İçeriğe geç

Yaşam ve Ölüm Arasında Kitap Alıntıları – Emile Zola

Emile Zola kitaplarından Yaşam ve Ölüm Arasında kitap alıntıları sizlerle…

Yaşam ve Ölüm Arasında Kitap Alıntıları

Kendini fazlasıyla cahil buluyordu.
Duyduğu ihtiyaçla onu hem istiyor, hem de onunla savaşıyordu.
Sevgilim falan yok, olmasını da istemiyorum.
İnsanlar hızla seyahat ediyor, bilgileri görgüleri artıyor Ama yabaniler hep yabani kalıyor, daha iyi makineler icat etseler de içlerinde hep bu yabaniler olacak.
Artık kimse kendi topraklarına kapanıp kalmıyordu ve dedikleri gibi, yakında bütün halklar tek bir halka dönüşecekti.
Çektiği büyük ıstırabın nedeni, yaşananlara engel olamayışı, acizliğiydi.
İnsanın yapmak istemediği, yine de zamanında en doğrusunun bu olduğunu düşünerek yaptığı öyle çok şey vardır ki.
Başlayan tartışmalar ve gelecek genel seçimlerin uyandırdığı gizli korku, hükümeti tedirgin etmişti.
Yalnızız, o kadar yalnızız ki , birbirimizin kolları arasında ölsek bile kimsenin ruhu duymaz.
Ah, dünyanın dört bir yanından gelen, neyi ezip geçtiğini bilmeyen ve buna aldırmayan, cehennemin dibine gitmeye çok hevesli şu bitmez tükenmez insan seli!
“Tek bir isteğim kalmıştı: Beklemenin verdiği acıdan kurtulmak.”
insanın yapmak istemediği, yine de zamanında en doğrusunun bu olduğunu düşünerek yaptığı öyle çok şey vardır ki.
Yakında bu harika evliliğin onuncu senesi dolacaktı ve pişman olmadan bir saat bile geçirdiği olmamıştı.
Yüreğimin üstünde öyle bir ağırlık var ki, bilemezsin!
Tek bir isteğim kalmıştı: Beklemenin verdiği acıdan kurtulmak.
Buyrun fukarahaneye!
Belki de so­nunda her şey yoluna girecekti.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
.tek bir isteğim kalmıştı: Beklemenin verdiği acıdan kurtulmak.
Başkalarıyla kıyasladığında kendisinde farklı olan neydi?
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Gece gündüz son hızla evi sarsarak fırtına gibi geçip giden trenler mütemadiyen bunca insan taşırken, güvenecek tek kişi bile olmaksızın bu ıssızlıkta kaybolmuş gibi yaşamak garip geliyordu ona.
Kendisinde kendisinden hiçbir şey kalmamıştı
Fakat artık günlerini bu sandalyeye çakılı geçirmek zorunda kaldığından ve kocasıyla arasındaki sinsi çekişme dışında düşünecek hiçbir şey olmadığından zar zor anlam verebilecek ne idüğü belirsiz kuruntularla bulanıyordu zihni. Gece gündüz son hızla evi sarsarak fırtına gibi geçip giden trenler mütemadiyen bunca insan taşırken güvenecek tek kişi bile olmaksızın bu ıssızlıkta kaybolmuş gibi yaşamak garip geliyordu ona. Sadece Fransızlar değildi gelip geçenler,her yerden insan, yabancılar , hatta dünyanın en uzak ucundan bile gelenler vardı, zira artık kimse kendi topraklarına kapanıp kalmıyordu ve dedikleri gibi, yakında bütün halklar tek bir halka dönüşecekti. İlerleme buydu işte; herkes kardeş olacak, hep birlikte düşler ülkesine yol alınacaktı.
İnsanlar hızla seyahat ediyor, bilgileri görgüleri artıyor Ama yabaniler hep yabani kalıyor, daha iyi makineler icat etseler de içlerinde hep bu yabaniler olacak.
Ormanda eş arayan iki erkek kurt karşılaştığında, güçlü olan diğerinden bir ısırışta kurtulmaz mıydı?
Hem insanların kurtlar gibi mağaralarda yaşadıkları zamanlarda, en çok arzulanan dişi, rakiplerinin kanını döken adamın olmuyor muydu? Mademki yaşamın kanunu buydu, sonradan ortak yaşam adına yaratılan utanma duygularını bir kenara bırakıp ona uymalıydı.
Öldürmek yanlıştı, nesiller öncesine dayanan bu bilgi zihnine nakşedilmişti. Gelişmiş, utanma duygusuyla donatılmış beyni, cinayet fikrini daha düşünmeye başlar başlamaz nefretle reddediyordu.
Evet, başka bir yol kalmayınca, kontrol kaybedilince birini öldürebilirdi insan.
Fakat bilerek, hesaplayarak, çıkar için öldürmeye gelince, hayır asla, asla yapamazdı bunu.
Tüm dünya geçiyordu evlerinin önünden, kalabalıklar son hızla akıp gidiyordu fakat şimşek hızıyla şöyle bir görünüp yok oluveren, bir daha asla göremeyecekleri, bazen de belli günlerde göre göre aşinalık kazansalar da kendileri için hep isimsiz kalan bu yüzlerden başka bir şey görebildikleri yoktu.
Ah, geçmişi yok sayıp yeniden başlamak, tüm bu iğrençlikler olmadan önceki hayata dönebilmek, yine on beş yaşında olmak, hep hayal ettiği gibi sevilerek ve severek yaşamak ne harika olurdu.
Adalet tam bir hayaldi!
Çektiği büyük ıstırabın nedeni,yaşananlara engel olamayışı,acizliğiydi.
Onlar yalanlar işitmeyi tercih ediyorlarsa, doğruyu söylemek neye yarar?
Ah! Sağlık, ondan iyisi yok.
Ah sevgilim,bir bilsen sevilmeye ne kadar ihtiyacım var! Sev beni,beni çok sev,çünkü ancak sevginle unutabilirim olanları,biliyorsun bunu değil mi? Hem de bütün acılarımı anlattıktan sonra
Yine de pişmanlık değildi hissettiği,olsa olsa hayal kırıklığıydı; insanların mutlu olmak için sık sık itiraf edilemeyecek şeyler yapıp yine de mutlu olamayışlarına benziyordu bu.
insanlar hızlı seyehat ediyor, bilgileri görgüleri artıyor Ama yabaniler hep yabani kalıyor, daha iyi makineler icat etseler de içlerinde hep yabaniler olacak.
Çektiği büyük ıstırabın nedeni,yaşananlara engel olamayışı,acizliğiydi.
Adalet tam bir hayaldi. Hakikat çalılara takılıp kalmışken, adil olmayı istemek tam bir aldatmaca değil miydi ?
Hakikat dile geldiğinde, onu hiçbir şey susturamaz, ne kişilerin çıkarları, ne de devletin yasası…
Ah, geçmişi yok sayıp yeniden başlamak, tüm bu iğrençlikler olmadan önceki hayata dönebilmek, hep hayal ettiği gibi sevilerek ve severek yaşamak ne harika olurdu
umut edebileceğim hiçbir şey yok artık, yarının dünden farkı olmayacak, hep aynı sıkıntılar, aynı acılar
aç bırakılmış, lütuf dileyen olarak, iktidarın emirleri karşısında hep boyun eğmeye hazır, terfi prangasını sürüyüp duruyordu
Suçluydu bu adam, bu durumda yapılan her şey yasal sayılırdı, onunsa tek hakkı suçunu itiraf etmekti.
Zola, insanın içindeki karanlığı, ilkelliği ve şiddete olan bastırılmış o arzuları açığa çıkarıyor. Bir nevi aslında insanın içindeki o hayvanın ne derece çirkinleşebilecegini, o dürtülerin bazı insanların gizli zevk kaynakları olduğunu anlatıyor.
Yargıç
Herkesin özgürlüğü üzerindeki mutlak gücünü göstermek, tek bir sözüyle bir tanığı sanık durumuna sokabileceğini ve canı isterse onu hemen tutuklatabileceğini hissettirmek hoşuna gidiyordu.
Hakikat dile geldiğinde, onu hiçbir şey susturamaz, ne kişilerin çıkarları, ne de devletin yasası…
Aşka alet olmuştu, şimdi de ölüme alet olacaktı.
Öteden beri bana karşı bir zaafı olduğunu hissetmişimdir.
Hakikat dile geldiğinde, onu hiçbir şey susturamaz, ne kişilerin çıkarları, ne de devletin yasası…
…yalnızız, o kadar yalnızız ki, birbirimizin kolları arasında ölsek bile kimsenin ruhu duymaz.
Gerçek, gerektiğinde gizlenmek için de olsa ortaya çıkarılmalıydı.
tek bir isteğim kalmıştı: Beklemenin verdiği acıdan kurtulmak.
yüreğimin üstünde öyle bir ağırlık var ki, bilemezsin!
Yaşamın savaş ve ölümden ibaret güçlerinin kurbanı olmuşlardı.
Evet, hakikat, adalet hepsi hayalden ibaretti.
İnsan bir kadını, sırf ondan hoşlandığı için öldürür mü? Sanki kadın ortadan kalktıktan sonra eline bir şey geçecekmiş gibi!
İnsan hiç yapamayacağını sandığı öyle şeyler yapıyor ki…
…özgür bir kadın olacaktım… Sabah sağ salim kalkan insan, bir de bakarsın gece ölmüş, öyle değil mi?
Acıların sonu yoktu, olanlar ne unutulabilir ne de affedilebilirdi.
Fiziksel anlamda sahip olma, bu öldürme ihtiyacını karşılıyor olabilir miydi? İnsan denen hayvanın karanlık özünde, sahip olmak öldürmekle aynı şey miydi?
…eskiden mümkün olmasına inanamayacağım şeyler bugün bana kesinlikle doğru görünüyor.
Demek ki öldürmek çok kolaydı, öyle mi?
Herkes öldürüyordu.
“İnsanlar hızla seyahat ediyor, bilgileri görgüleri artıyor… Ama yabaniler hep yabani kalıyor, daha iyi makineler icat etseler de içlerinde hep bu yabanilerden olacak.”
…insanın yapmak istemediği, yine de zamanında en doğrusunun bu olduğunu düşünerek yaptığı öyle çok şey vardır ki.
Hakikat dile geldiğinde, onu hiçbir şey susturamaz, ne kişilerin çıkarları, ne de devletin yasası
Mantıklı olan yalansa, doğruyu söylemek neye yarardı ki.
Gerçek konuştuğunda, onu hiçbir şey susturamaz, ne kişilerin çıkarları, ne de devletin yasası. ..
Hepsi söylenti, yazdıklarına kendileri de inanmıyor.
yarının dünden farkı olmayacak, hep aynı sıkıntılar, aynı acılar
“Onlar yalanlar işitmeyi tercih ediyorsa, doğruyu söylemek neye yarardı?”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir