Andre Maurois kitaplarından Yaşama Sanatı kitap alıntıları sizlerle…
Yaşama Sanatı Kitap Alıntıları
Şiir, durgunluk halinde iken hatırlanan bir heyecandır
Size , kendinizi kuvvetlendirmeye muhtaç olduğunuzda aklınıza getirebileceğiniz birkaç prensip söyleyeceğim ,der. Bunlar basit ama etkili prensiplerdir. İşte: Her şey olur Her şey unutulur Her şey yoluna girer Hiçbir kimse hiçbir şeyi anlayamaz Eğer insanlar , herkesin herkes için söylediği şeyleri bilseydi hiç kimse bir şey söyleyemezdi.
Kainatı kendimize boyun eğdirmek için mükemmel bir şekilde donatılmış olmamıza rağmen kainat da bize müthiş karşılıklar veriyor.
Paul valery , toplumumuzun en büyük derdinin seçim ve diploma olduğunu söyler.
Alain’e göre iş ister el işi ,ister kafa işi olsun ,ister ücretli olsun ,ister serbest olsun , işi ile geçinen her adam proleterdir, diğer tataftan söz ile geçinen herkes burjuvadır.
Proust sevginin subjektif olduğunu ve bizim gerçek mahlukları değil , kendi tasavvur ettiğimiz mahlukları sevdiğimizi söyler .
Goethe der ki: Düşünmek kolaydır, uygulamak zordur ; Dünyadaki en zor şey düşü düğun gibi davranmaktır.
Yaşam bir soru işareti gibi duruyor karşımızda. Bu çetrefil düğümü çözemediğimiz için karantinaya alınmış bir dünyada yaşıyoruz. İçinde bulunduğumuz durumdan kurtulmak için meçhul Tanrılara yalvarıyor iskeletlerimiz. Sımsıkı sarıldığımız sahte mushaflar, olmuyor derdimize çare. Çünkü hayatımızın amentüsü çalınmış. Oysa ki, cennet ve cehennemin kendi içinde olduğunu bilmelidir insan. Elindeki fırça veya spatulayı kullanarak bir cennet resmi yapmalıdır kendine. Sonra da içine gidip yaşamalıdır. Zira boş bir tuvaldir hayat ve her birimiz bir ressamız.
Cennet ve cehennemim kendi içinde olduğunu bilmelidir insan.
Elindeki fırça ve spatulayı kullanarak bir cennet resmi yapmalıdır kendine.
Sonra da içine gidip yaşamalıdır.
Zira boş bir tuvaldir hayat ve her birimiz bir ressamız.
Elindeki fırça ve spatulayı kullanarak bir cennet resmi yapmalıdır kendine.
Sonra da içine gidip yaşamalıdır.
Zira boş bir tuvaldir hayat ve her birimiz bir ressamız.
Aşkı ciddi yanından alın, acıklı yanından değil.
Bazı insanlar da kendilerini beğenmişlik yüzünden
acele ederler. Bilmediklerini açıkca söylemek çok ağırlarına gider!
acele ederler. Bilmediklerini açıkca söylemek çok ağırlarına gider!
Şu tek kelimelik ve oldukça basit “bilmiyorum” sözü veya 4. Louis’nin severek kullandığı “bir bakayım” ifadesi sabırla ve sebatla söylenebilse, konuşmaların ortalama değeri mucizevi tarzda yükseltilmiş olurdu.
Galip geldiğiniz zaman şunu unutmayınız ki, insanın zaferleri hiçbir vakit tam ve devamlı değildir.
Söylenmesi lazım olan şeyi, söylenmesi icap edene ve icap ettiği zaman söylemeli
Aşkın yolu ne kadar uzarsa,ince bir ruh o derece fazla zevk duyar.
Insanın ihtiras sevkiyle düşmeyeceği manasızlik, kapılmayacağı tezatlar yoktur!
Sevgi, yahut kin olduğu vakit akıl, yaptığı delilikleri haklı göstermek için bahaneler bulmaya mecburdur.
Siz neden korkuyorsunuz? Oynayacağınız rol kısa, seyircilerse sizin gibi ölümlüdür.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Hiçbir devrim, sonsuza kadar mutlu kalacak
bir toplum kuramaz.
bir toplum kuramaz.
Sevmek, düşünmek, çalışmak, emretmek ve bütün bu eylemler güçtür ve yeryüzündeki yaşantınız süresince ilkgençlik çağında hayal ettiğiniz kadar kusursuz bir şekilde gerçekleştirmeyi başaramazsınız.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Kendi kendisiyle barış halinde olan bir ruh, neden korkar ki?
Aşkı ciddi yanından alın, acıklı yanından değil.
Hiçbir zafer uzak geleceği belirleyemez.
Hiçbir devrim, sonsuza kadar mutlu kalacak bir toplum kuramaz.
Yaşlılık ne zaman başlar?
Çalışmak, sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır.
Uyumak için insan, uyuyabileceğine inanmalıdır.
Şüphesiz ki bir öğretmek sanatı yoktur. Öğretmenin işi pek güçtür; uzun bir tecrübe gerektirir.
Evini iyi yöneten bir kadın, oranın hem kraliçesi hem de tebaasıdır.
Şüphesiz saygı, uşaklık haline gelmemelidir.
Acı ve yalnızlık anlarında hiç olmazsa kusursuz bir anıyı yaşatmak, ne güçlü bir teselli!
Oldukça maceralı bir hayat geçirmiş kişiler vardır ki, kendilerine uygun eşe rastladıklarında tamamiyle duruluverirler.
Bir erkek veya kadın, doğuştan sadakatsiz olamaz; aşk hayatının ilk olayları onları böyle yapmıştır.
Erkek ise, bunca iyi niyetten ve bu dokunaklı sevecenlikten bıkmamak istiyorsa, bir kadının yaşamında aşkın tuttuğu yerin önemini kavramaya çalışmalıdır.
Bir bıktırmamak sanatı var mıdır?
Bunun en büyük gizemi, sadeliktir.
Bunun en büyük gizemi, sadeliktir.
Şu halde, aşkı kurtarmak için kendini sevdirmekten ve tanımaktan vazgeçmek
mi gerekiyor?
mi gerekiyor?
Azla yetinmeyen ruhlara, bu tutsak aşkları yeteri kadar mutluluk sağlamaz.
Kendini sevdirmek mümkün müdür?
Tutkunun insanı sürükleyemeyeceği budalalalık veya çelişiklik yoktur.
Tutkularımızı destekleyen her şey, bize doğru gibi görünür; ona karşı çıkan her şey de bizi çileden çıkartır.
Yanlışlık yapmanın, hataya düşmenin tek nedeni, acele değildir. Bir de önyargı vardır.
Bir şey aynı zamanda hem kendisini, hem karşıtı olamaz.
Okuma sanatı, her şeyden önce yaşamı kitaplarda bulma ve yaşamı daha iyi anlama sanatıdır.
Okuma sanatı, her şeyden önce yaşamı kitaplarda bulma ve yaşamı daha iyi anlama sanatıdır.
Biliyorum ki, işler kötü gider gitmez insan hemen her şeyi yüzüstü bırakmak, hayata başka bir kadınla, başka dostlarla, yeniden başlamak ister, başka göklerin altında yaşamaya kalkışır. Bu görünürdeki kolaylığa kapılmayınız.
Kendi kendisiyle barış halinde olan bir ruh, neden korkar ki? Ne baskılar, ne de kötü sözler onun, en gizemli düşüncelerine verdiği alnı açık hesabı sakatlayabilir, kirletebilir.
Kazananlar, unutmayın ki insan, zaferleri daima kısmi ve geçicidir. Bu dünya işlerinde hiçbir şey, kesin olarak düzene giremez.
İşte beni sevenlere bir gülüş,
Ve benden nefret edenlere bir iç çekiş,
Ve üzerindeki gök ne olursa olsun,
İşte her kadere bir kalp.
Ve benden nefret edenlere bir iç çekiş,
Ve üzerindeki gök ne olursa olsun,
İşte her kadere bir kalp.
Epikür der ki: Ölümün bize oranla hiçbir şey olmadığı fikrine kendini alıştır; çünkü iyi de, kötü de ancak bizdeki izlenimleriyle vardır ve ölüm her türlü izlenimin yokluğu demektir.
Herkes herkesin herkes hakkında söylediklerini bilseydi, kimse kimseyle konuşmazdı
Özenin, sevecenliğin, sevginin, hayranlığın yaşı yoktur.
İdman ve sebat, harikalar yaratır!
Dün yaptığını insan bugün de yapabilir; fakat artık yapmaz olduğunu bir daha hiç yapamaz.
Gidip yatma zamanınız geldi.”
“Yalnız kalınca, kendimi bir efsane sanıyorum,
Nihayet, tıpkı yüz kusurları gibi ruh kusurları da yaşlandıkça artar.
Yaşlılığın gerçek kötü yanı, bedenin zayıf
düşmesi değil, ruhun kayıtsız kalmasıdır.
düşmesi değil, ruhun kayıtsız kalmasıdır.
Her kim bir kumandayı kabul ettikten sonra sorumluluklarından çok zevklerini düşünürse, başkan değil demektir. Her kim, başkalarını yönetmekle görevliyken, kendisini hiddete ve kine, yahut aksine hoşgörüye ve adam kayırmaya kaptırırsa, başkan değil demektir.
özgür bir ülkenin günlük yaşamında, eleştiri hakkı herkesindir.
Yetkileri hiçbir şeyle sınırlandırılmayan bir başkan, kısa zaman içinde bir müstebit* ve bir çılgın haline gelmez mi?
İstemek, istiyorum demek değildir, harekete geçmek demektir.
Kendi kişiliği ve kendi düşüncesi söz konusu olmadıkça herkes eleştirmeleri kolaylıkla dinler, kabul eder.
Ne de olsa dünyada güvenilebilecek insan az sayıda da olsa, yok değildir.
Kişilik zekadan önce gelir ama, zeka da gereklidir.
Ancak gereken şeyi, gereken zamanda ve gereken kimseye söylemeli.
Hepimiz uykusuz geçirilmiş bir geceden sonra beynimizin çalışmayı reddettiği o korkunç sabahları biliriz.
Yalnızlık güzel bir şey, ama ancak insan kendi kendisiyle barış halindeyken ve belirli bir iş görmesi gerektiği zaman ..
Okumak sanatı, her şeyden önce, yaşamı kitaplarda bulmak ve kitaplar sayesinde onu daha iyi anlamak sanatıdır.
Gerçek okuyucu, kendisine uzun, yalnızlık içinde akşamlar hazırlar
Zahmetsiz öğrenilen şey, kısa zamanda unutulmaya mahkumdur.
Birkaç gün içinde, gerçek bir kadının pek az para ve pek çok yüreklilikle, bir kulübeyi bir cennete çevirmesini seyretmek kadar güzel bir şey olamaz.
Şüphesiz saygı, uşaklık haline gelmemelidir.
Barres : Ey yalnızlık, diyordu, beni alçatmayan bir tek sen varsın . Ey yalnızlık ! diye eklemek gerekir ; beni zayıf düşürmeyen bir tek sen varsın.