Peyami Safa kitaplarından Yalnızız kitap alıntıları sizlerle…
Yalnızız Kitap Alıntıları
İçimde yaşanmamış anların hatıraları var.
Fakat ne tuhaf? İçinde yaşanmamış anıların hatırıları var.
Beni ona bağlayan hisse bir isim takamıyorum. Aşk değil bu. Dostluk değil. Dostluk ve ahbaplik gibi, zora gelince feda edebilecek bir şey değil. Sevilmenin gururu var tabi bu biraz da sevmektir. Aşka yakın bir sempati mi? Galiba. Çünkü aşk olsa, ona hürriyetimi feda ederdim; kuvvetli ve sempati olmasa, ona hürriyetime feda ederdim. Ikisini de yapamiyorum. Işte bu sallanmak fena.
İnsanın içinde ne kadar başka başka insanlar var. Ne çabuk değişiyor insan.
Ben seviyor muyum bu adamı?..
Tuhaf, bu adam .
Tuhaf, bu adam .
Verem, kanser , bunlar hep boş lakırdıdır.İnsanı yalnız bir illet öldürür: Sıkıntı. Öteki hastalıklar bunun vücuttaki çeşitli görünüşleridir.
Çok tanıdığı vardı, hiç dostu yoktu.
Beni anlamayanlara karşı soğuğum;fakat bu kadar anlayanlardan da ürküyorum.
Bu hadiseler, bütün ün ışığı altında incelenir. Bir şeyin içinde her şey mevcut ol duğu için bir mesele bir meseleyi bünyesinde taşır. Meselâ insan ruhunu anlamadan atomu izah etmek mümkün değildir.
İnsan kendinden çıkmadıkça bir çocuğa sevemez.
Bütün bu tereddütlerin hepsi manasız. Senin ondan ayrılmaya karar vermen, artık senin için onun mevcut olmadığını kabul etmen demektir. Bir hiçlik önünde hiçbir mesele kalmaz. Düşünme. Kes.
İşte aşk mücadelelerinin en büyük meselesi: Arar mı? Ben onun için neyim? İkimiz de bunu bilmiyoruz. Ayrılık-en müthiş test- bunu öğretecek bize.
Sürüklenirsek hiçiz,dayanırsak varız.Çünkü saman çöpü değiliz.
Bazan insan yokolduğu zaman mı var olur?
Yalancılığa da doğruculuğa da tahammül edemeyen bir dünyadayız.
İnsanın en kolay aldatabildiği budala kendi kendisidir.
İnsanın bütün felaketleri tabiata karşı gelmesindendir.
“Tavşan gibi korkak uykular vardır. En küçük bir endişe ruhta çıt çıkarsa dört nala kaçarlar.”
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
“Ben onun için neyim? İkimiz de bunu bilmiyoruz. Ayrılık -en müthiş test- bunu öğretecek bize.”
Yalnızım, evet, herkes yalnızdır, yalnızız.
Birisi beni öldürse dünya düzelir gibi geliyor bana.
Bazı hakikatler vahşidir.
( ) bilesin ki adam olmak için de, büyük adam olmak için de matematik imtihanına girmek şart değildir!
En çirkin merhamet, hedefini şaşırandır.
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
Bir hissin hakkından ancak başka bir his gelir.
Kendi kendimizle mücadelelerimizde, ‘kendilerimiz’ bile birbirine karşı yalnızdır.
Bu dünyada en bahtiyar ve zeki kadınlar kimlerdir , bilir misiniz ?
Hiçbir sırrı olmayanlardır .
Hiçbir sırrı olmayanlardır .
Benim için konuşmasına lüzum yok. Derin tesirler dilsizdir.
“Unutmak için en iyi çare unutmaya çalışmak değil, çalışmamaktır ”
Kaderinin şoförü sensin. Emin ol. Onu dram istikametinde sürme. Biraz gül, yahu! Değmez vallahi bu dünya.
.. Çünkü susmak cevapların en fenasıdır.
Çok tanıdığı vardı, hiç dostu yoktu.
Kendi kendimden nefretimin çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.
Bir mektubunda Goethe’nin şiirini de bana gönderen sensin.
Aşka ait her mesele,yalnız onunla,onun içinde hallolunur.Aşk kendisine dışarıda ne hedef,ne de vasıta arar.Dışarıdan himayeye de ihtiyacı yoktur.Bir sömürge değil,muazzam bir imparatorluktur o.
Aşka ait her mesele,yalnız onunla,onun içinde hallolunur.Aşk kendisine dışarıda ne hedef,ne de vasıta arar.Dışarıdan himayeye de ihtiyacı yoktur.Bir sömürge değil,muazzam bir imparatorluktur o.
Herkes hâfızasından şikâyet eder, muhakemesinden şikâyet eden yoktur
“Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.
Ne oluyor insanın içinde haberi olmadan?
Bir hiç sandığım şey, sadece benim bütün hayatım imiş. İnsan ne kadar kendini bilmiyor!
Çünkü hiç kimse benim kadar, seni bekleyen felaketin sezgisine mâlik değil; çünkü hiç kimse benim kadar seni kendisiyle karıştırmıyor; ve hiç kimse senin kadar benim içimin aydınlığında körleşmiyor
Merhametimizi çeken şey, onu içinde piştiği ve çırpındığı bataklıktan yukarıya tırmandıran aşkının müsamahasız geleneklere çarpmasıdır.
Aşıklara haber vermek isterim. Kalbin bütün meseleleri yalnız kalpte halledilir. Çünkü bir hissin hakkından ancak başka bir his gelir. Ümitsiz bir aşkın panzehiri nefrettir.
Fikirler ancak bu mukavemet hislerini yaratan tahrik ve telkin unsurlarıdır.
Fikirler ancak bu mukavemet hislerini yaratan tahrik ve telkin unsurlarıdır.
Dünya bu kadar meraka ve heyecana değer mi?
İnsanın bütün felaketleri tabiata karşı gelmesindendir.
-Yalnızım, evet, herkes yalnızdır, yalnızız .
Onu boğan bu ev değil. Bu…bu… cemiyet, bu memleket.
-Hayat böyle işte. Her şey var içinde. Metin olacaksınız.
Kendime, kadere, her şeye, kainata sinirleniyorum.
Artık bu defterin ona ait faslını tamamiyle kapiyabileceğimi sanıyorum.
Bizim hatamız budur. Kurnazlık denilen küçük zeka ile büyük halleri karşılarız.
Ben de pek anlamıyorum, dedi, belki anlaşılmadığı için enteresan oluyor bu münasebet. Malumundan ziyade meçhulü çekiyor. Kendi meçhulüm
İnsanın hayvanlığını medenileştirdiği kadar medeniyetini de hayvanlaştıran bu çağ da, beş asır tek ayağı üstünde topalladıktan sonra, yirminci asrın her biri iflas eden büyük ihtilalleri ve dünya harpleriyle yıkılmak üzere olduğunu gösteriyor.
Bütün aşk, önünde beni aptallaştıran bir seraba dönüyor. Zekâmın istikametinden gururuma sapladığı bu bıçağın acısı beni uyutmadı.
İki tarafta da arzuyu gurura hesap vermeğe çağıran iç muhasebe anları olmasaydı, kendi kendini yiyen aşkın işkenceleri ne kadar azalırdı.
Dünya bu kadar meraka ve heyecana değer mi?
– Senin ahlakın var mı Besim?
– Ne kadar rahat yaşadığımı görüyorsun. En ahlaklı adamdan daha zararsızım. Benden bir fenalık gördün mü hiç?
– Ne kadar rahat yaşadığımı görüyorsun. En ahlaklı adamdan daha zararsızım. Benden bir fenalık gördün mü hiç?
Demek bahtiyar zat ile evleneceksin ve bu onun son bahtiyarlığı olacak.
Sevgiliyi dışarda öldürmek neye yarar? İçimizde yaşadığı müddetçe , biz sadece bir şeklin katili olmakla kalırız. Onu içimizde öldürebilmeliyiz. Unutmak budur.
İnsanın bütün felaketleri tabiata karşı gelmesindendir.
İnsan vücudunda lüzumsuz bir organ yoktur. Selmin’in bunları istediği gibi çalıştırmasını niçin tabii bilmiyorsun? Nefes alması kadar tabii.
Biraz gül,yahu! Değmez vallahi bu dünya.
Aşk iki kin arasında bir mütakeredir.
Asırlar sonra, zamanımızda, şehirleri geceleyin nura boğan elektriğin ruhlarımızdaki karanlığı arttıracağını sezemeyen bir çağın emekleme yıllarında, bu çizgi, varış değil, kalkış noktasını buluyor.
Tavşan gibi korkak uykular vardır. En küçük bir endişe ruhta çıt çıkarsa dört nala kaçarlar. Senin de uykuların öyledir bilirim.
Ruhumuzun karanlığı içimizden dışımıza sızar da bir is tabakası gibi her yere bulaşır ve her şeyi karartır.
-Senin hayatına nasıl girebildi böyle?
– Basit bir tesadüf.
– Basit bir tesadüf.
Her caninin içinde temiz bir dünya vardır. Oraya kaçış kendi kendinden nefret ifade eder. Banyoyu senden çok seven fahişeler tanıdım. Bu temizlik hasretinin sırrını şimdi bir yazıhanenin gözünde bulabiliriz. Benim de içime şüphe soktun. Dünya bu kadar meraka ve heyecana değer mi?
İnsanın bütün felaketleri tabiat karşı gelmesindendir.
Dünya bu kadar meraka ve heyecana değer mi?
İnsanın bütün felaketleri tabiata karşı gelmesindendir.
Sevdalandım be ağabey.
Muhakkak ki kaybeden ben değilim. O aptal