İçeriğe geç

Yaşamla Yoğrulmuş Bilgi Kitap Alıntıları – Ahmet İnam

Ahmet İnam kitaplarından Yaşamla Yoğrulmuş Bilgi kitap alıntıları sizlerle…

Yaşamla Yoğrulmuş Bilgi Kitap Alıntıları

Düşünüyorsanız, yalnızsınız. Düşünüyorsanız sorumlu. Düşünüyorsanız acılısınız. Sorumluluğunuz acı çekmemenizi söyler. Anlatacaklarınız vardır çünkü. Acılarsa çarpıtabilir sözlerinizi. Gücünüzü azaltabilir. Sizi ısrarla bir yere koymaya çalışanlara direnmeniz gerekir.
Türkçeden, düşünen arkadaşlardan umutluyum. Düşünmenin ne denli zor olduğunu, düşünmeyi dert edinmiş, bir yaşam biçimi olarak benimsemiş olanlar elbette bilirler. Bu toprakların düşünebilen insana gereksinimi çok. Bu topraklarda binlerce yıldan beri yaşanan yaşamı, şu an içinde bulunulan dünyanın sorunları, kaygıları açısından yorumlama gücü gerekli kültürümüze.
Üniversitelerimiz neler yapıyor?
– İdare ediyorlar. Bir bölüğünde, “ salt ayakta durmaya çalışmanın” dışında bir kaygı yok. Bilime, kültüre, Türkiye’de ve dünyadaki yaşama katkıda bulunmak akıllarından geçmiyor. Binaları ve yerleşkeleri var, öğrenci alıp, “okutup” , gönderiyorlar. Kültürün, bilimin heyecanından iz yok. Üniversite olmanın anlamı onlar için alışılagelen bir yaşamın kazasız belasız sürüp gitmesidir. Aralarına yalnızca kendileri gibi “uyumlu” hocaları alıp, “paşa paşa” yaşayıp gidiyorlar.
Yüzünü gizleyip, çalma çırpmayla, taklitle, insan ilişkileriyle akademik postlar kapmış yüzsüzlerin ortaya çıkması için, biz akademisyenlerin birbirimizin makaleleriyle birlikte, yüzlerimizi de okuyabilmemiz gerek. Aramıza sahtekarları almamak için. Akademik dünyanın, kendi öğrencilerim arasında da ne yazık ki görüyorum, yüzsüzlerin dünyası olmaması için. Özümsenen bilgiyle donanmış bilgi aşıklarının insanlığa katkısı için.
Akademik bilgi zaman içinde yapısal değişikliklere uğramış. Akademik bilgi şimdilerde uygulamaya, sorun çözmeye yönelmiş. Enformasyon a bilgi denmeye başlanmış. Yapmayı bilmek , beceri bilgi önemsenmiş. Bilmek, yapabilmek olmuş. Bilmek, hesapla, ölçüyle sınırlanmış.
Bir şeyin ne ise o oluşunu bilmektir, hakikat bilgisi. Örneğin Kant’a göre olanaksızdır.
‘Bilgi çağı’ diyor da bilgiyi bilmiyor, hadi bilgiyi bildi diyelim, onunla yaşamayı bilmiyor. Yaşamla bilgi arasındaki uçurum gittikçe büyüyor.
Dünyadaki ticari, siyasal güçlerden dayak yemektesin, benim Platonlardan, Humboldtlardan, Farabilerden, İbni Sinalardan gelme üniversitem! Bir de içeriden aç gözlü siyasetçilerden alıyorsun nasibini. İsmet Özel’in deyimiyle “ Tabutumun üzerinde zar atıyorlar!” Sevgili kavgacılar! Dostlar! Ne adına, kimin için kavga ettiğinizin farkında mısınız? Korkarım, kavganız bittiğinde, bir de bakacaksınız, ortada üniversite falan kalmamış: Bir yıkık kale ya da camları kırık, duvarları dökük bir gökdelen iş merkezi, boynu bükük duruyor önünüzde!
Üniversitelerimiz neler yapıyor?
– İdare ediyorlar. Bir bölüğünde, “ salt ayakta durmaya çalışmanın” dışında bir kaygı yok. Bilime, kültüre, Türkiye’de ve dünyadaki yaşama katkıda bulunmak akıllarından geçmiyor. Binaları ve yerleşkeleri var, öğrenci alıp, “okutup” , gönderiyorlar. Kültürün, bilimin heyecanından iz yok. Üniversite olmanın anlamı onlar için alışılagelen bir yaşamın kazasız belasız sürüp gitmesidir. Aralarına yalnızca kendileri gibi “uyumlu” hocaları alıp, “paşa paşa” yaşayıp gidiyorlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir