Sinan Akyüz kitaplarından Yatağımdaki Yabancı kitap alıntıları sizlerle…
Yatağımdaki Yabancı Kitap Alıntıları
Kaderi pazara çıkarmışlar gidip kadersizliği satın almışım ben. Hem de kaç kez?
Ruhları ölmüş iki insandan ne beklenebilir ki ? Biz birbirimizin ancak karanlığı olabilirdik.
Siz kocalarımızda babalarımız gibisiniz. Evde babamızın yanında bir kere babamız bize düşüncelerini söyledi mi artık onlari olduğu gibi kabul etmemiz lazımdı. Ama kendi düşüncelerimizi hep gizli tutmak zorundaydık. Çünkü bizim düşüncelerimizde babalarımızın hoşuna gitmezdi. Sonra evlenip sizlerin evlerine geldik. Babalarımızın ellerinden sizlerin ellerine geçtik. Sizee bu evlerinizde her seyi kendi zevklerinize göre yaptınız. Onun icin biz de sizin zevklerinizi kendimize mâl ettik ya da öyle görünmeye çalıştık.
Balıklama atladığımız gürül gürül akan derenin tam ortasında mı? Ya şimdi bir şeylere tutunamayıp bu işin orta yerinde boğulacağız ya da yüzüp kıyıya çıkacağız. Karar senin.
insan daima ya çok erken ölür,ya da çok geç.
Dürüst olmanın da kolayını bulduk. Acımak ve sonunda acınmaya sığınmak
Kendini, kendi içinde hiçbir zaman bulamayan insanlar sevmesini bilemez.
Senin geçmişin benim yüreğimi parçalıyor, benim geçmişim de senin dünyanı altüst ediyor.
Evlilik bana göre değilmiş. Ya da evlendiğim insanlar mı demeliyim?
Ama bazen şeytan beni yürüdüğüm yoldan alıkoydu. Başka yollara soktu. O yollara istemeden de olsa girdim ama o yanlış yoldan yeniden doğru yola çıkmak için bayağı bir savaş verdim.
Unutma, sevmek tehlikeli bir silahtır.
Kendini kendi içinde hiçbir zaman bulamayan insanlar sevmesini bilemez.
Senden önceki hayatımın hesabını sana vermek zorunda değilim.
Hiç kimse kendi yaşamını nasıl yaşaması gerektiğini bilmez.
Gençlik elden gidince geriye yaptığın hatalardan başla bir şey kalmıyor.
Beni en çok şaşırtan şey sen olmadın hiçbir zaman. Kendim oldum. Devamlı gidip kadersizliği nasıl satan alabilir ki bir insan?
Bir kadının en zayıf yönü boşluktur.
Ölüler mi yoksa diriler mi daha telaşlı?
Hesapsız attığın her adımın bir bedeli vardır bu hayatta,
Ama bu düzende nasıl mutlu olabiliriz ki? Yaptığımız hatalardan neden korkarız ki? Önemli olan işte budur. Bir insanı hataları ile sevmek. Kabul etmek.
Gerçekleri kabullenmek zordur. dedi kadın. Hâlbuki onu kabullenmemiz gerekiyor. Çünkü varlığımızı besleyen odur.
Gerçek sevgi kendini tümüyle vermektir.
Ama gel gör ki; biz kadınlar da en çok bizi yarayan kişiyi sevmek için yaratılmışız.
İnce bir zarın varsa kızsın, yoksa kadınsın!
“İnsan daima ya çok erken ölür, ya da çok geç.”
Kendini, kendi içinde hiçbir zaman bulamayan insanlar sevmesini bilemez.
Ben dedi kadın Ben onun varlığım olduğunu sanmıştım
Allah sırtımıza taşıyabileceğimiz kadar yük koyar ; ama kimisine de fazla koyar. Ben galiba sırtıma yüklenen yükün fazlasını taşıdım bu hayatta.
Kim bilir bu ülkede ne kadar ensest ilişki yaşanıyor. Körpe kız çocukları, yeni yetme oğlanlar
Bir daha başka bir kadını asla sevmeyeceğim ve ona tutkuyla sarılmayacağım.
Ya şimdi bir şeylere tutunamayıp bu işin orta yerinde boğulacağız ya da yüzüp kıyıya çıkacağız. Karar senin.
İnsan daima ya çok erken ölür,, ya da çok geç
Ruhsal ve bedensel çekimlerin yarattığı gerilimden doğan ince bir ip üstünde atarız yaşamda adımlarımızı. Bazen dengemizi kaybederiz, bazen düşeriz ama yaşadığımız müddetçe yürüyüşümüz hep devam eder. Yürüyüşümüzü taçlandıracak şey hayatımızda ve kendimizde yapacağımız düzenlemelerdir. Her şeyi yerli yerinde tutmak elbette kolay değildir ama ortalığın dağılmasına izin vermeden çekidüzen vermeyi de unutmamak gerekir.
Kaderi pazara çıkarmışlar, gidip kadersizliği satın almışım ben.
“İnsan daima ya çok erken ölür,ya da çok geç.”
Hayat bana bunu da öğretti. Bu hayatta herkesin başına her an her şey gelebilir
Biz biribirimizi sevdik ama nedense biribirimizden çok kolay vazgeçebildik
Aslında biribirimizi gerçekten sevsek belki de biribirinizi affederdik
Başkalarının hayatları gibi aynı şeylerden söz eden bie hayatım olmadı hiç
Hayat hayatı çekermiş.
Zamansız geleb keyiflerden pek haz etmem
Siz erkekler hep bir bilgesiniz! Her konuda mutlaka bir bildiğiniz vardır. Doğrularınız hep mutlaktır. Siz hiç bir zaman ilişkilerinizde suç işlemezsiniz. Size göre bütün suçlu biz kadınlarınız
Hayat bana bunu da öğretti. Bu hayatta herkesin başına her an her şey gelebilir
-Hangi canlılar?
-İki ayaklılar. Bizler. Kimi zaman yücelebilen, kimi zaman da aşağılık bir sürüngene dönün bizlerden bahsediyorum.
-İki ayaklılar. Bizler. Kimi zaman yücelebilen, kimi zaman da aşağılık bir sürüngene dönün bizlerden bahsediyorum.
Yaşadığımız dünyada birçok insan da içinde benzer acılar taşıyan hayatlar yaşar. Düşlerimizi izleriz. Düşlerdir bizi bir yerlere taşıyan. Biziz düşlerimizi arkamızda bırakan. Bir savaşçı gibi düşlerimiz ile savaşan. Ama nedense ihanete uğrayan düşlerimiz değildir. Düşlerimizdir bize ihanet eden. Daha doğrusu düşlerimizi kabusa çeviren hayatın kendisidir. İçinde nefes alıp veren canlılar
Hayatımızın bazı dönemlerinde kendimizi kurban ederiz. Düşlerimizin peşinden koşarız. Koştukca düşeriz; düştükçe de acı çekeriz
Geçmiş hayatlarımızın hala yaşayan bir ruhu var. Bir an gelir ki o ruh şimdiki hayatlarımızın üstünden kendisini hissettirebiliyor
Her kızdığın şey için adam dövmeye kalkarsan o zaman işimiz iş seninle desene
Hesapsız attığın her adamın bir bedeli vardır bu hayatta
Düşeceksem, çok yüksek korkularımdan aşağıya düşmeliyim
-Beynini dışarı sermeyeyim bu gece.
-Sersen ne olacak? Erkekliğini mi ispatlamaya çalışıyorsun?
-Sersen ne olacak? Erkekliğini mi ispatlamaya çalışıyorsun?
Hasta ruhlu mu? Esas kadına el kaldıran adam hasta ruhludur. Sen zavallısın.
Peki nasıl oluyor da evliyken başka bir kadını sevebiliyor?
Küçük küçük şeylerden mutlu olabilmek diyoruz bir de Ama bu düzende nasıl mutlu olabiliriz ki? Yaptığımız hatalardan neden korkarız ki? Önemli olan işte budur. Bir insanı hataları ile sevmek. Kabul etmek
Eskiden beri kendime çizdiğin bir yol vardı. O yolu onurlu bir biçimde izlemek için elimden gelen her şeyi yaptım. Ama bazen şeytan beni yürüdüğüm yolumdan alıkoydu. Başka yollara soktu. O yollara istemeden olsa da girdim; ama o yanlış yoldan tekrar doğru yola çıkmak için bayaöı bir savaş verdim. Sen bu söylediklerimin ne anlama geldiğini bile tahmin edemezsin.
-Sen yıllar önce ölmüşsün
-Çünkü çok acı çektim
-Çünkü çok acı çektim
Ama savaşmayı sürdüreceğim. Çünkü yaşamda, sonuba kadar savaş vermeye değer şeyler var
Kendini, kendi içinde hiçbir zaman bulamayan inssnlar sevmesini bilemez
-Sevmeyi kolay mı, sandın?
-Bir kadının en zayıf yönünün ne olduğunu biliyor musun?
-Boşluk. Bir kadının en büyük düşmanıdır içine düştüğü boşluk
-Boşluk. Bir kadının en büyük düşmanıdır içine düştüğü boşluk
Hayatta her şegin bir sebebi olsuğunu öğrendim.
Ama herkesin, tanımadığımız herkesin, dünyadaki tüm insanların kendi içinde sakladıkları sırlar yok mu?
Bir insan yaşamı boyunca, iki kez aynı tutkutla sevemiyormuş
Hiç kimse kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini bilmez
Şimdi düşündüm de; belki de yaptığımız hatalardır yaşamı ilginçleştiren
Bir adamla beş yıl birlikte olmak ve onu hiç tanımamak
Yanlışa yanlış yaparak nasıl cevap verirsin?
Bu gece dünyadaki en içten erkeğin sen olduğuna inanıyorum
İnsanların altıncı hissine inanmak gerekiyor
Dürüst olmanın da kolayını bulduk. Acımak ve sonunda acınmaya sığınmak
O gece anladım ki, bana değer veriyordu. Yoksa öyle bir kültürden gelen bir adamın kabulleneceği bir durum değildi bizimkisi