edin artık; doğanın itkilerini izlemenin asla kötülük olmadığına, doğanın sizi tek bir erkek için yaratmadığına, herkesi ayrımsız memnun etmek için yaratıldığınıza ikna olun! Hiçbir fren sizi durdurmasın.."
Kadınları arzularımıza boyun eğdirmek için gereken gücü bize veren doğa, böylelikle bu hakka sahip olduğumuzu kanıtlamış olmuyor mu?
Kırbaçlar! Kırbaçlar!
Bu gördüğün organdan fışkıran tek bir damla döl. Eugenie, küçümsediğim erdemlerin en yüce edimlerinden bile bence çok daha değerlidir.."
Venüs’ün en gizli sırlarını sana bu
buluşmada öğretmem gerektiğini biliyorsun değil mi?
yüreğimi
okursan eğer kolaylıkla tahmin edebileceğin gibi seni sabırsızlıkla
bekliyordum.
– Vicdan azapları aklın ürünü değildir, onlar yalnızca yürekten doğar ve aklın mulagataları onları asla söndüremez."
"Ama yürek yanılır, çünkü yürek aklın yanlış hesaplarının ifadesinden başka bir şey asla olamadı; aklı olgunlaştırın, bir süre sonra yürek teslim olacaktır; akıl yürütmek istediğimizde bizi yolumuzdan saptıran, her zaman için yanlış tanımlardır; ben, yürek nedir bilmiyorum; yalnızca aklın zayıflıkları diyorum buna. Benim içimde tek ve biricik bir meşale ışıldar; ben sağlıklı ve kararlı olduğumda o beni asla yolumdan şaşırtmaz; yaşlı, ipokondriyalı ya da ödlek biri olduğumda beni şaşırtır; ben buna duyarlılık derken, özünde zayıf ve korkak biri olduğum için böyleyimdir.."
Ama nüfusu azaltacağız diye insanı her ortaya çıktığında yok etmek de gerekmemektedir: Gayet uyumlu bir kişinin ömrünü kısaltmak adil değildir; dünyaya kesinlikle yararsız olacak bir kişinin yaşamasını engellemek ise, söylediğim gibi, adaletsizlik olmaz."
Aristotoles çocuk düşürmeyi öğütlüyordu; vatan aşkıyla yanıp tutuşan, coşku dolu bu antik cumhuriyetçiler, modem uluslarda görülen kişisel merhamet duygusunu tanımıyorlardı; çocuklarını daha az, ülkelerini daha çok seviyorlardı. Çin’in tüm şehirlerinde her sabah inanılmaz sayıda çocuk sokaklara terk edilmiş olarak bulunur; gün doğarken bir yük arabası bunları toplar ve bir çukura atar; çoğu zaman ebeler anneleri bu dertten kurtarır ve bebekleri kaynar su dolu kazanlara ya da ırmaklara atarak anında öldürürler. Pekin’de, yeni doğanlar kanallara bırakılan küçük saz sepetlere konulur; bu kanallar her gün temizlenir.."
Aşk nedir? Bana kalırsa, güzel bir nesnenin niteliklerinin bizim üzerimizdeki etkisinden başka bir şey olarak görülemez; bu etkiler bizim başımızı döndürür; bizi yakıp kavurur; eğer bu nesneye sahip olursak memnun oluruz; sahip olmamız mümkün değilse ümitsizliğe kapılırız. Peki, bu duygunun temeli nedir?… Arzu. Bu duygunun devamı nedir?… Delilik.. Sağlıklı bir düşünmenin etkilerine direnebilecek aşk kesinlikle yoktur. Oh! Duyuların sonucunu bizim içimize gömerek, bizi asla bir şey göremeyecek hale sokan, ancak çılgınca tapılan bu nesneyle var olmamıza yol açan bu sarhoşluk ne büyük bir aldatmacadır!"
Hepimiz tek başımıza doğmuyor muyuz? Dahasını söylüyorum, herkes birbirinin düşmanı değil mi, herkes sürekli ve karşılıklı bir savaş hali içinde değil mi? Bu sözüm ona kardeşlik bağının gerektirdiği erdemlerin gerçekten doğada bulunduğu kabul edilebilir bir varsayım mıdır, sorarım size. Eğer bunları insanlara esinleyen doğanın sesi olsaydı, doğuştan itibaren esinlerdi. Böyle olsaydı, merhamet, iyilik yapmak ve insanlık doğal erdemler olurdu, kendini savunmak imkânsız olurdu ve vahşi insanın bu ilkel hali bizim onu gördüğümüz hale tamamen karşıt olurdu."
… çünkü başkalarının hissettikleri ile bizim hissettiklerimiz arasında hiçbir kıyaslama yapılamaz; başkalarının duyduğu en büyük acı bile bizim için kesinlikle bir hiçtir ve bizim hissettiğimiz en hafif zevk gıcıklanması bile bizi etkiler; dolayısıyla, ne pahasına olursa olsun, bize büyük zevk veren bu hafif gıcıklanmayı, bize dokunmayan ötekinin devasa bahtsızlıklar toplamına tercih etmeliyiz."

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir