Robin Morgan kitaplarından Yanma Zamanı kitap alıntıları sizlerle…
Yanma Zamanı Kitap Alıntıları
Bu öykü, cadı avlarının olmazsa olmaz üç temel öğesini açığa çıkarması bakımından büyük bir önem kazanmaktadır: Birincisi; cadı avı sürecinde istilacılar, kendi dinlerini yaymak için eski ve yerli inanç sistemlerini sömürgeleştirip şeytanlaştırarak kökünü kazımaya çalışmışlardır. İkincisi; cadı avında ekonomik çıkarların rolü daima merkezidir. Zira suçlamaya uğrayanların mal ve mülkleri, suçlayan taraflara ödül olarak bahşedilir. Üçüncü ise; tüm cadı avlarının, kadınlara yönelik duyulan korku ve düşmanlığı ifade eden ‘mizojini’ ile malul olmalarıdır.
Başkalarının bilgelik sandığı şey, aslında tecrübelerimden kaynaklanan bir birikim; benim gibi inatçıların bile sonunda öğrenmek zorunda kaldıkları, tekrarlayan derslerle edinilmiş bir birikim Ama kolay olmadı, hem de hiç kolay olmadı. Kayda değer bir ders neden kolay olsun ki? Kolay olsaydı ona değer verir miydik?
Doğruyu söyleyenler seslerini duyuracak güçten yoksun olduklarında iyi bir yalan, söylenecek tek şey olabilir.
Sevgiden başka yasa bilmez O,
Sevgiden başka hiçbir şeyle bilinmez,
Yaşayan ne varsa O’na aittir, O’ndan gelir, O’na giderler.
Sevgiden başka hiçbir şeyle bilinmez,
Yaşayan ne varsa O’na aittir, O’ndan gelir, O’na giderler.
Neşeli olmayı hatırlıyormuş gibi davranabilirim Ama geceleri, yapayalnız kaldığımda, kim olduğumu ve kim olmadığımı düşünüyorum. Sonra umutsuzluk beni çepeçevre kuşatıp soluduğum havayı içine çekiyor. İşte o zaman nefes alamıyorum İşte o zaman aslında diriler arasında yaşayan ölü bir kadın; madrabazın, şarlatanın teki olduğumu anlıyorum. Aslında ölü bile değilim, yalnızca ömür boyu süren bir dönüşümün içinde hayatımı tüketiyorum. Gün gelip de sonunda azat edilene değin. Hayatta kalmaktan kurtarıldığımda
Birbirini takip eden yıllar ve geceler boyunca bu soruları sormuştu kendine. Ama ne cevapları bulabiliyor, ne de geçmişi unutabiliyordu. Yalnızca aynı bilmeceler ve onları asla çözemediği için hissettiği hep o bildik, hasta edici umutsuzluk dalgası
– Böyle nefret edilmeyi haklı kılacak hiçbir şey yapmadık. Belki de tek suçumuz onlardan farklı olmaktı. Hayata onların baktığı pencereden bakmamaktı. Ama insanların çoğu, hatta belki de tamamına yakını, bilmedikleri şeylerden korkarlar.
+ Ama daima bilinmeyen ve öğrenilmesi gereken şeyler olmayacak mı? Peki ya neden onlar da sadece bizi tanımaya çalışmıyor? Onlar neden
– Çünkü korku rahatlatıcıdır, alışıldık bir şeydir. Öğrenmek yürek ve tabii zaman ister. Öğrenilmesi gereken şey her ne olursa olsun: harfler, sayılar, insanlar, fikirler
Biz öyle asil olmayı ve savaşmayı bilmeyiz Cesur kahramanlar olmayı da bilmeyiz. Yine de, mesele kimden korkulması veya ne zaman kaçılması gerektiğiyse, birçoğumuz belki de bunu sizden daha iyi bilebiliriz, Hanımım. Hayatımız bunu öğrenmekle geçti, bu korkuyu nasıl bastıracağımızı, nasıl dizginleyeceğimizi öğrenmekle. Biz olan biteni aldığımız bu derslerle tartıyoruz
Bütün benliğinle izlediğin her bir yol, seni eninde sonunda diğer yollara çıkarır. Bütün mesele başlangıç noktasını, yani öncelikle ayağını basacağın ve sonra döne döne açılacağın noktayı iyi seçmekte Daha o zaman bile içeriye ve dışarıya doğru giden yönlerin aynı yönler olmaya başladığını anlayacaksın. Tekerleğin merkezi her yerdir.
İtibar denen şey tarihe kalan bir meseleydi ve tarihi yazanlarsa ancak ayakta kalanlardı.
Kötülük eden insanların hemen hiçbiri kötülük ettiğine inanmaz. İnsanlığın acayipliklerinden biridir bu. Belki bu ikilemi çözebilirsek bir gün, hepimizin hayatı kurtulur. Çünkü bu, özünde, en zalim caninin bile iyilik yapmak istediğini gösteriyor.
Tehlikelerle dolu bir dönemde yaşıyoruz; hayatlarımız bizlerden, yaşamlarımızdan ve tecrübelerimizden çok uzak olan insanlar tarafından yönetiliyor. Bu adamlar başkalarının üzerinde tahakküm kurmayı seviyor ve bunun için yaşıyorlar. Ne kadar zalim olurlarsa olsunlar, kuşkusuz tüm bunları onlar yüzünden zarar gören ve helak olan insanların iyiliği için yaptıklarına inandırmışlar kendilerini.
Aradığını kendinde bulamazsan başka yerde asla bulamazsın.
Bugün büyü dediklerine yarın gerçek bilgi diyecekler!
Herkesin özgürce paylaştığı bir armağanı çalamazsınız.
Önce çarmıha geriyor, sonra da kutsal ilan ediyorsunuz!
Bağışlanmaya giden yolu aydınlatmaya yetecek kadar altın sunduğunuz sürece her şeyi hoş görecek ahlaka sahip soyluların hesaplarını ve elbette hesaplarıyla birlikte sırlarını da saklamaya başladılar.
Asil, köylü veya kadın; öğrenme açlığı çeken her kim olursa olsun, herkesin eğitim görmeye hakkı vardı. Alyce, bazı köylülerde bu açlığın körüklenmesi gerektiğini görüyordu. Bazıları ise ömür boyu bu açlığa mahkum edildiklerinden, tüm umut ve istekleri umutsuzluk denizinde kaybolup gitmişti. Acı ile örselenmiş gözlerinde bir parça merak ışıltısı görebilmek için sabırla dil dökmek gerekiyordu. Ama çocuklar Ah, işte onlar farklıydı!
Sana bir sır vereyim Peder. Dünyayı ne günahkârlık ne de kötülük yok edecek. Ancak insanoğlunun büyük bir çoğunluğunun sıklıkla içine düştüğü aptallık ve beceriksizlik var ya, işte bunlar oğlum, dünyanın sonunu bunlar getirecek.
Bu yüzden kendi arzularına kulak ver. O zaman gerçekte neyi arzuladığını, niye doğduğunu, ne yapman gerektiğini anlayacaksın. Ve bunu yapacak cesareti kendinde bulacaksın. Benim yegâne bilgeliğim, tek gizemim bu; benim korkmadığım yanılgısına düştüğün zamanlarda, bana yol gösteren tek sır budur.
Bir kadının Tanrıça’nın ruhundaki gücü idrak etmesi demek, kendi ruhunu keşfetmesi demektir, anlıyor musun? Bu yüzden korkunla yüzleş Ama yine de kendi inancını, kendi gücünle koru. Ve gücünün; kaynağını nefretten almadığını söylediğimde inan bana. Gücünün kaynağı sevgidir, Petronilla.
Böyle zamanlarda asıl korku duymayanların akıllarından şüphe etmek gerekir. Ama korkunun bizi serseme çevirip felce uğratmasına izin veremeyiz çocuğum.
Biliyorsun, hepimiz korkuyoruz. Tabii ben de korkuyorum. Ben sadece pes etmiyorum Bir an korkuyorum ama hemen sonra, an be an yeniden bu korkuya direnmeye başlıyorum ve insanlar bunu cesaretle karıştırıyorlar.
Biz onlara hiçbir şey yapmadık bir tanem. Böyle nefret edilmeyi haklı kılacak hiçbir şey yapmadık. Belki de tek suçumuz onlardan farklı olmaktı. Hayata onların baktığı pencereden bakmamaktı. Ama insanların çoğu, hatta belki de tamamına yakını, bilmedikleri şeylerden korkarlar.
Tehlikelerle dolu bir dönemde yaşıyoruz; hayatlarımız bizlerden, yaşamlarımızdan ve tecrübelerimizden çok uzak olan insanlar tarafından yönetiliyor. Bu adamlar başkalarının üzerinde tahakküm kurmayı seviyor ve bunun için yaşıyorlar. Ne kadar zalim olurlarsa olsunlar, kuşkusuz tüm bunları onlar yüzünden zarar gören ve helak olan insanların iyiliği için yaptıklarına inandırmışlar kendilerini. Benim bildiğim bir şey var: Kötülük eden insanların hemen hiçbiri kötülük ettiğine inanmaz. İnsanlığın acayipliklerinden biridir bu. Belki bu ikilemi çözebilirsek bir gün, hepimizin hayatı kurtulur. Çünkü bu, özünde, en zalim caninin bile iyilik yapmak istediğini gösteriyor.
Sana bir sır vereyim Peder. Dünyayı ne günâhkarlık ne de kötülük yok edecek. Ancak insanoğlunun büyük bir çoğunluğunun sıklıkla içine düştüğü aptallık ve beceriksizlik var ya, işte bunlar oğlum, dünyanın sonunu bunlar getirecek.
Başkalarının bilgelik sandığı şey, aslında tecrübelerimden kaynaklanan bir birikim.
Kendi kendini tanımak ömür boyu sürecek bir iştir.
Belki de tek suçumuz onlardan farklı olmaktı. Hayata onların baktığı pencereden bakmamaktı. Ama insanların çoğu, hatta belki de tamamına yakını, bilmedikleri şeylerden korkarlar.
Çünkü korku rahatlatıcıdır, alışıldık bir şeydir. Öğrenmek yürek ve tabii zaman ister.
Ah, ben daha önce de öldüm.
Ben dünyadaki tüm iyi insanların ille de aptal olması gerekmediğine inanırım.
Hiçbirimiz olmak istediğimiz insan olmuyoruz.
Kötülük eden insanların hemen hiçbiri kötülük ettiğine inanmaz.
Bence unvanların insanlara verdiği paye, ayak bağından başka bir şey değildir.
Kocalarının malını ve mülkünü yöneten daima kadınlardır, alçak gönüllülük göstererek böyle değilmiş gibi davranırlar.
Başkalarının bilgelik sandığı şey, aslında tecrübelerimden kaynaklanan bir birikim.