İçeriğe geç

Yaşayan Yazılar Kitap Alıntıları – Mustafa İslamoğlu

Mustafa İslamoğlu kitaplarından Yaşayan Yazılar kitap alıntıları sizlerle…

Yaşayan Yazılar Kitap Alıntıları

Hak ehli olmanın bedelini ödemeye yanaşmayanlar, hakta sebat edemezler
Hele ki varsın ey ölüm, yokluğunu düşünemiyorum
Hangi gece yarasasız, hangi gül dikensiz, hangi gün gamsız, hangi hayat elemsiz, hangi güzel kusursuz, hangi yol yokuşsuz, hangi köy köpeksizdir ki!
Bir kere umut dediğin, imanın öz çocuğudur.
Çocuğuna kıyan , anasını ağlatır.
Umuduna kıyma ki, imanın ağlamasın
Unutma, iman en büyük imkandır. İmanı olanın imkanı tükenmez
YÜRÜMEKLE VARILMAZ LAKİN VARANLAR YÜRÜYENLERDİR
Dostum!
Güneşe bak, toprağa bak, suya bak, fakat arkana bakma. Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de
Unutma, yolcu değişir, yol değişir ama menzil değişmez.
Yolcuya bakıp yolu tanıma!
Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver. Vahim olan yolun yolcusuz olması değil, asıl vahim olan yolcunun yolsuz kalmasıdır; yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercâî ve seyyal
Dünyadaki tüm nüfusu İstanbul kadar olmayan bir millet, bir buçuk milyarlık İslam ailesinin çocuklarını, gözlerinin içine baka baka öldürüyor. Yahudi’ye küfretmek hiçbir şeyi çözmez, ancak küfürbazı tatmin eder. Konuyu siyasi ya da askeri gerekçelerle açıklamak ise, topu taca atmaktır. Biz bu zillete bir günde düşmedik; bunun dünü var, dünü!..
Bu bir musibettir, bu bir beladır! Uhud acısını iliklerinde hisseden sahabe gibi Bu bela başımıza nereden geldi? Diye sorma dürüstlüğünü gösterirsek, cevabı Kur’an verecektir:
Bu, sizin kendi ellerinizin eseridir. (3:165)
Tek tip düşünce üretim merkezlerine dönüştürülen eğitim kurumları içler acısı. İmalat hatası olarak çıkan, düşünce ve vicdanını ihanetler çetesine bir çanak yal karşılığında satmayan hür düşünceli fikir adamlarının imhası için, karanlığın kara cübbeli yobazları sürek avları tertipliyor.
..
Haysiyetimizle oynuyorlar. Bunca yıldır bizim yerimize karar verip bizim yerimize düşündüler. Dolayısıyla başkalarının düşünmesine hacet yoktu. Cumhuriyetin ilk 20 yılı düşünmenin değil, düşünecek kafayı omuzlar üzerinde tutmanın mücadelesini vermekle geçti. Şimdi ise düşünene cezaevini gösteriyorlar.
Şu kesin: Geçmişte yaşanmış, hatırlayınca gönlümüzü ve gözümüzü dolduran tüm menkıbelerimizi bir kez daha yaşayabiliriz. Eğer yaşamayacaksak, ölümsüz değerlere inanmanın ne ayrıcalığı var?
Dünyadaki tüm nüfusu İstanbul kadar olmayan bir millet, bir buçuk milyarlık İslam ailesinin çocuklarını, gözlerinin içine baka baka öldürüyor. Yahudi’ye küfretmek hiçbir şeyi çözmez, ancak küfürbazı tatmin eder. Konuyu siyasi ya da askeri gerekçelerle açıklamak ise, topu taca atmaktır. Biz bu zillete bir günde düşmedik; bunun dünü var, dünü!..
Bu bir musibettir, bu bir beladır! Uhud acısını iliklerinde hisseden sahabe gibi Bu bela başımıza nereden geldi? Diye sorma dürüstlüğünü gösterirsek, cevabı Kur’an verecektir:
Bu, sizin kendi ellerinizin eseridir. (3:165)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir