İçeriğe geç

Yanılgı Saatleri Kitap Alıntıları – Nurullah Genç

Nurullah Genç kitaplarından Yanılgı Saatleri kitap alıntıları sizlerle…

Yanılgı Saatleri Kitap Alıntıları

Gökkuşağı gibisin; bulutlar senden yana
Yangın söndü
Bağrım kırka bölündü
Bileydim layık olmadığını
Yürür müydüm yollarında
Bir demet mutluluk, bir demet gonca
Açar yüreğimin dal uçlarında
Küskündür muhabbet kuşu umudum
Çırpınır mehtabın avuçlarında
Sende mi bivefasın akşamleyin ey ırmak
Sonunda kapkaranlık oluyorsun sen de mi
Yolları birer birer yalnızlığa bağlamak Hala anlayamadım onda mıdır, sende mi
Onlar da hasreti çöllerle tanır
Gözleri parlasa da kalbi yaradır çölün Düşmemeliydim çünkü bahtı karadır çölün
Elbette her zincir cilaya değil
Paslanmaya meyleder
Her toprakta filizlenmez ay tohumları
Ama ben yine de düşmemeliydim Bedevi bir dünya yüreğim şimdi
Birine ilkbahar olan
Diğerine kanlı kar tanesidir.
Bu dalgalar bu gemiyi batırmaz Bu gemi su almaz bu okyanusta

Beyninde antika saraylar kuran
Kuzeyden güneye sefere duran
Güçlü bir kaptandır yüreğim benim

Gölgesinde bitimsiz bir baharı görürdüm
Gözlerinde çaresiz aynaları görürdüm
Hercai dudaklarda buluşurdu ömrümüz
Sonra ne aynaları ne baharı görürdüm.
Zamansız bir kavgadır şimdi tenhada ömür
Direniyorum ,
Direniyorum ki aşk yenilmesin.
.
Bilmem ki, nasılım bakışlarında
Hasta mı, yalnız mı, karanlık mıyım?

.

Dağları birer birer devirip sana gelmek
Gönlümün en ateşli duasıydı o akşam
.
Ve ben öfkeliyim mısralarımda
Ama yalnız, ama sessiz ve perişan.

.

.
Aynalarda hayat karşılıyor seni
Yüreğinde ölüm, yürüyorsun
Mavera takılıyor ayaklarına.
.
.
Şimdi kuşlar kanatsız uçuyor gönlümüzde
Bulutlar yağmura hasret
Geceler gündüzü bekliyor içimizde.
.
.
Koydular önümüze acıdan, ayrılıktan, gözyaşından
Yalnızlığın pınarından
Şuradan burdan derlenen ömrümüzü.
.
.
Ayrılığın okşadığı kalbime
Yağmurlar küskün şimdi
Sevme aah, sevme beni.

.

.
Ahh vakitsiz şimşek, ruhumu açma
Karanlığın soluk bekçilerine.

.

.
Aktır yüreğin; ellerin şirin..

.

.
Sadakatin yedi düvelde meşhûr
Ellerinin künhü tarihtir nova
Biraz dinle beni
Biraz dur
.
.
Hep aynı kelime dalgalanır sessizce
Tahammül
Sirpençe bir yenilgidir sonunda..

.

.
Yabancı doruklara uzatma ellerini
Esrik bakışlarını ayırma gözlerimden.

.

.
Ruhumu bir gül gibi ellerine bırakıp
Zambakların sırrına yürüyorum sesizce
Esrik bakışlarını ayırma gözlerimden

.

.
Yüreğine tutunmak istiyorum sessizce
Esrik bakışlarını ayırma gözlerimden.

.

.
Bir adam çok bilimsel yaşıyor kuytularda
Bir evin susuzluktan çürüyor direkleri
Çöküyor çocukların yaşlı omuzlarına.

.

.
Bir cenin yapayalnız ölüyor döşeğinde
Çorak topraklar gibi bir annenin yüreği
Bir baba çaresizlik yudumluyor hayattan..

.

.
Karanlık rahimlerin özürlü çocukları
Kar yağıyor görmüyor musunuz
Simsiyah kar yağıyor göklere doğru..
.
.
Kara bulutlar mı çöktü bu ülkenin yiğitlerine?

.

.
Kimse yok mu bu ülkede
Kimin bu ülke
Kapıları kördüğüm mü erdemin..

.

.
Beyazın kirlendiği kaldırımlarda
Nuyageva, seni arıyorum bir başıma.

.

.
Yaslıyım onsuz yaşadığım zamanlarıma..

.

.
Dünya şimdi dönen bir yuvarlak değil de
Bir kuru daldır, titrer ellerimde.

.

.
Nuyageva, kulaklarım dopdolu
Andıkça ağladığım hatırlarla

.

.
Nuyageva,binelim safkan bir deli ata
Nuyageva, ömür boyu rabıta.

.

.
Bir şehir alıyor benden umutlarımı
Sular yutuyor seni Nuyageva.

.

.
Yalnızlığın anası bozkırlara elveda
Sana ve sonsuzluğa merhaba Nuyageva.

.

.
Gireceğiz Nuyageva, ah Nuyageva
Ruhların karanlık metrolarına

.

.
Ben ki, seveceğim, savaşacağım
Ben ki bir gün sana kavuşacağım

.

.
Düşünmemeliydim, çünkü bahtı karadır çölün.

.

.
Gözleri parlasa da, kalbi yaradır çölün.

.

.
Abartılı umutlar konuldu eşiğine
Saydam duvarlı evimin.
.
.
Ama ben yine de düşünmemeliydim
Bedevi bir dünya yüreğim şimdi.
.
.
Atla başı dertte Vanlıoğlu’nun
Çelebi değilse her biri seyyah
Kafilenin figüranı Nurullah..

.

.
Salavat sesleri, Ayet-el Kürsi
Mide bulandıran uçurumlarda
.
.
Nasıl bu kadar kayıtsız kalabilirim
Ciltler dolusu saltanatına

.

.
Ömür ıslaktı, kirpiklerimden aktı.

.

Ey çıban yıldızı, rüzgarı bile ürküten sızı
Dağların çiçeği, göllerin kızı
Sensiz götürmeliyim çadırımı göklere
Siperler kazmalıyım
Şamdanları karartan yüreklere.
.
.
Bilemedi isimsiz çöllerin kıymetini
Bulutlara baksaydı, gökte izi kalırdı.

.

.
Yenilgi üstüne yenilgi rüya
O öldü nuyageva.

.

Gül satıldı, aşk zindana atıldı
Ülkemizde ay ve güneş tutuldu
Bülbül unutuldu, kafes kırıldı
Ellerimiz akreplerle sarıldı..
.
.
Gölgesinde bitimsiz bir baharı görürdüm
Gözlerinde çaresiz aynaları görürdüm.
.
.
Isırganlar sihriyle kucaklardı içimi.
.
Yangın söndü, bağrım kırka bölündü
Pınarlarım birer birer kurudu
Sarı siyah oldu; altın çürüdü
Bilmem hangi serzeniş vurdu umutlarımı
Ayaklarımı kırdı bilmem hangi beddua
O öldü nuyageva
.
Sen birazı tereddüt
Birazı kan ve gurur
Acılarla beslenen bir zakkum çiçeğisin.

.

.
Bileydim layık olmadığını
Yürür müydüm yollarında.

.

Sen ve ben, kavgamıza yenik düşüp pul olduk
Kahpe bir görüntünün zindanında boğulduk.
.
Ne ben mehtabı aldım içime bir kuş gibi
Ne de sen bu sevdayı yaşadın bir düş gibi.
.
.
Bir vadiden bir dağa söylenen son türküyüm
Ne sabah, ne ikindi sonrası sarar beni
Yalnız ihmal edilmiş duygular arar beni
.
.
Sen akkor bir tutkunun mağrur hükümranısın
Ahını duyuyorum sana bakan devlerin
Dağların sessizliği, yolların figanısın
Sen nazlı ölümlerin gizemli sultanının.
.
.
Sen nazlı ölümlerin gizemli sultanısın
Sen bir cehennem göğü, bir heyecan selinin
Yağmuru sürgün eden bir garip hadanısın..

.

.
Ne ben mehtabı aldım içime bir kuş gibi
Ne de sen bu sevdayı yaşadın bir düş gibi.

.

.
Direnmeliyim
Direnmeliyim ki, aşk yenilmesin
Yoksullara, kürek mahkumlarına
.
.
Böyle mi olacaktı mutluluğun son hali
Kahkahadan sorulur hıçkırığın vebali.
.
Böyle mi olacaktı türkülerin son hali
Ezgilerden sorulur küfürlerin vebali
Ayna kırıldı; hicret divanında gül soldu
Papatya uçarı bir zakkum oldu
Kuğu gölün en uçsuz noktasında boğuldu
İvedi bir kavgadır şimdi tenhada ömür
Direniyorum, direniyorum ki; aşk yenilmesin
Zenginlere, cinayet erbabına.
.
Öfkeli mahkemeler, kan tüküren dosyalar
Cinnet savcılarını sürüyor menziline
Oysa ben yalnız seni, seni savunuyorum.
.
.
İhanete uğrayan gözyaşları gibiyim
Gene siyah bir perde çekildi üzerime
Siyahlar uvutuyor benimle kendisini
Oysa ben yalnız senle, senle avunuyorum.
.
.
Gördüm ki hayatımız hüsranı alkışlamak.
.
.
Namlusunda ölümler taşıyan bir silahın
Yüreğime zambaklar çizeceğini bilemedim.
.
.
Bilemedim bir çiçeğin, yaprağından kurşun sızacağını.
.
Minyatür bir kalbe sığar mı benim
Denizleri tutuşturan gözlerim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir