İçeriğe geç

Yaşadıkça Kitap Alıntıları – Rıfat Ilgaz

Rıfat Ilgaz kitaplarından Yaşadıkça kitap alıntıları sizlerle…

Yaşadıkça Kitap Alıntıları

Özlemini çekmişiz uzun zaman
Dostların ve aydınlığın
Duymuşuz her çeşit yalnızlığı
Tek başımıza.
Ne kadar uzak
Heveslerimle içli dışlı yaşamak.
İnsanları alabildiğine sevmeyi,
Bırakmazlar yanına.

Dostlara şimdi mektup değil,
Bir selam yasak!

Biliriz de güzel laf etmesini,
Çekiniriz konuşmaktan;
Yazmasını bilir, yazamayız.
Dedik ya bugün pazar
Belki bir genç arkadaşı
İlk defa güneşe çıkardılar.
Maaşımız vilayet bütçesinden,
Pamuk ipliğine bağlı mesken bedelimiz
Geçinmeye geldik!
Kimini sefil etti 39 Harbi,
Kimini şair etti.
Beni de gazete tiryakisi.
Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık.
İnsanları alabildiğine sevmeyi,
Bırakmazlar yanına.
Böyle çekersin cezasını
Üç duvar bir kapı arasında;
Onlardan ayrı
Böyle onlardan uzak.
İlerde kucaklaşacaksınız, nasıl olsa;
Hazır olsun kalbin onları sevmeye
Daha şimdiden!
Biz de yaşarız, azizim,
Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama,
Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek
Gönlümüzden katalım,
Varlıklı kişileriz neşeden yana.
Benim de merhabasını kolladıklarım oluyor
Yer gösterip kahve ısmarladıklarım.
Hele düşündüğün şeye bak,
İpe çekmezler ya adamı
Ekmeğe kül karıştırdı diye;
Şükür bulduğumuza bu kadar
Laf olur diye dost çayı içmeyenler,
Mahkemelik oldu rüşvet yüźünden.
Eli değnek tutar tutmaz
Çoban oldu;
Sardılar sırtına bazlamayı.
On altı yıl güne verdi karnını,
On altı yıl koyun güttü, kavalsız.
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
içimiz öylesine ferah
Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık,
Ne kadar uzak
Heveslerimle içli dişli yaşamak,
Üzmek hastalıklı şiirlerle
Eşimi, dostumu;
Mezar taşları kadar, ölçülü
Beyitler düzmek boy boy.
İçliyimdir herkes kadar,
Düşündürür beni de şu gökyüzü,
Kuş cıvıltısı, nar çiçeği
Geçtik bir kalem üzerinden.
Dolaşırız canımızın çektiği sokakta.
Özlemini çekmişiz uzun zaman
Dostların ve aydınlığın.
Duymuşuz her çeşit yalnızlığı
Tek başımıza.
Varsın, diyor, su yolunda kırılsın
Bizim su testisi !
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
Türküler mi istersin benden,
Bağrıyanık memleket türküleri,
1944 yılındasın, yanlışın yok,
Kıştı girdiğin, temmuz ortasındasın.
Emirle de olsa açıldı ya
İşte demir kapılar ardına kadar,
Dışardasın!
Bir liseli talebeyle vurulu bileklerin
Kırk mahkûmun sürüklediği zincire
Tek suçunuz: hür insanlar gibi konuşmak,
Kitaplar, suç ortağınız!
İnsanları alabildiğine sevmeyi,
Bırakmazlar yanına.
Böyle çekersin cezasını
Üç duvar bir kapı arasında;
Onlardan ayrı
Böyle onlardan uzak.
Yasak sana, boylu boyunca sokaklar,
Bahçeler, yalı kahveleri.
Dostlara şimdi mektup değil,
Bir selam yasak!
Hepiniz kurtulacaksınız, çocuklar,
Döneceksiniz kanlı canlı evinize.
Gençlerimiz asker olacak,
Doğacak nur topu çocuklarınız.
Kiminiz tarlasına dönecek,
Kiminiz tezgahına.
Sanmayın şifası yok bu hastalığın,
Tıbbın elinden ne kurtulur.
Biliyoruz kurtuluş yok
Yine de kesmiş değiliz umudu
Atomu darmadağın eden zekadan.
İniyor ak gömlekli hekim kürsüden
Alkışlanır böyle vaat edenler,
Biz sade öksürüyoruz.
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
İçimiz öylesine ferah
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Biz de yaşarız, azizim,
Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama,
Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek
Gönlümüzden katılım,
Varlıklı kişileriz neşeden yana.
Kapalı Hürriyete giden yollar
İçerdeki içerde mahzun
Dışarıdaki dışarıda.
Biz yaşlılar nelerde bilmeyiz
Hele sen belli dilimizi
Biliriz de güzel laf etmesini
Çekiniriz konuşmaktan;
Sen büyük şehirlerin çocuğusun
Kıyıda köşede büyümedin bizim gibi
Daha bu yaşta tramvaylar, köprüler gördün Trenlerde yolculuk ettin,
İndin büyük istasyonlara;

Görgüne sözüm yok.
Ama bakıyorum rahat değil çocukluğun,
Arabalar yolunu kesiyor,
Tele takılıyor uçurtman.
Akarsuların, tepelerin yok.

Ben de düşkündüm oyuna
Ben de kumları avuçlar
Kazardım tırnaklarımla toprağı
İş, erken doğmakta değil,
Gelmişken yaşamakta
Sanmayın şifası yok bu hastalığın,
Tıbbın elinden ne kurtulur.
Kim istemez yâr i uyutmasın sîne de
Batan güne karşı,
Bâde içmesini, yâr eli nden?
Kurnazlıkta yokmuş üstüne,
Tilki bilmezmiş bildiğini!
Düşenin dostu mu olur,
Düğün olur, dernek olur,
Kazım’ ın gırnatasında aynı hava:
Ankara ‘ nın taşına bak
Laf olur diye dost çayı içmeyenler,
Mahkemelik oldu rüşvet yüzünden
Biz de yaşarız, azizim,
Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama,
Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek
İsteriz bütün dostlar aramızda olsun;
Kiminin Hanya’ dan gelir selamı,
Kiminin Konya’ dan.
Sandalımız geniş değil ne çare,
Gönlümüz kadar.
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
İçimiz öylesine ferah
Kapılar demir sürgülü, çifte kilitli,
Kapalı, hürriyete giden yollar;
İçerdeki içerde mahzun,
Dışardaki dışarda.
İnsanları alabildiğine sevmeyi.
Bırakmazlar yanına.
Böyle çekersin cezasını
Üç duvar bir kapı arasında;
Onlardan ayrı
Böyle onlardan uzak.
Gelgelelim öyle düşkünsün ki
Göbekli marullarına Yedikule’nin;
Mevsiminde elinden düşmüyor
Elma gibi domatesler;
Tavşan kadar seviyorsun havucu.
Biliyoruz, kurtuluş yok
Yine de kesmiş değiliz umudu
Atomu darmadağın eden zekâdan.
Uzak değiliz Ankara’dan
Yakınız yakın olmasına:
Gelen olmaz.
Halimizi gören olmaz.
Asfaltmış yolları boydan boya,
Lambalar yanarmış dizi dizi.
Büyük laflar eden
Büyük adamları varmış.
Dayalı döşeli apartmanlarında
Seçme insanlar yaşarmış.
Yaşarmış yaşamasına.
Ama sokaklarında bizim kasabanın
İdare lambası yanmaz.
Göz gözü görmez, tozdan dumandan.
Oysa ki belediyemiz vardır,
Kavga dövüş seçtiğimiz
Belediyesinde meclisimiz vardır,
Vardır var olmasına.
Kerpiçtir evlerimiz,
Yatarıız ahır sekisinde
Bir yanımızda karıımız, çocuğumuz,
Bir yanımızda çiftimiz, çubuğumuz.
Tezek yakanız odun yerine.
Sac üstünde saman yakarız.
Gaz yerine.
Gözü kör olsun feleğin,
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
İçimiz öylesine ferah
Son kadehlere doğru sorsun,
Sesi en güzelimiz bizden:
“Gam, keder ne imiş?”
Yontulmamış sesimizle cevabı hazır:
“Geç, azizim, geç!”
Dedik ya bugün pazar
Belki bir genç arkadaşı
“İlk defa güneşe çıkardılar.”
İsteriz bütün dostlar aramızda olsun;
Kiminin Hanya’dan gelir selamı,
Kiminin Konya’dan.
Fazla külfet istemez,
Bol sigaramız olsun,
Köfte, ekmek, domates yeter.
Karımız, sevgilimiz yanımızda,
Başaltında şarap testisi
Biz de yaşarız, azizim,
Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama,
Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek
Gönlümüzden katalım,
Varlıklı kişileriz neşeden yana.
Hele bak,
Fil yemiş güvercin gibisin.
Senin ne derdin olur
Gün oldu, Urallardan vurup
Ulaşmak istedik Kızılelma’ya,
Yürüdük şehir şehir,
Bir de ne görelim,
Arpa boyu yol gitmişiz!
Denizler geçtik, dağlar aştık,
Gün oldu kırıldı kanatlarımız,
Kaldık çöllerde.
Kimini vurguncu yaptı 39 Harbi,
Kimini karaborsacı.
Laf olur diye dost çayı içmeyenler.
Mahkemelik oldu rüşvet yüzünden.
.
Emrindesin insanı hiçe sayanların
Bir liseli talebeyle vurulu bileklerin
Kırk mahkumun sürüklediği zincire
Tek suçunuz:hür insanlar gibi konuşmak,
Kitaplar, suç ortağınız!
Elimiz değdi de okşamadık mı,
Şu “pür hayal” saçları?
Kim istemez “yâr”i uyutmasını “sine”de
Batan güne karşı “Bâde” içmesini, “yâr eli”nden?
”Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık. ”
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
İçimiz öylesine ferah
Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık.
İnsanları alabildiğine sevmeyi,
Bırakmazlar yanına.
Böyle çekersin cezasını
Üç duvar bir kapı arasında;
Onlardan ayrı
Böyle onlardan uzak.
Yasak sana, boylu boyunca sokaklar,
Bahçeler, yalı kahveleri .
Dostlara şimdi mektup değil,
Bir selam yasak!
Kapılar demir sürgülü, çifte kilitli,
Kapalı, hürriyete giden yollar;
İçerdeki içerde mahzun,
Dışardaki dışarda.
Burada her şey sade:
Ekmek ve su, düşünceler
Gelecekten umudumuzu kesmedik,
İçimiz öylesine ferah
Biz de yaşarız, azizim,
Yaşamaya gelince, biz de yaşarız ama,
Olmuyor cebimizden kattığımızla eğlenmek
Gönlümüzden katalım,
Varlıklı kişileriz neşeden yana.
Yaşamadı, Mıstabey,
Sana dokunmayan yılan
Bin yıl yaşamadı!
Düşenin dostu mu olur,
Zafer nerde, biz orda:
Laf olur diye dost çayı içmeyenler,
Mahkemelik oldu rüşvet yüzünden.
«Kimini sefil etti 39 harbi,
kimini şair etti.»
Beni de gazete tiryakisi.
10

Öğretmeni tanımadan
Öğrendi polisi, jandarmayı,
Kolluğunda babasının çamaşır paketi
Koynunda köylü sigarası, üç paket,
Bu da kendi armağanı.
Ayıplasalar da mahallede yeridir
Böyle taşınmasını cezaevine,
Parmak kadar çocuğun.
_ Komşuya düşer dedikodusu elbet
Kitap yüzünden yalanın:
Böylesi hiç geçer mi gazeteye
74

İÇELİM!
İşte bir aradayız!
Sağlığından haber beklediklerimiz yanımızda,
Ve aramızda uzun zamandır
Yüzünü görmediklerimiz!
Kimimiz mahpustan dönmüşüz
Kimimiz sürgünden!
Bu akşam keyfimiz yerinde,
Günlük dertlerimizden sıyrılmışız,
Nasıl kazanıldığını unutmuşuz paranın
Elimiz o kadar açık;
Harcayalım neşemiz için!
İyisi gelsin şarabın,
Yüklü olsun mezeler!
Nöbetçisiz geçiyor akşamımız demek,
Kilitsiz, demir parmaklıksız;
İstersek burda keser konuşmamızı,
Çıkarız kol kola, kelepçesiz.
Dolaşırız canımızın çektiği sokakta.
Özlemini çekmişiz uzun zaman
Dostların ve aydınlığın.
Duymuşuz her çeşit yanızlığı
Tek başımıza.
İki çift lâf etmenin karşılıklı,
Ne demek olduğunu öğrenmişiz.
Konuşalım,
Bir suç olduğunu bilerek her sözümüzün.
Güzel günlerin yaklaştığını söyleyelim,
Dört yanımızı kollayarak.
Ne olacak, bilir miyiz birazdan?
Belki hesabı sorulacak neşemizin.
Kaldıralım son kadehleri,
Ayrılalım arkadaşlar,
Ayrılırken öpüşelim!
Tek suçunuz hür insanlar gibi konuşmak,
Kitaplar suç ortağınız!
Konuşalım,
Bir suç olduğunu bilerek her sözümüzün.
Güzel günlerin yaklaştığını söyleyelim.
Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık.
Biraz daha sabır, aslanım,
Biraz daha sabır!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir