İçeriğe geç

Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler Kitap Alıntıları – Oktay Rifat

Oktay Rifat kitaplarından Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler kitap alıntıları sizlerle…

Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler Kitap Alıntıları

Polonyalı Çocuklar

Yaramazlık eden çocukları
Kömürlüğe kapatırlar
Hırsızlara verirler
Tavana asarlar bacağından
Peki ama hepsi de mi yaramaz
Polonyalı çocukların

Hep yaşadığımı hatırlatıyorum kendime
Diyorum ki işin acele
Bir gün ne el kalacak tutmak için
Ne yürümek için bacak
Ne bulutların seyri
Ne de bir hatıra dünyadan
Çünkü hatıralar kuşlar gibi
Dal ister konacak
O güller kadar taze
Ben ona deli gibi aşık !!!!
O güller kadar taze
Ben ona deli gibi aşık !!!!
Üstünden hasretligi atamıyorum ..
Sensiz döşeklerde yatamıyorum!!!?
Halimden belli değil mi?
Zihnim hep seninle meşgul!!!!!
Ve küçük dalgalar
Getirdiği vakit cesetlerimizi yan yana
Vücudunda başlayan kan deveranı
Vücudumu dolaşıp
Yine sana dönecek
üstümden hasretliği atamıyorum
Ve onu düşünerek uyuduğum geceler
Üstünü örterim rüyada
Bu hasret ölümden beterdir
Ne uyku kor ne durak
bu dünya böyle işte
bir gidiş, bir geliş
herkes de gidiyor birbiri ardınca
sevdiklerimiz
okuduklarımız
duyduklarımız
gök bulutlu, gönül bulutlu
apostol bu ne biçim iş?
Sade biz mi sığır ve domuz yeriz
Ağaçlar da ölülerle beslenir
Belki bir geyiğin kalbidir
Başucumda kımıldayan yaprak
Yaramazlık eden çocukları
Kömürlüğe kapatırlar
Hırsızlara verirler
Tavana asarlar bacağından
Peki ama hepsi de mi yaramaz
Polonyalı çocukların
Yokluk sessizliği kavrayan deniz
Yalnızlık içinde ateşten şarkı
Güzel şeyler düşünmeme rağmen
Durmadan ağlamak geliyor içimden
Bulutlar şimdi insanların koynunda
……
Ne kuş ne dal ne gölgelik ne bağ bahçe
Hep aynı nesne sade su sade gece
Yıldızların ustaca ördüğü nakış
Hürriyetin enginde çınlayan sesi
Yalnızlığın rüzgârla esen müjdesi
Hep aynı büyüklük uğruna çalkanış.
Diyor ki tadını çıkar diriliğin
Titrek cevheri altında maviliğin
Düşün aydınlığı bölen parmaklığı
Nasıl bir haz içinde ayrı her çubuk.
Şeytan sen attın içime bu tohumu
Yeşil bir dal ikiye böldü uykumu
Sular pul pul kesildi hışırtısından.
Birin değişilmezin hazzı pupasında
Kendini deniz kadar hür bilen gemi
İki yanda başı boş deniz madeni
Nokta gibi kaldı derya ortasında.
Sahil çoktan üzüntülü ufuk yeni
Yekpare bir mavilik peşinde gemi
Kolay kıyıda hor görüp bulduğunu
Tutuldu bulutların düştüğü aşka
Dümen kırdı bir âleme sudan başka
Aklın ele geçmez âhengine doğru.
Gördüm ki varlık hayal yokluk yalan
Gerçek diye ne varsa dilimizde
Gördüm ki bu kubbede baki kalan
Bir meşaledir tüter elimizde.
Yandığım ne ağaç ne kuş ne toprak
Bir düşünce o yerde yitirdiğim
Sonsuzluğa benziyor öyle berrak
Hayata sonsuzluktan getirdiğim.
Yokluk sessizliği kavrayan deniz
Yalnızlık içinde ateşten şarkı
Yokluk tek çıkar yol müthiş çaremiz
Sırrı şiirimizin hayatla korku.
Aşkım ben arı aşk halis düşünce
Her ümitten damlayan aynı zehir
Birim değişmedim gündüzüm gece
Gecem sonsuz zamanın üstündedir.
Cinler mi bastı o ışıktan şehri
Hani yolları dolduran kabilem.
Ah ümitlerle koşardım izinde
Geceleri ateşböceklerinin
Dönerdi kocaman dairesinde
Ağaçlar ve gökyüzü çemberimin.
Bir dert gibi çıkmaz içimden o yer
Yeşil vadilerinde boy boy ardıç
Sanırım o iklime doğru gider
Şu masmavi semadaki kırlangıç.
Ve kalbin sevda diye yandığı zaman
Ayın on dördüne karşı pencerede
Saçların çıplak omuzların gecede
Mısralarım dökülsün dudaklarından.
Duyulmadık şiirler ağır ve güzel
Ki misli bulunmasın Acem’de bile
Gitsin kulaktan kulağa elden ele
Bir zaman gözlerin için yazdığım gazel.
Bulunmaz sevdazede Fuzuli Nedim
Kanayan aşklarıyla yaşarlar bende.
Merdivende değecek ayaklarıma kedin
Bakacak gözlerime beni hatırlar gibi
İçimde söylenecek bir lakırdı var gibi
Ve şaşıran sevinci yüzümde saadetin.
Kaybolan günlerimden bulduğum parçalardır
Resimler bir seccade gözlerin ve gülüşün.
Balkondaki beyazlı kadın
Ölçüsü rengin ve mekânın
Düşer omuzlarından sanki
Billur çağlayanı zamanın.
Balkondaki beyazlı kadın
Düğüm noktası manzaranın
Bu sınırsız düzenin kalbi
Mavisi altında semanın.
En büyük günü bitmek üzredir bahtın
Bak rahat ve sakin yaklaşıyor gece
Ben ki senin için yazmak isterim sade
Ebedi olsun şiirimde saltanatın.
Sen yalnız dinle dinle yalnız sevgilim
Ölümsüz kılmak güzelliğini benden
Sana kayıp şehirlerden sana senden
Bahsedeceğim avuçlarında elim.
Hatıralar ki kuşlardır hafızanda.
Yaşamaktan daha güzeldir sevgilim
Düşünmek açmamış gülü yıldızları
Çocuk sevinciyle düşünmek baharı
Sessiz düşünmek avuçlarında elim.
Sen en güzel çiçekleri açacaksın ve kuşlar
Tuhaf renklerinin methi vardığı zaman Hind’e
Gelecekler uzak kıtalar aşıp bahar bahar
Vahşi kokulu ağaçların ıtri tüylerinde.
Göklerin aydın bahçesinde mi
Yeriniz nolur söyleyin nerde
Kayboldu gitti beldelerde
Sonsuzluğa bıraktığım gemi.
Bu kadar yakın yakın mı yerim
Onlar ki daima gurbetteler
Dizilmede geceyle beraber
Gelip pencereme ölülerim.
Beni mi boğmak istiyor dalga
Kuşlar dönüyor başımda neden
Sahil bir çizgidir üzüntüden
Ve gittikçe daralmada halka.
Açmadan dalda kurudu filiz
İçime eza veriyor bahar
Göründü gökyüzünde martılar
Nerede hasret kaldığım deniz.
Bahçeler ve güneş ve sahil hülyamda
Aşıyor başımdan süt beyaz gemiler
Zeytin dallarından süzülen atmosfer
Bulutlar ve kuşlar ne güzel dünyamda.
Beni bırakmıyor ülkesinden uyku
Sedef böceklerle aydınlanan gece
Altın yıldızların uçuştuğu bahçe
Vehmin aynasına uzandığı kuyu.
Nedir bu içinde yıldız dolu sular
Bu gördüğüm rüya bu billur mahfaza
Sulardan içime yayılan bu eza
Ve mercan dallarda aydınlık balıklar.
Ey bana bahçesini göstermeyen kalın çit
Ceviz kapılarını çaldığım sırlı konak
Gizli anahtarını avuçlarıma bırak
Çözül artık ey düğüm açıl artık ey kilit.
Bir bardak hatırlar ellerim
Su dolu bir bardak örtüde
Tuttuklarım benim gündüzleri
Görünmeyen parmakların on ikide.
Ağaca çıksak
Yerde kalmazdı pabucumuz
Hey gidi günler
Güzel şeyler düşünmeme rağmen
Durmadan ağlamak geliyor içimden.
Pencerede saksılarım var benim de
Kurulmuş asma bahçem göğün maviliğinde
Sanki neden sade yaz günleri taşır,
Bir demet çiçek gibi sevgilim
Çiçekli bir şemsiye elinde.
Bir bulut götürmeden başımı
Çabuk beni yıldızlara gömünüz.
Alışmadığım bir çiçek koklamak isterdim
Güle benzemesinden korkuyorum.
Kimdir kimi sorar benden
Nedir vermek istediği haber
Nasıl anlatacak derdini
Hani dudakları hani elleri.
Artık bize gece yoktur
Ve gafil köpeğim kapımda habersiz
Bir tavşan kovalıyor rüyasında
Bulutlar şimdi insanların koynunda
Sabahleyin savuşurlar bacadan.
Yıldızları avlamak güçtür
Sılayı düşünmek kolay.
Balıkçılarsa bir ev
Ve bir toprak türküsü söyler
Atıp suda yıldızlara oltalarını.
Ve onu düşünerek uyuduğum geceler
Üstünü örterim rüyada
Acep o da beni düşünür mü
Benim onu düşündüğüm gibi.
Bir telgraf direği bana
Kırlangıcı hatırlatır
Bir kırlangıç yolculuğu,
Halbuki kırlangıç eskiden
Bana evimi düşündürürdü.
Başka bir şehre çekip gitmeliyim
Mademki sıkılmışım burada
Artık bu park bu meyhane
Neylesin avare olan ruha.
Ben kalabalığın adamıyım
Ömrüm büyük şehirlerde geçmeli.
Ellerin yetişir vedalaşmaya
Niçin ağlıyorsun
O güller kadar taze
Ben ona deli gibi âşık.
Ölen ile kolay kolay ölünmez
Hem ölünmez hem ölenden geçilmez
Benim derdim ölmeyince unutulmaz
Ağla gözüm ağlamanın sırası.
Bir gemidir dalgalara karışır
Benim derdim tazelenir gelişir
Bana artık ölüp gitmek yaraşır
Kanar durur ciğerimin yarası.
Karım daha dün girdi hayatıma
Kim var bana ondan yakın.
Ben onu severim
O beni sevmez.
Üstümden hasretliği atamıyorum
Sensiz döşeklerde yatamıyorum.
Halimden belli değil mi
Zihnim hep seninle meşgul
Şaşkın hareketler yapıyorum düşünceden
Kendimi unutuyorum sokakta
Kahvemi döküyorum.
Bir zembile doldurup akşam yiyeceğini
Eve dönsem
Ne sevinecek kimsem var
Ne pişirecek kimsem.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir