Baruch Spinoza kitaplarından Yaşamak Dediğimiz Şey kitap alıntıları sizlerle…
Yaşamak Dediğimiz Şey Kitap Alıntıları
Baruch Spinoza kitaplarından Yaşamak Dediğimiz Şey kitap alıntıları sizlerle
Yaşamak Dediğimiz Şey Kitap Alıntıları
Sevgi ve saygıya dayanan gerçek bir aşkta ayrılık olmaz; ayrılık daha ziyade ölçüsüz bir üstünlük arzusu olduğunda meydana gelir.
Başka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden, kendi bahçeni yarat. Ve kendi ruhunu kendin süsle. Göreceksin ki, dayanıklısın ve kuvvetlisin. Ve sen çok değerlisin.. ‘‘Anlamak, sevmenin başlangıcıdır..’’
Biz insanlar , yasaklara her zaman direnç gösteririz ve engellendiğimiz şeyler için yanıp tutuşuruz
Duygularının esiri olan biri,artık kendisinin efendisi olamaz.
Yaşamak için ne kadar çok mücadele ederseniz, hayattan o denli az tad alırsınız. Yaptığınız şeyden emin olmanız gerektiği düşüncesini bir kenara bırakın. Onun yerine içinizdeki gerçek benliğinize teslim olun, çünkü güvenilir olan tek şey budur böylece sizi üzen her şeyden üstün olursunuz.
Bedenin eylem gücünü artıran, azaltan, sınırlayan ya da genişleten her şey, zihnin eylem gücünü de aynı şekilde etkiler.
Doğamızda var olan şudur ki;umut ettiğimiz şeylere kolayca inanırken, korktuklarımıza inanmakta zorlanırız ve bunları, mantıklı olmaktan öte, neredeyse fazla önemseriz. Işte tüm insanlığı tedirgin eden batıl inançların kaynağı budur.
Her şeyden üstün olarak değerlendiren şeyler, üç kelimede şöyle ifade edilebilir: Zenginlik, şöhret ve zevk.
Zihin,bu üç şeyle öylesine meşguldür ki, başka herhangi iyi bir şeyi düşünemez.
Zihin,bu üç şeyle öylesine meşguldür ki, başka herhangi iyi bir şeyi düşünemez.
Eğer bir yasa çiğnendiğinde kimseye zarar vermiyorsa, o gülünç bir yasa demektir ve insanoğlunu arzu ve tutkularını dizginlemek bir yana, aksine daha da körükler.
Bir üçgen, eğer konuşabilseydi, Tanrı’nın tam olarak üçgen biçiminde olduğunu söylerdi ve bir daire ise kutsal gücün tam bir daire biçiminde olduğunu söylerdi. Yani herkes kendi niteliklerini Tanrı’ya atfeder.
İnsanlar özgür olduklarını düşünerek yanılıyorlar; bu fikri oluşturan şey, kendi eylemlerinin bilinci ve bu eylemlerin belirlenmesini sağlayan sebeplerden bihaber oluşlarıdır.
Yeni fikirlere şaşırmayın, çünkü zaten çok iyi biliyoruz ki bir şeyin çoğunluk tarafından kabul edilmemesi, onun doğru olmadığını göstermez.
Doğada hiçbir şey tesadüf değildir Tesadüfi gibi görünen bir şey, aslında bizim bilgisizliğimizden kaynaklanır.
Devlet yönetiminin esas amacı yönetmek ya da insanları korkuyla dizginlemek veya tam bir itaat sağlamak değil , herkesin güvenle yaşayabilmesi için insanları serbest bırakmaktır Aslında devlet yönetiminin gerçek amacı özgürlüktür.
İnsanlar, açıklayamadıkları bir şey olduğunda derhal Tanrı’nın iradesine sığınan ciddiyetsiz kimselerdir ve cehaletlerini açığa vurma biçimleri gerçekten çok gülünçtür.
Yaşamak için ne kadar çok mücadele ederseniz, hayattan o denli az tad alırsınız. Yaptığınız şeyden emin olma düşüncesini bir kenara bırakın. Onun yerine içinizdeki gerçek benliğinize teslim olun, çünkü güvenilir olan tek şey budur…böylece sizi üzen her şeyden üstün olursunuz.
Mutluluk, erdemli olmanın bir ödülü değil, başlıbaşına bir erdemdir; ya da şehvetimizi dizginlediğimiz için mutluluktan keyif almayız; tam aksine, çünkü mutluluktan keyif aldığımız için şehveti dizginleyebiliriz.
Sevmenin ölçüsü, ölçüsüz sevmektir.
Doğa şartlarında günah işlenemez,yalnızca,doğru ve yanlışın ortak kararlarla belirlendiği bir toplumda günah işlenebilir.
Halkın parası ile kurulan akademiler,insanın doğal becerilerini geliştirmek yerine onları sınırlamak amacı ile açılır.
Asıl huzur kaçıranlar, özgür bir ülkede baskı altında tutulmasının olanaksız olduğu düşünce özgürlüğünü, kısıtlamaya çalışanlardır.
Gülmek,sızlanmak ve tiksinmek yerine anlamaya çalışın.
Bir ferdi olduğum insanlık, ah ne kadar az idi gerçekten; derinliklerine erişemediği yeraltı ile sonsuzluğa uzanan gökyüzü arasındaki dünyasında, ancak basabildiği toprakla ve varabildiği menzille sınırlıydı; ne kadar âciz, bilgisiz ve çaresizdi!
İnsanların susma becerileri de konuşma becerileri kadar iyi olsaydı, daha mutlu bir dünya yaşardık.
Monarşik yönetimin en büyük sırrı insanları kandırmak ve din paravanı ardına gizlenerek, onları dizginleyecek korkuyu salmaktır. Böylece kurtuluş için savaşıyormuşçasına kölelik için savaşacaklardır. Tek bir adamın böbürlenebilmesi uğruna hayatlarını ortaya koymanın utanç verici olduğunu akıllarına getirmekten ziyade, bunun en onurlu başarı olduğunu sanacaklardır.
Tüm yaşamı boyunca sevgiye hasret kalmıştı. Doğası sevgiye açtı. Varlığının en temel arzusuydu bu. Buna rağmen hayatını onsuz sürdürmüş, sonucunda da katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu bilmezdi. Şimdi de bunu bilmiyordu. Bildiği şey sadece, sevgiyle hareket eden insanların onda bir heyecan uyandırdığıydı. Sevginin inceliklerini, yüce ve olağanüstü olduğunu düşündü.
Sevgi ve saygıya dayanan gerçek bir aşkta ayrılık olmaz; ayrılık daha ziyade ölçüsüz bir üstünlük arzusu olduğunda meydana gelir.
Kendinizi ve duygularınızı ne kadar net anlarsanız, aynı oranda her şeyi olduğu gibi kabullenebilen birine dönüşürsünüz.
En zalim yöneticiler, düşünce suçlarını ortaya atanlardır, çünkü düşünmek herkes için vazgeçilmez bir haktır.
Bilge bir insanın irdelemesi gereken şey, nasıl ölüneceği değil; nasıl yaşanacağı olmalıdır.
Acı veren bir duygu, onu zihnimizde netleştirip kesinleştirdiğimiz anda acı vermeyi bırakır.
Gurur; aklın ya da öz-sevgi yoluyla insanın kendine haddinden fazla değer vermesi durumudur.
İletişim çatışmalarının bir başka kaynağının ise “İlişki Tükenmişliği” olduğu düşünülmektedir. Uzun süre devam eden çatışmalardan sonra karşınızdaki kişiyle anlaşamadığınızı fark edersiniz. İlk tanıştığınızda ilişkiniz ne kadar renkli ve eğlenceliydi. Daha sonra eleştiriler, küçümsemeler arttıkça ilişki tükenmişliği ortaya çıkar. İlişkiden dolayı kişi kendisini yorgun, tükenmiş, çaresiz, yalnız hisseder. Bu durum aile ya da romantik ilişkilerde sıkça rastlanır. Sorunlu ebeveyni ile uzun süre iletişim kuran kişiler bir zaman sonra tükenmeye başlar. Romantik ilişkilerde ise tükenmişlik ayrılıklarla sonuçlanır.
İnsanların susma becerileri de konuşma becerileri kadar iyi olsaydı, daha mutlu bir dünyada yaşardık.
Saygınlığı, bir kitlenin düşüncelerine bağlı olan biri, bunu korumak adında büyük bir kaygıyla entrika çevirir. Çünkü halk değişken ve tutarsızdır, bu nedenle saygınlık dikkatlice muhafaza edilmezse, çabucak kaybedilir.
Kalbinizi açmak için, kendinizi değişime açmalısınız. Görü- nürde sağlam dünyada yaşayın, onunla dans edin, meşgul olun, eksiksiz yaşayın, bütünüyle sevin ama yine de bunun geçici ol- duğunu ve sonuçta tüm formların çözülüp değiştiğini bilin.
kutsal tanrı kelâmı herkesin dilinde fakat dini kullanarak, diğer insanların da kendileri gibi düşünmesini sağlamak amacıyla herkesin bu kelâmı kendi yorumuyla sunduğunu görüyoruz.
düşünce suçlarına yönelik kanunlar, kötü niyetlilerden ziyade fikir üretenleri etkiler ve suçluları dizginlemekten çok, namuslu olanları tahrik etmek üzere uyarlanır.
kutsal tanrı kelâmı herkesin dilinde fakat dini kullanarak, diğer insanların da kendileri gibi düşünmesini sağlamak amacıyla herkesin bu kelâmı kendi yorumuyla sunduğunu görüyoruz.
en zalim yöneticiler, düşünce suçlarını ortaya atanlardır. çünkü düşünmek herkes için vazgeçilmez bir haktır.
insanların susma becerileri de konuşma becerileri kadar iyi olsaydı, daha mutlu bir dünyada yaşardık.
Mükemmel olan şeyler zor olduğu kadar enderdir de.
En zalim yöneticiler, düşünce suçlarını ortaya atanlardır, çünkü düşünmek herkes için vazgeçilmez bir haktır.
Sadece aklın yolunda gidenler özgür olabilir.
Kutsal bir metne dokunmak her şeyden önce bir risktir. Ona inanmayı değil onu samimi olarak anlamayı istediğimizde karşımızda koca bir tari- hin yükünü buluruz. Tarih boyunca insanların kitabı taşıdığı gibi, kitap da insanı taşıdığından, bu yük hem kitabın kendisine hem de onu anlamak isteyene aittir.
Önemli olan yargılamak değil, anlamaktır.
Önemli olan yargılamak değil, anlamaktır. Gerçek ve mükemmellik eş anlamlıdır. Sevmenin ölçüsü, ölçüsüz sevmektir.
Monarşik yönetimin en büyük sırrı insanları kandırmak ve din paravanı ardına gizlenerek, onları dizginleyecek korkuyu salmaktır. Böylece kurtuluş için savaşıyormuşçasına kölelik adına savaşacaklardır. Tek bir adamın böbürlenebilmesi uğruna hayatını ortaya koymanın utanç verici olduğunu akıllarına getirmekten ziyade, bunun en onurlu başarı olduğunu sanacaklardır.
İnsanın duygularını idare ve kontrol etmedeki zaafına ben esaret diyorum: çünkü duygularının kölesi olan kişi kendisinin efendisi olamaz, artık kaderin merhametine kalmıştır: çoğu kez onun için neyin daha iyi olduğunu bilirken, daha kötünün peşinden gitmeye mecbur kalır.
Yaşamak için ne kadar çok mücadele ederseniz, hayattan o denli az tad alırsınız. Yaptığınız şeyden emin olmanız gerektiği düşüncesini bir kenara bırakın. Onun yerine içinizdeki gerçek benliğinize teslim olun, çünkü güvenilir olan tek şey budur böylece sizi üzen her şeyden üstün olursunuz.